Kanarya bitkilerinin yapraklarında, dokuların kırağıdan zarar görmesini engelleyen özel bir madde üretilmektedir. Bu koruyucu madde sayesinde bitkinin üzerindeki ince buz tabakasının Güneş'in altında eridiği, sonra gövdesinin yeniden eski canlılığına kavuştuğu görülmüştür.
Gün ışığıyla birlikte bitkinin üzerini saran buzlar erimeye başlar. Bu sırada yaprak gözeneklerindeki su da buharlaşır. Fakat kanarya bitkisinin yaşayabilmek için, boşalan gözeneklere suyu geri göndermesi ve kuruma tehlikesi ile karşı karşıya kalan yapraklarını kurtarması gerekmektedir. Yaprakların ihtiyacı olan suyu gönderebilmek için gövdesindeki su kanallarını kullanmak zorunda kalan bu çiçekleri bekleyen hayati bir tehlike daha vardır: Havanın soğumasıyla birlikte su kanallarının da yavaş yavaş donmaya başlar. Buna karşın kanarya bitkisinin yuvarlak gövdesini saran yaprakların en alt halkası, her yıl belirli bir dönemde kurumaya başlar. Ancak yapraklarının bir kısmı kuruyan kanaryalar, diğer bitkilerin aksine bu yaprakların toprağa düşmesine izin vermez ve gövdelerinde tutmaya devam ederler. Böylece gövdesinin en alt kısmında kalın bir zırh oluşturan bu kuru yapraklar, dışarıdaki şiddetli soğuğa karşı bitkiyi korumuş olur. Bu akılcı yöntemle gövdesindeki kanalların buz tutmasını engelleyen kuzey kanaryaları, geriye kalan yapraklarının hayatına devam edebilmesi için gerekli olan suyu da onlara rahatça göndermeyi başarırlar.
Toprağa bağlı yaşayan bir bitkinin kendi kendine koruyucu bir madde oluşturması ve bunu bütün türdeşlerinde var edecek şekilde genlerine yerleştirmesi elbette ki mümkün değildir. Allah bu bitkileri üstün bir ilimle yaratmıştır.