İman eden bir insan hayatının her anında vicdanlı, dürüst, samimi ve güzel ahlaklı olmak için çaba gösterirken çevresindeki insanları da aynı ahlakı yaşamaya teşvik eder. Çünkü Allah (cc)'ın "Sizden; hayra çağıran, iyiliği (marufu) emreden ve kötülükten (münkerden) sakındıran bir topluluk bulunsun. Kurtuluşa erenler işte bunlardır." (Al-i İmran Suresi, 104) ayetiyle bildirdiği gibi, insanları güzel ahlaka teşvik etmek müminler üzerinde bir sorumluluktur. Bunun yanı sıra iman sahipleri, güzel ahlaklı olmalarının hayatlarına getirdiği bereketi ve huzuru diğer insanların da yaşamalarını isterler.
"... Haberiniz olsun; kalpler yalnızca Allah'ın zikriyle mutmain olur." (Rad Suresi, 28) ayetiyle bildirildiği gibi, insan ancak Rabbimiz'e yönelip, O'nun rızasını kazanabileceği bir ahlak gösterdiği takdirde dünya hayatında güzel bir yaşam sürebilir. Aksinde ise, "Kim de Benim zikrimden yüz çevirirse, artık onun için sıkıntılı bir geçim vardır ve Biz onu kıyamet günü kör olarak haşredeceğiz." (Taha Suresi, 124) ayetiyle belirtildiği gibi, huzurlu ve mutlu bir hayat yaşayabilmesi mümkün değildir. Nitekim tarih boyunca toplumların yaşadığı sıkıntıların, savaş, kargaşa ve zulüm ortamlarının, açlık ve sefalet çeken, yurtlarından sürülen, eziyet gören insanların, kimsesiz çocukların, yardıma muhtaç durumda oldukları halde gereken ilgi ve ihtimamı göremeyen yaşlı insanların yaşadıkları sıkıntıların ana nedeni toplumda din ahlakının yaşanmaması olmuştur.
Bu gerçeğin farkında olan müminler, güzel ahlakın insanlar arasında yaygınlaşması için tüm imkanlarıyla, şevk ve heyecanla çaba gösterirler. Ancak bu da fedakarlık, sabır ve kararlılık gibi güzel ahlak özellikleri gerektiren bir durumdur. Samimi bir iman ve Allah (cc) korkusuna sahip olan müminler, çevrelerindeki insanların yaşadıkları sıkıntılara, karşılaştıkları sorunlara şahit olduklarında doğal olarak tüm bunların sorumluluğunu kendi üzerlerinde hissederler.
Böyle bir şuur açıklığında olan insanlar, "nasıl olsa bu benim sorunum değil" ya da "bu duruma çözüm getirebilecek benden daha akıllı, daha yetenekli, daha fazla imkan sahibi insanlar var; onlar ilgilensinler" gibi yanlış düşüncelerle hareket etmezler. Bu yöndeki her sorumluluğa kendileri talip olurlar. Sadece kendi çevrelerindeki olaylara değil, dünyanın dört bir yanındaki insanların yaşadığı zorluklara ve sıkıntılara çözüm bulmaya çalışırlar. Allah (cc)'ın "... Bizi takva sahiplerine önder kıl" diyenlerdir." (Furkan Suresi, 74) ayetiyle bildirdiği gibi güzel ahlaklarıyla tüm insanlara örnek olabilmek için gayret gösterirler.