Batılın, ona önünden de ardından da yaklaşamadığı, insanları karanlıklardan nura, hüküm ve hikmet sahibi, çok övülen Rabbimizin yoluna çıkaran, tüm Müslümanlara bir hidayet, müjde ve rahmet, içi titreyerek korku duyanlara bir öğüt ve hatırlatma olan Kuran-ı Kerim, Ramazan ayında indirilmiştir. Allah, bundan 1400 sene önce Peygamberimize ayetlerini vahyettiği bu mubarek aydan Kuran’da şu sözlerle bahsetmektedir:
Ramazan ayı... İnsanlar için hidayet olan ve doğru yolu ve (hak ile batılı birbirinden) ayıran apaçık belgeleri (kapsayan) Kur'an onda indirilmiştir. Öyleyse sizden kim bu aya şahid olursa artık onu tutsun. Kim hasta ya da yolculukta olursa, tutmadığı günler sayısınca diğer günlerde (tutsun). Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez. (Bu kolaylık) sayıyı tamamlamanız ve sizi doğru yola (hidayete) ulaştırmasına karşılık Allah'ı büyük tanımanız içindir. Umulur ki şükredersiniz. (Bakara Suresi, 185)
Ramazan ayı, aynı zamanda içinde "bin aydan daha hayırlı" (Kadir Suresi, 3) olduğu bildirilen Kadir gecesi'nin bulunduğu bir bereket ayıdır. Bu ayın Müslümanlar nezdinde ayrı bir önemi, kudsiyeti ve güzelliği vardır. Bu ay boyunca, dünya üzerindeki tüm Müslümanlar adeta “tek bir vücut halinde” oruç ibadetlerini yerine getirir, Allah'ın ayetlerinde bildirdiği sınırları korur, acizliklerini fark edip verdiği nimetler için Rabbimize şükreder, için için dua eder ve nefislerinin eğitimi için çaba sarf ederler. Peygamber efendimiz de, bir hadisinde Ramazan ayıyla ilgili olarak iman edenleri şu şekilde müjdelemiştir: "Bu ayı oruç tutarak, ibadet ederek ve hayır için harcamada bulunarak geçirenlere ne mutlu!"
Orucu Allah katında makbul kılacak olan iman edenlerin “ihlasları, samimiyetleri ve takvaları”dır:
İman sahipleri, Ramazan ayını sevinç ve neşe içerisinde karşılarlar. Bu, kendilerine Allah’ın rızasını kazandıracağını umdukları bir ibadeti yerine getiriyor olmanın verdiği imani bir neşedir.
İman sahibi kimseler, hayatlarının her safhasını, yaptıkları her işi Allah’ın rızasını kazanmaya adamış, her an her yerde kendilerine Rabbimizin hoşnutluğunu aramayı hedef edinmişlerdir. Bu nedenle tüm ibadetlerinde olduğu gibi oruç konusunda da, yalnızca Allah’ın rızasını amaçlarlar. Allah, “Onların etleri ve kanları kesin olarak Allah'a ulaşmaz, ancak O'na sizden takva ulaşır...” (Hac Suresi, 37) ayetiyle, Allah katında asıl önemli olanın, müminlerin ibadetlerini yerine getirirken kalplerinde taşıdıkları Allah korkuları, samimi niyetleri ve ihlasları olduğunu bildirmiştir.
İşte oruç ibadetinde de Allah katında asıl makbul olan, bu ibadetin de ihlas ve samimiyetle yerine getirilmesidir. Bu, aynı zamanda da güçlü bir Allah korkusunun, güçlü bir imanın göstergesidir. Allah, “... Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, dirimim ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allah'ındır.” (En’am Suresi, 162) ayetiyle, müminlerin ibadetlerini yalnızca Allah’a adadıklarına dikkat çekmiş ve onlara “Allah’a ibadette kararlı olmalarını” bildirmiştir (Meryem Suresi, 65). Allah ayrıca ayetlerinde ibadetlerini gösteriş için yapan kimseler de olduğunu hatırlatarak, iman edenleri “dini yalnızca Allah’a halis kılmaya” çağırmıştır. Bu nedenle tüm ibadetlerde olduğu gibi, oruç tutarken de insanın kalbinin içten içe sürekli olarak Allah ile birlikte olması, sadece O’nun hoşnutluğunu arıyor olması büyük önem taşımaktadır.
Allah, Kuran’ın “Ey iman edenler, sizden öncekilere yazıldığı gibi, oruç, size de yazıldı (farz kılındı). Umulur ki sakınırsınız.” (Bakara Suresi, 183) ayeti ile iman eden tüm insanlara orucun farz kılındığını bildirmiştir. Ramazan ayının gelişi ile birlikte tüm iman edenler Rabbimizin bu emrini en güzel şekilde yerine getirip O’nun rızasını kazanabilmek için samimi bir çaba harcarlar.
Ramazan Ayı tüm insanlık için hatırlatıcı ve onları doğru yola davet eden çok hayırlı bir vakittir. Dünyanın dört bir yanındaki tüm Müslümanlar, aynı amaç doğrultusunda birlik ve beraberlik içerisinde hareket etmenin, Allah’ın rızasını kazanmak için aynı yolda ibadet etmenin verdiği manevi hazzı ve heyecanı tadarlar. Dolayısıyla Ramazan ayı aynı zamanda da, iman edenlerin kardeşlik ve dayanışma duygularının artmasına ve bu doğrultuda pek çok güzel ahlak özelliği göstermelerine vesile olur.
Allah insanı yaratmış ve dünyayı ihtiyacı olan en güzel nimetlerle donatmıştır. Insan sadece hayatta kalabilmek için dahi, her an Rabbimizin kendisini esirgemesine, koruyup kollamasına, nimetini bağışlamasına ve ona doğru yolu göstermesine muhtaçtır. Bunlar, iman eden, Rabbimizin büyüklüğünü ve gücünü kavrayan her müminin kavradığı gerçeklerdir. Ancak ne var ki, insan derin düşünmediğinde, aklını ve vicdanını gereği gibi kullanmadığında gaflete düşebilmekte ve tüm bu önemli gerçekleri unutabilmektedir. Halbuki Ramazan’daki oruç ibadetinde insan Allah’a karşı acizliğini anlar. Açlık nedeniyle midesini düşünür. Vücudunun ne kadar zayıf ve çürük olduğunun farkına varır. Allah’ın rahmetine ne kadar ihtiyacı olduğunu hatırlar. Nefsinin kötülüğünü bırakıp, Allah’a karşı aczini anlayıp Allah’a yönelir. Ve nimetler için şükretmeye başlar. İnsan bu vesileyle Allah dilemediği takdirde hiçbir şeye malik olmadığını, her bir nimet için Allah’ın esirgemesine muhtaç olduğunu idrak edecek bir ahlaka ulaşır.
Allah’ın Kuran ile insanlara bildirdiği tüm hükümlerinde olduğu gibi, orucun da insanlar için çok fazla hayır ve hikmetleri vardır. İşte Ramazan ayı, iman edenlerin bu hikmetleri görüp düşünmelerine ve bu şekilde imanda derinleşmelerine vesile olmaktadır.
Orucun hikmetlerinden biri, insanların Rabbimizin üzerimizdeki nimetlerini ve rahmetini daha derin düşünüp kavramalarına ve daha çok şükretmelerine vesile olmasıdır. Insan süregelen yaşantısı içerisinde her an Allah’ın kendisine sunduğu pek çok nimetle muhatap olur. Allah kara bir topraktan insanlara rengi, şekli, kokusu ve lezzeti mükemmel olan rızıkları hazır olarak sunmaktadır. Hiçbir lezzeti, kokusu olmayan siyah bir topraktan lezzeti ve kokusu ile insanda hayranlık uyandıran muzun, çileğin, üzümün, elmanın, portakalın, eriğin, kirazın, karpuzun, kavunun ve daha burada sayamadığımız çeşitli sebze ve meyvelerin çıkıyor olması başlı başına bir mucizedir. Eğer Allah dileseydi bize tek bir çeşit rızık yaratabilir ve bu rızkın lezzeti de çıktığı toprağa uygun olarak acı veya tatsız olabilirdi. Ancak Allah'ın kullarına merhametinin bir gereği olarak sahip olduğumuz yiyecekler, sayamayacağımız kadar çok çeşitte ve lezzettedir. Bu nimetleri unutan insanlar için Ramazan Ayı Allah'ın Rahman ve Rahim isminin tecellisi olan bu nimet çeşitliliğinin hatırlandığı mübarek bir aydır. Çünkü Ramazan Ayı'nda insanlar kısa bir süre için de olsa bu nimetlerden uzak kalır ve akşam oruçlarını açmak için sofraya oturduklarında önlerindeki nimetlerin değerini daha iyi anlama imkanı elde ederler.
Ramazan ayı insanın nefsinin eğitilmesine vesile olarak bir nevi ’şükrün anahtarı’ vazifesi görmektedir.
Mubarek Ramazan ayı ve oruç ibadeti, bunlar gibi daha pek çok hayırlara vesile olmakta, insanlar için büyük hikmetler içermektedir. Ancak önemli olan ise, oruç ibadeti ile birlikte kazanılan bu güzel özelliklerin, Ramazan ayı sonrasında da aynı derinlikte yaşanmaya devam edilebilmesidir. Allah’ın Kuran ayetlerinde, nefsin –Allah’ın dilemesi dışında- daima kötülüğü emreden bir varlık olduğunu hatırlattığı, bu nedenle her zaman için ihlastan ve Allah’ın rızasından yana tavır konulması gerektiği hiçbir zaman için unutulmamalıdır.
Adnan Oktar'ın Arab News & Muslim Mirror & News Rescue'da yayınlanan makalesi:
http://www.arabnews.com/news/592661
http://muslimmirror.com/eng/greeting-the-month-of-ramadan-in-which-quran-was-sent-down/
http://newsrescue.com/greeting-the-month-of-ramadan-in-which-quran-was-sent-down/