YPG/PYD ve PJAK'ın müstakil yapılanmalar değil, terör örgütü PKK'nın Suriye, Irak ve İran gibi ülkelerde faaliyet gösterirken kendine verdiği farklı isimler olduğunu ilk yazımızda detaylı olarak anlatmıştık. PKK'nın Kuzey Suriye kolu PYD ve onun askeri milis gücü YPG'nin yıllardır bölgede yürüttüğü dehşet, şiddet ve terör eylemleri, işlediği insan hakları ihlalleri bu gerçeğin en somut kanıtlarından.
YPG/PYD'nin Kuzey Suriye'de Yürüttüğü Terör ve Etnik Temizlik Faaliyetleri
Suriye içsavaşını fırsat bilerek ülkenin kuzeyindeki çok sayıda köy, kasaba ve kenti işgal edip silah zoruyla kontrolü altında tutan YPG, buraların yerli halkına karşı kapsamlı bir etnik temizlik çalışması sürdürüyor. Araplar, Kürtler, Türkmenler, Ermeniler, Süryaniler gibi bölgenin yüzlerce yıllık sakinlerini tehdit, baskı, dehşet ve şiddet yoluyla yaşadıkları yerlerden sürüyor. Kürtler de dahil olmak üzere, bu zulme direnenleri ise hapis, işkence, ölüm tehdidi, evlerini kurşunlama ve yakma gibi yöntemlerle sindirip cezalandırıyor. Amaç, yurtlarından sürdüğü yerli halkların yerine kendi militan ve taraftarlarını yerleştirerek bölgenin demografik yapısını, kurulması hedeflenen "Komünist Kürdistan" devletine uygun hale getirmek. Ancak şunu da belirtmek gerekir ki YPG’nin zulmüne en çok maruz kalanlardan biri kendi soydaşları olan Kürtlerdir. YPG’nin komünist ideolojisini kabullenmeyen, diğer halklarla birarada kardeşlik içinde yaşamak isteyen Kürtler – ki bu Kürt nüfusunun çok büyük çoğunluğudur- YPG’nin öncelikli hedefi olmuştur. Nitekim Suriye iç savaşı başladığında Irak ve Türkiye’ye sığınan ilk mülteciler de YPG zulmünden kaçan Kürtlerdir.
YPG milisleri çoğu zaman oldukça vahşi, insanlık dışı çözümlere başvurarak ele geçirdikleri köy ve kasabaları boşaltmak için bütünüyle yakıp yerle bir ediyor. İnsan Hakları Örgütü Amnesty International, Suriye'nin kuzeyinde yönettiği özerk bölgede PYD/YPG'nin halkı zorla yaşadıkları yerlerden sürme, yerleşim bölgelerini bütünüyle haritadan silme gibi eylemlerinin savaş suçu boyutlarına vardığını bildiriyor.
Amnesty konuyla ilgili raporunda, YPG güçlerinin savaş bölgesi olmayan yerlerde sivil evleri kasıtlı olarak yıkarak, bazı durumlarda ise tüm kenti yakıp imha ederek yaşayanları yerlerinden ettiklerini belge ve tanıklarıyla ortaya koyuyor. Bu yıkımın IŞİD'e karşı mücadele sonucunda değil doğrudan bölgenin sivil halkını zorla göç ettirmeye yönelik sistemli operasyonlar sonucunda gerçekleştiğini vurguluyor.
Amnesty International'ın elde ettiği Tel Hamees'e bağlı Husseiniya kasabasına ait uydu fotoğrafları YPG vahşetinin bariz örneklerinden birini gözler önüne seriyor. Fotoğraflar, Haziran 2014'te kasabada mevcut olan 225 binadan, Haziran 2015'te yalnızca 14 tanesinin kaldığını gösteriyor.
Haseke ve Al Rakka bölgelerindeki 14 kentte incelemelerde bulunan Amnesty gözlemcilerinin görüştüğü yerel tanıkların dehşet verici ifadelerinden bazıları şöyle:
"Bizi evlerimizden çıkarıp evi yakmaya başladılar... Buldozerleri getirdiler... Tüm kasaba yok olana kadar evleri ardı ardına yıktılar... Kayınvalidemin evine benzin dökmeye başladılar. Kayınvalidem çıkmayı reddedince onun da etrafına benzin döktüler."
YPG, köylerini terk etmeyi reddeden sivilleri, yaşadıkları yerlerin koordinatlarını ABD öncülüğündeki koalisyon güçlerine İŞİD hedefi gibi gönderip bombalatmakla da tehdit ediyor. Uluslararası Af Örgütü, Suriye İnsan Hakları Örgütü ve birçok görgü şahidi, YPG’nin defalarca bu alçak metodla Arapları, muhalif Kürtleri, Süryanileri vs yurtlarından çıkardığını söylüyor:
"Terk etmemiz gerektiğini, yoksa ABD koalisyonuna bizim terörist olduğumuzu söyleyeceklerini ve uçaklarının bizi ve ailelerimizi vuracaklarını söylediler."
ABD'nin en eski siyasi dergilerinden The Nation da PYD/YPG'nin bölgedeki terör eylemleri ve insan hakları ihlalleri konusunda geçtiğimiz Şubat ayında çok detaylı bir araştırma hazırladı.
Araştırmada aktarılan bilgilere göre, kendini güya Kürt özgürlük hareketi, Kürt halkının temsilcisi ve savunucusu olarak gösteren YPG/PYD'nin en çok zulmettiği halklardan biri de Kürtler. YPG milisleri Kürt politik rakiplerini sindirmek için hapse atıyor, işkence ediyor ve bölgeden sürüyor. Bağımsız medyayı baskı altına alıp gazetecileri ölümle tehdit ediyor. Suriyeli 18 yaşından küçük Kürt gençleri ve çocukları zorla askere alıyor.
İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün (HRW) 15 Temmuz 2015 tarihli "Kurdish Forces Violating Child Soldier Ban" başlıklı raporuna göre, PYD'nin silahlı güçleri YPG ve YPJ (kadın kolu) tüm uyarılara rağmen 18 yaşın altındaki kız ve erkek çocukları silah altına almaya devam ediyor. YPG cenazelerinin büyük çoğunluğu da çarpışmalarda ölen bu 16-17 yaşlarındaki çocuklara ait.
The Nation'ın araştırmasına göre, en az 300.000 Suriye Kürt'ü baskıdan ve YPG safında savaşmaktan kaçmak için komşu Irak Kürdistanı'na, 200.000 kadarı da Türkiye'ye sığınmış durumda.
YPG kontrolündeki bölgelerde sürdürülen etnik temizlik hakkında The Nation'ın verdiği çarpıcı bilgilerden bazıları şöyle:
- YPG, Arap köylerini IŞİD’den kurtarmaya çalışırken yakmasının zorunlu olduğunu iddia ediyor. Ama The Nation’ın bulgularına göre, YPG köyleri IŞİD’den herhangi bir çatışma olmadan alsa bile yine de yakıyor ve tamamen yerle bir ediyor.
- Suriye İnsan Hakları Örgütü’nün yaptığı araştırmaya göre 26 köy tamamen, 40 köy kısmen yok edilmiş ve 48 köy de tamamen boşaltılmış. Obama yönetimindeki bir yüksek düzey yetkili YPG kontrolündeki bölgeyi mini-totaliter bir devlet olarak adlandırıyor.
- PKK itirafçısı Mohar takma adlı militan, özellikle Kuzey Suriye’deki Tal Brak köyünü hatırlıyor ve şöyle diyor: "Karayılan tüm köyü yok etme emir verdi ve canlı tavuk bile kalmasın dedi".
- Rakka’daki yerel yönetim konseyinin başkanı Saad Shwish’e göre, 2015’in ortasında YPG, Türkiye sınırındaki Tel Abyad’ı ele geçirdi ama 60.000 Arap’ın yeniden geri gelmesine izin verilmedi.
- YPG, Halep’in kuzeydoğusundaki Bir Mahli köyü sakinlerine evlerini terk etmelerini yoksa ABD önderliğindeki koalisyona koordinatlarının verileceğini söylüyor. 30 Nisan 2015’de YPG gerçekten de hava saldırısı çağırısında bulunuyor ve bombalama sonrasında, sivillerin bombalanmasını inceleyen İngiltere merkezli bir grup olan Airwars’a göre hepsi sivil 64 köylü şehit oluyor.
- Diğer bir örnek ise bir Bedevi köyü olan Arbid. YPG’nin Tel Abyad’ı Haziran 2015’de almasının ardından köyün 500 sakini köylerini terk etmeyi reddediyor. YPG köyün koordinatlarını Amerikan hava kuvvetlerine veriyor. Apaçi helikopterler alçak irtifada köyün üstünden uçmaya başladığında köyün sakinleri başka köylere kaçmaya başlıyor ve bir daha hiç geri dönmüyorlar.
- Köylerin boşaltılması genelde şu şekilde gerçekleşiyor: Gecenin bir yarısı silahlı maskeli adamlar geliyor, köy sakinlerini zorla evlerinden çıkarıyor, onların ardından organize yağmacılar geliyor ve her şeyi çalıyor ve el koyuyorlar.
Özetle sırtını ABD ve koalisyon güçlerine dayayan YPG/PYD, ABD'nin Ortadoğu'daki ileri üssü olacak uydu bir komünist terörist devletin temellerini atarken yerel halka yönelik zulüm, eziyet ve işkencede sınır tanımıyor.
YPG/PYD işgal ettiği bölgelerde yalnızca Arap ve Müslüman kesimlere değil, Hıristiyan yerel halka da zulüm saçıyor. Zulmün giderek artması üzerine, Suriye'deki Süryani ve Ermeni kurumları ortak bir bildiri yayınlamak zorunda kaldılar. Bildiride PYD ve YPG'yi, insan haklarını ihlal etmek, özel mülkleri gasp etmek, zorla askere almak, haksız vergi koymak ve kilise okullarının programına müdahale etmekle suçladılar.
Hıristiyanların evlerini kurşunlayarak gözdağı vermek, o mazlumlar da canlarını kurtarmak için dışarı kaçınca içeri girip yağmalamak sık yaşanan bir YPG terörü. Geçtiğimiz Eylül ayındaki benzer bir YPG saldırısında Başpiskopos Jacques Behnan Hindo'nun Suriye'nin Haseke ilindeki evi kurşunlandı. Son anda ölümden dönen Başpiskopos, şunları söyledi: "Birçok defasında Hıristiyanları kalaşnikovların tehdidi altında evlerinden çıkardılar. Sonra da girip her şeyi yağmaladılar."
Başkan Trump’ın danışmanlarından Steve Bannon’un yöneticisi olduğu BREIBART haber sitesi de, Kuzey Suriye'de terör estiren YPG milislerinin Süryani Hıristiyanlara saldırdığı ve birçok kişinin hayatını kaybettiği olayların çok sayıda farklı kaynaktan aktarıldığını belirtiyor. YPG/PKK bağlantısı ve terörü hakkında BREIBART'ta şu ilginç bilgiler yer alıyor:
"YPG, PKK'ya sıkı sıkıya bağlı öyle ki ikisi de birbiriyle aynı deniyor. YPG ve PKK, uzun terör ve şiddet geçmişlerine sahip kararlı Marksist organizasyonlar, ve halen Suriye'de Rojava adını verdikleri de facto bir Marksist Kürt Devleti'ni ilan etmiş durumdalar. Bu gruplar bölge halkına düzenli olarak terör estiriyor, özellikle de Hıristiyanlara. İşyerlerinden haraç kesiyor, kendi saflarında zorla hizmet ettirmek için gençlerini kaçırıyor... Suriye'deki savaş bitip milli seçimler yapılsa bile kuzeydeki YPG/PKK Kürtleri elde ettikleri gücü bırakmaya istekli görünmüyor ki bu da kesinlikle güneyde Arap, kuzeyde Süryanilerle 2. bir savaşı ateşleyecek."
Mevcut sayısız bilgi, belge, kanıt, gözlem, rapor, ifade ve tanıklık YPG/PYD'nin terör örgütü PKK'nın bir parçası olduğunu alenen ortaya koymakta. YPG/PYD'nin, yukarıda çok az bir bölümünü aktardığımız binlerce insanlık dışı eylemi, cinayet, baskı, şiddet ve zulüm uygulamaları, zorunlu göç ve etnik temizlik politikaları onun her yönüyle kanlı bir terörist yapılanma olduğunu açıkça gösteriyor.
Uluslararası Af Örgütü ve SNHR de YPG'nin insan hakları ihlalleri ile ilgili 2015 sonbaharında kapsamlı raporlar yayınladı. Buna rağmen, dönemin ABD Dışişleri Bakanlığı geçtiğimiz yılın başında yıllık insan hakları raporunda bu vahim konuya sadece bir satır yer ayırdı.
Daha da garip olan, PKK'yı resmen terör örgütü olarak tanıyan ABD aynı örgütün uzantısı olan YPG/PYD'yle dost ve müttefik hareket etmekte sakınca görmüyor. Bu ABD’nin Obama döneminde başlayan ve gelişen en yanlış Ortadoğu politikalarından biri. Yeni Başkan Trump’ın bu yanlışı görüp, Suriye’nin toprak bütünlüğünü bölgede bir komünist terörist devlet kurarak parçalamayı planlayan YPG’ye gereken mesafeyi koyması gerekir. YPG’nin bölgede sistematik biçimde sürdürdüğü insanlık suçlarını görmezden gelerek hatta terör örgütüne her türlü maddi, askeri ve lojistik desteği sağlayarak bu suçlara ortak olmak Trump’ın yeniden inşa etmek istediği Hristiyan Amerika’ya yakışmaz. Çünkü uluslararası insan hakları hukukuna göre, sivil nüfusun haksız olarak, yaygın ve sistematik bir biçimde yerinden edilmesi insanlığa karşı suç sayılıyor. Bunu yapanları destekleyenler de aynı derecede sorumlu oluyor.
Nitekim The Nation'ın raporuna göre, ABD, YPG/PYD'ye yönelik destek ve işbirliğini 2015'te yoğun biçimde artınca YPG'nin bölgedeki etnik temizlik faaliyetleri de aynı oranda hız kazandı ve şiddetlendi.
YPG'nin açık bir terör örgütü olduğu gerçeğine rağmen Obama yönetiminin benimsediği bu göz boyayıcı çifte standardın nedeni aynı raporda şöyle açıklanıyor:
"YPG, 1984’den beri Türkiye’ye karşı gerilla savaşı veren PKK’nin Suriye kolu. Obama yönetimi, ABD tarafından terör grubu ilan edilen PKK’nın YPG’den ayrı olduğunu iddia ediyor. SÖZ KONUSU BAĞLANTIYI REDDETTİĞİ İÇİN KANUNLARIN GETİRDİĞİ YASAKLAMALARI AŞABİLİYOR."
Kısaca Obama yönetimi, insanların aklıyla alay edercesine Suriye ve Ortadoğu'daki kirli çıkar ve politikalarına hizmet eden YPG/PYD'yi dayanaksız bir iddiayla bir çırpıda temize çıkarmaya çalıştı. Raporun devamında bu tutarsız iddianın gerçeklerle bütünüyle çeliştiği de şöyle vurgulanıyor:
"Ancak aralarında eski PKK itirafçılarının da olduğu birçok tanık ABD’nin bu iddiasının gerçek olmadığını söylüyor: The Nation’ın röportaj yaptığı 4 PKK itirafçısı, Kürtlerin Rojava olarak adlandırdığı Suriye bölgesi politikalarının PKK’nın Irak’taki merkezi Kandil’de inşa edildiğini söylüyor."
ABD'nin 2014'e kadarki Şam Büyükelçisi ve ABD'nin Suriye politikasındaki en etkili isimlerinden birisi olan Robert Ford da Al Jazeera ile yaptığı röportajında şu teşhisi yapıyor:
"PKK ile ilişkisine gelirsek, Amerikalı yetkililer ‘PYD, PKK’nın resmen bir parçası değil’ diyeceklerdir. Amerikalı yetkililerin PYD’nin PKK olmadığını söylemesi bence bir safsata. Yani bu, ciddi olmadıkları bir sözlü savunma. Söylersiniz ama aslında doğru değildir ve dinleyen herkes bunun doğru olmadığını bilir. Washington’da bir iş arkadaşım var. Mayıs-Haziran aylarında Kobani ve Kamışlı’ya gitti. Duvarlarda, ofislerde Abdullah Öcalan’ın fotoğrafları olduğunu söyledi… Amerikalı yetkililerin PKK’nin PYD ile bağı olmadığını söylemesi bir safsata. "
Obama yönetiminin benimsediği ve hiçbir bilimsel, akılcı ve yasal dayanağı bulunmayan bu ilkesiz çifte standart yaklaşım ne yazık ki halen ABD hükümeti ve Pentagon içindeki bazı çevreler tarafından yürürlükte tutulmak isteniyor. Obama döneminin Dışişleri Bakanlığı ve Pentagon, ABD’nin Rojava konusundaki politikalarını ve bu yaşanan olaylar hakkında konuşmayı, kendilerine sorulan soruları cevaplamayı reddediyorlar. Obama yönetiminin özel elçisi Brett McGurk bu konudaki röportaj taleplerini geri çeviriyor.
Yine Obama iktidarının uydurduğu gülünç mitlerden biri de YPG/PYD'nin IŞİD'e karşı en etkili kara gücü olduğu hikayesi. Bu da bir diğer safsata. Zira ABD ve koalisyon güçlerinin hava desteği olmasa YPG militanlarının IŞİD'e karşı hiçbir başarıları yok. Söz konusu ABD ve koalisyon desteği kaldırılsa bölgeden kazınıp yok edilmeleri an meselesi. Kaldı ki hepsi onyıllardır ancak dağda, mağaralarda saklanıp pusu kuran, uzun menzilli tüfeklerle ya da uyuyan insanların başına sıkarak suikastler yapan PKK geleneğinden geliyor. Bu yüzden Suriye coğrafyasında, açık alanda göğüs göğüse savaşma gibi bir kabiliyetleri yok.
PKK olsun, YPG olsun, PJAK olsun hepsi menfaatlerine göre taraf değiştiren ilkesiz bir yapılanma. Hem kendi içlerindeki hem de İngiltere, ABD ve çeşitli Avrupa ülkelerinden saflarına katılan homoseksüellerden özel taburlar kuran bir sözde askeri gücün kara savaşında hiçbir başarısının olmayacağı da ortada. Dolayısıyla, Obama yönetiminin bu saçma tezinin tek amacı YPG/PYD'yi meşru ve önemli gibi göstererek onları bölgede kurulması planlanan uydu devletin sözde haklı ve doğal mensupları olarak lanse etmekti.
"İngiliz Derin Devleti", Obama yönetimi üzerinde kurduğu yoğun hakimiyeti bugün CIA, Pentagon gibi kurumlar kanalıyla mevcut hükümete de empoze etmeye çalışmaktadır. Bu nedenle ABD yönetimi, İngiliz Derin Devleti'nin baskı ve tehditlerine boyun eğmeden Obama döneminin mirasından bir an önce kurtulmalıdır. Resmen terör örgütü olarak tanıdığı PKK'yı, alfabenin farklı harfleriyle isimlendirildiği zaman müttefik edinme yanılgısını acilen terk etmelidir. İngiliz Derin Devleti'nin kirli oyunlarına son verilmesi hem ABD'nin hem Ortadoğu'nun hem de tüm dünyanın ortak faydasına olacaktır.
Adnan Oktar'ın Geopolitica & News Rescue'da yayınlanan makalesi:
https://www.geopolitica.ru/en/article/terror-activities-ypgpyd-northern-syria
http://newsrescue.com/terror-activities-ypgpyd-northern-syria/