1 Ocak 2011 tarihinde dünyaca tanınmış Huffington Post internet sitesinde Jalees Rehman’ın bir yazısı yayınlandı. Söz konusu yazıda Rehman, dünya çapında tanınmış değerli yazar Sayın Adnan Oktar’ın çalışmalarının etkisinden ve öneminden bahsetti.
Rehman yazısında, Sayın Adnan Oktar’ın Darwinizm’e karşı vermekte olduğu etkili ve bilimsel mücadelenin gücünden bahsetmekte ve kitaplarındaki bilimsel delillere, akıcılık, güçlü hitap ve etki gücüne değinmektedir. Söz konusu yazıda Rehman, söz konusu kitapların öğrenciler üzerindeki etkisini ele alırken, kendi endişelerini dile getirmekte ve Yaratılış konusuna girilmeden, öğrencilere yalnızca bilimsel bilgilerin verilmesi gibi tek taraflı bir düşünceyi savunmaktadır.
Bu konuyla ilgili açıklama şöyledir:
Jalees Rehman, okullardaki Darwinist diktatörlüğün hakimiyetinin farkına varmalıdır
Öncelikle şunu belirtmek gerekir: 150 yıllık Darwinist diktatörlüğün en büyük zaferlerinden biri, okullara Darwinist eğitimi dahil etmek olmuştur. Şu anda dünyanın her yerinde, tüm okullarda ve üniversitelerde Darwinizm resmi olarak okutulmaktadır. Okul idareleri, hatta devlet idarecileri buna karşı olsa da bu konuda ses çıkaramamakta, Darwinist eğitime engel olamamaktadırlar. Her ülkede, müfredattan her yıl yeni dersler çıkarılabilirken, evrim söz konusu olduğunda bunun teklifinin bile getirilmesi mümkün olmamaktadır. Evrim, tıpkı ülkelerin resmi dilleri, resmi para birimleri gibi, okullarda okutulan resmi bir ideoloji halini almıştır.
Şu anda tüm dünyada öğrenciler, HİÇBİR BİLİMSEL DELİLLE DESTEKLENMEMESİNE VE TAMAMEN BİLİMSEL OLARAK ÇÜRÜTÜLMÜŞ OLMASINA RAĞMEN, tüm fen derslerinde yalnızca evrimi öğrenmektedirler. Tek yanlı eğitim yapılmakta, öğrencilere bu yönde HİÇBİR BİLİMSEL DELİL GÖSTERİLMEMEKTEDİR. Gerçek bilimsel deliller çarpıtılarak öğretilmekte, öğrenciler hiçbir zaman yaşanmamış hayali bir canlılık tarihini ezberlemek zorunda bırakılmaktadırlar. Darwinist sahtekarlıklar hala okullarda öğrencilere bir gerçek gibi anlatılmakta, yeni yetişen nesil gerçekten bir at serisi olduğunu, Haeckel’in hayali embriyo çizimlerinin gerçek olduğunu, sanayi devrimi kelebeklerinin “iş başında evrim”i temsil ettiğini zannederek yetişmektedirler. Evrimin bir sahtekarlık olduğunu fark eden öğrenciler ise, herhangi bir itirazda bulunduklarında derslerinden geçememektedirler. Üniversite eğitmenleri işlerinden olmakta, başka bir yerde iş bulamamaktadırlar.
Şu anda halen bütün dünyada, özellikle okullara yönelik olarak bina edilmiş Darwinist diktatörlük oldukça etkili durumdadır. Evrim, tamamen sahtekarlığa dayalı bir pagan dini olmasına, bilimsel olarak tamamen çürütülmesine rağmen, şaşılacak şekilde bilim diye okutulmaktadır.
Jalees Rehman’ın, okullarda Yaratılış konusunda eğitim verilmesine itiraz ederken, bu gerçekleri dikkate alması gerekmektedir. Okullarda BİLİM DEĞİL, evrim okutulmaktadır. Okullarda BİLİM DEĞİL, resmen ve açıkça sahtekarlık okutulmaktadır. Buna karşı çıkan bütün sesler ise hemen susturulmaktadır. Tek yanlı eğitim ile bütün genç nesil tek yöne doğru yönlendirilmeye çalışılmaktadır. Amaç, bilim adamlarından oluşan, kültürlü bir genç nesil yetiştirmek değil, yalnızca “Darwinist” bir genç nesil yetiştirmektir.
Karşı olduğumuz şey, tek yanlı eğitimdir
Rehman'ın unutmaması gereken bir gerçek daha vardır. Karşısında olduğumuz ve itiraz ettiğimiz şey, Darwinist diktatörlüğün bu hakimiyetidir. Bunu ortadan kaldırmak için tek yanlı eğitimin sona ermesi gerekmektedir. Evrim teorisinin okullarda okutulmasına bir itirazımız yoktur. Fakat eğer evrim okutulacaksa, TÜM BİLİMSEL DELİLLERİYLE Yaratılış gerçeğinin de okullarda okutulması gerekmektedir. Sayın Adnan Oktar defaatle bu talebini dile getirmiştir. Samimi iseler, evrim teorisi savunucularının buna bir itirazı olmamalıdır. Çünkü her iki konu da kendi delilleriyle anlatılacak, tercih ise öğrenciye bırakılacaktır.
Bu yöntemle okullarda evrim eğitimi verilecektir. Fakat aynı şekilde Yaratılış konusunda da eğitim verilecektir. Bu eğitim ise sadece bilimsel temeller üzerine kurulu olacaktır. Öğrencilere yalnızca, şimdiye dek çıkarılmış olan 350 milyondan fazla fosilden örnekler gösterilecektir. Proteinin tesadüfen meydana gelip gelemeyeceğine dair deneyler yapılacak, bu konudaki bilimsel çalışmalar üzerinde durulacaktır. Mutasyonların evrimcilerin iddia ettikleri gibi türlerin birbirine dönüşümüne yol açıp açamayacağı gözlemlenecek, türden türe geçiş iddialarına dair yeryüzünde bir delil olup olmadığı araştırılacaktır. Yapılan çalışma sadece bilim üzerine kurulu olacaktır.
Öğrenci, değerlendirmesinde tamamen özgür olacak, tamamen bilimsel delillere dayanarak bir sonuca varacaktır. Okullarda talep ettiğimiz eğitim şekli budur.
Bunda Darwinistleri endişelendirecek, kızdıracak veya itiraz etmelerine sebep olacak hiçbir nokta yoktur. Yıllardır teorilerinin kesin doğru olduğunu iddia eden Darwinistler, eğer hala bu iddiadalarsa, korkacakları da bir şey olmamalıdır. Çünkü onlar, okullarda kendi eğitimlerini vermeye devam edeceklerdir.
Eğer bunu bir kısım kesimler “dini eğitim” olarak algılıyorlarsa, o zaman 150 yıllık bir PAGAN DİNİ olan Darwinizm’in de okullarda okutulmaması gerekir. Eğer bunu bilim olarak algılıyorlarsa, o zaman herhangi bir itiraza mahal yoktur, çünkü zaten amacımız bilimsel delil getirmektir.
Bu son derece adil bir sistemdir. Eğer 150 yıldır tek bir tane bile bilimsel delil veremediği halde evrim teorisi okullara bu kadar hakim oluyorsa, teoriyi çürüten gerçek bilimsel delillerin okullara getirilmesine itiraz edilmesi de son derece mantıksız olacaktır. Bu, onların gerçek fosillerden, gerçek bilimsel deney sonuçlarından korktukları ve bunları okullarında istemedikleri anlamına gelir. İşte o zaman, Darwinizm diktası da gerçek yüzünü göstermiş ve evrim teorisinin bilim ile ne kadar alakalı olduğu anlaşılmış olacaktır.
Her şeyin bir yaratılış amacı vardır
Jalees Rehman’ın endişesi, Sayın Adnan Oktar’ın eserlerinde, bilimsel delillerle birlikte Yaratılış gerçeğinin de bahsedilmesine dayanmaktadır. Oysa Sayın Rehman’ın dikkatinden kaçmış olan bir nokta vardır: Söz konusu eserlerdeki bilimsel deliller, bir Yaratılışa ve bir Yaratıcı’ya işaret ettiği için o eserlerde Yaratılış gerçeğinden bahsedilmektedir. Bu bilimsel delillere bakan bir kişi, mutlaka bir olağanüstülük görmektedir. Örneğin Sayın Rehman’ın incelediği Sayın Adnan Oktar’ın Karınca Mucizesi kitabı, bir karıncanın kendi yeteneklerini ve bilgisini aşan olağanüstü özelliklerini sergilemektedir. Bir insan, bu üstün özellikleri inceleyip geçtiğinde, tüm bunları yapanın gerçekten minik bir karınca olduğuna hükmedecektir. O olağanüstü detaylarla kendisine verilmek istenen mesajdan haberi bile olmayacaktır. Bu bilimsel delil, ona hiçbir şey sağlamayacak, onda hiçbir heyecan yaratmayacak, onda hiçbir şekilde bir derin düşünme algısı oluşturmayacaktır.
Bir canlının hayatı, fizyolojisindeki mükemmellik, sahip olduğu tek bir protein, bir atom, tarihten gelen bir fosil, bunların tümü bir amaç için vardır. Dünyada hiçbir şey amaçsız olmadığı gibi, bunlar da amaçsız olarak yaratılmazlar. Aklı ve vicdanı açık bir insan, bütün bunları gördüğünde böyle mucizelerle dolu bir sistemin tesadüfen var olamayacağını, amaçsız oluşamayacağını, görülüp geçilemeyeceğini hemen anlayacaktır. Dolayısıyla, vicdanıyla düşenen bir insan için tek bir balarısının hayatı veya bir karıncanın muhteşem yaşamı ile ilgili detayları bilmek, bunların ve her şeyin YARATILDIĞINI anlamak için yeterlidir. İşte bu sebeple bilimsel gerçekler ile Yaratılış birbirinden bağımsız konular değildir. Bilim, daima Yaratılışı göstermiştir.
Sayın Adnan Oktar’ın eserlerinde insanların vicdanlarıyla rahatlıkla anlayıp gördükleri bu gerçeklerin üstün Yaratıcımız Yüce Allah’ın eserleri olduğu anlatılmakta ve bütün bu bilimsel delillere Kuran’dan işaretler olduğu da belirtilmektedir. Bu, vicdanı açık bir insanın zaten çoktan anlamış olduğu bir gerçektir. Bu kişi, fark ettiği bu gerçeğe Kuran’da da işaretler olduğunu bilmelidir. Çünkü bu büyük ve çok heyecan verici bir mucizedir. Alemlerin Rabbi olan Yüce Allah, Kendi üstün Varlığını bize yarattığı bu olağanüstü delillerle gösterir. Bizleri hayranlık içinde bırakan bu eserleri inceleyip, eserin Sahibi’ni dile getirmemek oldukça mantık dışıdır. Her olağanüstü eserin övgüsü, onun sanatçısına yöneltilir. Eğer yeryüzündeki bu göz kamaştırıcı sanattan bahsediyor, onun detaylarını araştırıyor, yeni bilimsel delillerle bu sanata hayran kalıyor ve onu daha derin daha detaylı araştırmak için çaba sarf ediyorsak, tüm bunların Sanatçısını, üstün Yaratıcısını ve Sahibi’ni yani alemlerin Yaratıcısı olan Yüce Allah’ı da bilip tanımamız gerekmektedir.
İşte bu sebeple Sayın Rehman bu konuda ciddi şekilde yanılmaktadır. Öğrenciler, ancak şahit oldukları bu muhteşem sanatın Sahibi’ni tanıdıklarında gerçek anlayış güçleri, gerçek algılama ve anlama becerileri ve gerçek düşünme yetileri gelişecektir. Her şeyin bir amacının olduğunu, dolayısıyla kendilerinin de amaçsız yaratılmadığını anlayacaklardır. Yaratılmış her şey, Yüce Rabbimiz Allah’ın varlığını göstermekte, bize sonsuz Aklını, muhteşem ilmini tanıtmaktadır. Allah ayetlerinde şu şekilde buyurmaktadır:
Biz, gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları bir ‘oyun ve oyalanma konusu’ olsun diye yaratmadık. Biz onları yalnızca hak ile yarattık. Ancak onların çoğu bilmezler. (Duhan Suresi, 38-39)