Kişinin hayatı, sahip olduğu bakış açısı doğrultusunda şekillenir. Bazı insanlar dünyayı mücadele ve sıkıntılarla dolu karanlık bir yer olarak görürken, bazıları için hayat huzur ve güvenin kaynağıdır. Bu farkın temelinde ise kişinin dünyaya olan bakış açısı ve onun da temelinde sahip olduğu inanç, dahası inancının seviyesi ve derinliği yatar.
Allah’a güçlü bir inancı olmayanlar, hayatı sıkıntılarla dolu bir mücadele olarak görür. İçsel huzurları eksiktir; dünyayı tuzaklarla dolu karanlık bir yer olarak algılarlar. Yalnızlık ve çaresizlik içinde kaybolurlar. İman ve tevekkül duygusundan yoksun yaşam, onları sürekli belirsizlik ve korku içinde bırakır. Oysa müminler Allah’a olan güvenleri sayesinde olaylara son derece olumlu bir perspektiften bakar, hayatın zorluklarını tevekkül ve sabırla karşılayarak, her anlarını huzur içinde yaşarlar. Allah'ın kendilerini manevi yönden daha güçlü bireyler kılmak ve Kendisine yakınlaştırmak için birtakım sınavlara tabi tuttuğunu bilir, tüm zorlukları sevgiyle, sabırla ve tevekkülle karşılarlar. Allah’a yönelmiş olmak ve Kuran’ın rehberliğinde bir yaşam sürmek, onlara gerçek mutluluğu ve iç huzurunu getirir. Dolayısıyla onlar için dünya cennetvari bir yer olurken, imandan mahrum olanlar için dünya kaldıramayacakları ağır bir yüke dönüşür. Kısacası diyebiliriz ki, her insan sahip olduğu inanç ve bakış açısı doğrultusunda kendi yaşam boyutunu belirler. Dünyayı alt boyutta mı, yoksa üst boyutta, üst düzey bir kalitede mi yaşamalı? Yoz ve karanlık bir hayat mı tercih edilmeli, yoksa cennet sevinciyle dolu, huzurlu bir hayat mı?
Modern Dünyanın Hastalığı: İman Zafiyeti
Günümüzde pek çok insan, "hayat bir mücadeledir" anlayışını kaçınılmaz bir gerçek olarak kabul eder. Ancak bu bakış açısı, materyalist ve Darwinist düşünce sisteminin bir yansımasıdır. Tesadüfler sonucu var olduğunu düşünen bir insan hayatın anlamını kaybeder, boşluğa düşer, korku ve endişeler içinde huzursuz yaşar. Ahlaki değerleri bireysel tercihlere bağlayarak manevi bir çöküşe doğru hızla ilerler.
Bugün savaşlardan ahlaki yozlaşmaya, ekonomik krizlerden şiddete kadar pek çok sorunun temelinde "Allah’tan uzaklaşmak" yatar. Rabbimiz, Kendisine yönelmeyenlerin üzerine manevi bir yük olarak hüzün, mutsuzluk ve türlü türlü sıkıntı indirir. En’am Suresi 125. ayette şöyle buyrulur:
"Allah, kimi doğru yola iletmek isterse onun göğsünü İslam’a açar. Kimi de saptırmak isterse, onun göğsünü daraltır, sıkıştırır. Allah, iman etmeyenleri böyle azaplandırır."
Oysa çözüm son derece kolaydır: Allah'ın tavsiyeleri doğrultusunda Kuran ahlakına uygun yaşamak. Kuran, insana sabrı, merhameti ve fedakarlığı öğretir. Allah, Yunus Suresi 57. ayette şöyle buyurur:
"Ey insanlar! İşte size Rabbinizden bir öğüt, kalplere bir şifa, inananlar için yol gösterici bir rehber ve rahmet olan Kuran geldi."
İmandan Uzaklaşan Kişi Alt Boyuta Düşer
İnsan imanla güçlü ve dengeli olur. Allah’a güvenen kişi, hayatının her anının bir kader çerçevesinde şekillendiğini bilir. Zorlukların kendisini daha iyi hale getirmek için dostu olan Allah'tan gelen geçici birer imtihan olduğunu kavrar ve pozitif bir ruh ve tevekkül içinde yaşar. Tevbe Suresi 51. ayette bu gerçek şöyle ifade edilir:
"De ki: 'Bizim başımıza ancak, Allah’ın bizim için yazdığı şeyler gelir. O, bizim yardımcımızdır. Öyleyse mü’minler yalnızca Allah’a güvensinler.'”
Güzel ahlak mümini hem içsel hem de toplumsal anlamda güçlü kılar. İmandan uzaklaştığında ise kişi, din dışı fikir ve ideolojilerin etkisinde kalabilir. Bu da onda zihinsel karmaşa ve ruhsal zafiyet yaratır.
İman Ehlinin Yaşadığı Üst Boyut
Müminlerin hayatı, Kuran’ın rehberliğiyle anlam kazanır. Onlar yalnızca kendileri için değil, toplumun iyiliği için de çaba gösterirler. Sevgi, saygı ve anlayışla hareket eder, etraflarına merhametle yaklaşır ve fedakarlık yaparlar. Peygamber Efendimiz (sav) bu gerçeği şöyle ifade etmiştir:
"Müminler birbirlerini sevmekte, birbirlerine merhamet ve şefkat göstermekte, tıpkı bir organı rahatsızlandığında diğer organları da uykusuzluk ve yüksek ateşle bu acıyı paylaşan bir bedene benzer." (Müslim, Birr, 66; Buhari, Edeb, 27)
İman sahibi bireyler çevrelerine örnek olur ve insan ilişkilerinde güven ortamı oluştururlar. Dolayısıyla imanlı insanların yaşadığı bir ortamda rahatlıkla toplumsal barış vücut bulur.
Sonuç: İman Dünyayı Cennete Çevirir
Hayatta her an bir sınav, her zorluk bir fırsattır. İman, bu zorlu imtihanlar karşısında müminin içsel gücüdür. İman olmadığında dünya korku ve endişelerle dolu bir mücadele alanına dönüşür. Unutmayalım ki, Allah’ın bize sunduğu her an, bir rahmet ve bir öğüttür. İmanla yaşadığımızda, dünyadaki zorluklar bize güç verir, kalbimizdeki huzur her engeli aşmamıza yardımcı olur. Allah’a güvenmek, sabırla ve tevekkülle her zorluğu göğüslemek gerçek mutluluğu beraberinde getirir. Öyle ki gerçek mutluluk, Allah’a olan güvenin ve teslimiyetin içinde gizlidir. Hayatı anlamlı kılan, bu güven ve teslimiyettir.
Bizler Allah’ın ruhundan yaratılmış olan varlıklarız ve O’nun üstün ahlakını hayatımıza yansıtmakla sorumluyuz. Dengeli, sabırlı, adaletli ve sevgi dolu olmak, hepimizin temel vasfı olmalıdır. Bu değerleri ne kadar çok hayatımıza yerleştirirsek, Rabbimiz bize dünyayı o kadar kaliteli, üst bir boyutta yaşamayı nasip edecektir.