
"İyilikle kötülük eşit olmaz. Sen, en güzel olan bir tarzda (kötülüğü) uzaklaştır; o zaman, (görürsün ki) seninle onun arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki sıcak bir dost(un) oluvermiştir. (Fussilet Suresi, 34)
Bu ayeti okuyan kişi, bu ahlakı yaşamanın çokg üzel olacağını düşünür ve bundan sonrasında bu ayetin hükmünü kesin olarak uygulamaya karar verir. "Biri bana ters davranacak ama ben herşeye rağmen ona bıkmadan usanmadan iyi tavır göstermeye devam edeceğim" diye niyet eder. Buna niyet etmek elbette çok güzeldir. Ancak sadece niyet etmek, kişinin bu ahlakı uygulayabilmesi için yeterli değildir. Böyle bir olay olduğunda bu tavrı gösterebilmesi için aklını, vicdanını ve iradesini de en mükemmel şekilde kullanmak durumundadır. Çünkü güzel bir şeye niyet etmek son derece koyaldır. Ama bunu uygularken kişinin karşılaşacağı engelleri imanıyla, vicdanıyla ve iredesiyle yenmesi emek gerektirir. Ve bu emek de kimi zaman insanlara zor gelir. Karşısındaki kişi kötü ahlakta dirense, kibir, gurur ya da öfkeyle yaklaşsa, haksızlık yapsa, emek vermeye niyet etmemiş bir kişi hemen geri çekilebilir. Ama Allah'ın rızasını kazanmak için bu konuya azimle, kararlılıkla yaklaşan kişi, en zor şartlarla dahi karşılaşsa, tüm bu engelleri yenecek şekilde samimi çaba harcayabilecektir.
Karşı tarafın zorlaştırıcı tavırlarının yanı sıra kişi, kendi nefsinden ve şeytandan yana da birtakım kışkırtmalarla karşılaşacaktır.

Her güzel şey akıl kullanılarak elde edildiği gibi, güzel ahlak da akıl, irade ve sabırla kazanılabilir. Bunun için de, samimi olarak çabalamak, nefse ince ince, tek tek, sabırla söz dinletmek şarttır. Bu çaba gösterildiğinde Allah'ın izniyle, insan güzel ahlakı en mükemmel şekilde yaşayabilecek, bu konuda karşısına çıkan tüm negatif engelleri de kolaylıkla aşabilecektir.