Birlik ve Bereberlik Türk-İslam Dünyasını Güçlendirecektir 1
ucgen

Birlik ve Bereberlik Türk-İslam Dünyasını Güçlendirecektir 1

1228

Türk-İslam coğrafyasında bugün çeşitli gerginlikler ve anlaşmazlılar yaşanmakta, çatışmalar sürmekte, huzursuzluk ve tedirginlik artmaktadır. Türk-İslam dünyasında olması gereken birlik ve beraberlik ruhunun gereği gibi yaşanmıyor olması, hem birtakım sorunlara zemin hazırlamakta hem de mevcut sorunlara kalıcı çözümler oluşturulmasını zorlaştırmaktadır. Bu durumun son bulması, Müslümanların ve diğer tüm toplumların huzura, güvene ve barışa kavuşabilmeleri için, Türk-İslam dünyasında sağlam bir birliğin tesis edilmesi şarttır. Müslümanlar, Allah'ın Kuran-ı Kerim'de buyurduğu gibi, kardeş olduklarının şuuruyla hareket etmeli, bir ailenin fertleri gibi sevgi, saygı ve samimiyetle birlik olmalıdırlar.

Müslümanlar kardeşlik ve dostluk ruhuna uygun hareket etmeli, yaşanan büyük acıların önüne geçilebilmesi ve bunların tam anlamıyla son bulması için dayanışma içinde olmalı, birlik haline gelmelidirler. İçinde bulunulan koşullar, Müslümanların birlik olmasının zaruri olduğunu açıkça göstermektedir. Türk-İslam dünyası, ya birleşecek, barış ve refah ortamı oluşacak, huzur ve güvenlik tesis edilecek, aydınlık günler yaşanacak, ya da yaşanan acılar devam edecek ve – Allah esirgesin- helak olacaktır.

Yaşanan Sorunların Çözümü, Birlik ve Beraberlik İçinde Hareket Etmektir

İslam Medeniyeti`nin tüm dünyayı aydınlattığı, bilimde, sanatta, mimaride, ticarette dünyaya örnek olduğu dönemler, Müslümanların birlik ve beraberlik içinde hareket ettikleri dönemler olmuştur. 10. ve 11. yüzyıllarda ve bunu takip eden zamanlarda, İbn-i Heytem, El Cebr, İbn-i Sina ve daha pek çok öncü İslam aliminin çalışmalarıyla Müslümanların bilim dünyasına katkıları; Osmanlı döneminde Mimar Sinan başta olmak üzere büyük sanatkarlarla mimari ve sanat dünyasına kazandırdıkları bütün dünyanın takdirini kazanmıştır. Tüm bu asırlar boyunca, Kuran ahlakıyla ahlaklanan Müslümanların, gittikleri her yere hoşgörü, akıl, bilim, sanat, estetik, temizlik ve refah götürmelerinin ve İslam dünyasının, dünyanın en modern ve en çağdaş uygarlığı olmasının temelinde, birlik ruhunun sağladığı huzur, güven ve barış ortamı vardır. Günümüzde de Türk-İslam dünyası gücünü, nurunu, bereketini tekrar elde etme ihtiyacındadır.

Ancak bu yönde yapılacak her türlü çalışma için öncelikle, tüm Müslümanlar arasında kardeşlik ruhunun yaşanması, Türk-İslam dünyasının birliğinin tesis edilmesi gereklidir. Farklılıkları hoşgörü ile karşılayan, gücünü ve enerjisini yalnızca İslam'ın, Müslümanların ve insanlığın hayrına kullanan, çoğulculuktan yana olan, uzlaşmacı ve barışsever bir kültür Müslümanlar arasında egemen olursa, İslam dünyası, 21. yüzyılın en büyük medeniyetlerinden birini inşa edebilir. Aksi halde, dağılmış, ayrılmış, birbirlerinden kopuk olan Müslümanların kendi değerlerini savunmaya dahi güç yetirmeleri çok zor olacaktır. Oysa, insan hakları, inanç, yaşam ve fikir özgürlükleri konusunda olumsuz bir yaklaşımla karşı karşıya kalmaları durumunda, Müslümanların değerlerini beraberce fikren savunmaları Kuran ahlakının bir gereğidir. Birlik ve beraberlik içinde yürütülecek fikri mücadelenin çok etkili olacağı, istenen neticeye kısa sürede ulaşılabileceği açıktır.

Müslümanlar Farklılıkları Değil, Ortak Değerleri Esas Almalıdır

İslam Birliği'nin geçmişte yaşanmış olması, bugün de yeniden inşa edilebileceğinin en önemli delillerinden biridir. Müslümanların bu konuda ümitvar olmaları, imkanları doğrultusunda bu birlikteliğin oluşmasını teşvik etmeleri, İslam dünyasının kardeşliği ve beraberliği için çaba göstermeleri son derece önemlidir. Müslümanlar, mümin kardeşlerinin şevk ve heyecanlarının artmasına, dostluk ve birliğe özlem duymalarına vesile olmalıdırlar. Özellikle, kanaat önderlerinin, aydınların, toplumun örnek aldığı kişilerin bu yönde tavırlarıyla, konuşmalarıyla, yazılarıyla örnek olmaları gereklidir.

Birlik ve beraberliğe duyulan özlemin, somut adımlarla desteklenmesi de önemlidir. Tüm iman edenler birbirlerine ahiret kardeşi gözüyle bakıp, birbirlerinin hatalarını veya kusurlarını değil, güzel yönlerini görmelidirler. Farklılıkları bir ayrılık veya bir uzak durma sebebi olarak değil, bir renklilik, kültürel çeşitlilik, güzellik olarak değerlendirmelidirler. Sevgi, merhamet, anlayış ve şefkatle karşılarındakilere yaklaşmalı, kardeşlerine muhabbet duymalı, onları her zaman öven ve saygılı bir üslup kullanmalıdırlar. İslam ahlakının gereği olan sevgi, merhamet, fedakarlık, anlayış, affedicilik gibi güzel özelliklerini, çevremizdeki insanlara olduğu gibi, farklı camialarda olan Müslüman kardeşlerimize de gereğince göstermelidirler. İslam ahlakını tam olarak bilmeyen ve bilgi eksikliğinden dolayı yaşamayan kişilere göstermemiz gereken hoşgörüyü, farklı düşüncelere sahip mümin kardeşlerimizden esirgememeli, bütün insanları olduğu gibi, onları da merhamet ve anlayışla kucaklamalıdırlar.

PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo