10 Şubat 2001 tarihli Cumhuriyet Bilim Teknik Dergisi"nde, "İki Ayak Üzerinde Yürümeyi Ne Zaman Öğrendik?" başlıklı bir yazı yayınlandı. Fransız ve Kenyalı bilim adamları tarafından bulunan ve Milenyum adamı olarak isimlendirilen bir fosilden sözeden bu haberin aynısı 5 Aralık 2000 tarihinde Hürriyet Gazetesi "nde yayınlanmıştı. Ve bu haberde, evrimcileri zor durumda bırakan ve kendi içlerindeki çelişkileri ve mantıksızlıkları ortaya koyan noktalar daha önce tek tek açıklanmıştı.
Ancak anlaşılan o ki, bazı evrimciler ya bu açıklamaları görmemişler, ya da görmezlikten gelmişlerdir. Amaçları "ne olursa olsun" evrim propagandası yapmak olduğu için, gözleri kapalı şekilde evrimle ilgili her türlü haberi yayınlamaktadırlar.
Söz konusu yazıda, en az 6 milyon yıllık olduğu iddia edilen ve Milenyum adamı olarak isimlendirilen bir fosil konu edilmektedir. Yazıda ayrıca bu fosillerin insanın bugüne kadar bulunan en eski atasına ait olduğu öne sürülmektedir. Fosili bulan bilim adamları ise, bu fosillerin 1974 yılında bulunan Lucy fosilinden 3.2 milyon yıl daha yaşlı olduğunu belirtiyorlar.
Milenyum adamı ile ilgili evrimci çelişki burada ortaya çıkıyor. Çünkü, fosili bulan bilim adamlarının kıyas yaptıkları Lucy, yeni bulunan Milenyum adamından daha genç olmasına rağmen evrimci mantığa göre daha az gelişmiştir. Çünkü yapılan detaylı incelemeler sonucunda İngiltere ve ABD"den iki anatomist, Lord Solly Zuckerman ve Prof. Charles Oxnard, ve İngiltere"deki Liverpool Üniversitesi"nden Fred Spoor gibi dünyaca ünlü bilim adamları Lucy"nin, insanın atası olmayacağını, dik yürümeyen, günümüz maymunları ile benzer özellikle sahip soyu tükenmiş bir tür olduğunu göstermişlerdir.
Bu bilim adamlarının elde ettikleri sonuçlara göre, Lucy"nin dahil edildiği Australopithecus afarensis türünün tümünün beyin hacimleri, günümüz şempanzelerininkiyle aynı veya daha küçüktür. Ellerinde ve ayaklarında günümüz maymunlarındaki gibi ağaçlara tırmanmaya yarayan çıkıntılar mevcuttur ve ayakları dallara tutunmak için kavrayıcı özelliklere sahiptir. Boyları kısadır (en fazla 130 cm.) ve aynı günümüz maymunlarındaki gibi erkek Australopithecus dişisinden çok daha iridir. Kafataslarındaki yüzlerce ayrıntı, birbirine yakın gözler, sivri azı dişleri, çene yapısı, uzun kollar, kısa bacaklar gibi birçok özellik, bu canlıların günümüz maymunlarından farklı olmadıklarını gösteren delillerdir.
Ünlü Fransız bilim dergisi Science et Vie, Mayıs 1999 sayısında bu konuyu kapak yapmıştır. Dergi, "Adieu Lucy" (Elveda Lucy) başlığını kullanarak Australopithecus türü maymunların insanın soy ağacından çıkarılması gerektiğini yazmıştır. St W573 kodlu yeni bir Australopithecus fosili bulgusuna dayanarak yazılan makalede, şu cümleler yer almaktadır:
"Yeni bir teori Australopithecus türünün insan soyunun kökeni olmadığını söylüyor... St W573". incelemeye yetkili tek kadın araştırmacının vardığı sonuçlar, insanın atalarıyla ilgili güncel teorilerden farklı; hominid soy ağacını yıkıyor. Böylece bu soy ağacında yer alan insan ve doğrudan atalarısayılan primat cinsi büyük maymunlar hesaptan çıkarılıyor... Australopithecuslar ve Homo türleri (insanlar) aynı dalda yer almıyorlar, Homo türlerinin (insanların) doğrudan ataları, hala keşfedilmeyi bekliyor."
Görüldüğü gibi, günümüzden 3.2 milyon yıl önce yaşayan ve evrimciler tarafından insanın atası olarak kabul edilen Lucy, tamamen maymun özelliklerine sahip bir türdür. Yeni fosili, Lucy"nin ve insanın atası olarak gösteren bilim adamları ise büyük bir çelişki sergilemekte ve kendi evrimci iddialarını dahi alt üst eden bir iddia ortaya atmaktadırlar. Lucy, yeni bulunan Milenyum adamından daha genç olmasına rağmen, evrimci mantığa göre daha az gelişmiştir. Yani insana daha yakın olacağına maymuna daha yakındır, hatta tamamen bir maymundur.
Çünkü, bu bilim adamlarının verdikleri bilgiye göre Milenyum adamı dik yürüyebilmekte, çene ve diş yapısı ise insana benzemektedir. Oysa, Lucy dik yürüyemediği gibi, çene ve diş yapısı maymunlarla aynıdır. Yani evrimcilerin iddialarına göre evrim tersine işlemiş olmalıdır!
Evrim teorisi büyük bir aldatmaca olduğu için bu teorinin tutarsızlıkları sayısızdır. Her bulanan fosil, evrim teorisine uydurulmaya çalışılır. Ancak ne kadar fosil varsa o kadar evrimcileri zorda bırakan çelişki vardır. Daha da ilginç olan ise, Cumhuriyet Bilim Teknik Dergisi"nde olduğu gibi, içindeki tutarsızlıklar ortaya çıkarılmasına rağmen, ısrarla aynı haberleri yayınlamaya devam etmeleridir. Belki de bu durum. evrim teorisinin çelişkilerinden daha fazla inceleme gerektiren bir konudur.