“15 Temmuz” gecesi, Türk Milletinin bir “demokrasi ve kahramanlık destanı” yazdığı gece oldu. Yönetime el koymayı amaçlayan askeri darbe kalkışması, milletin ölümü göze alan cesareti, delikanlılığı ve yiğitliği sayesinde engellendi.
Türkiye’de 1960, 1971, 1980 yıllarında da darbeler olmuştu. Bunun dışında Türkiye, muhtıralar ve post-modern darbeler de yaşadı. Bu nedenle Türk Milleti darbelerin ne büyük belalar getirdiğini çok iyi öğrendi. Darbeler sadece halkı değil, darbecileri ve ailelerini de zor şartlar altında yaşatıyordu. Demokrasinin rafa kaldırılması, herkesin aleyhinde bir ortam oluşturuyordu. Kimse artık 2016’da, teknolojinin bu kadar geliştiği ve medeniyetin hakim olduğu bir çağda, yeni bir darbe girişiminin olabileceğine ihtimal vermiyordu.
Eski Türkiye de yoktu artık. Demokrasisi gelişmiş; hak ve özgürlüklerde Avrupa standartlarını yakalamış; ekonomisi ve sanayisi imrenilecek hale gelmiş; eğitimi gün geçtikçe güçlenen, kalitesi her geçen yıl artan, milli ve manevi değerlere gitgide daha çok önem veren bir Türkiye vardı ortada. Sorunların çözüm adresi olan ve milletin iradesini yansıtan Meclis, zaman zaman gerçekleşen fikir ayrılıklarına rağmen görevini yerine getiriyordu. Her şeyin ötesinde, Türk halkı, İslam aleminin yardımına koşan, dünya mazlumlarına destek olan, bütün dünyaya sevgiyi aşılayan demokratik bir Türkiye’nin varlığını çok önemsiyordu. Demokrasiyi sekteye uğratarak, seçimle gelen yöneticilerin darbeyle gönderilmesini Türkiye’de kimse kabul edemezdi. Büyük bir bedel ödenecek olsa da bu asla kabul edilemezdi ve edilmedi de...
15 Temmuz akşamı yaşadığımız o uzun gece, anlam verilemeyen gelişmelerle başladı. Büyük metropollerde tanklar ana caddelerde dolaşıyor, asker meydanlara iniyor, kimse bir açıklama yapmıyordu. İstanbul’da, Asya ve Avrupa’yı bağlayan iki köprü tanklarla kapatıldığında saat 22’yi gösteriyordu. Aynı saatlerde Başkent Ankara’dan da olağandışı hareketlilik haberleri geliyor, Türk savaş uçaklarının kentte alçak uçuşlar yaparak tedirginlik yarattığı haberleri ajanslara yansıyordu.
Saatler 23’ü gösterdiğinde ise Başbakan Binali Yıldırım tarafından tüm bunların bir darbe kalkışmasından kaynaklandığı halka duyurulacaktı. Cuntacılar, silah yoluyla 23:25’te ele geçirdikleri devletin kanalı TRT’den bildirilerini okutuyor ve sokağa çıkma yasağı ilan edildiği açıklanıyordu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, bir televizyon kanalına bağlanıp halkı meydanlar ve sokaklarda darbecilere karşı mücadeleye çağırdığında ise saatler 00:20’yi gösteriyordu. Bu esnada, Meclis’te grubu bulunan muhalefet parti liderleri ve bazı komutanların her ne pahasına olursa olsun darbe karşıtı olduklarını bildiren açıklamaları kalplere huzur vermişti. Hükümete en muhalif televizyon kanalları dahi darbeye karşı çıkan yayınlar yaptı. Herkes, 80 milyonun tamamı adeta tek yürek oldu.
Yurt çapındaki bütün camilerden okunmaya başlayan selalar ve tekbirler de, milletin sokaklara çıkmasına vesile olan en büyük etkenlerden biriydi. Ekranlarda Gazze’de, Saraybosna’da, Avrupa’nın her noktasında insanların Türkiye için sokaklara döküldüğü haberleri geliyordu. Bulgaristan’daki camilerde de sela okunuyor, Katar’da Torch, Türk Bayrağı’nın renklerine bürünüyordu. Lübnan’dan Somali’ye, Azerbaycan’dan ABD’ye kadar pek çok ülkede Türkiye için dualar okunuyordu. Bunların tamamı birleşince insanların şevki, azmi ve kararlılığı iyice arttı.
İşte o andan itibaren, 7’sinden 70’ine kahraman milletimiz dualar, tekbirler ve Türk bayraklarıyla tankların, askeri helikopterlerin ve cuntacıların önüne bedenlerini siper etmeye başladı. Silahlı kalkışmaya karşı insanların elinde sadece bayraklar, yüreklerinde de sadece inanç vardı. Millete rağmen, millete karşı bir hareket asla başarılı olamazdı.
O gece, devletin her kademesi, özellikle polisler ve vatansever askerler büyük bir delikanlılıkla mücadele etti. Halkın meydanlarda olması devlete büyük bir manevi güç verdi. Meclis, tüm tehditlere rağmen gece saatlerinde olağanüstü toplandı. Vekillerin darbeyi kınama konuşmaları esnasında meclisin defalarca bombalanması bile kimseyi yıldıramadı, siyasiler tek vücut oldu ve illegal kalkışmaya meydan okudu.
Türkiye o gece uyumadı. Mesele, parti meselesi değildi. Herkesin meseleyi, devletin bekası olarak, demokrasiye sahip çıkma olarak görmesi birlik ve beraberliği arttırdı. Kimse korkmadı, çekinmedi, yarınını düşünmedi, geri adım atmadı ve darbeye karşı direndi. Birkaç istenmeyen davranış dışında itidal, sevgi ve şefkat çerçevesinde hareket edildi. Sonuçta, 173’ü sivil, 62’si polis, 5’i darbeye karşı çıkan asker olmak üzere 246 insanımız şehit oldu ancak nihayetinde darbe engellendi. Allah’ın rahmeti, demokrasi şehitlerimizin üzerine olsun.
Darbenin Arkasındaki Asıl Sebepler
Türkiye, aynı diğer Ortadoğu ülkeleri gibi, neredeyse 150 yıldır bir türlü vazgeçilmeyen planlar dahilinde dıştan ve içten müdahalelere sahne oluyor.
Güçlü ve istikrarlı bir Türkiye’nin, Ortadoğu’daki Müslüman kardeşleriyle kucaklaşması istenmiyor. Kardeşlerimizle sevgi bağlarının kurulması bu karanlık yapıları rahatsız ediyor. İslam alemindeki savaşları durdurmak için Müslümanların müttefik olmasına karşı çıkılıyor. Bu tip darbe, işgal ve iç savaş gibi planlarla da Türkiye zayıflatılmak isteniyor, Suriye ve Irak’a benzetilmesi hedefleniyor.
Son yıllarda özellikle İngiliz ve Amerikan basınında çıkan, Türkiye’de darbe olmasını destekler mahiyette yazılar, Türkiye’nin terör örgütü PKK tarafından bölündüğünü gösteren haritalar, bin yıldır Anadolu’da barış içinde yaşayan Alevi ve Sünnilerin çatışacağını öne süren iddialar da bu planların en bariz kanıtlarından. “American Enterprise Institute” için geçtiğimiz Mart ayında kaleme aldığı, “Türkiye'de Darbe olabilir mi?” başlıklı, Erdoğan’ın askeri darbe ile görevden indirilmesi ve sonrasında yaşanacakları anlattığı yazısı bunlardan sadece birisi.
Darbeyi Organize Eden Aktörlere Önemli Mesajlar Verildi
Türkiye’yi bölmeye yönelik oyunlara kesinlikle müsaade edilmeyeceği, Türkiye’nin silahlı kalkışma girişimlerine topyekun karşı çıkacağı, ortaya konulan son destanla bir kez daha gösterildi.
Türk milletinin, her şeyden önce vatan menfaatini gözettiği, Allah aşkıyla korkusuzca hareket ettiği, bir darbe veya bir işgal karşısında ne derecede yiğit olduğu bir kez daha ortaya kondu.
Darbenin başarısız olmasının ardından da, birbirine muhalif partiler ortak mitingler, yürüyüşler düzenledi. Bir araya gelemez, bir arada fotoğraf karesinde dahi bulunmaz denilen muhalifler el ele, demokrasi için, vatan için bir aradaydılar.
Sonuç olarak, bu hadise Türk Milleti için adeta bir test oldu. Bütün dünyaya cesaret ve güzel ahlak dersi verildi. Gösterilen vefa, kalite, olgun ve aklı selim davranışlar herkesin takdirini kazandı. Güzel, imanlı, şuurlu ve cesur bir gençliğin yetişmiş olduğu ortaya kondu.
Türk Milleti, Allah’ın izniyle bundan sonra da önemli mesajlar vermeye devam edecek. Türkiye, kıyamete kadar kardeşlikte ve fedakarlıkta örnek olmayı sürdürürken, insani yardımlarda elde ettiği dünya şampiyonluğunu da koruyacak. Kaliteli, modern, estetiğe ve sanata muazzam derecede önem veren, farklılıkları en güzel şekilde kucaklayan bir ülke olarak dünyaya sevgide öncülük edecek.
Adnan Oktar'ın Gulf Times & News Rescue & Muslim Mirror'da yayınlanan makalesi:
http://www.gulf-times.com/story/504498/How-the-valiant-Turkish-nation-thwarted-a-coup
http://newsrescue.com/valiant-turkish-nation-thwarted-coup/
http://muslimmirror.com/eng/how-the-valiant-turkish-nation-thwarted-a-coup/
http://www.weeklyblitz.net/2016/08/valiant-turkish-nation-thwarted-coup/