Hürriyet Bilim’in 6 Aralık 2003 tarihli sayısında "Süt İneklerinde ve İnsanda Genetik Değişim" başlıklı bir haber yayınlandı. Yazıda Albano Beja-Pereira isimli bir araştırmacının Avrupa’daki inek ırkları üzerinde yaptığı ve sonuçlarını Nature Genetics dergisinde yayınladığı bir genetik analiz haber veriliyordu. Buna göre süt üretimindeki en önemli altı gen, Kuzey Avrupa ineklerinde daha fazla çeşitlilik ortaya koyuyor, aynı ineklerin diğer genlerinde böyle bir çeşitlilik bulunmuyordu.
Yazıda daha sonra Kuzey Avrupalı erişkinlerin laktoz (süt şekeri) sindirme yeteneklerine dikkat çekiliyor ve bu yeteneğin, mandıracılık faaliyetlerinin tarihteki coğrafi yayılımıyla örtüştüğü belirtiliyordu. Bu bilgiden yola çıkarak insanların mandıracılık faaliyetlerine bağlı olarak sütle birlikte "evrimleştikleri" gibi son derece mantık dışı bir iddia ortaya atılıyordu.
Burada önemli bir noktanın hatırlatılmasında fayda vardır. Söz konusu bulgunun Hürriyet Bilim’de "evrim" olarak nitelenmesi, bir yanılgı oluşturabilir ve Darwinizm"e bir kanıt sanılabilir. Gerçekte ise bulgu, Darwin’in evrim teorisine hiçbir destek oluşturmamaktadır. Açıklayalım:
Söz konusu araştırmada elde edilen bulgu, insanların laktoz bağışıklığıyla ineklerin süt genlerindeki çeşitlilik arasında bir ilişkinin varlığıdır.
Laktoz, memelilerde bağırsaklarda üretilen ve laktaz ismi verilen bir enzim sayesinde sindirilir. Ancak bu enzimi üreten gen, yavrular sütten kesildikten sonra ‘kapatılır’, böylece erişkinliğe erişmiş bireyler sütteki laktozu sindiremezler. Ancak insanlarda istisnai bir durum söz konusudur. Mandıracalık faaliyetlerine önem vermiş ırklarda bu gen kapatılmamakta ve insanların laktoz sindirme yeteneklerini erişkinliklerinde de sürdürdükleri görülmektedir. Örneğin İskandinav halklarında laktoz sindirme yeteneği %97’lere ulaşabilmekteyken, Uzakdoğulularda aynı oran sıfırın biraz üstündedir.
Laktoz sindirimi yeteneğinin ırktan ırka gösterdiği bu farklılığın, laktaz üreten genin açılıp kapanmasını etkileyen bir gende meydana gelen bir mutasyona bağlı olduğu ve bu mutasyonun zamanla mandıracılıkla uğraşan ve dolayısıyla daha çok süt tüketen ırklarda yaygınlaştığı düşünülmektedir.
Ancak bu yayılma Darwinizm’in varsaydığı gibi bir evrim süreci ortaya koymamaktadır. Darwin’in teorisine göre yaşam basitten komplekse doğru bir gelişim izlemiş olmalı ve yaşamın hayali evriminde canlıların DNA’sına doğal seleksiyonla seçilmiş aşamalarla yeni genetik bilgier eklenmiş ve böylelikle yeni organlar, yeni canlılar ortaya çıkmış olmalıdır.
Laktoz sindirme yeteneği ise canlıları daha kompleks canlılara dönüştürecek nitelikte bir yenilik değildir. Mutasyonların canlılara yeni genler kazandırmadıkları, meyve sineklerinin -sayısız deneyde mutasyona maruz bırakılmış olmalarına karşın- daima meyve sinekleri kaldıkları bilinmektedir. Laboratuvarda mutasyona maruz bırakılan meyve sineklerinde mutasyonlardan sonra tek bir yeni proteinin dahi ortaya çıkmadığı görülmüştür. Dahası, evrimcilerin canlıların genetik bilgisini geliştirerek onları başka canlılara dönüştüreceğini umdukları mutasyonların genetik bilgiyi tahrip eden bir rol oynadıkları anlaşılmıştır.
Mutasyonların canlılardaki kompleksliği açıklamadaki yetersizliği ve onları başka canlılara evrimleştiremedikleri bizzat evrimciler tarafından da kabul edilmektedir. Fransız Bilimler Akademisi eski başkanı Pierre-Paul Grassé bu gerçeği şöyle özetlemiştir:
Ne kadar çok sayıda olursa olsunlar, mutasyonlar herhangi bir evrim meydana getirmezler. 1
Öte yandan Kuzey Avrupa ineklerinin süt üretme genlerinde diğer bölgelere göre çeşitlilik olması son derece doğaldır. Burada inek ırklarının verdikleri sütün miktarına ve kalitesine daha fazla önem verilmekte, bu nitelikler açısından daha verimli inekleri elde etmek için diğer bölgelere oranla daha fazla eşleştirme yapılmaktadır. Bunun sonucunda da bölgedeki ineklerin genetik çeşitliliği de fazla olmaktadır.
Sonuç:
Kuzey Avrupa insanlarının laktoz sindirme yetenekleri ile bu bölgedeki ineklerin süt üretme genleri arasındaki ilişki, ineğin veya insanın ilk olarak nasıl ortaya çıkmış olabileceğini açıklamamakta, dolayısıyla evrim teorisine hiçbir dayanak oluşturmamaktadır.
Hürriyet Bilim"in söz konusu genetik çeşitlenmeyi "evrim" olarak nitelendirmesi, yanıltıcı olmamalıdır.
1- Pierre-Paul Grassé, Evolution of Living Organisms, Academic Press, New York, 1977, s. 88