Bir toplumda dedikodu hastalığını önlemenin tek geçerli yolu, insanların Allah`tan korkmalarını ve İslam ahlakının insanlar arasında yaygınlaşmasını sağlamaktır. Tüm iman edenler bunun için çalışmakla sorumludurlar.
İslam ahlakının yaşanmadığı cahiliye toplumlarında en yaygın olarak görülen karakter bozukluklarından biri "dedikodu"dur. Cahiliye ahlakını yaşayan bazı insanlar, vakitleri ya da imkanları olmasa dahi dedikodu yapabilmek için mutlaka bir fırsat bulurlar. Bazen kapı önünde komşularla, bazen saatler süren telefon konuşmalarında, bazen de çay ya da kahve ziyaretlerinde bu manzarayı görmek mümkündür. Ancak burada asıl önemli olan, dedikodudan derin bir zevk almalarıdır. Çünkü dedikodu sırasında çekiştirilen kişi küçük düşürülüp aşağılanırken, dedikoduyu yapanlar kendilerini büyük göstermeye çalışırlar. Bu nedenle arkadaş toplantılarında konuşabilecekleri pek çok faydalı ya da zevkli konu varken, onlar ısrarla dönüp dolaşıp sözü birilerinin dedikodusunu yapmaya getirirler. Komşuları, dostları, akrabaları, eşleri, televizyon yıldızları ve hatta yoldan geçen yabancı biri bile bu dedikodulara malzeme olabilir.
Kişinin duyduğunda hoşlanmayacağı hiçbir konuşmayı arkasından yapmanın doğru olmadığını her insan bilir. Hiç kimse -dedikodu yapan kişi de dahil- bunun aksini savunmaz. Çünkü gerçekten eleştirilmesi gereken bir konu varsa ve bu konu o kişiye yardımcı olmak amacıyla konuşuluyorsa, yapılacak en doğru şey bu durumu ilgili kişiye bildirmektir. Yoksa herkesle durum değerlendirmesi yapıp, kınanan kişinin durumdan haberdar edilmemesinin altında iyi bir niyet ve akılcı bir amaç yattığı söylenemez. Üstelik dedikodu yapan bu insanlar, aynı şeyin kendileri için de yapılma ihtimali olduğunu bilir ve bundan hiç hoşlanmazlar. Kendileri hakkında olumsuz konuşulması konusuna son derece hassasiyet gösterirken, başkalarının canının yanmasını umursamadan bu çirkin tavırdan vazgeçmezler.
Allah Kuran`da insanları dedikodudan men etmiş ve bunun Kuran ahlakına uygun olmadığını şu şekilde bildirmiştir:
"Ey iman edenler, zandan çok kaçının; çünkü zannın bir kısmı günahtır. Tecessüs etmeyin (birbirinizin gizli yönlerini araştırmayın). Kiminiz kiminizin gıybetini yapmasın (arkasından çekiştirmesin.) Sizden biriniz, ölü kardeşinin etini yemeyi sever mi? İşte, bundan tiksindiniz. Allah'tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah, tevbeleri kabul edendir, çok esirgeyendir." (Hucurat Suresi, 12)
Allah`ın Kuran'da bildirdiği bu emir gereği, Allah korkusu taşıyan müminler asla birbirlerinin arkasından konuşup birbirlerini çekiştirmezler. Gerçek sevginin ve dostluğun en önemli belirtilerinden birinin, karşılarındaki kişiye dünyada ve ahirette fayda verecek şekilde hareket etmek olduğunu bilirler. Bu durumda da eğer yanlış bir tavır görüyorlarsa bir an önce yanlışını anlaması ve vazgeçmesi için bunu ilgili kişiye söylerler.
Allah birbirlerinin dedikodusunu yapan, arkadan çekiştiren insanları bir ayetinde şu şekilde uyarmaktadır:
"Arkadan çekiştirip duran, kaş göz hareketleriyle alay eden her kişinin vay haline;" (Hümeze Suresi, 1)
Rabbimiz'in ayette de belirttiği gibi, Kuran ahlakından uzak yaşayan insanlar arasında normal karşılanan dedikodu, görmezlikten gelinecek bir davranış değildir. Bu kişinin vicdanı farkında olmadan öyle körelir ki, artık bunun bir suç olduğunu bile hissetmemeye başlar ve pervasızca, her fırsatta dedikodu yapar.
İman eden bir kişi için Allah`ı anmak nasıl onun güç bulduğu büyük bir manevi bir kuvvet ise; şeytanın yolunda hareket eden bir kişi için de dedikodu yapmak nefsani zevk duyduğu için kendisini alıkoyamadığı, içki ya da kumar gibi alışkanlık yapan bir bela haline gelmiştir.
İnsanlar kendileri hakkında dedikodu yapılmasından hoşlanmayacakları için, dedikodunun sebebiyet verdiği en önemli sonuçlardan biri insanlar arasında dedikoduyla düşmanlık tohumlarının serpilmesidir. Dedikodu kini, öfkeyi ve nefreti alevlendirir. Çok küçük konular dedikodu yüzünden önlenemez problemlerin, tartışmaların, kavgaların ortaya çıkmasına neden olur. Hatta gazetelerde çoğu kez, dedikodu yüzünden yuvaların yıkıldığına, ortaklıkların bozulduğuna, dahası cinayetlerin işlendiğine dair haberlere tanık oluruz.
Dedikodu yapmak tek başına çok kötü bir ahlak özelliği olduğu gibi aynı zamanda da insanların vakitlerinin boş ve amaçsız geçmesine de sebep olmaktadır.
Oysa Allah, Kitabında dedikoduyu yasakladığı gibi, boş vakit geçirmeyi de yasaklamıştır. Allah`a samimi olarak inanan kişi, bırakın dedikodu yapmayı veya dedikodu yapanı dinlemeyi, boş veya yararsız olan tek bir söz duyduğunda dahi ondan en güzel bir tarzda uzak durur. Rabbimiz bir Kuran ayetinde şöyle buyurur:
"Ki onlar, yalan şahidlikte bulunmayanlar, boş ve yararsız sözle karşılaştıkları zaman onurlu olarak geçenlerdir." (Furkan Suresi, 72)
Allah başka bir ayette ise iman edenlerin boş şeylerden tümüyle yüz çevirdiklerini bildirir:
"Onlar, 'tümüyle boş' şeylerden yüz çevirenlerdir." (Müminun Suresi, 3)
Sonuç olarak dedikodu yapmak Allah`ın haram kıldığı bir eylem olduğu gibi, bu kötülüğü yapanlar Allah`ın haram kıldığı başka günahları da işlemektedirler. İnsanların arasını açmak, kin ve öfkeye neden olmak, boş vakit geçirmek gibi…
Bu nedenlerden dolayı dedikodudan şiddetle kaçınmak, dedikodu yapılan ortamlardan uzak durmak, dedikoduya şahit olunduğunda da buna engel olmak en onurlu ve asil davranışlar olacaktır. Bir toplumda dedikodu hastalığının önlenmesinin tek geçerli yolu da insanların Allah`tan korkmalarını ve İslam ahlakının insanlar arasında yaygınlaşmasını sağlamakla mümkündür.