Üç semavi dinin buluşma noktası müstesna şehir İstanbul geçtiğimiz günlerde tarihi bir olaya ev sahipliği yaptı. 1054 yılında birbirlerini afaroz ederek ayrılan Katolik ve Ortodoks Kiliseleri'nin günümüzdeki liderleri Papa Francis ve Patrik Bartholomeos İstanbul Fener Rum Patrikhanesi'nde biraraya gelerek yeniden birleşmenin mesajlarını verdiler.
Kiliseler arasındaki 960 yıllık ayrılığın sebebi dini ve siyasi görüş farklılıklarının yanı sıra her iki tarafın birbirlerine karşı dayattıkları kültürel üstünlük iddiası. Yaklaşık 1.2 milyar bağlısı olan Katolik Kilisesi Latin kültürünü, 300 milyon kişilik cemaatiyle Ortodoks Kilisesi Yunan kültürünü üstün tutuyor ve her ikisi de kendi kültürünü hakim kılmak istiyor. Ortaya çıkan sonuç ise büyük bir manevi kayba uğramış, bölünmüş bir Hıristiyan dünyası.
Hem Katolik hem Ortodoks Kilisesi kendi içlerinde de kollara ayrılmış durumda. 600 milyon bağlısıyla Hıristiyanlığın diğer ana mezhebi olan Protestanlık da aynı şekilde farklı mezheplere bölünmüş. Kısacası Hıristiyan alemi yüzyıllardır paramparça.
Ancak ne mutlu ki Hıristiyanlar ayrılığın kendilerine verdiği tahribatın artık farkındalar. Bundan böyle farklılıkları bir kenara bırakıp ayrılığı aşmak, birlik olmak istiyorlar. Ve işte tam bu noktada, asırlarca pek çok medeniyete başkentlik yapmış, ayrı inançlardaki insanları tarih boyunca barış ve huzur içinde barındırmış olan İstanbul, birleştirici rolünü bir kez daha oynuyor ve bu kutlu olayın hayata geçişine sahne oluyor.
Aslına bakılırsa kiliseler arasında birleşme arayışları çok da yeni değil. Sürecin başlangıcı 50 yıl öncesine, bir başka kutsal mekan olan Kudüs'e uzanıyor. Papa 6. Paul ile Ortodoks Patriği Athenagoras 1964 yılında Zeytin Dağı'nda gerçekleştirdikleri buluşmayla yeniden birleşmenin önünü açan ilk adımı atmışlardı. Katoliklerle Ortodokslar kutsal beldede karşılıklı aforozu kaldırılmışlar, yüzyıllar boyu devam eden dargınlıklarına son vermişlerdi. Bir yıl sonra gerçekleştirilen İkinci Vatikan Konsili’nde ise Ekümenik deklarasyonunu kabul etmişler, resmi olarak işbirliğinin yollarını aramaya başlamışlardı. Kısacası bugün yaşananlar yarım asırlık bir sürecin en önemli adımlarından biri.
Ne var ki kimi Hıristiyan çevreler birleşme çalışmalarının uzun zamandır neticelenememiş olmasına olumsuz bazı anlamlar yüklüyor. Bazıları siyasi çevreleri oyalamak amacıyla göstermelik adımlar atılarak sürecin özellikle uzatıldığını ve birleşmenin uzun ya da kısa vadede kolay kolay gerçekleşmeyeceğini düşünüyor. Bir kısmı ise neredeyse bin yıla varan ayrılığı bir anda tamir etmenin mümkün olmadığı kanaatinde. Kiliselerin birleşmesi durumunda Papa'nın ve Ortodoks Patriği’nin konumlarının ne olacağı da söz konusu çevrelerin bir diğer tartışma konusu. Katolik Kilisesi’nin ruhani lideri Papa'nın Ortodoks Patriği ile aynı seviyede olmayı kabul edip etmeyeceği şüpheyle karşılanıyor. Diğer bir ifadeyle statü konusu pek çoklarına göre birleşmenin önünü kesen en büyük engellerden biri.
Tüm bu kaygıları bir kenara bırakıp gelişmeleri umutla ve hayır gözüyle değerlendirmek ise kuşkusuz en güzel ve en doğru olanı. Papa'nın İstanbul ziyareti Katolik Kilisesi'nin kendisini diğer kiliselerden üstün görmediğini açıkça gözler önüne serdi. Üstelik Papa Francis ve Patrik Bartholomeos’un tüm dünyanın gözü önünde birbirlerine sevgiyle sarılmaları, Patrik Bartholomeos’un, önünde eğilen Papa Francis'in başını öpmesi ve yeniden birleşme yönünde oldukça sıcak mesajlar vermeleri ziyaretin sembolik olmadığı ve iki kilise arasında samimi bir birlik arayışının olduğu yönünde kuvvetli bir kanaat oluşturdu. Papa'nın konuşmaları da bu yöndeki kanaati destekler şekildeydi: "Halen İsa'nın müritleri arasında var olan ayrılık nedeniyle acı ve ıstırap duyduk; ayrı olmamız kalbimizi acıtıyor. Açık olan yaralarımızı iyileştirme arzusu hissettik ve kararlılıkla tam birliğe doğru yürümeye karar verdik. Bugünden itibaren ne gerekiyorsa birlikte yapacağız, dua edeceğiz, barışı arayacağız."
Hiç kuşku yok Allah'ın rızasına uygun olan da bu. Nitekim diğer kutsal kitaplarda olduğu gibi, Hıristiyanlığın kutsal kitabına baktığımızda da görmekteyiz ki öne çıkan temalar hep barış, sevgi ve kardeşlik. İncil'in hiçbir yerinde kin, öfke ve ayrılıktan yana bir tavsiye olmadığı gibi, kitabın tamamına barış, kardeşlik, karşılıklı sevgi, saygı, dayanışma telkini hakim. İncil apaçık bir şekilde insanlığa sevgi getirmeyi hedefleyen bir kitap. Dolayısıyla gerek Papa Francis ve Patrik Bartholomeos gerekse tüm Hıristiyanlara düşen, barışın önünü açacak gelişmelere olabildiğince hız kazandırmak, bin yıla varan ayrılığın meydana getirdiği uzaklığı silip atacak güçlü bir sevgi anlayışı ortaya koymak.
Gerçek şu ki Allah'ı seven, Allah'tan korkan tüm insanların vazifesi yeryüzünde barışı sağlamak, barışın koruyucuları arasında yer almaktır. Dolayısıyla barış isteyen tüm Hıristiyan unsurlar aralarındaki tarihsel sorunlara, ön yargılara ve çeşitli sebeplerle meydana gelen bölünmelere son vermeli, bir an önce sevgiyle, dostlukla, kardeşlikle, hasretle kucaklaşıp birbirlerine kenetlenmeli, birlik olmalıdırlar. Dahası yeryüzündeki bütün inananların el ele vermelerine de ön ayak olmalı, tüm yeryüzüne barış getirmeye çalışmalıdırlar. Üstelik birbirlerine olduğu gibi tüm Müslümanlara ve Musevilere karşı da sevgi dolu olmalı, onları da dostları ve kardeşleri olarak gördüklerini ortaya koyan bir yaklaşım içinde olmalıdırlar. Ayrıca dünya barışının ne kadar büyük ve acil bir ihtiyaç olduğunu göz önünde bulundurmalı, birleşme sürecini daha da uzatmadan süratle ve hayırla sonuçlandırmalıdırlar. Allah'ın rızasına, dinin özüne, güzel ahlaka ve akla uygun olan en hayırlı tavır budur. Ve unutmamalıdır ki hayrı ertelemek şeytanın tuzağıdır. Müslümanlar olarak duamız ise aynı birleşmenin İslam dünyasında da gerçekleşmesi, asırlardır kardeşin kardeşe silah doğrulttuğu çatışmalara ve savaşlara neden olan mezheplerarası düşmanlıkların son bulması, İslam dünyasının da yek bir vücut haline gelmesidir.
Adnan Oktar'ın The Malay Mail'de yayınlanan makalesi: