Merhamet, insanı pek çok güzel ahlak özelliğine sevk eder. Sevgi, ilgi, yardımseverlik, hoşgörü, olgun, candan bir tavır gösterebilmek hep bu özellik sayesinde mümkün olur. Merhamet sahibi bir insan kendinden önce, ihtiyaç içindeki insanların gereksinimlerini düşünür. Merhamet yaşanmadığında ise ortaya, kendinden başkasını düşünmeyen, katı ve ruhsuz bir insan modeli çıkar. Böyle kişiler sadece kendi yaşamlarını -ve bunu da en iyi şartlarda- sürdürmeyi ana hedefleri haline getirirler. Ne var ki, ruhlarında yaşadıkları yozlaşma nedeniyle birçok zevkten mahrum kalırlar, hatta kimileri ruhlarında yaşadıkları bu yozlaşmanın şiddetinden bunlardan mahrum kaldıklarını dahi fark edemeyecek bir hale gelirler.
http://www.Kurandamerhamet.com
Sokakta kalmış, aç ya da soğukta üşümüş bir kişiye yardım elini uzatabilmek, hasta birine insaniyet gösterebilmek ve imkan sağlayabilmek yüksek bir ahlak gerektirir. Bu ahlakı göstermenin vereceği haz, dünyadaki hiçbir maddi zevkle kazanılamaz. Milyarlarca lira para verilse, mülk teklif edilse, imkan sunulsa, hiçbiri bu ahlakı göstermenin vereceği zevkle kıyaslanamaz. Bu ahlakı Allah için gösterebilmek, karşılığında Allah'ın rızasını umabilmek, Kuran'a ve Peygamberimiz (sav)'in sünnetine uygun hareket edebilmiş olmanın sevinci, şevki ve heyecanı tüm bu zevklerin üzerindedir.
Ancak cahiliye insanları inkar içinde yaşamalarından dolayı bu zevklerden de mahrum kalmış, katı kalpli, merhametsiz, insaniyetsiz bir ahlak kazanmışlardır. Aralarında merhametli görünen insanlar da vardır elbette. Ancak bunlar da merhamet karşılığında "minnet altında bırakma", "yaptıklarını başa kakma" ya da "karşılığında menfaat talep etme" gibi beklentiler içerisinde bu ahlakı gösterirler.
Allah bu kimselerin gösterdiği kötü ahlaka Kuran ayetlerinde şöyle dikkat çekmektedir:
Dini yalanlayanı gördün mü? İşte yetimi itip-kakan, Yoksulu doyurmayı teşvik etmeyen odur. (Maun Suresi, 1-3)
Onlar gösteriş yapmaktadırlar, Ve 'ufacık bir yardımı (veya zekatı) da' engellemektedirler. (Maun Suresi, 6-7)
Ancak unutulmamalıdır ki, kötü ahlak gösteren insanlar, kendi yaşadıkları ahlakın benzeriyle karşılık bulurlar. Onlara da içten gelen bir merhametle yaklaşılmaz. Hiçbir zaman için saf, tamamen karşılıksız bir yakınlık ve ilgiyle karşılaşmazlar. Onlara da menfaat beklentisine dayalı bir şefkat gösterilir. Ve böylece, merhametin, sevginin yozlaştığı, manevi değerlerden uzaklaşılmış, maddi değerlerin önem kazandığı bir dünyada yaşamak zorunda kalırlar.
İman eden insanlardan oluşan bir toplumda ise merhamet, sevgi, güvenilirlik, cesaret, fedakarlık, vicdan duyarlılığı gibi özellikler yaygın olarak yaşanır. Çünkü müminlerin sevgilerinin, merhametlerinin ve güzel ahlaklarının asıl kaynağı, Allah'a karşı duydukları sevgidir, bu nedenle karşılıksız güzel ahlak gösterirler.