Türk-İslam Birliği bu yüzyılın müjdesidir. Zamanı gelmiş, şartları olgunlaşmıştır. Bu büyük ihtişam, bütün dünyanın huzuruna, sevincine, rahatlığına ve refahına sebep olacaktır. Türk Milleti, Türk Devleti bu güzel liderliğe ehil ve layıktır.
Dünyanın Özlediği Barış ve Huzuru Türk-İslam Birliği Sağlayacaktır
Günümüzde yaşanan çatışmaların, savaşların ve gerginliklerin bir an önce bitmesi ve yeryüzünde barış ve huzur ortamının oluşturulması için Türk-İslam dünyasının bir birlik oluşturması gerekmektedir.
Türk-İslam Dünyası'nın birliği, Allah'ın izni ve lütfu ile, 21. yüzyılda yeryüzüne özlenen barışı ve huzuru getirecek olan bir birlikteliktir. Sevgi, kardeşlik, şefkat, hoşgörü, dayanışma ve muhabbet temeli üstüne kurulacak olan bu birlik, yaşandığı bölgeye ekonomik refahı, demokratik yaşamı, adaleti getirmeyi hedeflemektedir. Manevi değerlerin yüceltilmesini, sanatın, teknolojinin, bilimin en üst seviyelerine çıkmasını sağlayacak olan bu birlikteliğin adı Türk-İslam Birliği'dir…
Türk-İslam Birliği`ni, bir coğrafi gereklilik düşüncesinden ziyade, bir insani kaynaşma, komşuluk, kardeşlik sevgisi olarak düşünmeliyiz. Doğal olan da budur ve eskiden de böyleydi. Şimdi geçmişten edindiğimiz tecrübeler sayesinde bundan çok daha iyisini meydana getirmek hiç de zor değildir. Hayatın doğal akışında ve sosyal, insani, coğrafi, akli, dini, medeni, kültürel vb. her alanda Müslüman-Türk halkların birbirinden ayrı hiçbir yönleri yoktur. Birbirine yüzyıllar boyunca kaynaşmış olan eski dostların, tekrar aynı dostluk ruhunu canlandırmaları için hiçbir engel yoktur.
Mirasçısı olduğumuz Osmanlı İmparatorluğu, adalet ve şefkat üzerine kurulmuş, bu ruhu taşıyan bir birliğin tarihteki en güzel örneğidir. Dünyanın büyük savaşlarla ve terörle mücadele ettiği günümüzde de Osmanlı`nın yönetim anlayışı örnek alınarak, tüm Türk-İslam devletlerinin ortak gayretleriyle, insanların dostça ve kardeşçe yaşayabildiği, barış ve güven dolu bir ortam yeniden oluşturulabilir.
Türk-İslam Birliği`nin Yapısı Sevgi, Saygı ve Sıcak İlişkilere Dayanacaktır
Türk-İslam Birliği, üye ülkelerin ulusal bağımsızlıklarını ve milli sınırlarını muhafaza ettikleri, her ülkenin kendi ulusal hak ve çıkarlarını koruyabileceği bir yapı olmalıdır. Amaç, devletlerin yapısal olarak birleşmeleri değil, ortak politika ve menfaatler çerçevesinde birleşilmesi ve bu politikaların hayata geçirilmesinde birliğin yaptırım gücünün olmasıdır.
Türk-İslam Birliği'ni ``büyük`` bir aileye benzetebiliriz. Böyle bir ailede fertlerin hepsi kendi içinde özgürdür. Herkes istediği gibi hareket etmekte, karar vermekte serbesttir. Ancak her fert aile büyüğüne derin bir sevgi ve saygı besler. Herhangi bir anlaşmazlık veya çekişme durumunda aile büyüğünün görüşü alınır ve ona uyulur. İşte kurulacak birlik böyle bir ruhu taşıyacaktır.
Türk-İslam Birliği, Batı Dünyası ile de sıcak ilişkiler içerisinde olacaktır. Her iki tarafın ilişkilerinde karşılaştıkları zorlukları rahatça aşmalarını sağlayacaktır. Hoşgörü ve adalet temeli üzerine kurulacak olan bu yapı, tarafların haklarını güvence altına alırken, karşılıklı menfaatlerin korunmasını da sağlayacaktır. Bu şekilde, birliğe dahil ülkelerin yanı sıra bütün dünya devletlerinin de refah düzeyleri yükselecektir.
Türk-İslam Birliği`ne üye olan ülkeler ile Batı Dünyası arasındaki ilişkileri sağlayacak bir köprü ülke ihtiyacı ortaya çıkacaktır. Bu misyonu üstlenecek ülke de doğal olarak Türkiye`dir. Osmanlı yüzyıllarca değişik kültürler arasında sıcak bir diyalog ve işbirliği ortamını kurmuştu. Bugün de bu diyaloğun yine, Osmanlı`nın mirasçısı, hem batı medeniyetini yakından tanıyan, hem de İslam kültürünü ve onun manevi değerlerini özümsemiş olan Türkiye tarafından ancak tesis edilebileceği görülmektedir.
Tüm Dünyanın Hayrı için Türk Milleti`ne Öncülük Görevi Düşmektedir
Türk-İslam Dünyası`nın sevgi ve kardeşlik temeli üzerine bir araya gelmesinde elbette ki, Türkiye Cumhuriyeti'ne tarihte olduğu gibi bugün de öncülük görevi düşmektedir.
Bu görev Türkiye'nin bir üstünlük ya da hakimlik iddiasından kaynaklanmamaktadır. Bu ulvi görev, Türkiye'nin tarihten gelen devlet tecrübesinden kaynaklanan, alçakgönüllülük, hizmet aşkı, sorumluluk bilinci ve Müslümanların hadimliği özelliklerinin doğal bir sonucudur.
Hadimlik yani hizmet aşkı, Müslüman-Türk`ün karakterinde olan, yaratılışında olan bir vasıftır. Üstün ahlaka sahip Peygamber Efendimiz (sav)`i örnek alan Müslüman-Türk yöneticisi geçmişte bir dünya devleti olarak, insanların arasında bir sevgi ve saygı bağı kurarak, huzur ve güven ortamı oluşturup barışı tesis ederek tüm insanlığa hizmet etmiştir.
1400 senedir dünyaya insani ve toplumsal açıdan çok şeyler kazandırmış olan İslam Medeniyeti`nin ve bunu kendine rehber edinmiş Türk insanının yüzyıllar boyunca dünyada huzuru ve istikrarı sağladığı bir gerçektir.
Türkiyemiz`in sahip olduğu bu şanlı miras, yeryüzünün tekrar barış, sevgi ve kardeşlikle dolması için bizleri Türk-İslam dünyasına ve tüm insanlığa karşı sorumlu kılmaktadır.