Kuşlarla sürüngenlerin ortak bir atadan geldiklerini iddia etmek evrimcilerin aldatmacalarından biridir. Bu aldatmacayı ortadan kaldıracak en büyük delillerden biri kuş akciğerleri ile sürüngenlerin ciğerleri arasındaki belirgin farkların ortaya konmasıdır.
Dinozorlar sürüngenler familyasındandırlar. Kuşlarla sürüngenler familyası incelendiğinde birbirlerinden çok farklı bir fizyolojiye sahip oldukları görülür. Öncelikle kuşlar sıcakkanlı oldukları halde sürüngenler soğukkanlıdır. Soğukkanlı sürüngenlerin metabolizmaları yavaş işler. Kuşlar ise uçma gibi yorucu bir hareket için çok fazla enerji tüketirler. Metabolizmaları sürüngenlerinkinden çok daha hızlıdır. Kuşlarda hücrelere oksijenin iletilmesi çok çabuk gerçekleşmelidir. Bunun için özel bir solunum sistemiyle donatılmışlardır. Akciğerlerde hava tek yönde ilerleyerek organizmanın oksijen kazanımını geciktirmemiş olur. Sürüngenlerde ise alınan hava aynı kanallardan tekrar geri gönderilmelidir. Tek yönlü hava kanalı sadece kuş akciğerinde bulunan, özgün bir yapıdır. Böyle kompleks bir yapının aşamalarla ortaya çıkması mümkün değildir. Çünkü canlının hayatta kalması için söz konusu tek yönlü hava kanalı sistemi ve akciğerler kusursuz bir şekilde ve her an var olmalıdır. Darwinizm’e getirdiği eleştirilerle tanınan moleküler biyolog Michael Denton bu konuda şunları söylemektedir:
“Böyle özgün bir solunum sisteminin evriminin, omurgalılardaki standart tasarımdan aşamalarla ve belli bir yön olmaksızın nasıl gerçekleşmiş olabileceğini zihinde canlandırmak; özellikle solunumun organizmanın hayatta kalmasında üstlendiği kritik rol göz önüne alındığında, çok zordur.” (Michael J. Denton, Nature’s Destiny, Free Press, New York, 1998, s. 361)
Kuş Akciğerinin Özgün Yapısı Evrimi Yalanlıyor
Sürüngen-kuş evrimi senaryosunu imkansız kılan çok önemli bir nokta, kuş akciğerinin evrimle açıklanamayan özgün yapısıdır.
1. Kara canlılarının akciğerleri “çift yönlü” bir yapıya sahiptir
Nefes alma sırasında, hava akciğerdeki dallanmış kanallar boyunca ilerler ve küçük hava keseciklerinde son bulur. Oksijen-karbondioksit alışverişi burada gerçekleştirilir. Ancak daha sonra, kullanılmış olan bu hava, tam ters yönde hareket eder ve geldiği yolu izleyerek akciğerden çıkar, ana bronş yoluyla da dışarı atılır.
Kuşlarda ise hava akciğer kanalı boyunca “tek yönlü” hareket eder. Akciğerlerin giriş ve çıkış kanalları birbirlerinden farklıdır ve bu kanallar boyunca uzanan özel hava kesecikleri sayesinde hava daimi olarak akciğer içinde tek yönlü olarak akar. Bu sayede kuş, havadaki oksijeni kesintisiz olarak alabilir. Böylece kuşun yüksek enerji ihtiyacı karşılanmış olur. “Avien akciğer” olarak bilinen bu özel solunum sistemi, konunun uzmanlarından H. R. Duncker tarafından şöyle anlatılmaktadır:
“Kuşlarda ana bronş, akciğer dokusunu oluşturan tüplere ayrılır. “Parabronş” olarak adlandırılan bu tüpler sonunda tekrar birleşerek, havanın akciğerler boyunca tek bir yönde devamlı akımını sağlayacak sistemi meydana getirirler... Kuşlardaki akciğerlerin yapısı ve genel solunum sisteminin çalışması tümüyle kendine özgüdür. Kuşlardaki bu “avien” sistemi başka hiçbir omurgalı akciğerinde bulunmaz. Bu sistem bütün kuş türlerinde aynıdır”. (R. Dduncker, “Development of the Avian Respiratory and Circulation Systems”, J. Piper, Respiratory Function in Birds: Adult and Embriyonic, New York: Springer Verlag, 1978, s. 260-273)
Önemli olan, çift yönlü hava akışına sahip olan sürüngen akciğerinin, tek yönlü hava akışına sahip olan kuş akciğerine evrimleşmesinin imkansız oluşudur. Çünkü bu iki akciğer yapısının arasında kalacak bir “geçiş” modeli mümkün değildir. Bir canlı yaşamak için daima nefes almak zorundadır ve akciğer yapısını baştan aşağı değiştirecek bir yapı değişikliği mutlak ölümle sonuçlanacaktır. Kaldı ki bu değişiklik evrime göre milyonlarca yıl içinde kademe kademe gerçekleşmelidir, oysa akciğeri çalışmayan bir canlı birkaç dakikadan fazla yaşayamaz.
Avustralya’daki Otega Üniversitesi’nden moleküler biyolog Michael Denton, kuş akciğerinin kökenine evrimci bir açıklama getirmenin imkansızlığını şöyle belirtir:
“Böyle tamamen değişik bir solunum sisteminin, azar azar küçük değişikliklerle standart omurgalı dizaynından evrimleşmiş olduğu iddiası, düşünülmeden ortaya atılmış bir tezdir. Solunum faaliyetinin bu evrim süresince hiç aksamadan korunması, organizmanın hayatını sürdürmesi için gereklidir. En küçük bir eksik fonksiyon ölümle sonuçlanacaktır. Kuş akciğeri de, içinde dallanmış olan parabronşlar ve bu parabronşlara hava sağlanmasını garanti eden hava kesesi sistemi ile birlikte en üst düzeyde gelişmiş olana kadar ve beraberce, iç içe geçmiş mükemmel bir şekilde işlevini yapana kadar, bir solunum organı olarak görev yapamaz”. (Michael Denton, Evolution: A Theory in Crisis, London, Burnett Books Limited, 1985, s. 210)
2. Kara tipi akciğerden hava tipi akciğere geçiş gibi bir süreç, ara geçiş safhasında bulunan bir akciğerin hiçbir işlevselliğinin olmaması nedeniyle mümkün değildir
Bu konuda belirtilmesi gereken ikinci nokta, sürüngenlerin diyaframlı, kuşların ise diyaframsız bir solunum sistemine sahip olmalarıdır. Bu farklı yapı da yine iki akciğer tipi arasında gerçekleşecek bir evrimi imkansız kılar. Solunumsal fizyoloji alanında otorite sayılan John Ruben, bu konuda şu yorumu yapar:
“Theropod bir dinozorun kuşlara evrimleşmesi, diyaframında ciddi bir handikap oluşmasını gerektirecektir, ama bu durum canlının nefes alma yeteneğini çok kritik bir biçimde sınırlayacaktır... Buna neden olabilecek bir mutasyonun selektif bir avantaj sağlaması imkansız gözükmektedir”. (Ruben, J.A., T.D. Jones, N.R. Geist, and W.J Hillenius. “Lung Structure And Ventilation in Theropod Di nosaurs and Early Birds”. Science 278: 126)
3. Kuş akciğerinin evrime meydan okuyan bir diğer özelliği, hiçbir zaman havasız kalmayan ve kaldığında “çökme” tehlikesiyle karşılaşan ilginç yapısıdır. Michael Denton, bu konuyu da şöyle açıklar
“Bu denli farklı bir solunum sisteminin, standart omurgalı dizaynından evrimleşmiş olabileceğini düşünmek neredeyse imkansızdır. Özellikle de solunum sisteminin çalışır halde korunmasının bir organizmanın yaşamı için ne kadar zorunlu olduğu düşünüldüğünde. Dahası, avien akciğerinin kendine özgü form ve fonksiyonu, daha birçok özelleşmiş adaptasyonu gerektirecektir... Çünkü öncelikle, avien akciğeri vücut duvarlarına sıkıca tutturulmuştur ve hacim olarak genişlemesi mümkün değildir. Öte yandan, akciğerdeki hava tüplerinin çok dar yarıçapları ve bunların içindeki herhangi bir sıvının yüksek yüzey gerilimi nedeniyle, avien akciğeri, diğer omurgalıların aksine, kendi içinde çökmüş bir durumdan alınıp yeniden havayla doldurulamaz... (Bu yüzden) Kuşlarda, akciğerin içindeki hava kesecikleri, diğer omurgalıların aksine, hiçbir zaman boşaltılmaz. Aksine ciğerler ilk gelişmeye başladıkları andan itibaren daima ya sıvıyla (embriyo aşamasında) ya da havayla doludurlar.” ( Michael J. Denton, Nature’s Destiny, Free Press. New York. 1998, s. 361)
4. Kuşların akciğer kanalları o kadar dardır ki, bu akciğerin içindeki hava kesecikleri diğer kara canlılarının ciğerleri gibi havayla dolup boşalamaz
Eğer kuş akciğeri bir kez tam olarak boşalsa, kuş bir daha ciğerlerine hava çekemeyecek ya da en azından bunu yapmakta çok büyük bir zorluk çekecektir. Bu yüzden akciğerin etrafına yerleştirilmiş olan hava kesecikleri sürekli bir hava akışı sağlar ve ciğerleri havasız kalıp sönmekten korur.
Elbette ki, sürüngenlerin ve diğer omurgalıların akciğerlerinden tamamen farklı olan ve olağanüstü derecede hassas dengelere dayanan bu sistem, evrimin iddia ettiği gibi bilinçsiz mutasyonlarla, kademe kademe gelişmiş olamaz. Denton, kuş akciğerinin bu yapısının Darwinizm’i geçersiz kıldığını şöyle ifade etmektedir:
“Kuş akciğeri, bizleri, Darwin’in ‘eğer birbirini takip eden çok sayıda küçük değişiklikle kompleks bir organın oluşmasının imkansız olduğu gösterilse, teorim kesinlikle yıkılmış olacaktır’ şeklindeki meydan okuyuşuna cevap vermeye götürmektedir”. (Michael J. Denton, Nature’s Destiny, Free Press. New York. 1998, s. 361-62)
Kuş akciğerinin özgün yapısı bize çok önemli birşeyin de hatırlatıcısıdır. Evrim teorisi, gerçeklerle taban tabana zıt bir dogmadır. Kuşların kökeniyle ilgili iddialarının ne kadar hayali olduğu ortadadır. Evrimciler, teorilerini destekleyebilecek hiçbir fosil kaydı olmadığı halde, kuşların ağaçlardan ağaçlara atlayan kara canlılarını ya da avlayacakları sineklerin peşinden koşarken savurdukları ön kolları kanatlara dönüşerek kuş olup uçan dinozorların hikâyelerini anlatmaktadırlar. Darwin’den bu yana geçen yaklaşık 150 yıl boyunca kuş evrimini destekleyebilecek tek bir kanıt bulunamamıştır. Günümüzde Darwinistlerce desteklenmeye devam edilen kuşların evrimi teorileri sadece birer hayalden ibarettir. Modern bilim ise, kuşların evrimle ortaya çıkması mümkün olmayan yapılara sahip olduklarını göstermektedir.
Kuşların oluşumu hakkında evrimcilerin teorileri birer HAYAL, kuş akciğerindeki indirgenemez komplekslik ise bir GERÇEKtir ve kuşları Allah’ın yarattığını kanıtlar. On yıllarını bilime adamış uzmanların gerçeği bırakıp da evrimci hayallerin peşinde koşmayı sürdürmelerinin sebebi de BİLİMSEL değil, PSİKOLOJİK ve İDEOLOJİKtir.
Kısacası kuşların evrimiyle ilgili medyada gördüğünüz tüm iddia ve haberler, bilimsel doğrulara değil, felsefi nedenlerle ayakta tutulan bir dünya görüşüne, Darwinizm’e zemin sağlama çabalarına dayanmaktadır. Ancak böylesine sahte bir teoriye zemin sağlamak için her ne çaba gösterilirse gösterilsin, kuşların evrimi propagandası bilimsel olarak geçersizdir.
Allah bu gerçeği bir ayetinde şu şekilde haber vermiştir:
Onlar, üstlerinde dizi dizi kanat açıp kapayarak uçan kuşları görmüyorlar mı? Onları Rahman (olan Allah’)tan başkası (boşlukta) tutmuyor. Şüphesiz O, herşeyi hakkıyla görendir. (Mülk Suresi, 19)
Evrimcilerin bu denli bilim dışı yöntemlere, adeta “çocuk kandırma” metodlarına başvurmaları, gerçekte Darwinizm’in bilim karşısında uğradığı yenilginin bir sonucudur. Hiçbir laboratuvar deneyi veya bilimsel gözlem evrim teorisini desteklemediği için, evrimci biyologlar “hayal güçlerini” uydurma canlılar çizmekte ve bu sayede konu hakkında bilgisi olmayan insanları aldatıcı yöntemlerle etkilemeye çalışmaktadırlar. Bunlar, Darwinizm’in son çabalarıdır. İnsanlık, bilim adına utanç verici bir safsata olan bu teoriden çok yakında tamamen kurtulacaktır. Ayetlerde şöyle buyrulur:
De ki: “Şüphesiz Rabbim hakkı (batılın yerine veya dilediği kimsenin kalbine) koyar. O, gaybleri bilendir.” De ki: “Hak geldi; batıl ise ne (bir şey) ortaya çıkarabilir, ne geri getirebilir.” (Sebe Suresi, 48-49)
Kuş akciğeri içinde yer alan ve havanın tek yönlü olarak hareket etmesini sağlayan küçük "parabronş" tüpleri (solda)
Bu tüplerin her biri 0.5 mm çapındadır. Bu mükemmel sistem, kuşlar dışında başka hiçbir canlı anatomisinde bulunmayan özel bir yapıdır ve başka bir canlıdan evrimleşmesi imkansızdır.