Afganistan’ın İhtiyacı “Daha Fazla Asker”, “Daha Fazla Bomba” ve “Daha Fazla Silah” Değil
ucgen

Afganistan’ın İhtiyacı “Daha Fazla Asker”, “Daha Fazla Bomba” ve “Daha Fazla Silah” Değil

6880

Terör, çatışma, karışıklık ve istikrarsızlık günümüz Afganistanı’nı en iyi tanımlayan ifadeler olabilir. Ülkenin geleceğine yönelik olumlu beklentiler son birkaç senedir azalmış durumda. Afgan halkı, acı ve endişe verici haberlerle dolu bir yılın ardından, 2017 yılını daha da büyük endişelerle karşıladı. Yeni yılın ilk günlerinde ülkenin çeşitli yerlerindeki terör olayları ise, tedirginliği körükledi.

Afgan topraklarında hiç kimse güvende değil. Kanlı saldırıların mağdurları sadece askerler veya güvenlik güçleri ile sınırlı kalmıyor. Devlet adamları, diplomatlar, masum çocuklar, kadınlar ve siviller, sağlık görevlileri, gazeteciler, Sünniler, Şiiler, kısacası herkes radikal militanların hedefinde. Terör ve savaş ülkeyi yıkıma ve felakete sürüklemeye devam ediyor.

Geçtiğimiz sene, Afganistan için 2001’den bu yana en kanlı yıl oldu: Savaş ve çatışmalar, 2016’da, on binlerce güvenlik görevlisi ve sivilin hayatına mal oldu. Üstelik hayatını kaybeden sivillerin üçte biri çocuklar. Şiddete veya işkenceye maruz kalan, öldürülen kadınların oranı yükseldi. Teröre bağlı olarak artan işsizlik, yolsuzluk ve ekonomik sorunlar, fakir halkın hayat şartlarını daha da zorlaştırdı. Tüm bunlara ek olarak, Ulusal  Birlik Hükümeti içindeki ayrılık ve çekişmeler siyasi krizi derinleştirdi.

Halen ülke topraklarının yaklaşık dörtte birinin kontrolü, adı neredeyse Afganistan ile özdeşleşen Taliban’ın elinde. Radikal örgüt, hakimiyet kurmak için kararlı bir şekilde saldırılarını sürdürüyor; öyle ki artık kış aylarında dahi ara vermiyor. ABD’deki yeni yönetime tehditler savurmaktan çekinmiyor. IŞİD’in Afganistan şubesi ise, başka bir tehlike: Özellikle Şiilere karşı ses getirici eylemleri ve ülkeye yayılma çabaları ile kendinden sık sık söz ettiriyor.

ABD’nin Afganistan’daki başarısızlığının aslında hemen herkes farkında, ama bazıları bu gerçeği ifade etmekten çekiniyor. Obama, görevi devretmeden önce, geçtiğimiz Aralık ayında, Florida eyaletindeki MacDill Hava Kuvvetleri Üssü’nde yaptığı konuşmada, tüm gayretlerine rağmen Taliban’ı yenemediklerini ve Afganistan’daki sorunları çözemediklerini şöyle itiraf etti:

“Pembe tablo çizmek istemiyorum. Afganistan’da durum hala zorlu. Savaş 30 yılı aşkın bir süredir Afganistan’da hayatın bir parçası. ABD Taliban’ı ortadan kaldıramıyor veya ülkedeki şiddeti sonlandıramıyor.”

Amerikan tarihinin en uzun süren savaşına ilişkin, yeni başkan Trump’un Afganistan stratejisi tüm dünyada merakla bekleniyor elbette. Önümüzdeki günlerde danışmanları tarafından kendisine kapsamlı bir çözüm planı sunulacaktır. Bu planın ana hatları ise, muhtemelen “daha fazla asker”, “daha fazla bomba”, “daha fazla silah”, “daha fazla bütçe” ve “daha fazla zaman” olacaktır. Umulur ki yeni başkan eski başkanın düştüğü hataya düşmez.

ABD’nin sorunları ısrarla silahlar ve bombalar ile çözmeye çalışması, Afganistan sorununu bir kördüğüm haline getirmekten başka bir şeye yaramadı. Ülkede devam eden fiili durum, askeri operasyonlar ile nihai çözümün mümkün olmadığını, yalnızca acı ve sefalet getirdiğini defalarca gösterdi. Şu ana kadar sadece ABD’nin, Afganistan için 800 milyar dolar gibi akıllara durgunluk veren bir rakam harcadığı düşünülürse, para da sonuç vermiyor. Veya aradan geçen 16 yıl da uzun bir zaman olduğuna göre, konu zaman da değil. O halde bir an önce geçmişin yanlış stratejilerini terk edip, sonuç verecek yöntemlere yönelmek gerekiyor.

Son aylarda dikkatle izlenmesi gereken yeni bir gelişme daha var: Rusya-Çin-Pakistan-İran’ın bir araya gelerek, ABD ve Afgan devletinden bağımsız olarak, Afganistan sorununa açıkça müdahil olmaları. Pakistan’ın uzun yıllardır, Rusya ve İran’ın ise son dönemde Taliban’a maddi veya manevi destek verdiğine dair iddialar medyada yer alıyor. Afganistan Meclisi bu desteğin çeşitli ulusal çıkarlar bahanesiyle veya IŞİD’e karşı Taliban’ı destekleme adına yapıldığını ileri sürüyor. Şüphesiz söz konusu iddialar teyide muhtaç. Eğer derin devlet yapılanmaları içinde böyle bir destek gerçekten varsa, ilgili devlet liderlerinin öncelikle bu vahim duruma müdahale etmeleri gerekiyor. Ancak şu da var ki burada adı geçen ülkeler, diplomasi, uzlaşma ve sevgiyle bir araya gelseler, Afganistan’ın kökleşmiş sorunlarının çözümünde benzersiz dev bir adım atılır.

Halen Afganistan irili ufaklı çok sayıda terör örgütüne ev sahipliği yapıyor. Birbirleri ile savaş halinde olanlar da var, birbirlerini destekleyenler de. Ortak özellikleri ise, uğruna acımasızca kan döktükleri radikal ideoloji. Asıl sorun, radikal teröristlerin beyinlerindeki radikal ideoloji.

Yapılması gereken ise, din adına ortaya çıkan bağnazlık yerine, gerçek İslam’ı anlatarak beyinlerdeki yanlış inançları düzeltmek olmalı. İslam’da hiçbir yeri olmayan hurafeler, uydurma hadisler ve bağnaz inançlar Afganistan’ı kaplayan terörün, şiddetin ve acıların başlıca sebebidir. Bu, din değildir, radikal ve bağnaz bir ideolojidir.

Radikalizmin tek ilacı ise Kuran’dır. İşte bu nedenle sürekli barış, huzur ve refah için, Taliban veya diğer radikal gruplar ile mücadelede asıl yapılması gereken, onları eğitmek olmalı. İslam adına ortaya atılan hurafelerden, Kuran’a aykırı yanlış inançlar ve hükümlerden arındırılmış bir eğitim, sadece Kuran doğrultusunda yapılacak bir eğitim.

Adnan Oktar'ın American Herald Tribune & Daily Mail News'de yayınlanan makalesi:

http://ahtribune.com/politics/1489-afghanistan.html

http://dailymailnews.com/2017/02/09/more-soldiers-more-bombs-and-more-weapons-are-not-what-afghanistan-needs/

PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo
İNDİRMELER