Vücut için gerekli olan bütün maddeler karaciğerde toplanır ve buradan vücudun ihtiyacına göre bir dağıtım yapılır. Bu oldukça özel bir tasarım ve vücudun tümüne hakim olan mükemmel ve bilinçli bir iş bölümüdür.
Karaciğere gidecek maddelerin dağıtımı vücutta kan yoluyla olur. Sindirim yollarından ve kalpten gelen damarlar, bu özel maddeleri koruma işlemini üstlenmişlerdir. Damarların tüm vücutta organları birbirlerine bağlama şekli gerçek anlamda tasarım harikasıdır. Tüm organlar birbirleriyle bağlantılıdırlar ve aralarındaki tüm iletişim onları birbirine bağlayan damarlar aracılığıyla olur. Vücudun içinde ne işe yaradığı belli olmayan veya kullanılmayan tek bir damar yoktur.
Karaciğere ulaşan damarlar da, ilgili organlardan, bu organa en kısa zamanda ve doğru miktarda kan ulaştırmakla görevlidirler. Kalbin sol karıncığından pompalanan oksijenli kan, karaciğer atardamarıyla karaciğere ulaşır. Mide, bağırsak ve dalaktan gelen kan, başka hiçbir yere yönelmeden, rafine edilmesi gereken yere yani karaciğere ulaştırılır. Vücuttaki organlardan ayrılan her damar, kanın karaciğere ulaşması gerektiğinden haberdarmış gibi bu organa yönelmiştir. Adeta karaciğerin yapacağı işi ve bu işin önemini bilmekte ve görevi ona teslim etmektedirler.
Karaciğerden ayrılan kanın ise yolculuğuna başlamadan önce özel bir denetimden geçmesi gerekmektedir. Bu kan, vücudun ihtiyacı olan özel moleküllerle donatılmış, organlara enerji ve hammadde taşıyan kandır. Vücut hücrelerine ulaşacak olan bu kanın kontrolü karaciğer hücrelerine aittir. Kendilerine yabancı bir sıvı olmasına rağmen karaciğer hücreleri, kanın yapısını son derece iyi tanırlar. Eğer kanın içinde eksik maddeler varsa bu maddeleri temin ederler. Eğer kanda olması gerekenden fazla madde varsa bu maddeyi de depolarlar.
Tüm bunları yapabilmek için bu hücrelerin akıllı olmaları gerekmektedir. Hiçbir hücre, hangi maddeyi ayırt etmesi gerektiğini, neyin enerji sağlayabileceğini, neyin hangi organa taşınması gerektiğini tesadüfen bilemez, tesadüfen bunların tümünü hatasız yapabilme yeteneğine sahip olamaz. Tesadüfen bir hücrenin, hatta sadece hücre zarının bile oluşması mümkün değildir.
Allah (c.c) insanları, yarattığı harikalar üzerine düşünmeye davet eder. Karaciğer hücreleri, bu harikalardan sadece bir tanesidir. Bunların yaptıkları işleri bilmek, nasıl akıl kullandıklarını öğrenmek ve tüm bunların Allah (c.c)`ın mucizeleri olduğuna iman etmek, samimi bir insana hem dünyada hem de ahirette büyük bir nimet ve kazanç vesilesi olabilir. Söz konusu olan, insanın 100 trilyon hücresinden sadece bir bölümüdür.
Allah (c.c)`ın büyüklüğünü takdir etmek ve O`nu yüceltmek için, sahip olduğunuz tek bir hücre yeterlidir. Yaratılan her şeyin insana bu gerçeği hatırlatmak için var edildiğini Allah (c.c) bir ayette şöyle bildirmiştir:
Gerçekten, gece ile gündüzün art arda gelişinde ve Allah'ın göklerde ve yerde yarattığı şeylerde korkup-sakınan bir topluluk için elbette ayetler vardır. (Yunus Suresi, 6)