Bu programda bazıları suda, bazıları karada yaşayan semender çeşitleri anlatıldı. Animal Planet, karada yaşayan semenderlerin milyonlarca yıl önce sudan karaya çıkmayı tercih ettiklerini ileri sürdü. Karada yaşayan kızıl sırtlı semenderlerin embriyolarının ‘sucul’ aşama göstermediği, bunun da evrim tarihinde önemli bir noktayı (sözde sudan karaya geçişi) gösterdiği iddia edildi.
Bu programda bazıları suda, bazıları karada yaşayan semender çeşitleri anlatıldı. Animal Planet, karada yaşayan semenderlerin milyonlarca yıl önce sudan karaya çıkmayı tercih ettiklerini ileri sürdü. Karada yaşayan kızıl sırtlı semenderlerin embriyolarının ‘sucul’ aşama göstermediği, bunun da evrim tarihinde önemli bir noktayı (sözde sudan karaya geçişi) gösterdiği iddia edildi.
Animal Planet’ın bu iddiaları yaşamın suda başlayıp karaya geçerek çeşitlendiği yanılgısıyla ilgilidir. Amfibiyenler yaşama suda başlar ve deri ve solungaçlarıyla solunum yaparlar. Metamorfozları ilerleyince kuşların ve memelilerin akciğerlerine oranla daha basit kesecikler görünümündeki akciğerler ortaya çıkar. Bundan sonra amfibiyen türü, amfibiyenin içinde bulunduğu metamorfoz aşaması, sıcaklık ve mevsim gibi faktörlere göre suda veya karada solunumun oranları değişiklik gösterir. Görüldüğü gibi bir amfibiyen olan semender daha doğduğu anda karada ve suda soluma yapma yeteneğine sahiptir. Bu durumda, semenderlerin sudaki solunumlarını öncelikli, karada solunumlarını ise sonraki bir aşama olarak göstermek Animal Planet’ın evrimci önyargılarından kaynaklanmaktadır.
Embriyoların farklı aşamalardan geçmesi aslında bilinçli tasarıma da dayandırılabileceği halde, Animal Planet bu ihtimali en başta reddetmektedir. Aslında, farklı embriyonik gelişimler, kara ve su semenderlerinin aynı yaratıcı tarafından ancak farklı ortamlarda yaşayacak şekilde tasarlanmış olduklarını gösterir. Örneğin birisi su geçiren diğeri geçirmeyen ancak aynı modeldeki saatler görmemiz bunların doğal süreçler sonucu ortaya çıktığını kabul etmemizi şart koşmaz. Bu örneğe göre Animal Planet saatlerdeki tasarımı inceleyip oluşumlarını doğrudan doğal süreçlere dayandırmaktadır. Oysa yapılması gereken saatlerdeki tasarımın bir tasarlayıcısı olduğunu kabul etmektir.
Diğer yandan semenderlerin yüzmilyonlarca yıldır hiçbir değişime uğramadıklarını gösteren fosillerin bulunması bu canlılar hakkında ortaya konan ‘evrim’ iddialarının bir hayalden ibaret olduğunu göstermektedir. 2003 yılının Nisan ayında Nature dergisinde yayınlanan bir makalede, 160 milyon yıllık semender fosillerinin, çok küçük varyasyonlar dışında, günümüz semenderleriyle aynı olduğu duyurulmuştur. (Bu bulgu hakkındaki yazımızı buradan okuyabilirsiniz) Tüm bunlar Animal Planet’ın semenderler hakkındaki iddialarının sadece evrimci önyargılarından kaynaklandığını, bunların bilimsel bulgulara rağmen sürdürülen yanılgılar olduğunu göstermektedir.