Kimi insanlar yaşadıkları olaylar üzerinde gereği gibi düşünmez, karşılaştıkları konuların üzerinde sadece sorunlarını çözmeye yetecek kadar dururlar. Oysa ki dünya hayatındaki herşey, insanlar için pekçok hayır ve hikmetle yaratılmıştır. Kuran`ın "Biz bir oyun ve oyalanma konusu olsun diye göğü, yeri ve ikisi arasında bulunanları yaratmadık" (Enbiya Suresi, 16) ayetiyle belirtildiği gibi, insan da dahil olmak üzere, var olan hiçbir şey amaçsız olarak yaratılmamıştır. İnsanların yaratılan herşeyin hikmetlerini görebilmeleri ise, ancak akıl ve vicdanlarını kullanarak bunlar üzerinde düşünmeleriyle mümkün olur.
Aklını, vicdanını gereği gibi kullanmayan, yaşadıklarının üzerinden hiç düşünmeden geçen bir insan, olayların ancak yüzeysel kısmını idrak edebilir. Gözlerinin önünde apaçık duran pek çok gerçeği ise göremez. Oysa insan başıboş bir varlık değildir; dünyadaki yaratılış amacı "Allah'a kulluk etmektir" (Zariyat Suresi, 56). Ama ancak düşündüğü zaman bu gerçeğin; Rabbimiz`e karşı sorumlu olduğunun bilincine varır. Ancak düşünürse bu dünyanın kendisi için çok kısa süreli bir yaşam yeri olduğunu, burada yaptığı herşeyin hesabını vereceğinin şuurunda bir yaşam sürer. Ve ancak vicdanını, aklını sürekli açık tutarsa bu gerçekleri unutmadan hayatına devam eder.
İnsanların derin düşünmesini engelleyen en önemli sebeplerden biri ise, kişinin her gördüğünü alışkanlıkla değerlendirmesi, çevresinde gelişen olaylara ülfetle bakmasıdır. Dünyaya geldiği andan itibaren devamlı olarak aynı şeyleri görüp, aynı şeylerle muhatap olmak insanı ülfetli düşünmeye iten en büyük nedenlerden biridir. Oysa ki eğer insan çevresinde gördüğü şeylerdeki hayır ve hikmetleri kavramaya çalışmazsa, Allah (cc)`ın, herbiri birbirinden muhteşem olan yaratış delillerini de takdir edemez.
Halbuki insan gün içinde, öğüt alıp düşüneceği, Allah (cc)`ın sanatını görebileceği, O`nun yaratışının delillerini kavrayabileceği ve yüceliğini, büyüklüğünü anlayarak, şanını yüceltebileceği çok fazla fırsatla karşılaşır. Her insanın duyduğu her söz, gördüğü her olay, okuduğu her haber hikmetle yaratılmaktadır. Hiçbir olay tesadüfen meydana gelmez.
Bediüzzaman Said Nursi, "Kulaktaki zar, imanın nuru ile ışıklandığı zaman, kainattan gelen manevi nidaları (sesleri) işitir. Lisan-ı hal ile yapılan zikirleri, tesbihatları fehmeder (anlayıp kavrar)... Fakat o kulak küfür ile tıkandığı zaman, o leziz, manevi, yüksek savtlardan (seslerden) mahrum kalır" (İşaratü`l İ`caz, s. 71, 72) sözleriyle, olaylara iman gözüyle bakmanın önemli bir mümin özelliği olduğunu hatırlatmıştır. Gerçekten de insan iman gözüyle görüp, iman kulağıyla işittiği zaman yaşadığı her an onun için çok büyük hikmetlerle doludur.