Cumhuriyet ilk ilan edildiği yıllarda, Türk Milleti`nin geleceği ve kalkınması için bu yeni rejimin ne derecede önemli olduğu yeterince anlaşılamamıştır.
Komünist rejimin SSCB`de milyonlarca masum insanın hayatını karartması, şiddet yanlısı faşizmin tüm Avrupa`yı işgale kalkışarak 2. Dünya Savaşı`na neden olması, cumhuriyetin ne kadar medeni, çağdaş ve insana değer veren niteliklere sahip olduğunu göstermesi açısından ibret vericidir.
Gazi Mustafa Kemal, dönemin egemen devletlerinin dayatmaya çalıştıkları rejimlerin hiçbirisini dikkate almayarak Türk Milleti`ni hızla kalkındıracak ve güçlü bir devlet haline getirecek olan Cumhuriyet rejimini kurmakla bizlere en büyük armağanı vermiştir. Totaliter devletler halklarını ezip, onların hak ve özgürlüklerini zorla ellerinden alırken Cumhuriyet`in kurulmasıyla Milletimiz Avrupa`nın pek çok toplumundan daha önce temel hak ve özgürlüklerine kavuşmuştur. Bugün tüm dünya tarafından ideal bir yönetim şekli olarak kabul edilen demokrasiye geçişin de temelleri atılmıştır.
Cumhuriyet`in ilan edilmesiyle birlikte totaliter rejimlerdeki, 'bir kişinin ya da bir partinin tüm siyasi gücü ve üstünlüğü elinde bulundurma prensibi' temelden yıkılmış, siyasi egemenlik halka verilmiştir.
Baskıcı rejimler ve diktatörler tüm kaynakları ve imkanları kendi siyasi üstünlükleri için kullanır ve her fırsatta halkı sömürürken, Cumhuriyet tamamen halkın refaha, huzura ve güvenliğe kavuşması amacıyla kurulmuştur. Cumhuriyet`in ilanından kısa bir süre sonra eğitim, sağlık ve sanayi alanında yapılan yenilikler ve yatırımlar bugünkü Türkiyemiz`in sağlam temeller üzerine oturmasına vesile olmuştur.
Cumhuriyet`in getirdiği en büyük değerlerden biri de temel hak ve özgürlüklerin kabul edilmesi olmuştur. Totaliter rejimler her alanda karşıt bir fikri ya da eleştiriyi zor kullanarak susturma yoluna gittikleri için tamamen korku ve tehdide dayalı bir hakimiyet kurmuşlardır. Her birey istese de istemese de yapılan uygulamaları kabul edecek ve hiçbir şekilde aksi yönde fikir beyan etmeyecektir. Bu nedenle toplumda hoşgörü ve anlayışa dayalı bir fikir birliği oluşmadığından yapılanlar sürekli başarısızlıkla sonuçlanmış ve halk büyük zarar görmüştür. Oysa Cumhuriyet rejimi her alanda bireylere düşüncelerini özgürce dile getirebilme ve savunabilme imkanını vermiş ve böylece bireylerin farklı düşüncelere karşı saygılı olması gerektiği kabul edilmiştir.
Bugün tüm dünyanın da açıkça kabul ettiği gibi Cumhuriyet rejimi ve demokrasi en ideal yönetim biçimi olarak kabul edilmektedir. Modern ve çağdaş toplumsal değerlerin yok sayıldığı bir dünya konjonktüründe Büyük Önder Atatürk`ün Cumhuriyet ve demokrasinin en ideal yönetim şekli olduğuna inanması ve bunu gerçekleştirmek için büyük çaba göstermesi elbette ki onun vatanına ve Türk Milleti`ne duyduğu derin sevginin ve modern bir Türkiye görebilme özleminin bir ifadesidir.