Hürriyet Bilim dergisinin 2 Ağustos 2003 tarihli sayısında "Konuşmayı Nasıl Öğrendik?" başlıklı bir yazı yayınlandı. Yazıda dilin evrimle ortaya çıktığı masalı anlatılıyor, bu masal hayali birtakım spekülasyonlarla destekleniyordu. İlginç olan nokta ise Hürriyet Bilim"in, dilin materyalizmi soktuğu çıkmazı tamamen görmezden gelip bazı evrimcilerin çaresiz çabalarının dilin evrimini kanıtladığını zannetmesiydi. Bu yazıda dilin evrimi senaryoları kısaca ele alınacak, Hürriyet Bilim"in iddialarının temelindeki mantık bozuklukları gösterilecektir.
Öncelikle bilinmesi gereken nokta, dilin bilinçle ilgili, dolayısıyla maddeye indirgenemez bir olgu olduğudur. Evrimci araştırmacıların da hayretle karşıladığı insandaki üstün dil yeteneği sayesinde yüklü miktarda bilgi nispeten az sayıda kelimenin farklı dizilimiyle kodlanarak karşı tarafa aktarılır. Dilin önemli bir özelliği olan sözdiziminin (sentaks) başka hiçbir canlıda izi dahi görülmez.
Henüz küçük yaşlarda konuşmaya başlayan bir insan, hiçbir dilbilgisi dersi almaksızın özne, yüklem gibi ögeleri doğru şekilde sıralamaya ve düşüncelerini çeşitli şekillerde ifade etme yeteneği göstermeye başlar. Dahası, dünyanın herhangi bir ülkesinde doğan bir bebek, ailesi çok farklı bir kültürün yaşandığı başka bir ülkeye taşınsa da geldiği ülkenin dilini kolaylıkla öğrenebilir. Allah konuşmayı insana has evrensel bir yetenek olarak yaratmıştır.
Bizler konuşurken hangi kelimeleri kullanmamız, bunları ne şekilde sıralamamız gerektiğini düşünmeyiz bile. Biz sadece konuşmayı dileriz ve bu gerçekleşir. Böyle mucizevi bir olayın kökenini evrim teorisine dayandırmak ise büyük bir yanılgıdır. Çünkü konuşmayla ilgili görünen beynimiz de nihayet bir et parçasıdır ve nöronlardan meydana gelir. Bu nöronların, karşımızdaki insandan gelen ve beynimize elektrik sinyali olarak ulaşan ses dalgalarını birleştirerek "anladığını" daha sonra bunlara uygun cevaplar "düşündüğünü" ve bunları aktaracak cümleler "planladığını" kabul etmenin hiçbir mantığı yoktur. Kısacası konuşmada bilinç söz konusudur ve bilinci maddeye indirgemek mümkün değildir.
Ancak bu gerçeği kabullenmeyen materyalistler dilin ilgili göründüğü bazı biyolojik yapıları inceleyerek sözde evrimini ortaya çıkacakları hayaline kapılmaktan kendilerini alıkoyamamaktadırlar. Şimdi ise bu hayallere Hürriyet Bilim"in kapıldığı görülmektedir.
Hürriyet Bilim"in İddiaları Hem Bilimsel Dayanaktan Yoksun Hem de Mantık Bozuklukları İçeriyor
Hürriyet Bilim"in -dilin sözde evrimine dair hiçbir bilimsel kanıt göstermediği halde- bu sözde evrimden bilimsel bir gerçek olarak söz ettiği görülmektedir. Bu iddiayı bir dogma olarak savunduğu ve ortada bunu destekleyecek bir kanıt olmadığı için de getirmeye çalıştığı izahlar mantık bozukluklarına yol açmaktadır.
Örneğin Hürriyet Bilim, dilin nasıl evrimleştiği sorusuna cevap vermede çocukların iyi bir yol gösterici olacağını belirterek şöyle demektedir:
"Sonuçta yetişme sırasında konuşmanın evrimsel süreci beyinde yeniden yaşanmakta"
Bu iddia, Ernst Haeckel isimli Alman biyolog tarafından 19. yy"da ortaya konmuş "bireyoluş soyoluşun tekrarıdır" önermesiyle bilinen rekapitulasyon iddiasına göre şekillendirilmiştir. Haeckel, embriyonun balık ve sürüngen gibi aşamalardan geçtikten sonra insan görünümü kazandığını, bu durumun da evrim teorisini kanıtladığını ileri sürmüştü. Günümüzde bunun böyle olmadığı, Haeckel"in bu iddiasını desteklemek üzere yaptığı embriyo çizimlerinin de sahte olduğu bilinmektedir.
Ama Hürriyet Bilim şimdi benzer bir yaklaşım sergilemekte ve bireyin geçirdiği aşamaların sözde evrimin aşamalarını tekrarladığını ileri sürmektedir. Ancak az önce belirttiğimiz gibi rekapitulasyon fikri biyolojide artık terk edilmiştir ve bu yönde ortaya konan iddiaların hiçbir bilimsel dayanağı bulunmamaktadır. Hürriyet Bilim olayları kendi görmek istediği gibi yorumlayarak bu türden hayali yaklaşımlarla konuyu evrim teorisi lehinde yorumlamaya çalışmaktadır. Oysa bu yaklaşımı, kendisini farkında olmadığı mantık bozukluklarına sürüklemektedir.
"Sonuçta yetişme sırasında konuşmanın evrimsel süreci beyinde yeniden yaşamakta" diyen Hürriyet Bilim, görünürde bir açıklama yapmış gibidir. Oysa burada bir açıklama yoktur. Hürriyet Bilim önce kendi hayalini yani dilin evrimini doğru kabul etmekte sonra gözlemlediği bazı durumları bu sözde evrimin sonucu olarak göstermeye çalışmaktadır.
Kısacası burada bir "sonuç" yoktur ve kullanılan "sonuçta" kelimesi Hürriyet Bilim"in kendi önyargısından başka bir anlam ifade etmemektedir.
Benzer bir durum dilin sadece insana has olmasının incelendiği bölümde ortaya çıkmaktadır. "Niçin Sadece İnsan" altbaşlığı altında, Hürriyet Bilim şu soruyu sormaktadır:
"Peki ama konuşma yetisine neden sadece insan sahip olabildi? Şempanze veya gelişkin diğer bazı memeliler niçin konuşamıyor?"
Burada da dilin evrimle ortaya çıktığı en başta kabul edilmekte, sonra gözlemlenen bir durum, yani sadece insanın konuşabilir olması buna uygulanmaktadır. Bu durum da Hürriyet Bilim"in Darwinizm"i körükörüne kabul ettiğini bir kez daha göstermektedir.
Hürriyet Bilim bu bölümde Kanzi isimli bonobo maymunundan örnekler vermekte ve insanla şempanze arasında sözde evrimsel ilişkiler kurmaya çabalamaktadır. Bu bonobonun yeteneklerinin dille uzaktan yakından ilgisi olmadığını çeşitli bilim adamları defalarca ortaya koymuştur. Hürriyet Bilim ise Kanzi"yle ilgili bulguların "büyük sansasyon" yarattığını yazmaktadır. Hürriyet Bilim bu konuda haklı olabilir. Kendisi gibi Darwinist çizgide yayın yapanlar bunu gerçekten bir "sansasyon" haline getirmişlerdir.
Oysa eğer Kanzi"yle ilgili evrimci iddialara yanıt veren yazımız okunursa, durumun hiç de Hürriyet Bilim"in iddia ettiği gibi sansasyonel olmadığı görülebilir:
Hürriyet Bilim"in içinde bulunduğu materyalizm çıkmazı bir başka mantık bozukluğuna daha yol açmaktadır. Hürriyet Bilim insanın ses üretme yeteneğinin evrimsel bir süreçte kazanıldığına dair şu sözde bilimsel iddiayı ortaya koymaktadır:
"...elde edilen bulgulara göre, bu tarihten itibaren atalarımızın beden yapısı önemli ölçüde değişime uğramış ve anatomik olarak dilin karmaşık seslerini üretecek duruma gelmiştir."
Burada sözü edilen değişim tamamen hayalidir. Hürriyet Bilim"in "elde edilen bulgular" gibi genel bir ifadeyle geçiştirdiği dayanak da subjektiftir. Evrimi en başta kabul eden Darwinist araştırmacılar buldukları bazı soyu tükenmiş maymun türlerinin kalıntılarını kendilerine uygun bir sırada dizmekte sonra bu hayali dizilime göre dilin sözde evrimiyle ilgili yorumlar yapmaktadırlar. Gerçekte bu kalıntıların ait olduğu canlılar arasında evrim yaşandığını gösteren tek bir kanıt yoktur ve yapılan sıralama bir dizi takım aletini boylarına göre dizmekten farksızdır. Şüphesiz subjektif olarak yapılan bu sıralamaya dayandırılacak fikirler de subjektif olacak ve bilimsel gerçekleri değil sadece ilgili kişinin zihnindeki hayali fikirleri yansıtacaktır.
Nitekim Scientific American"ın 2003 Temmuz Özel sayısındaki bir makalede fosil incelemesinin daima subjektif olacağı ve yorumların da kısır döngü ortaya koyacağı eleştirisi yapılmaktadır:
"Fosiller, prensipte, objektif olarak yorumlanamazlar: sınıflandırılmalarında başvurulan fiziksel karakteristikler muhakkak, paleontologların test etmek istedikleri modelleri yansıtırlar. Diyelim ki, eğer birisi bir leğen kemiğini dik duruşu desteklediği için insana atfederse, o zaman o kişi erken hominidleri maymunlardan iki ayaklılığın ayırdığını önceden farzetmektedir. Böyle mantık yürütmeler kısır döngüyle sonuçlanır. Böylece paleontologun perspektifi gözlem gücünü kısıtlayan önceden kabul edilmiş bir eğilim içerir".
Hürriyet Bilim"den Garip Bakış Açıları
Hürriyet Bilim"de materyalist çaresizlikler birer birer ortaya çıkmaktadır. Yazının bir bölümünde dille iki ayaklılık arasında evrimsel ilişki kurmaya çalışan Hürriyet Bilim, insanın iki ayak üzerinde yürümeye başladıkça çıkardığı sesleri vurgulama olanağına kavuştuğunu ileri sürmektedir. Oysa bu iddia geçersizdir, çünkü iki ayaklılığın soluk çıkarmada avantaj sağlaması, onun kökenini ortaya koymaz. Bir otomobilin dört çekişli olmasının avantajlarının, onun rastlantısal bir süreçte ortaya çıktığını göstermeyeceği gibi...
Diğer yandan iki ayaklılık sadece insana mahsus değildir. Örneğin kangurular da iki ayaklıdır ama bu durum onları iyi konuşmacılar yapmamaktadır...
Hürriyet Bilim ayrıca insan ve şempanze kahkahalarını karşılaştırarak sözde konuya bilimsel bir kriter getirmektedir. İnsan tek bir solukla uzun bir kahkaha atarken şempanzenin her kahkaha sesi için her seferinde yeniden soluk almak zorunda olduğu belirtilmektedir.
Oysa insanın bu yetenek açısından şempanzeden üstün olması dilin kökenini açıklamaz. Hürriyet Bilim"in bu garip bakış açısına göre bir solukta kesik kesik kişneyebilen atlar da şempanzelerden üstündür ama bu durum onlara konuşma yeteneği kazandırmamıştır. Veya onları insana daha "yakın" kılmamaktadır. Hürriyet Bilim"in bu gibi garip mantıklarını anlamak gerçekten zordur.
Hürriyet Bilim, insanın sözde evriminde bir aşamayı gösteren Homo erectus"un "yeni zihinsel yetiler geliştirdiğini", sonra dünya sahnesine adım attığını iddia etmektedir. Ancak bu iddia da bir masaldan ibarettir. Homo erectus gerçek bir insandır ve sahip olduğu zihinsel yetenekleri "geliştirmemiş" onlara hep sahip olmuştur. Aksini, yani zihinsel yeteneğin evrimle ortaya çıkacağını gösteren tek bir bilimsel kanıt yoktur.
Bunu savunmak, kendisine oynaması için Rubik kübü verilen bir şempanzenin, bunun amacını kavrayacağı ve tüm yüzeylerde tek bir renk elde edene kadar çabalayacağını savunmak gibidir.
Hürriyet Bilim"in son mantık bozukluğu gerçekten ciddidir. Bunu fark etmeyerek iddiasını evrime kanıt olarak belirtmesi ise durumu büsbütün vahim kılmaktadır.
Robotlar ve "Teori Kanıtlanıyor mu?" Komedisi
Hürriyet Bilim"deki yazının son bölümünde, "Teori Kanıtlanıyor mu?" başlığı altında, sözde konuşma yeteneğine sahip robotlardan söz edilmektedir.
"Konuşmayla ilgili evrimin ne şekilde sürmüş olabileceği bilgisayar uzmanlarının araştırmalarıyla izlenebilmekte" diyen Hürriyet Bilim daha sonra konuyla ilgili bir örneğe yer vermektedir. Burada robotlara bir program yüklendiği anlatılmakta ve çalışmanın sonucu hayret dolu bir ifadeyle aktarılmaktadır:
"Makinelerin kendi kendilerine konuşmaları isteniyordu -ve ilginç bir biçimde- bunu yapabiliyorlardı da.
Bu durum robot bilimi ve yapay zeka açısından ilginç olabilir ama bunun dilin evrimi ile arasında kurulan bağlantı şaşırtıcı derecede mantıksızdır. Dikkat edilirse burada makinelerden konuşmaları "istenirken" bu "isteme" -elbette- sözlü bir ricayla değil, bilgisayarın anlayacağı bir komutla yapılmaktadır. Robot kendisine yüklenen programdaki bilgileri yine programlandığı biçimde işlemekte ve komutu yerine getirmektedir. Hürriyet Bilim konuşan robotların bilgi hazinesinin giderek büyüdüğünü, bunun da robotları "fikir alışverişine" "teşvik etmek" için ortak bir kavramda "karar kılındığında" sanal ödüllerle ödüllendirilmeleri sayesinde mümkün olduğunu yazmaktadır.
İşte, Hürriyet Bilim"in mantık yürütmesindeki vahim bozukluklar burada maksimum düzeyde göze çarpmaktadır. Öncelikle programlanmış bir robotun teşvik edildiği yazılmaktadır. Böyle bir mantık ortaya koyan Hürriyet Bilim"in cevaplaması gereken bazı sorular ortaya çıkmaktadır:
Bu ödülü alan robot "sevinmiş midir" peki? Acaba robotun bir kavramda karar kılması "düşündükten" sonra mı mümkün olmaktadır, yoksa önceden programlanmış bilgisayar programıyla mı? Acaba robotlar teşvik edildikleri "Fikir alışverişi" sayesinde entellektüel düzeylerinin arttığının farkında mıdırlar?
İnsan eliyle, bilinçli bir şekilde yapılmış bir programlamanın, insanların rastlantılarla evrimleştiğini iddia eden bir teoriye kanıt olarak gösterilmesi, tek kelimeyle saçmadır.
Hürriyet Bilim bu saçma mantıkları sürdürüp bu sorulara cevap vermeye çalışır mı bilmiyoruz ama bu soruların en azından okurlarını sürüklediği bu yanılgının boyutlarını farketmesine biraz yardımcı olmasını umuyoruz. Hürriyet Bilim"in aktardığı bu robotik çalışma vesilesiyle bir kez daha hatırlatalım:
Bu tür bilgisayar programları bir sisteme (robot) bilgi girişi yaparak bunları belli kurallara (program) göre işleyerek konuşmalarını amaçlamaktadır. Bunların dille ortak yönü ikisinde de "bilgi" olmadan konuşulamayacağıdır. Robotlardaki bilgi, onları programlayan mühendislerden gelmektedir. Peki ama insanın konuşmasındaki bilgi nereden gelmektedir? Bir insan, konuşurken kavramların bilgisini beynindeki şuursuz atomlar mı bilmekte ve onları cümle haline getirmektedir? Elbette şuursuz atomlar bilemez ve konuşamaz.
İnsana konuşacağı kavramların bilgisini veren Yüce Allah"tır. Bu gerçek bir Kuran ayetinde şöyle bildirilir:
"Ve Allah, Adem"e isimlerin hepsini öğretti..." (Bakara Suresi, 31)
Sonuç:
Dil, Allah"ın insana bahşettiği özel bir nimettir. Bu yeteneği açıklamak için çabalayan araştırmacılar, Darwinizm"e saplanıp kaldıkları sürece çabaları onları daha da zora sokmakta, ortaya koydukları tezler akıl ve mantıktan giderek daha da uzaklaşmaktadır. Hürriyet Bilim"e Darwinizm yanılgısından vazgeçmeyi ve insanların tüm canlılarla birlikte Allah"ın yaratmasıyla ortaya çıktığını kabul etmesini tavsiye ediyoruz.