Peygamber Efendimiz (sav)'den önceki dönemde Arabistan'da, özellikle de Mekke'nin toplumsal düzeninde, birçok sorunlar vardı. "Cahiliye dönemi" olarak adlandırılan İslamiyet'ten önceki bu zamanda, ırklar ve dinler arasında çok şiddetli bir ayrım ve bu ayrımdan kaynaklanan huzursuzluklar, farklı dinlere mensup kavimler arasında hoşgörüsüz bir ortam, aşiret kavgaları, adaletsiz bir ekonomik düzen, yağmalamalar, zengin ve fakirler arasında çok büyük uçurumlar ve daha pek çok adaletsiz uygulama mevcuttu. Adalet sağlanamıyor, zayıf olanlar gücü ve parası olanlar tarafından olabildiğince eziliyor, insanlara ırkları, dinleri ve dilleri yüzünden zulmediliyordu. İnsanlar karın tokluğuna çok ağır şartlar altında çalıştırılıyor, adeta eziyet görüyorlardı.
Kuran'da Hz. Muhammed (sav) öncesinde, toplumun büyük çoğunluğunu oluşturan Bedevi toplumunun yapısıyla ile ilgili pek çok bilgi verilmiştir. Allah (cc), Kuran'da Arabistan'daki bu cahil halkın bir kısmının ne derece söz anlamaz olduğunu, "Bedeviler inkar ve nifak bakımından daha şiddetlidir. Allah'ın elçisine indirdiği sınırları bilmemeye de onlar daha 'yatkın ve elverişlidir.' Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir." (Tevbe Suresi, 97) ayetiyle bildirmiştir.
Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) işte böyle insanların da içinde bulunduğu bir kavme doğruları anlatmak ve onları güzel ahlaka davet etmek için gönderilmiştir. Ancak karşısına çıkan hiçbir zorluk Allah'ın mübarek elçisini yıldırmamış, o, "inkar ve nifak bakımından şiddetli" olan bu insanlara Allah'ın dinini tebiğ etmiş, tüm hayatıyla onlara çok güzel bir örnek olmuştur. Aşağıdaki ayette emredildiği gibi, kavmini daima adaletli olmaya davet etmiştir:
"De ki: "Rabbim adaletle davranmayı emretti…" (Araf Suresi, 29)
Hz. Muhammed (sav)'in tebliği ve güzel ahlakı tüm Arap Yarımadası`nda çok büyük bir etki uyandırmış ve onun döneminde insanlar akın akın İslam ahlakını kabul etmişlerdir. Kuran'da bildirilen adil hükümler, güzel ahlak, hoşgörü ve barış, sosyal hayata bir düzen ve huzur getirmiştir. Bunun en önemli sebeplerinden biri de Sevgili Peygamber Efendimiz (sav)'in, "...insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor" (Nisa Suresi, 58) ayetindeki Allah (cc)`ın emri gereği, insanlar arasında hiçbir ayrım yapmaksızın adaleti korumasıdır. Bunun bir örneği Peygamber Efendimiz (sav)'in Kitap Ehlinden Necran Halkı ile yaptığı bir sözleşmedir. Bu metin Hz. Muhammed (sav)'in o dönemde benzerine rastlanmayan bir adalet anlayışını insanlar arasında uyguladığını göstermektedir. Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)'in "Adalet isteyen bulacaktır, ne zalim ne de mazlum olacaktır..." şeklindeki sözü, insanlar arasında nasıl bir adalet uyguladığının da ifadesidir. İşte bu benzersiz yönetiminden dolayı Cenab-ı Allah'ın elçisine karşı o dönemde çok güçlü bir güven oluşmuş, hatta en şiddetli düşmanları dahi, onun dürüstlüğünü kabul etmekten kendilerini alamamışlardır.( Majid Khoduri, İslam'da Savaş ve Barış, Fener Yayınları, İstanbul, 1998, s. 209)
Peygamberimiz (sav)'in Allah (cc)'ın emirlerini eksiksizce uygulaması sonucunda ortaya çıkan bu güzel ahlak örnekleri, elçilerin sosyal hayata getirdikleri hoşgörülü, barışçı, huzurlu düzeni de tarif etmektedir. Kuran ahlakının eksiksizce yaşandığı bir ortamda ise aynı yukarıdaki örnekte gördüğümüz gibi kardeşçe ve huzur içerisinde bir yaşam sağlanacağı açıktır.