• Bitkilerin yaşamında önemli bir yere sahip olan yaprak damarlarının yapısı nasıldır?
• Yaprak büyüklüğü ve yaprak damar sistemleri arasında kurulan matematiksel bağlantının sırrı nedir?
www.bitkilerevrimicurutuyor.com
Yapraklar; hem genel yapı olarak, hem de mikrobiyolojik açıdan her yönüyle en fazla enerji üretimini sağlamak üzere yaratılmış çok detaylı ve kompleks sistemlere sahiptirler. Yaprağın enerji üretebilmesi için ısı ve karbondioksidi dış ortamdan alması gerekir. Nitekim yapraklardaki tüm yapılar da bu iki maddeyi kolaylıkla alacak şekilde yaratılmıştır.
Yaprakların bu özelliği fotosentez için gerekli olan gaz alışverişlerinin (karbondioksidin emilmesi ve oksijenin atılması gibi işlemlerin) kolay gerçekleşmesini sağlar.
Yaprakların yassı şekli sayesinde gaz alışverişi kolaylaşır ve güneş ışınları, fotosentez yapan hücrelerin hepsine ulaşabilir. Bunun aksi bir durumu gözümüzün önüne getirelim. Yapraklar eğer yassı ve ince bir yapıya değil de herhangi bir geometrik şekle ya da anlamsız rastgele bir şekle sahip olsalardı yaprak fotosentez işlevini sadece güneş ile doğrudan temas eden bölgelerinde gerçekleştirebilecekti. Bu da bitkilerin yeterli enerji ve oksijen üretememesi anlamına gelecekti. Bunun canlılar için en önemli sonuçlarından biri de hiç kuşkusuz ki yeryüzünde bir enerji açığının ortaya çıkması olurdu.
Yapraklar ışığa duyarlı olduğu için ışık kaynağına yönelme, yani fototropizm adı verilen olay gerçekleşir. Bu, saksı bitkilerinde de rahatça gözlemlenen, bitkilerin yapraklarını güneşin geldiği yöne doğru çevirmesine neden olan olaydır. Bitki böylelikle güneş ışığından daha fazla faydalanabilir.
Yaprak Damarlarındaki Özel Yaratılış
Allah dünyanın farklı bölgelerinde farklı bitkiler ve bu bitkilere ait çeşitli yapraklar yaratmıştır. Geniş yapraklardaki ana damarlar, yaprak yüzeyinde birbirlerinden uzaktır. Küçük yapraklardaki ana damarlar ise yaprak yüzeyinde birbirlerine çok yakın, neredeyse üst üste yerleşmiştir. Yaprak ve damar genişliği arasındaki bu ilişki, yaprağın fiziksel yapısına, fotosentez ve terleme gibi fizyolojik etkinliklerine bağlıdır.
Yaprağın büyüklüğü bitkilerin çevrelerine uyumunu belirleyen özelliklerden biridir. Genellikle dar ve küçük yapraklı bitkiler, kuru ve güneşli ortamlarda bulunurlar. Bu bitkilerin, küçük yapraklarındaki damar desenleri de kuraklığa dayanıklı olarak yaratılmıştır. Allah kurak bölgelerde yaşayan bitkilerin yaprak damarlarını kuraklık boyunca suyun kolay taşınmasını sağlayacak şekilde birbirine çok yakın olarak yaratmıştır. Ayrıca yaprakların etrafı çok ince durgun bir hava katmanı ile çevrilmiştir. Bu hava tabakası yaprağın şiddetli güneş ışığı altında çok fazla ısınmasını engeller. Diğer taraftan bu hava katmanı sayesinde yapraklar daha hızlı soğur. Bu şekilde Allah küçük yapraklı bitkilerin çok sıcak ve kuru iklim şartlarının hüküm sürdüğü alanlarda rahatlıkla yaşamalarını sağlar.
Küçük yapraklardaki ana damarların hem birbirlerine çok yakın olmasının hem de birim yaprak alanı başına düşen ana damarların uzunluğunun ve sayısının çok fazla olmasının bir hikmeti daha vardır. Ana damarların uzunluğunun ve sayısının fazla olması, kuraklık sırasında suyun daha etkili bir şekilde taşınmasını sağlar.
Küçük yapraklarda damarların yoğun olarak yaratılmasının bir diğer sebebi de damarların herhangi bir yerinde bir tıkanıklık olduğunda suyun rahatça taşınması için alternatif yollar bulunabilmesidir.
Yapraklar bitkilerin hem nükleer enerji üreten santralleri, hem besin üreten fabrikaları, hem de önemli reaksiyonları gerçekleştirdikleri laboratuvarlarıdır. Yaprakların özel yaratılışı, bulundukları iklim koşuluna, hayat sürelerine ve saldırıya uğrama ihtimallerine göre de değişir. Yaprakların sahip olduğu yapıların tümü, Allah’ın üstün yaratmasının bir sonucudur. Ayette şöyle buyrulur:
“O, gökten su indirendir. Bununla herşeyin bitkisini bitirdik, ondan bir yeşillik çıkardık, ondan birbiri üstüne bindirilmiş taneler türetiyoruz. Ve hurma ağacının tomurcuğundan da yere sarkmış salkımlar, -birbirine benzeyen ve benzemeyen- üzümlerden, zeytinden ve nardan bahçeler (kılıyoruz.) Meyvesine, ürün verdiğinde ve olgunluğa eriştiğinde bir bakıverin. Şüphesiz inanacak bir topluluk için bunda gerçekten ayetler vardır.” (Enam Suresi, 99)
Bitki Yapraklarının Damarları Kusursuz Bir Düzen İçinde Yaratılmıştır
Bitkilerin yaprakları birbirini izleyen iki aşamada gelişir. İlk aşamada yapraklar tomurcuk şeklinde büyümeye başlar. İlerleyen zaman içinde büyüme ve gelişme belirgin bir şekilde hızlanır ve yaprak kısa bir süre içinde gerçek büyüklüğüne ulaşır. Yaprağın ana damarları çok yavaş geçen ilk aşamada oluşur ve hızlı gelişme sürecinin devam ettiği ikinci aşama başlamadan evvel ana damarların yaprak üzerindeki sayısı ve yoğunluğu son halini alır. Hızlı gelişme sürecinin yaşandığı ikinci aşama sırasında ana damarlar yaprağın uzunluğuna ve genişliğine bağlı olarak birbirlerinden uzaklaşır, yaprak yüzeyinde yayılır ve kalınlaşırlar. Bu esnada ara damarlar ana damarların arasında gelişir. Yaprak gelişimini tamamlandığında ara damarların dallanması da tamamlanır.
Görüldüğü gibi küçük yeşil bir cisme son derece kusursuz bir şekilde sığdırılmış kompleks yapılar vardır. Yapraklardaki bu kompleks sistem, milyonlarca yıldır kusursuzlukla işlemektedir. Peki bu sistemler nasıl olup da bu kadar küçük bir alana sığdırılmışlardır? Yapraklardaki kompleks özellikler nasıl oluşmuştur? Bu kadar mükemmel ve örneksiz bir yapının kendi kendine oluşması mümkün müdür?
Bu sorular evrim teorisini savunanlara sorulacak olursa alınacak cevaplar her zamankilerden farklı olmayacaktır. Hiçbir mantığı olmayan, kendi içinde sürekli çelişen açıklamalarla çeşitli varsayımlar ortaya atacaklardır. Kurdukları hayali evrim senaryolarıyla çeşit çeşit bitkinin, ağacın, çiçeğin, deniz bitkilerinin, otların, mantarların “nasıl ortaya çıktıkları” sorusuna cevap vermeye çalışacaklar, fakat başaramayacaklardır.
Evrimcilerin, yaprakların oluşumu ile ilgili olarak ortaya attıkları teoriler incelendiğinde bunların son derece anlamsız, hatta gülünç denebilecek iddialarla dolu oldukları görülür. Bunlardan bir tanesine (Telome teorisine) göre yapraklar, bitki gövdesindeki sistemlerin defalarca tekrarlanan kompleks dallanma ve birleşmeleri ile gelişmiştir. Sorular sorarak bu temelsiz iddiayı inceleyelim:
3 Bu dallar niçin birleşme ve yassılaşma gereği duymuşlardır?
3 Bu birleşme ve yassılaşma nasıl bir süreç sonucunda gerçekleşmiştir,
3 Dallar ne tür tesadüfler sonucunda yapı ve tasarım olarak tamamen farklı yapıdaki yapraklara dönüşmüşlerdir?
3 İlkel damarlı bitkilerden nasıl olup da binlerce, milyonlarca çeşitteki bitkiler, ağaçlar, çiçekler, otlar ortaya çıkmıştır?
3 Bitkilerin damarlarındaki düzen nasıl ortaya çıkmıştır?
Elbetteki evrimcilerin bu sorulara verecekleri tutarlı bir açıklamaları yoktur. Çünkü bitkilerin sahip olduğu bu mükemmel sistem, Allah’ın kusursuz yaratmasının bir sonucudur.
Yaprakların dik durarak, güneş ışığından daha fazla yararlanmalarının bir nedeni de yapılarında bulunan “midrib” adı verilen ana damardır. Bu damar, yaprağın ortasından geçerek onu bitkiye bağlar. Ayrıca, midribden çıkarak yaprağın yüzeyine yayılan başka damarlar da vardır. Midrib ve bu yan damarlar, yaprağın düz durmasını sağlayan iskelet görevi görürler.
Peki, yeryüzünde sayılamayacak çoklukta bulunan yapraklardan her biri ince bir hesap isteyen bir eğime ve düz durmaları için gerekli olan damar sistemine nasıl sahip olmuşlardır? Elbette, bir yaprağın kendi kendine, güneş ışığından maksimum oranda faydalanmasının daha iyi olacağını akletmesi imkansızdır. Ayrıca, yaprakların dik durmak için gerekli olan eğimi uç kısımlarına vererek yeşermeleri ya da ortalarında iskelet görevi görecek bir damar sistemi oluşturmaya karar vermeleri de mümkün değildir. Tüm bunların tesadüfen, kendi kendine oluşması da kesinlikle imkansızdır. Sonuç olarak, yukarıdaki sorunun cevabı çok basittir: Yaprakların damar sistemini de, uç kısımlarındaki kıvrımını da yaratan Allah’tır.
Yaprak, mekanik bir destek gibi iş gören damarlar üzerine serilmiş bir kumaş parçasına benzer. Bu sistemin etkili olarak kullanılması için yaprağın, dokusunu desteklemekte kullanacağı enerjiyi en az seviyede tutması gerekir. Yaprak için bu çok kolaydır. Çünkü yaprağın ortasından geçen bir ana destek ve bu destekten yaprakların kenarlarına uzanan ikincil destekler vardır. Özellikle, ana damarın bulunduğu yer yaprağın ağırlık dağılımını dengelemede çok önemlidir.
Şöyle ki, ana damarın kaldırma gücü, bağlantı noktasından uzaklaşıldıkça azalır, ağırlık ise uzaklaşıldığı oranda artar. Örneğin ağır bir kitabı kolunuzu ileri uzatarak tutarsanız, kolunuzun kitabı kaldırma gücünün azaldığını, kitabın kolunuza etki eden ağırlığının ise arttığını hissedebilirsiniz. Ancak, ana damar yaprağın tam ortasından geçtiği için üzerindeki ağırlık eşit miktarda dağılır.
Bu sıradan bir olay değildir. Hiçbir denge kesinlikle tesadüfen oluşamaz. Bir düşünün, tuğlalar tesadüfen biraraya gelerek sağa sola yıkılmayan bir bina oluşturabilirler mi? Ya da herhangi bir köprü ağırlık merkezi hesaplanmadan inşa edilirse ayakta durabilir mi? Tabi ki, bu iki örnek ve daha bunların benzeri binlerce örnekte olduğu gibi madde tesadüfen biraraya gelerek belli bir düzen ve denge oluşturamaz. Canlı ya da cansız, her varlığı belli bir düzen ile yaratan Allah’tır. Allah, küçücük bir yaprağı da üzerinde milyarlarca insanın rahatlıkla yaşayabileceği Dünya’yı da üstün bir yaratılış ile yaratmıştır. Bir şeyin büyük ya da küçük olması önemli değildir, Allah’ın yaratmasında hiçbir eksiklik olmaz. Kuran’ın ayetlerinde, Allah’ın herşeyi mükemmel bir şekilde yarattığı ve hiç kimsenin O’nun yarattığı evrende bir bozukluk bulmaya güç yetiremeyeceği şöyle bildirilir:
“O, biri diğeriyle ‘tam bir uyum’ (mutabakat) içinde yedi gök yaratmış olandır. Rahman’ın yaratmasında hiçbir ‘çelişki ve uygunsuzluk’ göremezsin. İşte gözü(nü) çevirip gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun? Sonra gözünü iki kere daha çevirip gezdir; o göz (uyumsuzluk bulmaktan) umudunu kesmiş bir halde bitkin olarak sana dönecektir.” (Mülk Suresi, 3-4)