Evrim teorisi, 19. yüzyılda Charles Darwin’in kendi çalışmaları sonucunda ortaya koyduğu ve insanları Allah’ın yolundan alıkoymak isteyenlerin desteklediği bir yalandan ibarettir. Bu yazı dizisi, evrim teorisinin bir kısım insanların iddia ettiği gibi Kuran ayetleriyle desteklenmediğini, bilakis, Kuran’daki birçok ayetle teorinin tamamen dini inkar mantığı üzerine kurulu olduğunu gözler önüne sermek için hazırlanmıştır.
Evrim ve Yaratılış Kavramlarının Uyuşmazlığı
Materyalist felsefe canlılığın oluşumunu evrim teorisiyle açıklar. Evrim teorisi ile materyalist felsefe birbirini tamamlayan iki düşünce sistemidir. İnkarcılık, tarihin başından bu yana, evrenin ve insanların "yaratılmamış" olduklarını iddia etmiş, bu saçma iddiayı makul gösterebilmek için çeşitli yollar aramıştır ve 19. yüzyılda Darwin'in teorisi ile, bu konuda en büyük girişimini yapmıştır. Bu bilimsel delili olmayan teoriye göre canlılık, bir Yaratıcı olmadan, tesadüfen oluşmuş ve tüm canlılar birbirinden türemiştir.
Evrim teorisinin karşısında ise yaratılış gerçeği yer alır. Bu gerçeğe göre madde sonsuzdan beri var değildir, başıboş da değildir; Allah maddeyi yoktan yaratmış ve düzenlemiştir. Canlılar da yine Allah'ın yaratmasıyla var olmuştur. Evrendeki ve canlılardaki büyük tasarım, hesap, denge ve düzen, bu gerçeğin açık kanıtlarıdır.
Yani evrim teorisine destek vermek Müslüman için söz konusu değildir. Elbette insanlar istedikleri gibi düşünebilir, istedikleri teoriye inanabilirler. Ama ortaya atılma sebebi Allah'ı ve yaratılışı inkar etmek olan bir teori ile "uzlaşmak" mümkün değildir. Böyle bir çabaya girmek, dinin temelinden taviz vermek olur ki, kabul edilmesi mümkün değildir. Nitekim böyle bir girişimin dine zarar vermek anlamını taşıdığını bilen evrimciler, dindarları bu girişime zorlamak için çaba göstermektedirler. Bilimsel tartışmalar yaratılışı savunan bilim adamlarının kesin zaferleriyle sonuçlandığından materyalist çevreler evrimsel yaratılış görüşüne sarılmaktadır. Evrimciler, inanç sahibi kişilerin desteğini alabilmek ve onların evrim teorisi karşısında yaptıkları fikri mücadeleyi zayıflatabilmek için, "evrimsel yaratılış fikri"ni el altından destekleyerek farklı bir yol denemektedirler. İşte bu sinsi destek kimi müslümanların yanlış fikirlere kapılmalarına sebep olmaktadır. Evrimci bilim adamlarından destek almalarıyla, çeşitli nedenlerden dolayı kendileri de evrimcilerin batıl fikirlerine destek vermektedirler. Bir nevi iki görüş arasında bir köprü oluşturulmaya çalışılmaktadır. Müslümanların bu tehlikeli tavizi vermelerinin belli başlı sebepleri vardır.
Neden Bazı Müslümanlar Evrim Teorisini Savunuyorlar?
Darwin gibi günümüzün evrimci bilim adamları da kompleks sistemlerin evrim teorisini büyük bir açmaza soktuğunu bilirler. Ancak bunları dile getirmek yerine demagoji yapmayı, bilimsel delil yerine senaryo yazarak üstün gelmeyi ve türlü aldatmacalarla evrim teorisini sözde bilimsel bir imajla süsleyerek insanlara dayatmayı tercih ederler. Evrimcilerin bilimsellik ya da akılcılık gibi bir endişeleri yoktur. Onlar için önemli olan toplumu evrimin bilimsel bir gerçek olduğuna inandırmak, bunun için de göz boyayıcı bir "bilimsellik" imajı oluşturmaktır. (Detaylı bilgi için bkz. Darwinizm'in Karanlık Büyüsü, Harun Yahya, Vural Yayıncılık)
İşte Müslüman evrimciler de evrim teorisinin bu sözde bilimsel görüntüsünden etkilenirler. Özellikle de Darwinistlerin kullandıkları "evrim teorisine inanmayan dogmatiktir", "evrim teorisine inanmayan bilimsel değildir" şeklindeki asılsız sloganlardan tedirgin olur ve inandıkları gerçekten taviz verirler. Güncellikten uzak bilgilerin, evrim propaganda kitapçığı haline gelen eserlerin etkisinde kalıp, evrimin canlılığın oluşumunu açıklayabilen tek teori olduğuna inanırlar. Bilim dünyasında yaşanan gelişmeleri, evrim teorisindeki çelişkileri ve bu teorinin iddialarının tüm geçerliliğini yitirdiğini bilmediklerinden din ile evrimi bağdaştırmaya çalışırlar.
Evrimcilerin, insanları kendi saflarına çekmek için kullandıkları propaganda yöntemlerinin başında "teori, bilim dünyasının geneli tarafından kabul edilmektedir" söylemi gelir. Bir başka deyişle, evrimciler çevrelerindeki insanlara, kendilerinin daima çoğunluk oldukları ve çoğunluğun da her zaman haklı olduğu yönünde telkind bulunurlar.
Evrimcilerin bu propaganda yönteminin yanlışlığı -kendisi de bir evrimci olan- Boğaziçi Üniversitesi eski felsefe profesörü merhum Arda Denkel tarafından şu şekilde açıklanmıştır:
"Evrim kuramını, çok sayıdaki saygın kişinin, kuruluşun evrimciliği benimsemiş olması mı kanıtlayacak? Yoksa mahkeme kararlarıyla mı doğru kılınacak bu kuram? Doğruluğu sağlayan şey, saygın ve yetki sahibi kişilerce doğru bulunmak mıdır acaba? Bir tarihsel olguyu anımsatmak isterim. Galileo Galilei, döneminin bütün saygın kişilerine, hukukçularına ve özellikle de bilim adamlarına karşı tek başına karşı çıkıp doğru olanı söylüyor ve savunmuyor muydu? Engizisyon mahkemelerinin öbür eylemleri de, ortaya buna benzer görünümler koymamış mıydı? Toplumda saygın ve başat olan çevreleri arkasına almak, ne doğruluk yaratan, ne de bilimsellikle doğrudan ilgili olan bir şeydir." (1)
Konunun bir diğer yönü ise, bugün evrim teorisinin sanıldığı gibi "tüm bilim dünyası tarafından kabul edilen bir teori" olmayışıdır. Son 20-30 yıl içinde, evrim teorisini reddeden bilim adamlarının sayısı hızla artmaktadır. Bunların çoğu evrendeki ve canlılardaki kusursuz tasarımı görerek, Darwinizm dogmasından kendilerini kurtarmaktadırlar.
Kaldı ki, eğer gerçekten evrimciler çoğunlukta olsalar dahi, bunun bir değeri olmaz. Çoğunluğun sahip olduğu anlayışı "mutlaka doğrudur" diye kabul etmek doğru olmaz. Bu gerçeğin evrim teorisini kabul eden Müslümanlar tarafından da biliniyor olması gerekir; Kuran'da bildirildiğine göre, tarihteki pek çok inkarcı topluluk Allah'ı ve dinini inkar etmek için kendilerinin çoğunlukta olduklarını söyleyerek, insanları hak yoldan döndürmeye çalışmışlardır. Allah, bu çarpık mantığa karşı iman edenleri uyarmakta ve çoğunluğa uymanın insanları büyük aldanışlara sürükleyebileceğine şöyle dikkat çekmektedir:
Yeryüzünde olanların çoğunluğuna uyacak olursan, seni Allah'ın yolundan şaşırtıp-saptırırlar. Onlar ancak zanna uyarlar ve onlar ancak 'zan ve tahminle yalan söylerler.' (Enam Suresi, 116)
Tüm müslümanlar Allah‘ın ayetleri üzerinde düşünmeli ve inkarcı insanların oyunlarına karşı dikkatli olmalıdır.
MÜSLÜMAN EVRİMCİLERİN GÖZARDI ETTİKLERİ GERÇEKLER
Dün, bazı Müslümanların, evrimcilerin telkinleri altında kaldıklarından ve bilimsel gelişmelerden haberdar olmadıkları için evrim teorisini bilimsel bir gerçek olarak gördüklerinden bahsettik. İşte bu bilgi eksikliği Müslüman evrimcilerin evrim teorisiyle ilgili pek çok gerçeği göz ardı etmelerine neden olur. Gözardı edilen bu gerçeklerin en önemlileri şunlardır:
Empedokles gibi bazı felsefeciler dünyanın, yeryüzü, ateş, hava, su olmak üzere dört elementten oluştuğunu öne sürüyorlardı. 17.yüzyıla ait bu ilüstrasyonda, dört elementin güneş etrafında oluşturduğu daireler sembolize ediliyor. |
Evrim Düşüncesi Eski Yunan‘dan Gelen Putperest Bir İnançtır
İlk olarak Mısır, Babil ve Sümer gibi Milattan önce yaşamış toplumların batıl dinlerinde rastlanan evrim fikri, buradan Eski Yunan toplumundaki filozoflara geçmiştir.
Miletli Yunan felsefecilerden Empedokles, Thales ve Anaksimenderes'in en önemli iddiaları yine ilk canlıların cansız maddelerden -hava, ateş, su gibi- kendiliğinden oluştuğuydu. Miletli felsefeci Thales tüm hayatın kökeninin "su" olduğuna inanıyordu. Sudan yola çıkarak bitkilerin, hayvanların geliştiğini ve en sonunda da insanın oluştuğunu söylüyordu.(2) Empedokles ise kendisinden önceki düşünceleri birleştirip, temel elementler olarak su, ateş, hava ve toprağı benimsemişti. Bu elementlerin biraraya gelerek vücutları oluşturduklarını düşünmüştü. İnsanın bitki yaşamından gelişmiş olduğuna ve bu sürecin gerçekleşmesinde tek sorumlu etkenin tesadüf olduğuna inanmıştı.(3) (Detaylı bilgi için Bkz. Darwinizm Dini, Harun Yahya, Vural Yayıncılık, 1999)
Dikkatli bakıldığı zaman geçmiş çağların evrimci düşünürleri ile günümüz evrimcilerinin fikirleri arasında çok büyük benzerlikler olduğu görülür. Evrenin başı ve sonu olmadığı yönündeki materyalist düşüncenin ve canlıların tesadüfler sonucu oluştuğunu iddia eden evrimci düşüncenin kökenlerini putperest Sümer kültüründe ya da materyalist Yunan düşünürlerinde bulmak mümkündür.
İşte Müslüman evrimcilerin destek verdikleri evrim teorisinin kökeni bu kadar eksilere kadar uzanan batıl bir anlayıştır. Materyalist düşüncelerle ortaya atılmıştır ve putperest anlamlar içermektedir.
Doğal Seleksiyon ve Mutasyonların Evrimleştirici Bir Gücü Yoktur
Bugün evrim teorisi olarak adlandırdığımız neo-Darwinist model, sözde evrimin gerçekleşmesinde rol oynayan iki mekanizma öne sürer: Doğal seleksiyon ve mutasyon.
Doğal seleksiyon doğal seçilim demektir. Buna göre yaşam mücadelesi içinde güçlü olanlar ve doğal şartlara uyum gösterebilenler hayatta kalırlar, diğerleri ise elenerek yok olurlar. Örneğin bir bölgede hava şartlarının değişerek ısının giderek düşmesi, o bölgede yaşayan hayvan popülasyonları içinde düşük ısılara dayanıksız olan bireylerin ayıklanması anlamına gelir.
Uzun vadede sadece soğuğa dayanıklı olan bireyler hayatta kalır ve popülasyonun tümü bunlardan oluşur. Veya vaşakların saldırı tehditi altında yaşayan tavşanlardan çevreye en iyi uyum sağlayanlar veya en hızlı kaçanlar hayatta kalır ve bu özelliklerini bir sonraki nesle aktarırlar. Ama dikkat edilirse burada yeni bir özellik ortaya çıkmamakta, mevcut hayvanlar farklı bir türe dönüşmemekte, farklı bir özellik kazanmamaktadırlar. Dolayısıyla doğal seleksiyon mekanizması evrimleştirici bir özelliğe sahip değildir.
Bu durumda evrimcilerin elinde geriye sadece mutasyon kalır. Evrim teorisinin iddiasının kabul edilebilmesi için, mutasyonların canlıların genetik bilgisini geliştirmeleri gerekmektedir.
Mutasyon, canlıların genlerinde radyasyon gibi dış etkiler ya da DNA'daki kopyalama hataları sonucu oluşan bozulmalardır. Mutasyonlar elbette ki değişikliğe sebep olabilir, ancak bu değişiklikler hiçbir zaman olumlu yönde olmaz, daima bozucu niteliktedir. Diğer bir deyişle mutasyonlar canlıları geliştiremez, aksine her zaman için canlılara zarar verirler. (Detaylı bilgi için Bkz. Evrim Aldatmacası, Harun Yahya, Vural Yayıncılık) Fransa'nın en ünlü zoologlarından biri olan Pierre Paul-Grassé'nin mutasyonlar hakkında yaptığı yorum, bu noktada oldukça açıklayıcıdır:
Mutasyonlar, zaman içinde son derece düzensiz biçimde meydana gelirler. Birbirlerini tamamlayıcı bir özellikleri yoktur ve birbirini izleyen nesiller üzerinde belirli bir yöne doğru kümülatif (gittikçe artan) bir etkileri olmaz. Zaten var olan yapıyı değiştirirler, ama bunu tamamen düzensiz bir biçimde yaparlar... Bir canlı vücudunda çok küçük bile olsa bir düzensizlik oluştuğunda ise, bunun sonucu ölüm olur. Yaşam olgusu ile anarşi (düzensizlik) arasında hiçbir olası uzlaşma yoktur. (4)
Günümüze kadar gözlemlenmiş tüm mutasyonlar, çoğu zaman zararlı, nadiren de etkisizdirler. Buna rağmen evrimciler –dolayısıyla Müslüman evrimciler de-, mutasyonları hala geçerli bir evrimsel mekanizma olarak savunmaya çalışırlar.
Fosil Araştırmaları Yaratılış Gerçeğini Tastik Etmektedir
Evrim teorisinin iddia ettiği senaryonun yaşanmamış olduğunun en açık göstergesi, fosil kayıtlarıdır.
Evrim teorisine göre bir canlı türü, zamanla bir diğerine dönüşmüş ve bütün türler bu şekilde ortaya çıkmışlardır. Teoriye göre bu dönüşüm yüz milyonlarca yıl süren uzun bir zaman dilimini kapsamış ve kademe kademe ilerlemiştir. Bu durumda, iddia edilen uzun dönüşüm süreci içinde sayısız ara türlerin oluşmuş ve yaşamış olmaları gerekir. Ancak günümüze kadar tek bir ara geçiş formu bile bulunamamıştır. Bu, evrimsel bir sürecin hiçbir zaman yaşanmadığı anlamına gelir.
Evrimciler, fosil kayıtlarının evrimi yalanlamasının yanında yaratılış gerçeğine bilimsel bir delil sağladıklarını da itiraf etmektedirler. Örneğin evrimci paleontolog Mark Czarnecki şöyle bir itirafta bulunur:
"Teoriyi (evrimi) ispatlamanın önündeki en büyük engel her zaman için fosil kayıtları olmuştur… Bu kayıtlar hiçbir zaman için Darwin'in varsaydığı ara formların izlerini ortaya koymamıştır. Türler aniden oluşurlar ve yine aniden yok olurlar. Ve bu beklenmedik durum, türlerin Tanrı tarafından yaratıldığını savunan yaratılışçı argümana destek sağlamıştır." (5)
ALLAH’IN YARATMA İLMİ
Evrimsel yaratılışı savunanların iddiasına göre, Allah canlıların genetik yapılarında mutasyonlar yoluyla birtakım değişimler meydana getirmekte ve böylece onlara faydalı organlar kazandırmaktadır. Ya da yine bu iddiaya göre Allah önce ilkel canlılar yaratmakta, sonra onları kompleks canlılar haline getirmek, onları mükemmelleştirmek için doğal seleksiyonu kullanmaktadır. Doğal seleksiyon mekanizmasıyla bir canlıya organ eklemekte ya da önceden yarattığı bir organı körelterek, çıkarmakta, bir türü bir başka türe dönüştürmektedir.
Bilimsel gelişmelerden haberdar olmayan bazı insanlar, evrim teorisini de desteklemek için bu tip hayali çıkarımlar yapmaktadırlar. Ancak bu iddia bilimsel gerçeklere tamamen aykırıdır. Kuran’da da bu şekilde bir yaratılıştan kesinlikle söz edilmemektedir.
Allah Tüm Kainatı Yoktan Var Edendir
Allah dilediğini dilediği şekilde ve zamanda, örneksiz olarak yaratan, yoktan var edendir. Her türlü eksiklikten uzak olan, hiçbir şeye ihtiyaç duymayandır. Dolayısıyla Allah'ın yaratması için de hiçbir sebebe, araca, aşamaya ihtiyaç yoktur. Dünyada herşeyin belli sebeplere, doğa kanunlarına bağlı olması kimseyi yanıltmamalıdır. Allah, tüm bu sebeplerin Yaratıcısı olarak bunlardan tamamen münezzehtir.
Şunu da belirtmek gerekir: Allah dilerse yaratmada belirli safhalar kullanabilir. Örneğin bitkiyi tohumdan çıkarır veya insanı tek bir sperm ile yumurta hücresinin birleşmesinden, aşama aşama yaratır. Fakat bu safhaların –ileride de detaylandıracağımız gibi- evrim iddiası ile hiçbir ilgisi yoktur. Hiçbir aşamada şansa, tesadüfe, başıboşluğa yer yoktur ki, evrim teorisinin temel iddiası rastgele, şuursuz tesadüflerle, kendi kendine meydana gelen olaylardır. Bir bitkinin meydana gelişinin ya da tek bir hücrenin "en güzel surette" yaratılmış olan bir insan haline dönüşmesinin her safhası, Allah'ın sonsuz kudreti ile yaratılmış, mükemmel sistemler sayesinde gerçekleşir.
Allah yerleri, gökleri ve ikisi arasındaki herşeyi, tüm canlıları yalnızca dilemiş ve yaratmıştır. Bu, Allah için son derece kolaydır. Kuran'da da bu gerçeğe işaret edilmiş ve Allah'ın yaratışı hakkında şunlar bildirilmiştir:
Onu istediğimizde herhangi bir şey için sözümüz, ona yalnızca "Ol" demekten ibarettir; o da hemen oluverir. (Nahl Suresi, 40)
Yaratılış Bir Mucizedir
Bazı Müslümanların evrim fikrine itibar etmesinin kökeninde, Allah'ın dilediği anda dilediğini yaratma ve yok etme gücünü göz ardı etmelerinin önemli bir rolü vardır. Söz konusu evrimci Müslümanlar, doğa kanunlarının sabit ve değişmez olduğu ve hiçbir olayın doğa kanunları dışında gerçekleşmeyeceğini varsayan "natüralist" dogmanın etkisi altında düşünmektedirler.
Oysa bu çok büyük bir yanılgıdır. Çünkü "doğa kanunları" dediğimiz kavramlar, Allah'ın maddeyi belirli bir düzen içinde yaratmasından ve korumasından kaynaklanmaktadır. Bunlar maddenin bizzat kendisinden kaynaklanan özellikler değildir.
Müslüman evrimciler, Darwinistlerin fikri temelini oluşturan natüralist dogmadan etkilenmiş oldukları için, canlıların ve insanın kökenini de doğa kanunlarına göre açıklamaya çalışmaktadırlar. Allah'ın bu doğa kanunları ile sınırlanmış bir yaratılışla canlıları var ettiğini düşünmekte, dolayısıyla mutasyon, doğal seleksiyon, türleşme gibi kavramları kullanarak bir türün diğerine dönüşmesi yoluyla yaratılış olduğunu zannetmektedirler. Oysaki bir Müslümanın böyle bir "natüralist" mantığa kapılması çok hatalı olur, çünkü Kuran'ın pek çok ayetinde bildirilmiş olan mucizeler, bu mantığın yanlış olduğunu açıkça göstermektedir.
Nitekim Kuran'da canlıların ve insanın yaratılışı konusundaki ayetlere baktığımızda, bu yaratılışların doğa kanunları içinde değil, mucizevi şekilde olduğunu açıkça görürüz. Allah canlıların yaratılışını şöyle açıklamaktadır:
Allah, her canlıyı sudan yarattı. İşte bunlardan kimi karnı üzerinde yürümekte, kimi iki ayağı üzerinde yürümekte, kimi de dört (ayağı) üzerinde yürümektedir. Allah, dilediğini yaratır. Hiç şüphesiz Allah, her şeye güç yetirendir. (Nur Suresi, 45)
Ayette karada yaşayan temel canlı gruplarına (sürüngenler, kuşlar ve memeliler) işaret edilmekte ve bunları Allah'ın sudan yarattığı bildirilmektedir. Dikkat edilirse, bu canlı grupları evrim teorisinin öngördüğü gibi "birbirlerinden" değil, "sudan" yaratılmışlardır. Yani ortak bir malzemeden, Allah'ın şekillendirmesiyle ayrı ayrı var edilmişlerdir.
Bu ortak malzemenin su olduğu gerçeği, bugün bilimsel verilerle de açıkça ortadadır. Su, dünyadaki her canlının vücudunun en temel unsurudur. Memelilerde vücudun yaklaşık % 70'i sudur. Her canlı, vücudundaki su sayesinde hücre içi, hücreler arası ve dokular arası ulaşımı sağlar. Su olmadan canlılığın olamayacağı herkes tarafından kabul edilen bir gerçektir.
İnsanın Çamurdan Yaratılışı
Allah Kuran'da insanın yaratılışının da mucizevi bir biçimde olduğunu haber verir. İlk insan, Allah'ın çamuru şekillendirip insan bedeni haline getirmesi ve ardından bu bedene ruh üflemesiyle yaratılmıştır:
Hani Rabbin meleklere: "Gerçekten ben, çamurdan bir beşer yaratacağım" demişti.
"Onu bir biçime sokup, ona ruhumdan üflediğim zaman siz onun için hemen secdeye kapanın." (Sad Suresi, 71-72)
Dikkat edilirse ayetlerde insanın—Müslüman evrimcilerin iddia ettiği gibi "maymundan" veya bir başka canlı türünden değil, cansız bir madde olan çamurdan yaratıldığı özellikle belirtilmektedir. Allah cansız çamuru mucizevi bir biçimde insana dönüştürmüş ve bu bedene ruh üflemiştir. Bunda hiçbir "doğal evrim süreci" yoktur, Allah'ın doğrudan mucizevi bir fille yaratması vardır.
KURAN AYETLERİNDEN EVRİM TEORİSİNE DELİL GETİRMEYE ÇALIŞANLARIN YANILGILARI
Darwinizm'i savunan bazı Müslümanlar, anlamları çok net olan ayetleri hatalı tefsir etmekte, ayetlere gerçek ve açık anlamlarından başka anlamlar yüklemektedirler. Evrimi savunabilmek ve Kuran'dan delillendirebilmek için bazı ayetlerin anlamlarını hatalı yorumlayarak, zan ve tahminle çıkarımlarda bulunarak, kendi istekleri doğrultusunda yorumlar yapmaktadırlar. Bu ise son derece tehlikeli bir durumdur. Allah bu gibi kimselerin durumunu Kuran'da şöyle bildirmiştir:
Onlardan öyleleri vardır ki, dillerini kitaba doğru eğip bükerler, siz onu kitaptan sanasınız diye. Oysa o kitaptan değildir. "Bu Allah Katındandır" derler. Oysa o, Allah Katından değildir. Kendileri de bildikleri halde Allah'a karşı (böyle) yalan söylerler. (Al-i İmran Suresi, 78)
Ayetleri bilerek, aslından farklı yorumlamak, ayetlerin anlamlarını saptırmak büyük bir suçtur. Elbette ki dinle evrimin bağdaştığını iddia eden herkesin bilerek böyle bir suç işlediğini söylemek doğru değildir, çünkü bu kişilerin bir kısmı söyledikleri sözün anlamını düşünmeden ya da evrim teorisinin arkasındaki tehlikelerin farkında olmadan böyle bir yanılgıya düşmektedirler. Ancak yine de Allah adına konuşarak, ayetleri delil göstererek insanları Kuran hakkında yanlış yönlendirecek iddialarda bulunmanın sorumluluğu altına girmekten herkes kaçınmalıdır. Bu durumda olan kişilerin durup, konunun ciddiyeti üzerinde bir kez daha düşünmeleri ve Allah'a karşı hesabını veremeyecekleri bir tefsir ya da yoruma girmemeleri gerekir. Unutmamak gerekir ki bu kişiler yalnızca kendileri yanılgıya düşmekle kalmaz, aynı zamanda yorumlarını okuyan kişilerin de yanılgıya düşmelerine neden olurlar. Bu da ciddi bir yükümlülüktür.
İşte bu bölümde evrim ön kabulüyle Kuran ayetlerini hatalı olarak yorumlayan Müslüman evrimcilerin hangi ayetleri evrime delil gösterdiklerine değineceğiz. Ayrıca bu kimselerin iddialarına yine Kuran'dan cevaplar verecek, muteber kaynak kabul edilen İslam alimlerimizin tefsirleri ile karşılaştırmada bulunacağız.
1. YANILGI: Kuran'da Evrimsel Sürece İşaret Bulunduğu Yanılgısı
"Gerçek şu ki, insanın üzerinden, daha kendisi anılmaya değer bir şey değilken, uzun zamanlardan (dehr) bir süre (hin) gelip-geçti." (İnsan Suresi, 1)
Yukarıdaki ayet aynı çevrelerin evrime delil olarak sundukları bir diğer ifadedir. Kişisel yorumlarına dayalı bir çeviriyle "kendisi anılmaya değer birşey değilken" ifadesi "insanın bir insan olmadan önceki hallerinin ifade edildiği" şeklinde açıklanmaktadır. Oysa ilk iddia gibi bu evrimci iddia da gerçeklerden uzaktır.
Altı çizili ifadenin Arapçası şu şekildedir:
"lem yekun şey'en mezkuren"
Lem yekun : değildi
Şey'en : bir şey
Mezkuren : zikredilen, adı geçen
Bu ifadeyi "evrimsel yaratılış"a bir delil olarak göstermek de çok zorlama bir yorumdur. Nitekim bu ayet İslam alimleri tarafından evrimsel bir süreç olarak yorumlanmamaktadır.
Ömer Nasuhi Bilmen ayeti şu şekilde tefsir eder:
"Bu ayetler, Cenab-ı Hakk'ın insanları hiç mevcut, malum değillerken bilahare birer katre sudan işitir ve görür bir halde yaratmış ve onları imtihana tabi tutmuş olduğunu bildiriyor... Nev'i insan, başlangıçta hiç mevcut değildi, sonra bir müddet içinde bir katre sudan, bir topraktan ve çamurdan tasvir edilmiş bir ceset haline gelmiştir. O insan, o zaman malum değildi, onun ne gibi bir ismi haiz ve ne için yaratılmış olduğu gök ve yer halkınca bilinmiyordu. Sonra kendisine ruh bilinci yad edilmeye başlanılmıştır." (6)
İmam Taberi ise ayeti, "İnsanın '(Adem'in) üzerinden öyle bir zaman dilimi geçmiştir ki; o esnada o, şanı ve üstünlüğü olan bir şey bile değildi. O sadece yapışkan bir çamur ve değişken bir balçıktı" şeklinde tefsir etmektedir. (7)
Dolayısıyla da bu ayette geçen ve zaman ifade eden tanımı "evrimsel süreç" olarak yorumlamak, Kuran'a göre dayanağı olmayan subjektif bir yorumdur.
2. YANILGI: İnsanın, "Evrimsel Merhaleler" Sonucu Yaratıldığı Yanılgısı
"Size ne oluyor ki, Allah'tan bir vakarı ummuyorsunuz? Oysa O, sizi gerçekten tavır tavır yaratmıştır." (Nuh Suresi, 13-14)
Evrimsel yaratılışı savunanlar yukarıdaki ayette geçen "tavır tavır" kelimesini "evrim merhalelerinden geçirerek" şeklinde çevirirler. Oysa ayette geçen Arapça "etvaren" kelimesinin "evrim merhaleleri" şeklinde çevrilmesi bu kişilerin şahsi yorumlarıdır ve İslam alimleri tarafından da ittifakla kabul görmemektedir.
"Etvar" kelimesi "tavır, halet, durum" anlamına gelen "Tavru" kelimesinin çoğuludur ve Kuran'da bu şekilde başka bir ayette geçmemektedir. İslam alimlerinin bu ayetle ilgili tefsirleri de bu gerçeği ortaya koymaktadır.
Ömer Nasuhi Bilmen ayeti; "Halbuki, sizi muhakkak türlü türlü derecelerde yaratmıştır" şeklinde çevirmiş ve şu şekilde tefsir etmiştir:
Haalık-ı Kerim (sizi muhakkak türlü türlü derecelerde) muhtelif suretlerde (yaratmıştır) Siz başlangıçta birer nutfe idiniz, sonra kan parçası, et parçası, kemik sahibi oldunuz, sonra da bir insan olarak vücut sahasına atıldınız. Bütün bu muhtelif, ibret feza hadiseler, inkilaplar, bir Haalık-ı Hakim'in varlığına, kudret ve azametine birer parlak delil değil midir? Ne için siz kendi yaradılışınızı hiç düşünmüyorsunuz!" (8)
Allah başka ayetlerde insanın yaratılış aşamalarını anne rahmindeki aşamalar olarak anlatmaktadır. (Hac Suresi, 5) Dolayısıyla "etvaren"
kelimesinden de bu mananın çıkarılması gerekir. Bu kelimeden, insanın kökenini bir başka canlı türüne bağlamaya çalışan evrim teorisine dayanak aramak, temelsiz bir yorumdur.
3. YANILGI : Önce Topraktan, Sonra Sudan Yaratılmanın Evrimsel Yaratılışa İşaret Ettiği Yönündeki Yanılgı
"... Seni topraktan, sonra bir damla sudan yaratan, sonra da seni düzgün (eli ayağı tutan, gücü kuvveti yerinde) bir adam kılan (Allah)ı inkar mı ettin?" (Kehf Suresi, 37)
Kehf Suresi'nin 37. ayetinin ve insanın sudan yaratıldığının ifade edildiği diğer ayetlerin evrimsel yaratılışa bir delil olarak gösterilmesi sadece kişisel yorumdur; bu ayetlerin böyle bir manaları yoktur. Ayette geçen "topraktan yaratılma" Hz. Adem'in yaratılışını, sudan yaratılıp düzgün bir adam haline gelme ise spermden başlayan gelişmeyi anlatmaktadır. Aşağıdaki ayette de Allah'ın balçıktan doğrudan bir beşer yarattığına işaret edilmektedir. Hz. Adem'in yaratılışının anlatıldığı bu ayette de bir aşama bildirilmektedir:
Hani Rabbin meleklere demişti: "Ben, kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan bir beşer yaratacağım. Ona bir biçim verdiğimde ve ona ruhumdan üfürdüğümde hemen ona secde ederek (yere) kapanın." (Hicr Suresi, 28-29)
Zaten Kuran'da anlatılan yaratılış aşamaları dikkatle okunur, birbirini takip eden süreçler göz önünde bulundurulursa evrimci yorumun yanlış olduğu da hemen anlaşılır. Kuran'da Hz. Adem'in evrimsel bir aşama ile yaratılmadığına işaret eden daha pek çok ayet bulunmaktadır. Bu ayetlerden birinde şöyle buyrulmaktadır:
Şüphesiz, Allah Katında İsa'nın durumu, Adem'in durumu gibidir. Onu topraktan yarattı, sonra ona "ol" demesiyle o da hemen oluverdi. (Al-i İmran Suresi, 59)
Yukarıdaki ayette Allah Hz. Adem ile Hz. İsa'nın aynı şekilde yaratıldıklarını bildirmektedir. Daha önce de vurguladığımız gibi Hz. Adem, herhangi bir atası olmaksızın, topraktan ve Allah'ın "Ol" demesiyle var edilmiştir. Hz. İsa ise yine bir babası olmaksızın, Allah'ın dilemesiyle, bir "Ol" emriyle yaratılmıştır. Ayetlerde Hz. Meryem'in Hz. İsa'ya hamile kalışı şu şekilde açıklanmaktadır:
Demişti ki: "Ben, yalnızca Rabbinden (gelen) bir elçiyim; sana tertemiz bir erkek çocuk armağan etmek için (buradayım)." O: "Benim nasıl bir erkek çocuğum olabilir? Bana hiçbir beşer dokunmamışken ve ben azgın utanmaz (bir kadın) değilken" dedi. "İşte böyle" dedi. "Rabbin, dedi ki: -Bu Benim için kolaydır. Onu insanlara bir ayet ve bizden bir rahmet kılmak için (bu çocuk olacaktır)." Ve iş de olup bitmişti. (Meryem Suresi, 19-21)
Topraktan ve sudan yaratılmanın geçtiği diğer ayetlerde de, az önceki maddede incelediğimiz gibi insanın evrim aşamaları değil, insanın yaratılışının anne karnına düşmeden önceki, anne karnındaki ve doğumdan sonraki aşamaları tarif edilmektedir.
www.evrimcilerinitiraflari.com
4. YANILGI : İlk İnsanını Bir Süreç İçinde Yaratıldığı İddiası
Hani Rabbin meleklere: "Gerçekten Ben, çamurdan bir beşer yaratacağım" demişti. (Sad Suresi, 71)
Evrimsel yaratılışla ilgili bir diğer yanılgı ise yine ayette geçen bir ifadenin yanlış bir şekilde yorumlanması sonucu ortaya çıkmaktadır. Ayetteki altı çizili ifade "çamurdan bir beşer yapmaktayım" şeklinde tercüme edilmekte ve bunun evrim süreci içinde, yavaş yavaş yaratılışa işaret ettiği iddia edilmektedir. Ancak ayetin Arapçası bu şekilde bir çevirinin kişisel bir yorum ve kasıtlı bir çarpıtma olduğunu açıkça ortaya koymaktadır:
"İnni halikun beşeren min tın." = "Ben çamurdan bir beşer yaratanım."
Bu ayette "yapmaktayım" şeklinde bir ifade bulunmamaktadır. Nitekim ayetin devamında "onu bir biçime sokup üflediğim zaman ona secdeye kapanın" şeklinde geçmekte ve buradan da "yaratma" fiilinin bir anda olup bittiği anlaşılmaktadır.
5. YANILGI: Kuran‘a Göre İnsanlarla Maymunlar Arasında Soy Bağı Olduğu Yanılgısı
Evrim teorisi tartışmaları sırasında bazı kimselerce yanlış yorumlanan ayetlerden biri de, Allah'ın geçmişte bir grup Yahudiyi maymun kılmasıyla ilgilidir. Ayetler şöyledir:
Andolsun, sizden (İsrailoğullarından) cumartesi (günü) yasağı çiğneyenleri elbette biliyorsunuz. İşte Biz, onlara: "Aşağılık maymunlar olun" dedik. Bunu, hem çağdaşlarına, hem sonra gelecek olanlara 'ibret verici bir ceza', takva sahipleri için de bir öğüt kıldık. (Bakara Suresi, 65-66)
Oysa ayetten evrim teorisine paralel bir mana çıkarılamayacağı aşikardır. Bunun birkaç ayrı sebebi vardır:
1) Ayette kastedilen ceza, büyük olasılıkla manevi bir anlamdadır. Yani söz konusu Yahudilerin fiziksel anlamda değil, karakter yönünden maymuna benzetilmiş olması kuvvetle muhtemeldir.
2) Eğer kastedilen ceza fiziki manada gerçekleşmiş olsa bile, bu doğa kanunlarının dışında gerçekleşen bir mucize olur. Burada Allah'ın dilemesiyle, bir anda mucizevi bir dönüştürme, yani bilinçli bir yaratılış söz konusudur.
3) Ayette kastedilen ceza, tarihte tek bir kez ve sınırlı sayıda insan için gerçekleşmiştir. Oysa evrim teorisi tüm insanların maymunlar ile akraba oldukları gibi mantık ve bilim dışı bir senaryo öne sürer.
4) Ayette, insanların maymuna dönüşmesinden söz edilmektedir. Oysaki evrim teorisinin iddiası ters yöndedir.
5) Kuran'da, Maide Suresi'nin 60. ayetinde de Allah'ın gazaplandığı sapkın bir topluluğun maymunlara ve domuzlara çevrildiğinden bahsedillir. Bu durumda, baştan beri incelediğimiz hatalı mantık örgüsüyle hareket edildiğinde, ayette insanın yalnız maymunla değil domuzla arasında da bir evrimsel bağa işaret olduğu gibi gerçek dışı bir sonuca varılması gerekmektedir. Halbuki evrimcilerin dahi domuzla insan arasında böyle bir bağlantı olduğuna dair bir iddiaları yoktur.
6. YANILGI: Hz. Adem’in İlk İnsan Olmadığı Yönündeki Yanılgı
Evrimsel yaratılışla ilgili olarak ortaya atılan bir diğer iddia ise, Hz. Adem'in ilk insan olmayabileceği -hatta insan olmayabileceği (Hz. Adem'i tenzih ederiz)- şeklindedir. Bu iddiaya delil olarak aşağıdaki ayet gösterilmektedir:
Hani Rabbin meleklere: "Muhakkak Ben, yeryüzünde bir halife var edeceğim" demişti. Onlar da: "Biz seni şükrünle yüceltir ve (sürekli) takdis ederken, orada bozgunculuk çıkaracak ve kanlar akıtacak birini mi var edeceksin?" dediler. (Allah:) "Şüphesiz sizin bilmediğinizi Ben bilirim" dedi. (Bakara Suresi, 30)
Bu iddiayi savunan çevreler ayette geçen "halife var edeceğim" şeklindeki ifadede geçen Arapça "ceale" fiilini, "tayin etmek" kelimesi ile açıklamaktadırlar. Yani Hz. Adem'in ilk insan olmadığını, birçok insan arasından halife olarak "tayin edildiğini" öne sürmektedirler. Oysa "ceale" kelimesinin Kuran'da kullanılan çok çeşitli anlamları vardır ve bunlar şu şekildedir:
Ceale: Yaratmak, icad etmek, çevirmek, yapmak, koymak, kılmak
Kuran'da "ceale" filinin geçtiği diğer ayetlerden iki örnek şöyledir:
De ki: "Sizi inşa eden (yaratan), size kulak, gözler ve gönüller veren (ceale) O'dur. Ne az şükrediyorsunuz?" (Mülk Suresi, 23)
"Ve Ay'ı bunlar içinde bir nur kılmış, Güneş'i de (aydınlatıcı ve yakıcı) bir kandil yapmıştır. (ceale)" (Nuh Suresi, 16)
Ayrıca bu ikisinin dışında, pek çok ayette de Hz. Adem'in topraktan yaratıldığı belirtilmektedir. Hz. Adem'in, diğer insanlar içinde bir insan olmadığı, özel ve farklı bir yaratılışa sahip olduğu bu ayetlerden de anlaşılmaktadır.
Kuran'da Hz. Adem'in ilk insan olduğu hakkında verilen bir diğer önemli bilgi de onun cennetten çıkarılmasıdır. Ayetlerde şu şekilde buyurulmaktadır:
Ey Ademoğulları, şeytan, anne ve babanızın çirkin yerlerini kendilerine göstermek için, elbiselerini sıyırtarak, onları cennetten çıkardığı gibi sakın sizi de bir belaya uğratmasın. Çünkü o ve taraftarları, sizleri görmektedir. Biz gerçekten şeytanları, inanmayacakların dostları kıldık. (Araf Suresi, 27)
Ayetlerdeki ifadeler çok açıktır. Allah Hz. Adem'i topraktan yaratmıştır. Hz. Adem özel bir yaratılışa sahiptir ve bu özel yaratılış onun önce cennette bulunmasından, daha sonra da buradan çıkarılmasından anlaşılmaktadır.
Tüm insanların Hz. Adem'den geldiğini, yani Hz. Adem'in ilk insan olduğunu haber veren pek çok ayetten biri de şu şekildedir:
Hani Rabbin, Ademoğullarının sırtlarından zürriyetlerini almış ve onları kendi nefislerine karşı şahidler kılmıştı: "Ben, sizin Rabbiniz değil miyim?" (demişti de) onlar: "Evet şahid olduk" demişlerdi. (Bu) Kıyamet günü: "Biz bundan habersizdik" dememeniz içindir. Ya da: "Bizden önce ancak atalarımız şirk koşmuştu, biz ise onlardan sonra gelme bir kuşağız; işleri batıl olanların yaptıklarından dolayı bizi helak mi edeceksin?" dememeniz için. (Araf Suresi, 172-173)
Kısacası Hz. Adem ilk insandır ve Allah'ın ilk elçisidir. Bu konudaki ayetler herhangi bir yoruma yer vermeyecek kadar açıktır. Tek yapılması gereken şey insanların samimi bir kalple, vicdanlarının sesini dinleyerek ve ihlasla Kuran ayetlerini okumalarıdır. Allah bu niyetle ayetlerini okuyan kullarına mutlaka doğru olanı gösterecektir.
7. YANILGI: İnsanın Yaratılış Şekliyle İlgili Bir Yanılgı
"Allah, sizi yerden bir bitki (gibi) bitirdi. Sonra sizi yine oraya geri çevirecek ve sizi (diriltici) bir çıkarışla diriltip-çıkaracaktır." (Nuh Suresi, 17-18)
Bu ayet, evrimsel yaratılışı savunan Müslümanların kendi görüşlerine dayanak, hatta çoğu zaman da temel olarak kullandıkları bir ayettir. Ayette bildirilen "yerden bir bitki gibi bitirdik" ifadesi evrimciler tarafından inorganik evrime bir delil olarak gösterilmektedir. Oysa bu ifade pek çok mealde ve tefsirde işaret edildiği gibi, ilk insanın topraktan yaratılmasını ifade etmektedir ve "topraktan başlamak üzere cinsinizi yarattı" anlamında kullanılmaktadır.
Nitekim Elmalılı Hamdi Yazır'ın tefsirinde de aynı bilgi verilir:
"Ayette iki vecih var: Birisi, sizi arzdan bitirdi demek babanızı arzdan bitirdi-ibtida topraktan onu yaratmak suretiyle cinsinizi yarattı- demektir. Diğeri hepinizi arzdan yarattı olur, çünkü Allah bizleri nutfelerden, onları gıdalardan, onları nebattan, onu da arzdan yaratıyor." (9)
Taberi Tefsiri'nde ise ayet şu şekilde yorumlanır:
"... Allah sizi yerin toprağından yaratmıştır. Yoktan var edip meydana getirmiştir... Sonra sizi tekrar daha önceki halinize, yani toprağa döndürür. Yaratılmadan önceki halinize dönersiniz. Dilediği zaman sizi yerden diri olarak çıkarır. Dünyadaki canlılığınıza yeniden kavuşursunuz." (10)
İslam alimlerimizin tefsirlerinde de görüldüğü gibi, bu ayeti evrimsel yaratılışa bir dayanak olarak yorumlamak mümkün değildir.
Üstelik "inorganik evrim" adıyla öne sürülen iddianın da bilimsel hiçbir dayanağı bulunmamaktadır. Cansız maddelerin biraraya gelerek canlılığı oluşturabilecekleri yönündeki bu evrimci iddia hiçbir deney ya da gözlem tarafından doğrulanmamış bilim dışı bir iddiadır. Tam aksine Fransız biyolog Pasteur'un 19. yüzyılın sonlarında bilimsel olarak ortaya çıkardığı gerçek, canlılığın yalnızca canlılıktan gelebileceği gerçeğidir. Bu gerçek canlılığın kesinlikle bilinçli bir biçimde yaratıldığını, yani bütün canlıları yaratanın Allah olduğunu göstermektedir. (Daha detaylı bilgi için Bkz, Kuran Darwinizm’i Yalanlıyor, Harun Yahya)
BAZI MÜSLÜMANLARIN SAVUNDUĞU DARWINİZMİN GERÇEK YÜZÜ
Evrimci Müslümanların Darwinizm'i bilimsel bir gerçek gibi gösterip, bu teorinin gerçek yüzünü görmezlikten gelmeleri büyük bir yanlıştır. 20. yüzyılda faşizm ve komünizm gibi iki kanlı ideolojiye sözde bilimsel bir destek sağlayan Darwinizm'in gerçek yüzü tahmin edilenden çok daha karanlıktır.
Franco | Mussolini |
Lenin | Mao |
Stalin | Hitler |
Bilindiği gibi, geride bıraktığımız yüzyıl, bu iki ideolojinin tüm şiddetiyle hayata geçirildiği, komünist devrimlerin ve faşist darbelerin yaşandığı, bu nedenle çatışmaların, kavgaların, iç savaşların olduğu, dünyanın iki ayrı kutba ayrıldığı, dünya tarihinin belki de en kanlı yüzyılı olmuştur. Bu kanlı tarihe imzalarını atanlar ise Lenin, Stalin, Mao, Pol Pot, Hitler, Mussolini, Franco gibi zalim diktatörlerdir. (Detaylı Bilgi İçin Bkz. Darwinizm'in İnsanlığa Getirdiği Belalar, Harun Yahya, Vural Yayıncılık)
20. yüzyıldaki büyük siyasi, ekonomik ve ahlaki yıkımın fikri temelinde ise Darwinizm'i bulmak mümkündür. Yüzyıla damgasını vuran iki kanlı ideoloji de Darwinizm'den beslenen, ondan güç bulan sistemlerdir. Bu ideolojierin kendi kaynaklarına bakıldığında, söz konusu Darwinist etki açıkça görülür.
Komünizmin fikir babası Marx, Darwin'e olan sempatisini en büyük eseri Das Kapital'i Darwin'e ithaf ederek de göstermişti. Kitabın Almanca baskısına el yazısıyla şöyle yazmıştı: "Charles Darwin'e, gerçek bir hayranı olan Karl Marx'tan".
Marksistler, ideolojilerini topluma kabul ettirebilmelerinin yolunun Darwinizm'i benimsetebilmekten geçtiğini düşünürler. Özellikle de Darwin'in "Şiddet ve çatışma değişmez bir doğa yasasıdır" prensibine çok önem verirler. İşte bu sebepten dolayı dünyada komünizmi ideoloji olarak benimseyen bütün terör örgütleri, eğitim kamplarında militanlarına aylarca komünizm, diyalektik materyalizm ve Darwinizm eğitimi vermektedir.
Evrimci P. J. Darlington ise, vahşetin evrim teorisine inanmanın doğal bir sonucu olduğunu şöyle belirtir:
"Birinci nokta bencillik ve vahşet içimizdeki doğal bir şeydir, en uzak atamızdan bize miras kalmıştır… O zaman vahşilik insanlar için normaldir; evrimin bir ürünüdür." (11)
19. yüzyıldan bu yana her zaman dinin en şiddetli düşmanları olan komünistlerle ortak bir görüşü, hem de "komünizmin bilimsel temeli" olan bir görüşü savunmak, elbette bir Müslümanın içine düşmemesi gereken bir gaflettir.
Nazi Almanyası'nın mimarı Hitler'in kendisi de Darwinisttir. Darwin'in kullandığı "yaşam mücadelesi" kavramından esinlenerek, ünlü kitabının ismini Kavgam koymuştur. Hitler 1933'deki Nürnberg toplantısında "yüksek ırkın aşağı ırkları idare ettiğini, bunun tabiatta görülen bir hak olduğunu ve tek mantıklı gerçek olduğunu" ileri sürer. (12) Bu onun Darwin'den ne derece etkilendiğinin göstergesidir.
Almanya'da neo-Nazilerin defalarca düzenledikleri hain saldırılarda pek çok vatandaşımız yaşamını yitirmiş, birçoğu da yaralanmıştır. Söz konusu neo-Nazi grupları, Darwin'in evrim teorisini temel felsefeleri olarak görmekte ve Darwin'in Türkler hakkındaki hezeyanlarını da kaynak olarak kullanmaktadırlar. (Detaylı bilgi için Bkz. Darwin‘in Türk Düşmanlığı, Harun Yahya)
Bu gerçeklerin karşısında söz konusu teoriye -üstelik bilim tarafından da reddedildiği halde- bilimsel bir gerçek gözüyle bakmak, onun dinle uyuşabileceğini düşünmek, Kuran'da bu yönde hiçbir delil olmadığı halde Allah'ın evrimle yaratmış olabileceğini iddia etmek büyük bir
yanlıştır.
SONUÇ
Evrimcilerin "din ile bilimi karıştırmayalım, inanç ayrı, evrim gerçeği ayrı" şeklindeki mantıkları da yine Müslümanların birliklerini bozmak ve yaptıkları mücadeleyi zayıflatmak amaçlıdır. Bu mantığı öne sürenlerin asıl vermek istedikleri mesaj; "Bir gerçek dünya vardır ve bu bilimle anlaşılır ve bilim bize yaratılış diye birşey olmadığını gösterir, ama isteyen kendi kişisel görüşü içinde dilediğine
inanır" telkinidir. Bu büyük bir aldatmacadır. Müslümanlar, "hakikati" materyalist felsefenin egemenliğine veren, buna karşılık yaratılış gerçeğini sadece bir "kişisel inanç" olarak göstermeye çalışan bu aldatıcı telkine karşı bilinçli olmalıdırlar. Bu telkini yenmek ise kolaydır. Hakkın karşısında batıl olanın hiçbir geçerliliği olmayacağı bir Kuran ayetinde şu şekilde bildirilir:
Hayır, Biz hakkı batılın üstüne fırlatırız, o da onun beynini darmadağın eder. Bir de bakarsın ki, o, yok olup gitmiştir. (Allah'a karşı) Nitelendiregeldiklerinizden dolayı eyvahlar size. (Enbiya Suresi, 18)
Müslüman evrimcilerin, inkarcı evrimcilerin çaresizliklerini ve bilim karşısında aldıkları yenilgileri fark etmemelerinin nedeni, konu hakkındaki bilimsel gelişmelerden habersiz olmalarıdır. Bilimsel gelişmeleri takip etmeyen, evrim teorisinin geçersizliğini anlatan yayınları okumayan bir insanın evrim teorisini bilimsel bir gerçek zannetmesi doğaldır. Ancak bilgisizlik, bu konudaki eserleri okumakla kolayca giderilebilecek bir eksikliktir. Evrim teorisi konusunda detaylı bilgi sahibi olan bir Müslüman için, evrimcilerin iddiaları karşısında kararsız veya suskun kalma gibi bir durum kesinlikle olmayacaktır. Bunun yanı sıra, Allah'ın eşsiz yaratışını ve tüm kainatı saran kusursuz sanatını derin derin düşünmek, Kuran'a kuvvetle sarılmak ve Kuran ayetlerinde bildirilen gerçekleri kavramak bu olumsuz etkilerden kurtulmanın en kolay yoludur.
Belki pek çok samimi Müslüman bugüne kadar kitap boyunca saydığımız nedenlerden dolayı evrim teorisini kabul etmiş, hatta savunmuş olabilir. Ancak İslam ahlakının gereği, insanın hatasını fark ettiği anda, hemen doğru yola yönelmesidir. Kişi Darwinizm'in bu tehlikeli boyutlarını bilmeden ve bilimsel geçersizliğini öğrenmeden önce bilgisizce bu teoriye destek vermiş olabilir, fakat güzel ve erdemli olan tavır tüm bunları öğrendikten sonra hemen harekete geçmesi ve bu zararlı ideolojiye karşı fikri mücadeleye destek olmasıdır.
(1) Arda Denkel, Cumhuriyet Bilim Teknik Eki, 27 Şubat 1999, s.15
(2) David Skjaerlund, Philosophical Origins of Evolution, http://www.forerunner.com/forerunner/x0742-philosopcial-origin.html
(3) David Skjaerlund, Philosophical Origins of Evolution, http://www.forerunner.com/ forerunner/x0742-philosopcial- origin.html
(4) Pierre-Paul Grassé, Evolution of Living Organisms, s. 97
(5) Mark Czarnecki, "The Revival of the Creationist Crusade", MacLean's, 19 Ocak 1981, s. 56
(6) Ömer Nasuhi Bilmen, Kuran'ı Kerim'in Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri, 8.cilt, s. 3915
(7) İmam Taberi, Taberi Tefsiri, 6.Cilt, s.2684
(8) Ömer Nasuhi Bilmen, Kuran'ı Kerim'in Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri, Bilmen Yayınevi, İstanbul, 8.cilt, s. 3851
(9 ) Elmalılı Hamdi Yazır, http:// www.kuranikerim.com/telmalili /nuh.htm
(10) İmam Taberi, Taberi Tefsiri, 6.Cilt, s. 2632
(11) P.J.Darlington, Evolution for Naturalists, s. 243
(12) Carl Cohen, Communism, Fascism and Democracy, New York: Random House Publishing, 1967, s.408-409