Bilgisayar endüstrisinin günümüzdeki en temel hedeflerinden birini, bilgisayarları daha hızlı işler hale getirmek oluşturuyor. Hızlı bilgi transferi, gelişmiş dağıtıcı bilgisayarlar ve kusursuz çalışan bilgi paylaşım ağları günümüzde tüm bilgisayar firmalarının üretmek istediği türden teknoloji harikalarıdır. Ancak bilgisayar dünyasında hız ve bilgi kapasitesi arttıkça modem büyüklüğü de ister istemez artmaktadır. Yani bilgisayarların ebatları giderek büyümektedir. Bilgisayar üreticilerinin ya da diğer teknoloji tasarımcılarının en büyük arzusu ise tüm bilgileri sığdırabilecekleri kullanışlı ve küçük işlemciler üretmektir. Bunun içinse çip ve transistörlerden kurulu tasarımın kendi içinde mümkün olabilecek en geniş ve hızlı haberleşme ağını sağlaması gerekmektedir. Bir bilgisayarda kullanılan çiplerin sayısı arttıkça, hızı da doğru orantılı olarak artış gösterir. Ancak çiplerin sayısı belli bir sınırın ötesinde artırılamamaktadır. Çünkü çip sayısı arttıkça enerji gereksiniminin karşılanması da neredeyse imkansızlaşmaktadır. Bu tür sorunlara çare arayan bilgisayar mühendisleri için ise insan beyni ilham kaynağı olmuştur.
"Beyin Bilgisayarlara Ders Öğretiyor"Beynin çalışma sistemi, birbirleriyle her an bağlantıda bulunan yüz binlerce nörona dayanır. Beyindeki nöronlararası haberleşme ağını inceleyen bilim adamları, bu son derece hızlı sistemi bilgisayarlarda en etkili biçimde taklit edebilmeyi amaçlıyorlar. (
Harun Yahya, Beyin Mucizesi) Bilgisayar teknolojisinde en büyük firmalardan biri olan IBM`in deneyimli teknoloji uzmanlarından Kerry Bernstein, beynin birçok yönüyle bilgisayar tasarımında taklit edildiğini ancak beyindeki tasarımın aynı kalitede kopyalanmasının var olan hiçbir teknolojiyle mümkün olamayacak kadar mükemmel olduğunu vurguladı. Bernstein:
``Beyinde olağanüstü bir paralellik hakim. Yani tek bir bit bilgi, bir anda tam 100.000 nörona yayılabiliyor`` diye belirtiyor. ``Böylece beyin, bilinen en hızlı bilgisayardan yüz binlerce kat daha hızlı oluyor``. ``Bizim ise bunu elektronikte gerçekleştirebilmemiz mümkün değil.`` diye de ekliyor.
Allah`ın yarattığı ve insanoğluna nimet olarak lütfettiği beyin öylesine mükemmel bir organ ki bilim adamları onu inceledikçe ne kadar büyük bir aklın ürünü olduğunu ve kusursuz olarak yaratıldığını anlıyorlar. Tabi bu kusursuz tasarım harikasını yalnızca belli noktalarda taklit edebileceklerini de... Bernstein`ın şu sözleri dikkatle okuyup üzerinde düşünülmesi gereken sözler:
``Bilgisayarlar hızlandıkça ve çipler küçüldükçe daha çok enerji ihtiyacı ortaya çıkıyor. Mühendisler işte bu noktada çıkmazla karşı karşıya bulunuyorlar. Ve bu çıkmaz ortaya gerçekten de önemli fiziksel kısıtlamalar koyuyor" diyor. Bernstein ve ekliyor: "Dijital alanda bunu gayet net biçimde yaşadık… Bizler bu yönde ilerlemeye devam ettikçe, giderek daha da sıkıntılı bir hale geliyoruz. Gerçek şu ki, yapmakta olduğumuzu artık daha fazla sürdüremeyiz. Endüstri de sürdüremez."MSNBC'de bu konuda yayınlanmış olan bir haberde tüm bunlar anlatıldıktan sonra şu yorum yapılıyor:
``Bernstein gibi bilgisayar mühendisleri yeni bir yol bulmada umutlarını yitirmiş görünüyorlar.`` İşte Bernstein, bu yüzden beyindeki tasarımı anlamaya büyük önem veriyor ve beyin cerrahlarını her sene IBM merkezine davet edip, düzenli olarak bilgisayar mühendislerine beynin üstün çalışma sistemi hakkında konferans vermelerini sağlıyor.
Bernstein yaptığı bu çalışmanın
``zaten mikroişlemci tasarımında beyinden olağanüstü fazla yararlanmış bulunuyoruz`` sözleriyle de altını çiziyor. Beynin nasıl çalıştığını anlayabilmek, mühendislere daha etkili devre tasarımları yapmada ilham kaynağı oluyor. Quantum bilgisayarlarının ortaya çıkması ve nöronların da bilgisayar çiplerinde taklit edilmeye başlanması bu sayede gerçekleşti.
Bu noktada akla bazı sorular gelecektir. Dünyanın en üstün zekalı insanlarından kurulu teknoloji geliştirme ekipleri, gri bir et parçasını niçin taklit dahi edemiyorlar? Dahası, ıslak ve gri bir et görünümü dışında bir özelliği görünmeyen bu organda bu mucizevi işlemler nasıl gerçekleşebiliyor? Basit protein ve yağ moleküllerinden oluşan bu yapı nasıl olup da bize dış dünyadan ve kendi bedenimizden gelen milyonlarca algıyı yorumlayabiliyor? Bu işlemler yapılırken niçin arıza ve bozukluklar meydana gelmiyor da gözlerimizden ya da kulaklarımızdan gelen sinyaller dış dünyaya uygun olarak yorumlanabiliyor?
Ve en önemli soru şudur: Bizler beynimizin kompleks tasarımı hakkında birşeyler bilmezken ve her saniye gerçekleştirilen on binlerce işlemden de habersizken beynimizde olup bitenler nasıl kontrol edilir? Kuşkusuz, nöronlar, derimiz ya da bedenimizin başka bir yerindeki hücreler gibi şuursuz atomlardan meydana gelirler. Bu durumda nöronların böyle üstün işlemler gerçekleştirmesi büyük bir mucizedir. Şuursuz atomlar biraraya gelip bir şeftalinin kokusunu, güzel bir manzara görüntüsünü, bir kadife kumaşın dokusunu nasıl yorumlarlar? Kuşkusuz etten yapılma bir organın böyle mükemmel işlemler gerçekleştirebilmesi çok büyük bir mucizedir. Beynimizin özel olarak tasarlandığı açıktır ve her tasarım gibi bir tasarlayana sahiptir. Beyin, Yüce Rabbimiz'in üstün yaratmasının bir delilidir.