Bir İslam ülkesi olup, aynı zamanda “demokratik – laik - hukuk devleti” ilkelerine sahip çıkan Türkiye bu özelliğiyle tüm dünyanın ilgi odağı olmaya devam ediyor. Sadece Doğu ile Batı değil, İslam âlemiyle Hristiyan ve Musevi âlemleri arasında köprü vazifesi gören Türkiye’nin aynı zamanda stratejik konumu da çok özel. Ortadoğu, Kafkasya, Asya ve Avrupa arasında Doğu ve Batı entegrasyonunu başarıyla sağlayarak önemli bir köprü vazifesi gören Türkiye, sadece İslam ülkelerinin değil Batı’nın da vazgeçilmez partneri olmaya devam ediyor.
Ancak burada önemli bir hususu belirtmekte fayda var: Türkiye ileri demokrasi seviyesini sadece Batı istediği için değil, Türk Milleti buna layık olduğu için talep etmektedir.
NATO üyesi olan, AB üyelik başvurusu yapmış Türkiye’nin demokrasi yolunda attığı tüm adımlar bu yüzden herkesçe dikkatlice takip ediliyor.
Yeni bir seçim dönemine giren Türkiye’de son dönemlerde ülke yoğun politik çekişmelere sahne olmakta. Bu dönem zarfında iki önemli konuda meclisin görüşülen kanun teklifleri kabul edildi ve Cumhurbaşkanınca da onaylanarak yürürlüğe girdi. Bunlar Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) ve internetle ilgili yapılan Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) kanunu hakkındaki yeni düzenlemeler.
HSYK düzenlemesi AB ile uyumlu mu?
Öncelikle belirtmek gerekir ki, çıkan tüm yasaların Kopenhag Kriterleri ve AB Uyum Süreci kapsamında uygunluğunun değerlendirilmesi önemli.
Yeni kanun maddelerini görüşülürken AB’nin ilgili kurumlarından görüş alınması, düzenlemelerin alınacak fikirler çerçevesinde şekillendirilmesi de çok önemli. Türkiye'nin Avrupa Birliği'nin özellikle "adalet" müktesebatına uyumunun son derece önemli olduğu düşünüldüğünde yargıyı ilgilendiren kararlarda kanun tekliflerinin önce AB uzmanlarına danışılması da büyük önem arz ediyor.
Nitekim, Yargıtay Başkanı Ali Alkan, HSYK değişikliğinde AB'nin, Avrupa Hakimler Birliği'nin ve Venedik Komisyonu'nun kabul ettiği ilkelerin esas alınması gerektiğini ifade etti. Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de bunu teyit eden bir açıklamada bulundu. Tüm bu açıklamalar, Ankara’nın bu konudaki hassasiyetini gösteriyor. http://www.zaman.com.tr/politika_yargitay-baskani-hsyk-degisikligi-ab-kriterlerine-uygun-olmali_2193418.html
Diğer taraftan, Türkiye’nin AB’den sorumlu Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun da Brüksel’de HSYK değişikliğinin AB mevzuatlarına uygun olduğunu açıklaması bu hassasiyetin diğer bir göstergesi. http://siyaset.milliyet.com.tr/hsyk-teklifi-ab-kriterlerine-uygun/siyaset/detay/1824348/default.htm
HSYK konusunda aslında AB üyesi ülkelerde de ortak bir modelin uygulanmadığını görmekteyiz. Örneğin;
Hollanda: HSYK, 5 üyeden oluşuyor. Kurul’un tüm üyeleri Adalet Bakanı’nın önerisi ile Kral tarafından atanıyor.
İsveç: Kurul 11 üyeden oluşuyor ve üyelerin tümü hükümet tarafından atanıyor.
Danimarka: Hakimler dahil, kurulun tüm üyeleri hükümet tarafından atanıyor.
Fransa: HSYK, 18 üyeden oluşuyor. Kurul’un başkanlığını Cumhurbaşkanı, başkan yardımcılığını da adalet bakanı yapıyor. Kurul üyelerinin dördünü ‘Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı ve senato başkanı’ seçiyor.
İtalya: Kurul 27 üyeden oluşuyor. Kurul Başkanlığı’nı Cumhurbaşkanı yapıyor. Kurul’un 8 üyesi parlamento tarafından seçiliyor.
Portekiz: 17 üyeden oluşuyor. Üyelerden 2’sini Devlet Başkanı 7 üyeyi ise Meclis seçiyor.
Polonya: 25 üyesi var. Adalet bakanı, Kurul’un doğal üyesi kabul ediliyor. Kurulun 1 üyesi Cumhurbaşkanı, 6 üyesi ise Parlamento ve Senato tarafından seçiliyor.
İspanya: 21 üyeden oluşuyor. Kurul’un başkanlığını Yargıtay Başkanı yapıyor. 12 üyesi yargı içinden, 8’i Meclis tarafından atanıyor. http://www.aksam.com.tr/siyaset/iste-avrupada-hsykya-uye-secimi/haber-275860 diğer kaynak link http://www.abgm.adalet.gov.tr/e-kutuphane/BAZI%20AVRUPA%20B%C4%B0RL%C4%B0%C4%9E%C4%B0%20%C3%9CLKELER%C4%B0NDE%20YARGININ%20Y%C3%96NET%C4%B0M%C4%B0NDEN%20SORUMLU%20OLAN%20Y%C3%9CKSEK%20KURULLAR.pdf
Almanya, İngiltere, Avusturya, Çek Cumhuriyeti gibi 10 ülkede HSYK tipi kurul bulunmuyor. Bu ülkelerde, yargı mensuplarının özlük işlerinin yürütülmesinde genellikle danışsal nitelikli atama ve denetim kurulları görev yapıyor. Danimarka, Hollanda, İsveç, İzlanda ve Norveç gibi 8 ülkede ise mahkemeler örgütü (idaresi) türü yapı bulunuyor.
https://t24.com.tr/haber/avrupada-adalet-bakanina-bagli-hsyk-var-mi/248894
Bu uygulamalar çerçevesinde Türkiye’de yapılan değişiklik hakkında yine de kafalarda kalan soru işaretleri varsa bunlar taraflar arasında karşılıklı görüşmelerle yeniden düzenlenebilir. Doğru olanı da budur.
Yeni yasa sansür mü getiriyor?
Özellikle AB tarafından yakından takip edilen bir diğer kanun da internet kullanımını düzenleyen teklifti.
Hükumet kanadı, özellikle vurgulayarak, hedeflenen hususun, “herhangi bir sansür söz konusu olmadan kişisel hakların korunması ve özel hayatın gizliliğinin garanti altına alınması” olduğunu söylüyor. http://www.hurriyet.com.tr/teknoloji/25580191.asp
Türkiye Cumhuriyeti’nde internet ve telekomünikasyondan sorumlu Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan açıklamasında, " Biz hangi durum olursa olsun mutlaka ve mutlaka bir mahkeme kararı istiyoruz. Ama gecikmesinde sakınca bulunan hallerde TİB engellemeyi yapıyor ve 24 saat içinde mahkemeye başvuruyor. Ve mahkeme de 48 saat içinde bunu neticelendirmek zorunda. Dolayısıyla ister trafik bilgileri olsun, ister özel hayatın gizliliğine yönelik olsun, ister kişilik haklarının çiğnenmesine yönelik olsun hangi husus olursa olsun tüm bu hususlarda mutlak suretle mahkeme kararı aranıyor. Bunu bilmemiz gerekiyor. Dünyanın bir çok gelişmiş ülkesinde bunların bir çoğunun mahkeme kararı olmadan engellendiğini de hepimiz biliyoruz. Ama Türkiye'de mahkeme kararı olmadan hiçbir engelleme gerçekleşmeyecek. Bunu farkında olalım." şeklinde ifade ediyor.
http://www.aa.com.tr/tr/politika/293232--mahkeme-karari-olmadan-engelleme-gerceklesmeyecek
Düzenlemenin en temel değişikliklerinden biri olan URL engelleme, bir internet sitesindeki yayının tamamına değil, yalnızca hukuka aykırılığa konu olan kısma erişimin engellenmesini öngörüyor. Bu uygulama ölçüsüz müeyyideleri sona erdirmekte, dolayısıyla belirtilenin aksine bireysel hak ve hürriyetleri koruyucu nitelikte.
İnternet kısıtlaması konusunun dünyada da birçok ülkede ihtiyaca göre şekillendirildiği de bilinen bir gerçek. Ulusal tehdit algıları, terör, çocuk istismarı ve şiddet söz konusu olduğunda birçok ülke farklı çözüm arayışları içine giriyor.
Örneğin İngiliz hükümeti, yurt dışından yüklenen şiddet içerikli görüntülerin erişimini engellemek için internet şirketleriyle görüşmek için hazırlanıyor. İngiltere'deki koalisyon hükümeti bu şekilde, radikalleşmeye yol açabilecek şiddet içerikli videoların bulunduğu internet sitelerini engellemeyi planlıyor. Mevcut uygulamaya göre, polis ve Kraliyet Savcılığı internete yüklenmiş videoların kaldırılmasını talep edebiliyor. Bu çerçevede Şubat 2010'dan bu yana, "terörizm içerikli" olduğu belirtilen 21 binden fazla içeriğin kaldırıldığı kaydediliyor. Şimdi ise bunun sadece kamu kurumlarını değil kişisel kullanımı da kapsaması üzerine çalışmalar sürdürülüyor. https://t24.com.tr/haber/ingilterede-siddet-icerilkli-internet-yayinlarina-kisitlama-plani/250741
Yeniden belirtmekte fayda var, Türkiye’de kabul edilen yeni internet yasasına yönelik, hem yurtiçinden hem de yurtdışından bazı eleştirilerin geldiği görülüyor. Her konuda olduğu gibi yine burada da itiraz edilen detay/çekince/hususları, konusunun uzmanlarıyla istişare edip görüşmek ve orta/makul bir müşterekte birleşmek en doğru olanı. Fakat yasanın detayları incelenmeden, dünya üzerindeki örnekleri ile kıyas yapılmadan, gözü kapalı ve önyargılı eleştiriler ülkenin demokratikleşme ve insan hakları yolundaki adımlarını engellemekten başka bir anlama gelmeyecektir. İhtiyaç duyulan şey temelsiz ve gözü kapalı muhalefet değil, yapıcı ve çözüme yönelik olandır.
Sayın Adnan Oktar'ın Opinion Maker'da yayınlanan yazısı:
http://www.opinion-maker.org/2014/04/is-turkey-democratizing-or-the-exact-opposite/