Bugün yanı başımızda yanan ateşin daha da alev almasını önlemek, barışı, sevgiyi, hoşgörüyü ve dayanışmayı tesis edebilmek için Müslümanların ve Türklerin mutlaka bir birlik ruhu oluşturmaları ve birbirleriyle dayanışma içinde olmaları gerekmektedir.
Türk devletlerinin ve İslam ülkelerinin oluşturacağı bu manevi birlik, bölgemizde yaşanan sorunların çözümü için tek yol olarak gözükmektedir. Kendi yönetim şekillerini ve bağımsızlıklarını koruyan devletlerin, bir araya gelerek, sevgiye ve barışa dayalı yeni bir medeniyetin kurulmasına öncülük etmesi herkesin menfaatine olacaktır.
Ülkemizin ve bölgemizin kapısında bekleyen bütün büyük sorunların gerçek ve köklü çözümü bahsettiğimiz bu birliğin tesis edilmesinden geçmektedir. Türkiye, Türk-İslam Dünyası'nın dayanışmasından elde edeceği güçle Kıbrıs'ımız dahil birçok kritik konuyu köklü ve sağlam çözümlere ulaştırmış olacaktır.
Hâlihazırda, gerek Türk Cumhuriyetleri'nin ve gerekse Müslüman ülkelerin halkları (ve yöneticileri) KKTC'nin tüm dünyaca tanınmasını ve oradaki Müslüman Türk kardeşlerinin sıkıntılarının sona ermesini yürekten arzu etmektedirler. Ama politik endişelerle, uluslararası toplum tarafından dışlanma korkusuyla, bu samimi isteklerini resmi ağızlardan açıkça dile getirmekten çekinmektedirler. Şu anda politik ve ekonomik çıkarları, kalplerindekini ortaya koymalarını engellemektedir.
Ancak, birlik ruhu oluştuğunda, üstlerindeki bu siyasi ve ekonomik baskı ortadan kalkacaktır. Bu takdirde de Türk devletleri ve İslam ülkeleri, Türk-İslam Dünyası'nın ayrılmaz bir parçası olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni, şüphesiz ki, koşulsuz ve gecikmeden tanıyacaklardır.
Bu tanımayla birlikte, tüm Orta Asya ve Ortadoğu ülkelerinin sıcak ilişkiler içinde olduğu bir ülkenin üstündeki baskılar da kendiliğinden dağılacaktır. Yeni bir döneme geçilmiş olacaktır. Bu tanımanın devamında sosyal ilişkiler ve ekonomik işbirlikleri artacaktır. Bu da, elbette ki beraberinde KKTC'nin kalkınmasını, refah seviyesinin artmasını ve stratejik öneminin güçlenmesini getirecektir.
KKTC devletinin varlığını kabullenemeyenler ise kendilerini, stratejik öneme sahip bir devlet ile olan ilişkilerini yeniden değerlendirme mecburiyetinde hissedeceklerdir. Bir müddet sonra da, kendi stratejik çıkarları gereği KKTC'yi tanımak durumunda kalacaklardır.
Bu dayanışma ruhu, sadece ülkemizin değil tüm Türk İslam Dünyasının sorunlarının çözümüne ve refah seviyesinin artmasına da vesile olacaktır. Bu gerçeği, tüm Türk-İslam dünyası bilmektedir ve ihtiyacını da hissetmektedir. Yaşadıkları sorunlara çözüm arayan, kendi milli birlik ve beraberliklerini korumak isteyen ülkelerin en yetkili şahısları sık sık bunu gündeme getirmektedir. Sayın Cezayir Cumhurbaşkanı'nın ve Sayın Kazakistan Cumhurbaşkanı'nın yaptıkları birlik çağrıları bu ihtiyacın birer ifadesidir.
Türk-İslam Birliği, yüzyıllardan beri Osmanlı coğrafyasında beraber yaşayan Türk ve Müslüman toplumların, yeniden bir dostluk, kardeşlik ve dayanışma ruhunu canlandırmaları temennisinin adıdır. Bu nedenle birliğin bir an önce tesis edilmesi ve yeryüzüne özlenen barışı, istikrarı ve sevgiyi getirmesi için gayret edilmelidir.