Körfez savaşları, İran-Irak savaşı, iç savaş, Amerika’nın Irak’tan çekilmesi ve şimdi de IŞİD. OPEC verilerine göre Irak 1980’den günümüze huzur bulmadı.
Irak’ta yaşayan Türkmen kardeşlerimiz de son yıllarda Maliki yönetiminin yanlış stratejileri altında ezildiler. Türkmenler önce nüfus kayıtlarının yanmasıyla geçmişle bağlarını kaybettiler. Sonra bölgede yaşanan göçler nedeniyle nüfus yoğunlukları azaldı ve son olarak IŞİD saldırısıyla karşı karşıyalar.
Türkmenler sadece bir örnek. Irak merkezi yönetiminin Sünni, Türkmen ve Kürtleri dışlamasından sonra Irak neredeyse 3’e bölünecek. Bağdat ile Suriye ve Ürdün’ün arasında artık IŞİD var. Bağdat yönetiminin ülkenin batısı ve kuzeyi ile bağı kalkmak üzere.
Oysa Irak’ta çeşitli mezheplere sahip halklar yıllarca kardeşçe yaşadı. 2. Körfez Savaşı’ndan sonra ise bölgede mezhep ve milliyete dayalı ciddi bir ayrımcılık başladı. Özellikle 2010 seçimlerinden sonra Maliki ülkede Sünnileri ve aşiretleri yabancılaştırırken siyaseti de Şiileştirme stratejisi güttü.
Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY)de Bağdat’taki merkezi hükümet ile Kuzey Irak’ta çıkarılan petrolün satışında önemli problemler yaşadı. IKBY’nin en büyük hedefi Musul ve Kerkük’ü almaktı, ama onlar da Kerkük’ün kendilerine bu kadar kolay ve sorunsuz dâhil olacağını tahmin etmemişlerdi.
IŞİD’in Musul’u işgali ile Barzani’ye ait peşmergeler Türkmenlerin çağrısı üzerine Kerkük ve Tuzhurmatu’ya girip güvenliği sağladı. IŞİD ise yaptığı açıklamalarda hedefinin Bağdat ve Irak’ın güneyi olduğunu, IKBY ile çatışmak istemediğini açıkladı.
PKK’nın ise IŞİD kaynaklı olaylara yaklaşımı daha sinsice. Suriye’de PYD/YPG IŞİD ile girdiği savaşta büyük kayıplar verdi ve bu yenilgi PKK’nın Kuzey Suriye planlarına çok büyük sekte vurdu.
PKK bir yandan IKBY ile diğer yandan Avrupa ülkeleri ile yakınlaşmaya çalışıyor. Avrupa’ya onların haklarını onlar adına Irak’ta korumayı teklif ederken bu yakınlaşması sonucunda da Uluslararası Terör Örgütü listesinden çıkmayı hedefliyor.
Irak’ın bir diğer komşusu İran Ortadoğu’da çok önemli bir güç konumunda. Bu gücün oluşumunda ise Şii tabanı çok başarılı bir şekilde kullanıyor.
İran’ın Irak stratejisi Suriye’deki ile aynı. Zordaki Maliki’ye her türlü desteği sağlayan İran, Irak’ta da Suriye’de izlediği taktik üzere hareket ediyor. Esed de, zora düşüp, sıkışınca Hizbullah’ın desteği ile muhaliflere karşı önemli bir başarı sağlamıştı. IŞİD ile savaşta pek yakında Irak Hizbullah’ı kavramını görmeye başlayabiliriz.
Irak’ta Necef ve Kerbela İran’ın hassas noktaları. Bu topraklara yapılacak bir IŞİD saldırısında bir müdahalede bulunabilirler. ABD’nin son dönemde İran ile yakınlaşması ve bölgeye asker göndermemesi bu olası müdahaleye tepki göstermeyeceği anlamına gelebilir.
Rusya ise konuya enerji gelirleri açısından yaklaşıyor. Her ne sebeple olursa olsun petrol fiyatlarındaki artış ülke gelirinin büyük kısmını enerji kaynakları satışından sağlayan Rusya’nın çok işine geliyor. Bölge devletlerinin zayıf kalması da Rusya’yı memnun ediyor. Rusya’nın bölgedeki kırmızı çizgisi ise Suriye’deki deniz üssü.
Suriye’de faaliyet gösteren IŞİD’in tüm dikkatini Irak’a yöneltmesi de en çok Esed’in işine yarıyor. IŞİD’in Suriye’de savaşta Esed ile değil, muhaliflerle savaştığını hepimiz biliyoruz. IŞİD muhaliflerden ele geçirdiği toprakları bir süre sonra Esed’e terk ediyor, ama çok güçlü bir IŞİD Esed için de risk. Ayrıca Suriye’nin kuzeyinde ele geçirdiği Rakka’daki petrol kuyularından çıkan petrolü Esed’e satarak ciddi bir kazanç sağlıyor. Suriye’deki savaş sırasında mal varlığı 900 milyon USD olarak tahmin edilen IŞİD’in Musul’daki ganimetlerle birlikte ekonomik büyüklüğünün 2 milyar USD’a ulaştığı iddia ediliyor.
2011 itibariyle askeri güçlerini Irak’tan tahliye etmeye başlayan ABD Irak’taki gelişmeleri dikkatle izliyor. Basra’ya yönlendirdiği uçak gemisi ile muhtemel bir hava saldırısı ihtimalini de gündeminde tutuyor. ABD yönetimi bunun dışında Irak’a 300 askeri danışman da gönderme kararı aldı.
Irak’ın bugünkü endişe verici hale gelmesinin en önemli sebepleri ise ülke içi mezhep savaşları, kavmiyetçilik ile batılı ülkelerin bu ülkenin enerji kaynakları üzerinde daha fazla hak sahibi olma savaşları.
Irak, Kuzey’de IKBY, Musul tarafında Sünniler ve Güney’de Şiiler olmak üzere üçe ayrılma sürecine girdi ve bundan kurtulabilecek gibi de gözükmüyor. Hatta IŞİD İslam Devleti kurduğunu ilan etti bile. İngiltere ve Fransa liderliğindeki Batılıların 20. yy. başlarında Afrika ve Ortadoğu için tasarladıkları böl, parçala, yönet stratejisi tam anlamıyla uygulanıyor.
Müslümanlar batılıların yüzyıl başından beri uyguladıkları bu stratejilerinin üstesinden ancak birlik olarak gelebilirler. Yoksa şu anki gibi savaşlardan, ölümlerden, katliamlardan ve sefaletten kurtulamazlar.
Irak’ta bağımsızlığını ilan eden küçük Sünni, Şii, Kürt devletleri Irak toplumuna hiçbir fayda sağlamazken sadece batılı ülkelerin çıkarlarına hizmet eder. Irak’ta yapılması gereken ise mezhep savaşlarının bitirilmesi ve toplumun karşılıklı sevgi, şefkat ve anlayışla bir bütün olarak yaşamalarının sağlanmasıdır.
Irak halkı önce kendi içinde birlikteliği sağlamalı sonrasında da bölge halklarının birlik olabilmesi ve savaşların bitmesi için öncü olmalı. Mezopotamya coğrafyasında Osmanlı yönetiminde yüzyıllarca kardeşçe yaşamış bu toplumlar yeniden birlik içinde yaşayabilirler, yeter ki tek çözümün bu olduğunu görebilsinler.
Adnan Oktar'ın Daily Mail'de yayınlanan makalesi:
http://www.dailymailnews.com/2014/08/27/columns-articles/1.php