Geçtiğimiz hafta Türkiye’de Twitter sosyal paylaşım sitesine girişin engellenmesi bütün dünyada geniş yankı buldu. Avrupa Birliği’ne girmeye hazırlanan, pek çok demokratik reform ile atılım yapan ve aslında internet erişimi ve özgürlüğü konusunda da oldukça fazla atılım yapmış olan bir hükümetten beklenmedik bir hamleydi bu. Avrupa’nın birinci, dünyanın ise sekizinci Twitter kullanıcısı olan Türkiye gibi demokratik bir ülkede neden böyle bir yasaklamanın gündeme geldiğini anlamaya çalıştı herkes. Özellikle de 30 Mart seçimlerine bu kadar yaklaştığımız bir sırada.
Nedeni yasağın hemen sonrasında açıklandı. Hükümetten çeşitli yetkililer, bunun fikir özgürlüğünü veya interneti engelleme olarak değerlendirilmemesi gerektiğini, Twitter’ı hukuki taleplere cevap vermesi konusunda harekete geçirme amacı taşıdığını ifade ettiler. Gerekçe ise şuydu:
Twitter üzerinden yapılan hakaret ve uygunsuz içeriklerle ilgili şikayetler Türk mahkemelerinde karara bağlanmasının ardından San Fransisco’daki Twitter ana merkezine gönderiliyor. Bu, sadece Türkiye için geçerli bir uygulama, çünkü diğer ülkelerde Twitter’ın bayilikleri ve legal temsilcileri var. Fakat yıllardır süren taleplere rağmen Türkiye’de böyle bir bayilik veya muhatap bulunmuyor. Şimdiye kadar ise, hemen her ülkenin mahkeme kararı Twitter tarafından uygulamaya geçirilirken, Türkiye’den Twitter ana merkezine giden mahkeme kararlarının tamamı yok sayılmış. Dolayısıyla mahkeme tarafından kapatılmasına karar verilen hesaplar kapatılmamış durumda.
Söz konusu mahkeme kararlarına uyulmaması, Türkiye’de bir muhatap bulunmaması ve mağdurlar için bir çözüme gidilememesi, özellikle seçim öncesi gerginleşen Türkiye ortamında daha büyük bir riski de beraberinde getiriyor kuşkusuz. Bu durum, hakaretlerin veya uygunsuz içeriklerin, haklarında tedbir kararı uygulanamayacağı için, bundan sonra da devam etme riskini ortaya koyuyor. Başbakanlık’tan gelen bildiride ise şu ifadeler yer alıyor, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti, vatandaşlarının haklarını ve hukukunu korumak zorundadır. Twitter ve benzeri tüm sosyal medya siteleri Türkiye'de hukuk kurallarına uymak; Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerince alınan kararları yerine getirmek zorundadır”. Bu açıklama önemli bir doğruluk payı taşıyor.
Nitekim alınan söz konusu tedbirin hemen arkasından Twitter yetkilileri harekete geçmiş, mahkeme kararlarını hızla yürürlüğe koymaya başlamış ve Türkiye’de bir temsilci avukat ile anlaşmıştır. Yıllardır süren uyarılara rağmen Twitter’ın ancak bir yasaklama operasyonu sonrasında harekete geçmesi elbette geç kalınmış bir tedbirdir ve düşündürücüdür.
Ancak sebep her ne kadar büyük haklılıklar taşıyor olsa da, yasaklamaları hiçbir zaman haklı çıkarmamaktadır. Yasaklamaların daima toplumlar üzerinde olumsuz etkileri ve bilinçaltı tahribatları vardır. Özellikle fikirlerini rahatça söyleyemeyecekleri, özgürce eleştirip, özgürce kendi doğru bildiklerini anlatamayacakları algısına kapılan toplumlar kendilerini baskı altında hissederler. Özgürlüklerinin tamamının kısıtlanacağı tedirginliğini duymaya başlarlar. İnsanlar böyle zamanlarda doğru düşünemez, doğru karar alamaz, öfkeye kolay sürüklenirler.
Dolayısıyla gerekçe her ne olursa olsun bir ülke toplumunun özgürlüklerini hedefleyen tedbirler ve uygulanan yasaklar ülkede bir güven zafiyetine neden olabilirler. Halkın güven zafiyeti ise daima toplumlarda büyük bir sorun olmuştur.
İşte bu sebeplerden dolayı özgürlüğe müdahale gibi görünen eylemlerin her ne sebeple olursa olsun tercih edilmemesi daima en doğrudur. İnsanlar doğruyu ve güzeli özgürlük ortamında fark edebilirler. Yanlış düşünceyi doğrudan özgürce konuşabildiklerinde ayırt edebilirler. Özgür ortamlarda toplumlar tepkilerini öfkeyle değil, konuşarak hatta mizahla ifade ederler. Bu, toplumların yatışmasına, olgunlaşmasına ve gelişmesine yol açan en büyük etkenlerdendir.
Elbette hakarete veya karalamaya da tedbir alınması gerekir. Dünyanın en etkili Twitter kullanıcılarının bulunduğu, demokrasi ülkesi Türkiye’nin, Twitter gibi bir sosyal medya devi tarafından böylesine göz ardı edilmiş olması kuşkusuz ki tasvip edilemez. Dünyanın diğer ülkelerine legal yöntemlerin, Türkiye söz konusu olunca da illegal yöntemlerin kullanılıyor olmasına elbette göz yumulamaz. Ama bu konuda tedbir alırken, özgürlüklerin kısıtlanmasının toplumda nasıl bir tahribata sebep olacağının görülebilmesi gerekir.
Bu elbette geçici bir tedbirdir. Hükümet yetkilileri bunu defalarca belirtmişlerdir. Çin veya Küba benzetmeleri bu bakımdan anlamsız ve abartılıdır. Bakanlarımız hatta Cumhurbaşkanımız bile bunun özgürlüklerin kısıtlanması anlamına gelmediğini doğrudan –erişimi çeşitli yollardan mümkün olan- Twitter üzerinden duyurmuşlardır. Dolayısıyla bu kısıtlamanın bir yasak değil, bir harekete geçirme amacını taşıdığı anlaşılabilmektedir. Fakat her ne olursa olsun, yasak fikrinin bile Türkiye’ye yakışmadığı bir gerçektir. Şu unutulmamalıdır: Dünyada özgürlükler, insanların doğruları daha kolay görebilmesine ve dünyanın güzele doğru değişmesine vesile olur. Dolayısıyla her toplum, kısıtlamalarla değil, özgürlüklerle gelişmeyi hedef almalıdır.
Adnan Oktar'ın Arab News'de yayınlanan makalesi: