6.Söz, Türkçe Açıklama:
…Meselâ akıl bir alettir. Eğer Cenâb-ı Hakk’a satmayıp belki nefis hesabına çalıştırsan, öyle kötü ve sıkıntı veren ve rahatsız edici bir alet olur ki, geçmiş zamanın acılarını ve gelecek zamanın dehşetli korkularını senin bu biçare başına yükletecek; bereketsiz ve zararlı bir alet olarak aşağı derecesine iner. İşte bunun içindir ki, günahkar adam, aklın sıkıntı ve tacizinden kurtulmak için, çoğunlukla ya sarhoşluğa veya eğlenceye kaçar. Eğer her şeyin gerçek sahibi olan Allah’a satılsa ve O’nun hesabına çalıştırsan, akıl öyle tılsımlı bir anahtar olur ki, şu kâinatta olan sınırsız rahmet hazinelerini ve hikmet definelerini açar. Ve bununla sahibini ebedi mutluluğa hazırlayan, Allah’a giden doğru yolu gösterenin derecesine çıkar.
Meselâ göz bir duyudur ki, ruh bu âlemi o pencere ile seyreder. Eğer Cenâb-ı Hakka satmayıp belki nefis hesabına çalıştırsan, geçici, devamsız bazı güzellikleri, manzaraları seyirle şehvet ve nefsin arzu ve isteklerine kötü bir yol gösterici olarak aşağı bir dereceye bir hizmetkâr olur. Eğer gözü, gözün sahibi olan Allah’a, her şeyi gören ve sanatla yaratana satsan, ve O’nun hesabına ve izni dairesinde çalıştırsan, o zaman şu göz, şu büyük kâinat kitabını etraflıca inceleyip düşüneni ve şu âlemdeki Allah’ın san’at mucizelerinin bir seyircisi ve şu dünya bahçesindeki rahmet çiçeklerinin mübarek bir arısı derecesine çıkar.
İşte, ey akıl, dikkat et! Kötü bir alet nerede, kâinat anahtarı nerede? Ey göz, güzel bak! Adi kötü ve çirkin işler için bir yol gösterici nerede, İlâhi kütüphanenin, kainatın fen ilimlerine sahip bir gözlemcisi nerede? Ve ey dil, iyi tat! Bir tavla kapıcısı ve bir fabrika yasakçısı nerede İlahi rahmetin çok özel hazinelerinin gözlemcisi nerede?
6.Söz (Orjinal Sayfa: 29)
…Meselâ akıl bir alettir. Eğer Cenâb-ı Hakka satmayıp belki nefis hesabına çalıştırsan, öyle meş’um ve müz’iç ve muacciz bir alet olur ki, geçmiş zamanın âlâm-ı hazinanesini ve gelecek zamanın ehvâl-i muhavvifanesini senin bu biçare başına yükletecek; yümünsüz ve muzır bir alet derekesine iner. İşte bunun içindir ki, fâsık adam, aklın iz’aç ve tacizinden kurtulmak için, galiben ya sarhoşluğa veya eğlenceye kaçar. Eğer Mâlik-i Hakikîsine satılsa ve Onun hesabına çalıştırsan, akıl öyle tılsımlı bir anahtar olur ki, şu kâinatta olan nihayetsiz rahmet hazinelerini ve hikmet definelerini açar. Ve bununla sahibini saadet-i ebediyeye müheyya eden bir mürşid-i Rabbânî derecesine çıkar.
Meselâ göz bir hassedir ki, ruh bu âlemi o pencere ile seyreder. Eğer Cenâb-ı Hakka satmayıp belki nefis hesabına çalıştırsan, geçici, devamsız bazı güzellikleri, manzaraları seyirle şehvet ve heves-i nefsaniyeye bir kavvad derekesinde bir hizmetkâr olur. Eğer gözü, gözün Sâni-i Basîrine satsan ve Onun hesabına ve izni dairesinde çalıştırsan, o zaman şu göz, şu kitab-ı kebir-i kâinatın bir mütalâacısı ve şu âlemdeki mucizât-ı san’at-ı Rabbaniyenin bir seyircisi ve şu küre-i arz bahçesindeki rahmet çiçeklerinin mübarek bir arısı derecesine çıkar.
İşte, ey akıl, dikkat et! Meş’um bir alet nerede, kâinat anahtarı nerede? Ey göz, güzel bak! Adi birkavvad nerede, kütüphane-i İlâhînin mütefennin bir nâzırı nerede? Ve ey dil, iyi tat! Bir tavla kapıcısı ve bir fabrika yasakçısı nerede, hazine-i hassa-i rahmet nâzırı nerede?