HAYVANLARIN ŞAŞIRTICI YETENEKLERİ VE DAYANIKLILIKLARI
Çölde kavurucu sıcaklıktaki kumların üzerinde kilometrelerce ilerledikten sonra yanında hiçbir yardımcı araç olmaksızın tekrar başladığı yere dönebilen ya da 121oC gibi muazzam bir sıcaklıkta hayatını sürdürülebilen hatta 200 metrelik bir gökdeleni hiç zorlanmadan zıplayarak geçen canlıların olduğunu biliyor musunuz?
Bu gibi şaşırtıcı yetenekler ve dayanıklılık, insanlar ile karşılaştırıldığında, hayvanların ne kadar üstün ve mucizevi özelliklere sahip oldukları açıkça ortaya çıkmaktadır. Allah’ın ilhamıyla hareket eden bu canlılar Rabbimiz’in kusursuz yaratışını gözler önüne sermektedirler.
www.canlilararasindakidayanisma.beyazsiteler.com
En Zor Koşullarda Yaşayan Canlı
Bilim adamları, çok zor koşullarda yaşayabilen bir canlıyı keşfettiler. Bu canlı 121oC’de yaşadığı için “Strain 121” adı verilen tek hücreli bir mikroorganizma. Uzmanların görüşüne göre, yüksek sıcaklıklarda yaşayabilen bu tür canlılar, Dünya henüz soğumadan yaşamaya başlamış olabilirler.
Science dergisinde yayınlanan bu araştırmayı, Massachusetts Üniversitesi’nden Kazem Kashefi ve Derek Lovley isimli iki bilim adamı yürüttü. Profesör Lovley, “Amacımız sıcaklık sınırını aşmak değildi. Bir organizmanın genel özellikleri arasında, yaşayabildiği sıcaklık aralığına da bakılır. Isıyı giderek artırdık ve bu organizma yaşamaya devam etti. En sonunda bu canlıyı, bütün organizmaları öldüren basınçlı buhar cihazına koyduk” dedi.
121o C’de 10 saat geçirdikten sonra yaşamaya devam eden Strain 121, araştırma sonunda 131o C’de ölmüştür. Şimdiye kadar ise canlıların yaşayabildiği en yüksek sıcaklığın 113oC olduğu düşünülüyordu. Strain 121 adlı mikroorganizma, Pasifik Okyanusu’nun 2400 metre derinliklerinde, demir ve sülfür bileşiklerinin yoğun olduğu Juan de Fuca bölgesinde bulundu. Okyanus zemininden fışkıran kaynar sularda yaşayabilen bu canlının bir diğer mucizevi özelliği ise oksijen yerine demir soluyor olmasıdır.
6 mm’lik Boyuyla 70 cm Zıplıyor
Bir İngiliz hayvanbilimcinin yaptığı araştırma, dünyanın en iyi yüksek atlayıcısının 6 mm boyundaki çayır köpüğü böceği olduğunu belirledi. Bilim adamının yaptığı araştırma sonuçlarına göre, çayır köpük böceği 70 cm’den daha fazla zıplayabiliyor. Ağustos böceğini andıran çayır köpük böceği Philaenus spumarius, arka bacaklarını mancınık gibi kullanarak kendini yükseğe fırlatabiliyor. Böcek, bir tür kilit sistemi sayesinde bacaklarında depolayabildiği kas enerjisini zıplamak için kullanıyor. Araştırmacıların görüşüne göre, insan çayır köpüğü böceğinin yeteneğine sahip olsaydı 200 metrelik gökdelenin üzerinden rahatça atlayabilecekti.
Minik Haritacılar
Karıncaların yiyecek aramak için çok uzak mesafelere gidip tekrar yuvalarına dönebilmeleri, araştırmacıların hayvanlar aleminde en çok dikkatlerini çeken konular arasında bulunur. Karıncalardaki bu yön bulma kabiliyeti, özellikle Büyük Sahra’da yaşayan çöl karıncasında açıkça ortaya çıkıyor. Bu karınca türü, çorak çöl ortamında yüzlerce metre yolu aşıp tekrar yuvasına dönmeyi başarıyor. Alman ve İsviçreli biyolog ve zoologlardan oluşan bir grup bilim adamı, onlardaki bu özelliği arabalardaki kilometre saatine benzetiyorlar. Çünkü karıncalar şaşmaz bir biçimde aynı mesafeyi gidip gelebiliyorlar.
Sahra Çölü karıncaları yön bulmada yol entegrasyon sistemini kullanıyorlar. Bu sistemde karınca, yuvadan çıktıktan sonra yaptığı yürüyüş ve dönüş hareketlerinin toplamını, yuvaya olan uzaklığını hesaplamak için kullanır. Çöl karıncası adeta bir matematikçi gibi yaptığı bir dizi matematik işlemini şu şekilde gerçekleştirmelidir: Karınca, yuvasına olan mesafeyi küçük mesafelere böler; her bir mesafe uygun yön ve uzaklık vektörünü taşır. Bu vektörlerin toplamıyla yuvanın uzaklık ve yönünü veren ‘homing’ vektörü elde edilmiş olur.
Ancak sahra karıncasının ileri hareket ve dönüşlerini nasıl ölçtüğü ve bu hesapları nasıl yaptığı henüz açıklanamamıştır. Araştırmacılar, karıncalardaki yön bulma sisteminin özelliklerini, bu hayvanların inişli çıkışlı arazide yiyecek aramalarını inceleyerek ortaya koymaya çalışıyorlar. Yapılan bir deneyde özel iniş ve çıkışlardan oluşan zigzaglı bir ortam hazırlanmış ve karıncalara bu bölümde yiyecek aramaları öğretilmiş; eğitilmiş karıncaların, düz yüzeyli bir alana konulduklarında yiyecek arama işini daha kısa mesafede yaptıkları görülmüş. Bunun aksine, düz alanda eğitilen karıncaların ise, engebeli alana konulduklarında öncekine göre daha uzun yürüyüş yaptıkları saptanmış. Her iki deneyle karıncaların yiyeceği bir önceki eğitimlerine göre asıl uzaklığında değil, onun düz plan üzerine yansıyan mesafesinde aradıkları keşfedilmiş.
Araştırmacılar bu gözlemlerden şu sonucu çıkarmışlar: Karıncalar yönlerini, engebeli arazide katettikleri gerçek mesafeye göre hesaplamıyorlar. Onun yerine hareketlerini hayalî bir plana koyup bu planda yuvaya göre pozisyonlarını kaydediyorlar. Böylece, arazideki dalgalanmaları göz ardı ederek, gitmek istedikleri noktayı buluyorlar. Üstelik, yuvalarına dönüşü genellikle farklı yoldan yaptıkları halde, yine de yuvalarına şaşırmadan ulaşabiliyorlar.
Bu konuda yoğun araştırmalar yapan Berlin Üniversitesi biyologları, karınca yön bulma sistemleri hakkında birkaç teori daha ortaya atmışlardır. Bu hayvanların aynı yol bulma kalıbını farklı yerlerde de kullanıp kullanmadıkları da araştırılmaktadır. Şuur ve zeka sahibi insanlar dahi zaman zaman daha önce gittikleri bir yere tekrar giderken yol bulma sorunu yaşarken, Allah’ın ilhamıyla hareket eden bu küçük canlılar yollarını şaşırmadan bulabiliyorlar.
Tüm canlıların sahip oldukları özellikleri onlara Allah vermiştir. Bu canlılar var edildikleri ilk günden beri, vücutlarındaki kusursuz sistemler ve sahip oldukları üstün kabiliyetlerle onları yoktan var eden yüce Rabbimiz’in apaçık varlığının delillerinden sadece birkaçını oluşturmaktadırlar. Allah Kuran’da şöyle bildirmektedir: “Gerçekten hayvanlarda da sizin için bir ders (ibret) vardır...” (Mü’minun Suresi, 21)