Eş Şebab’ın Devşirdiği Gençler ve Radikal Terörizm
ucgen

Eş Şebab’ın Devşirdiği Gençler ve Radikal Terörizm

51335

“24 yaşında, Nairobi Hukuk Fakültesi mezunu, iyi bir aileye mensup, üst düzey bir devlet yöneticisinin oğlu, yakışıklı, zengin, zeki, kültürlü, sosyal, dışa dönük, neşeli, özgüvenli, çalışkan, yumuşak başlı, bakımlı, şık ve pahalı kıyafetlere düşkün, bilardo oynamayı seven bir genç...”

Abdirahim Mohammed Abdullahi, tanıdıklarının tasviriyle böyle bir genç. Yakın arkadaşları “Ababmo” lakabıyla çağırıyor. Zihinlerdeki eli kanlı katil veya cani terörist imajına tamamen zıt bir profile sahip. Ne var ki 2 Nisan’da, Kenya’da Garissa Üniversitesi’nde, çoğu öğrenci 148 kişiyi öldüren teröristlerin lideri. Eş Şebab örgütüne bağlı diğer militanlar ile birlikte üniversite kampüsünde genç öğrencileri acımasızca katlettikten sonra ölü olarak ele geçiriliyor.

Hemen akıllara çeşitli sorular geliyor. Gelecek vaad eden bir genç nasıl böylesine büyük bir değişim geçiriyor? Ölmeye ve öldürmeye programlı bir teröriste nasıl dönüşebiliyor? Neden kendisiyle aynı yaşlardaki masum öğrencileri insafsızca katledecek kadar kin ve nefret dolu?

Eş Şebab son yıllarda insanlık dışı eylemlerle adını duyuran Somali merkezli bir örgüt. Militanları komşu ülke Kenya’yı her fırsatta tehdit ediyor. “Kenyalıları en çok nereden acıtırsa oradan vuracağız, şehirlerini mezarlığa çevireceğiz, kandan nehirler akacak” gibi ifadelerini kararlılıkla hayata geçirmeye çalışıyorlar. Üniversite baskını, Kenya askeri güçlerinin Somali topraklarındaki operasyonlarına bir misilleme niteliğinde. Ancak bu, kanlı saldırının sadece görünürdeki sebebi. Gerçek nedeni ise, Eş Şebab’ın radikal ideolojisinde aramak gerekiyor. Gençlerin teröristlere dönüşümü de işte bu katı ve bağnaz ideoloji doğrultusunda gerçekleşiyor.

Eş Şebab’ın öncelikli hedefi gençlerden militan devşirmek. Üstelik sadece Somali’de değil, Kenya’nın şehirlerinde de Müslüman gençleri saflarına katmaya devam ediyor. Garissa Katliamındaki Abdullahi bunlardan sadece birisi. Devşirme gençlerin profiline bakıldığında ise, şaşırtıcı bir gerçek hemen fark ediliyor. Bunlar okullarını terk etmiş, eğitimsiz, fakir, işsiz, marjinal, mülteci kampında büyümüş veya büyük acılar yaşamış değiller. Aksine sosyal hayatın her alanında başarılı gençler.

Radikal terör örgütüne katılan Somalili veya Kenyalı gençlerin para veya maddi beklentileri yok. Dahası, mallarını, kariyerlerini ve dünyaya yönelik tüm hedeflerini tamamen terk ediyorlar. Eş Şebab saflarında savaşarak, ölerek ve öldürerek Allah’ın rızasını, rahmetini ve cenneti kazanabileceklerini düşünüyorlar. Ancak çok büyük bir yanılgı içindeler.

Eş Şebab gerek ideolojik olarak gerekse eylemlerinde El Kaide ve benzeri örgütleri kendine örnek alıyor. Somali Hükümetini devirmeyi, yerine ise ideolojilerinin gereği olan bağnaz ve aşırı baskıcı bir devlet kurmayı hedefliyor. Bu amaçla masum insanları katletmeyi, şiddet uygulamayı ve her türlü vahşeti mübah görüyor. Allah’ın emirlerinin ve İslam’ın bunu gerektirdiğini zannediyor. Oysa sapkın ideolojilerinin asıl kaynağı, din adına uydurulan hurafeler ve mevzu hadisler. Bağnaz zihniyete sahip bazı sözde İslam alimleri ise bunlara dayanarak nefret, vahşet ve kin tohumları ekmeye devam ediyorlar. İslam ve Kuran hakkında bilgisi yetersiz ya da yanlış olan bu kişiler İslam’ın gerçekten kan dökmeyi teşvik ettiğini, kadını hor gördüğünü, bilim ve sanatı reddettiğini sanıyorlar. Oysa bunların tamamı Müslümanların kutsal kitabı Kuran ile taban tabana zıt. Kuran’da Müslümanların bağışlayıcı olması, bilimle uğraşması ve kadınları üstün tutup onlara karşı şefkatli ve koruyucu olması isteniyor. Fakat Müslümanların pek çoğu, Kuran'ı terk edip hurafeleri gerçek yol zannettikleri için bunlardan habersizler.

Kenya Hükümeti Garissa Baskınını Mohamed Kuno adında bir Eş Şebab yöneticisinin planladığını açıkladı. Kuno Somali kökenli bir Kenyalı. İlk bakışta dikkat çekici bir özelliği var: 2007 yılına kadar Garissa’da bir medresenin müdürlüğünü yapmış, daha sonra Somali’ye geçip radikal silahlı gruplara katılmış. Kuno’nun radikal teröristler yetiştirmeye yönelik fanatik eğitim sistemini tahmin etmek güç değil.

Kenya Hükümeti üniversite saldırısının hemen ardından radikal teröre karşı bazı önlemleri uygulamaya koydu. Bunlar arasında Somali sınırına yüzlerce kilometrelik duvar inşa etmek veya Eş Şebab kamplarını bombalamak gibi askeri silahlı mücadele yöntemleri var. Kenya topraklarındaki mülteci kamplarının kapatılması da düşünülen çözümlerden biri ki bu, hayatlarını büyük zorluklar içinde sürdüren yüzbinlerce Somalili mülteci için büyük bir yıkım olur. Tehditler, bombalar ve zorluklar fanatik militanların fikirlerini kesinlikle değiştirmeyecek, bu gibi tedbirler onları sadece daha da motive edecektir.

Kenya Devleti yöneticilerinin öfke ve intikam hislerine kapılmayıp, sağduyulu ve akılcı hareket etmeleri gerekiyor. Eş Şebab’ın radikal ideolojisine karşı tek mücadele yöntemi, gençlere gerçek İslam’ın anlatılmasıdır; gençlerin sevgiyi, hoşgörüyü, saygıyı ve merhameti esas alan Kuran ahlakı ile yetiştirilmeleridir. Asıl yapılması gereken, bağnaz İslam anlayışının savunduğu değerlerin Kuran ile uyuşmadığının anlatılması, kapsamlı ve hızlı bir eğitim politikasına gidilmesidir. İslam eğitimi veren kurumlarda, hurafelerden arındırılmış, dolayısıyla sadece Kuran'a dayalı bir eğitimi şart koşmalı; halkın geri kalan kesimine de Kuran'daki İslam'ın radikalizm ile hiçbir şekilde bağdaşmadığını izah etmelidir. Bu, sadece radikalizm tehlikesini ortadan kaldırmakla kalmayacak, aynı zamanda Müslüman camiayı olağanüstü barışçıl, demokratik, laik, kaliteli ve sanatçı insanlar haline getirecektir. Radikalizm'in ve terörist grupların güçlenmesinin önüne geçmenin tek yolu budur. Eğer bütün bunlar dikkate alınmaz ve bildik, sonuç vermeyen politikalarda ısrar edilirse, Eş Şebab'a katılımlar ve benzer terör eylemleri daha da artacak ve radikalizm daha da beslenecektir. Aksi takdirde Kenya ve Somali halklarının yaşayacağı acılar kesinlikle son bulmayacaktır. 
 
Adnan Oktar'ın Diplomacy Pakistan'da yayınlanan makalesi:
 
PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo
İNDİRMELER