Allah Kullarından Dilediklerine Gayb Hakkında Bilgi Verir
Evrende ve diğer tüm alemlerde meydana gelen her olay, Allah’ın bilgisi dahilinde ve kontrolü altındadır. Ancak bazı çevrelerde gayb konusu yanlış anlaşılmaktadır. Bu kişiler, Allah’ın Katında saklı olan gayb bilgisinin Allah tarafından dilediği elçilerine ve ilim sahibi kullarına bildirilebileceği konusunda yeterli bir bilgiye sahip değildirler. Oysa Kuran-ı Kerim’de Rabbimiz Kendi Katında saklı tuttuğu bilgi ve gayb haberlerinden dilediği kadarını elçilerine ve Allah’ın kendilerine özel ilim verdiği kişilere açtığını şöyle bildirir:
“De ki: “Bilmiyorum, size vadedilen (kıyamet ve azab) yakın mı, yoksa Rabbim onun için uzun bir süre mi koymuştur?” O, gaybı bilendir. Kendi gaybını (görülmez bilgi hazinesini) kimseye açık tutmaz (ona muttali kılmaz. Ancak elçileri (peygamberleri) içinde razı olduğu (seçtikleri kimseler) başka. Çünkü O, bunun önüne ve arkasına izleyici (gözetleyici)ler dizer.” (Cin Suresi 25-27)
Bediüzzaman Hazretleri de Allah’ın kendisine özel ilim verdiği kişilerden biridir.
Bediüzzaman Hazretleri Kıyamet 300 Yıl Sonra Kopacak Dememiştir
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri Hicri 13. asrın büyük müceddididir. Risale-i Nur gibi önemli bir külliyatı bu dönemde yazmıştır. Üstad yaşadığı yüzyılı anlatırken çoğu zaman Hicri 1300’ler yerine kısaltma yaparak 300 demiştir. Bediüzzaman’ın bu ifadesi Risale-i Nur’un pek çok yerinde dile getirilmiştir. Üstad’ın bu ifadelerinden biri şöyledir.
EY YÜZDEN tâ üç yüz seneden SONRAKİ YÜKSEK ASRIN ARKASINDA GİZLENMİŞ, SÂKİTÂNE (SUSARAK) BENİM SÖZÜMÜ DİNLEYEN VE BİR NAZAR-I HAFİYY-İ GAYBÎ (GÖRÜNMEYENİ, GAYBI GÖREN BAKIŞ), GAYBI İLE BENİ TEMÂŞÂ EDEN (SEYREDEN) SAİD, HAMZA, ÖMER, OSMAN, YUSUF, AHMED, V.S. SİZE HİTAP EDİYORUM. TARİH DENİLEN MÂZİ DERELERİNDEN SİZİN YÜKSEK İSTİKBALİNİZE UZANAN TELSİZ TELGRAFLA SİZİNLE KONUŞUYORUM. NE YAPAYIM, ACELE ETTİM, KIŞTA GELDİM. SİZ İNŞAALLAH CENNET-ÂSÂ (CENNET GİBİ) BİR BAHARDA GELİRSİNİZ. ŞİMDİ EKİLEN NUR TOHUMLARI ZEMİNİNİZDE ÇİÇEK AÇACAKLAR. Sizden şunu rica ederim ki, mâzi kıt’asına geçmek için geldiğiniz vakit mezarıma uğrayınız. O çiçeklerin birkaç tanesini, mezartaşı denilen, kemiklerimi misafir eden toprağın kapıcısının başına takınız. (Emirdağ Lahikası, s. 344)
Üstad’ın bu ifadesini çarpıtan veya doğru anlamak istemeyen bazı Nur talebesi kardeşlerimiz Hz. Mehdi (a.s.)’ın zuhuruna ve Hz. İsa (a.s.)’ın nuzülüne daha 300 sene var, kıyametin kopmasına da daha çok var demektedirler. Oysa;
Bediüzzaman çabuk konuşmanın bir gereği olarak 1300 dememiş, bini söylemeyerek doğrudan 300 demiştir
Nitekim konuşmanın devamında, bundan yani kendi yaşadığı zaman olan Hicri 1300’den sonraki 100 yıla dikkat çekmiştir. Basit bir matematik hesabıyla;
1300+ 100=1400 eder.
Bediüzzaman Hazretleri bu ifadesi ile Hicri 1400 yılına yani içinde bulunduğumuz yüzyıla işaret etmektedir. Hz. Mehdi (a.s.)’ın zuhuru ve Hz. İsa (a.s.)’ın nuzülü ve kıyametin kopması da Allah’ın izniyle Hicri 1400-1500 yılları arasında olacaktır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de hadislerinde ümmetinin ömrünün 7000 yıl olduğunu bunun 5600 yılının geçtiğini ve sadece 1400 yıl kaldığını açıkça ifade etmiştir.
Bediüzzaman kıyamet vaktini Hicri 1545 olarak vermiştir
Ancak Üstadımız, bazı yerlerde 1577 derken bazı yerlerde 1560’lı yıllara işaret etmiştir. Bediüzzaman’ın değişik tarihler vermesinin nedeni ledün ilminin bir sonucudur. Bediüzzaman o devrin kalbi hastalıklı olan veya iman zaafiyeti içinde olan kişilerini rehavete düşürerek, son devirdeki Müslümanları biraz da olsa rahatlatmak için bu şekilde söylemiştir. Sözlerinden 1545 tarihi geldiğinde, bu gibi kişilerin 1577’de veya daha ileri tarihte kıyametin kopacağını düşünerek rahatlamalarını amaçlamış olduğu anlaşılmaktadır.
Bediüzzaman Hazretleri Kastamonu Lahikası’nın, 26. sayfasında Allah’ın izniyle kıyamet vaktini Hicri 1545, Ramazan ayının onuncu günü saat iki olarak vermiştir
“LÂ TEZÂLÜ TÂİFETÜN MİN ÜMMETÎ ZÂHİRİNE ALE’L-HAKKI HATTÂ YE’TİYALLAHÜ Bİ EMRİHÎ.” “Ümmetimden bir taife Allah’ın emri gelinceye kadar [yani kıyâmetin kopmasına kadar] galibâne hak üzerinde devam edecektir.”
Ramazan-ı şerifte onuncu günün ikinci saatinde birden bu hadîs-i şerif hatırıma geldi. Belki Risale-i Nur şakirdlerinin taifesi ne kadar devam edeceğini düşündüğüme binaen ihtar edildi.
Bediüzzaman Hazretleri Ramazan ayının onuncu gününün ikinci saati gibi bir detayı özel bir hikmet üzerine vermiştir. Nitekim Kuran’da on güne işaret eden ayetler vardır.
(Dünyada) Yalnızca on (gün) kaldınız” diye kendi aralarında fısıldaşacaklar. (Taha Suresi, 103)
Musa ile otuz gece için sözleştik ve ona bir on daha ekledik.(Araf Suresi,142)
Fecre andolsun, On geceye, Çifte ve tek’e, Akıp-gittiği zaman geceye, Bunlarda, akıl sahibi olan için bir yemin var, değil mi? (Fecr suresi,1-5)
“L TEZÂLÜ TÂİFETÜN MİN ÜMMETÎ.” “Ümmetimden bir taife zail olmayıp devam edecektir.” (şedde sayılır, tenvin sayılmaz) fıkrasının makam-ı cifrisi, bin beşyüz kırkiki (1542- M. 2117) ederek nihayet-i devamına îma eder. “Gaybı yalnız Allah bilir.” “ZÂHİRİNE ALE’L-HAK.” “hak üzerinde devam edecektir.” (şedde sayılır) fıkrası dahi; makam-ı cifrîsi binbeşyüz altı (1506- M. 2082) edip, bu tarihe kadar zâhir ve aşikârane, belki galibane; sonra tâ kırk ikiye kadar, gizli ve mağlubiyet içinde vazife-i tenviriyesine devam edeceğine remze yakın îma eder. Ve’l-ilmû indAllah; “Gerçek ilim ancak Allah Katındadır.” “HATT YE’TİYALLAHÜ Bİ EMRİHΔ “Allah’ın emri gelinceye kadar (yani kıyâmetin kopmasına kadar)” (şedde sayılır) fıkrası dahi; makam-ı cifrîsi binbeşyüz kırk beş (1545- M. 2120) olup, kâfirin başında kıyamet kopmasına îma eder. Lâ ya’lemu’l-ğaybe illAllah. (Gaybı Allah’tan başkası bilemez.)
Görüldüğü gibi Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri Peygamberimiz (s.a.v.)’in hadislerinden ve ebcedlerden istifade ederek ahir zamanda İslam’ı üç evreye ayırmıştır.
Ca-yı dikkat ve hayrettir ki, üç fıkra bil’ittifak bin beşyüz tarihini göstermeleriyle beraber, tam tamına manidar, makul ve hikmetli bir surette binbeşyüzaltı (1506- M. 2082)’dan tâ kırkiki (1542- M. 2117)’ye, tâ kırkbeş (1545- M. 2120)’e kadar üç büyük değişimin ayrı ayrı zamanlarına tetabuk (birbirine uygun düşmesi) ve tevafuklarıdır. Bu îmalar gerçi yalnız birer tevafuk olduğundan delil olmaz ve kuvvetli değil, fakat birden ihtar edilmesi bana kanaat verdi. Hem kıyametin vaktini kat’î tarzda kimse bilmez; fakat böyle îmalar ile bir nevi kanaat, bir galib ihtimal gelebilir. Fatiha’da “SIRAT-I MÜSTAKIM” (dosdoğru yol) ashabının taife-i kübrasını (en büyük topluluğunu) târif eden “ELLEZİNE EN’AMTE ALEYHİM” (kendilerine nimet verdiklerinin) fırkası, şeddesiz binbeşyüzaltı veya yedi ederek tam tamına “ZÂHİRİNE ALEL HAKKI” (hak üzerinde olacaktır) fıkrasının makamına tevafuku ve manasına tetabuku (uygunluğu) ve şedde sayılsa (hadiste geçen) “LÂ TEZALÜ TÂİFETÜN MİN ÜMMETİ” (ümmetimden bir taife) fıkrasına üç manidar farkla tam muvafakatı ve manen mutabakatı bu hadîsin îmasını teyid edip remz (gizli işaret) derecesine çıkarıyor. Ve müteaddid âyât-ı Kur’aniyede “SIRAT-I MÜSTEKIM” (dosdoğru yol) kelimesi, bir mana-yı remziyle Risalet-in Nur’a manaca ve cifirce îma etmesi remze yakın bir îma ile; Risalet-in Nur şakirdlerinin taifesi, âhirzamanda o taife-i kübra-i azamın (o büyük topluluğun) âhirlerinde (sonlarında) bir hizb-i makbul olacağını işaret eder diye def’aten birden ihtar edildi. “Gerçek ilim ancak Allah Katındadır.” “Gaybı yalnız Allah bilir.”
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri Hicri 1506’ya kadar yani miladi 2082’ye kadar İslam “galibane” olacak demekte yani, İslam’ın mükemmel yayılarak, gücünü arttırarak, katlanarak hakim olup gelişeceğini müjdelemektedir.
Üstad “Hicri 1506’dan sonra yani 2082’de bozulma başlayacağını bildirmektedir. Çünkü Hz. Mehdi (a.s.) ve İsa Mesih (as) vefat edecek, İslam bozulmaya başlayacak, artık Hristiyanlık, Musevilik kalkacak, dinsizlik gittikçe yaygınlaşacak, Müslümanlar ibadetlerini gizli gizli yapmaya başlayacaklar yani İslam mağlubiyet içine girecektir. (Doğrusunu Allah bilir)
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri İslam’ın çöküş noktası olarak Hicri 1542 tarihini yani 2117 tarihini vermektedir. Bu tarihten sonra İslam’ın tamamen ortadan kalkacağı, Kuran’ın göğe ref edileceği çok zorlu iki-üç yıl geçeceğini ve Hicri 1545 gibi yani 2120’de kıyametin kopacağını bildirmektedir (Doğrusunu Allah bilir).
Bediüzzaman Hazretlerinin yakın talebelerinden Mustafa Sungur Ağabey Bediüzzaman’ın kıyametle ilgili açıklamalarını şöyle bildirmiştir:
9. Uluslararası Bediüzzaman Sempozyumu’ndan
Sunucu: Ve üstadın hayatım hayatınla devam edecek ‘Sungur Nur’un bayramları olacak. Ben o bayramlara yetişemeyeceğim, göremeyeceğim ama sen yetişecek, göreceksin, bana gelip kabrimin başında anlatacaksın” diye buyurduğu, hapishanelerde Üstad’la beraber çile çekmiş, Mustafa Sungur ağabeye şimdi sözü veriyorum. Buyrun ağabey.
Mustafa Sungur Ağabey: “Demek şu an dünyanın son devrinde, son devrindeyiz.“ La tezalü taifetün min ümmeti zahirine ale’l-hakkı..” La tezalü taifetün min ümmeti” 1542 eder diyor bir mektubunda. O zamana kadar Risale-i Nur devam edecek. “Zahirine ale’l-hak” “Hak üzerinde galip olacaktır.” Bu tarih yani 1506. Bu tarihe kadar zahir ve aşikare belki galibane. Bundan sonra ta 42’ye kadar 1506’dan 1542’ye kadar gizli ve mağlubiyet içinde vazife-i tenviriyesine devam eder. Demek bu son zamanları… Neyse bunlar tabi gaybi şeyler. Alakulla 1-2 sene olsa dahi bunlar zamanla çıkacaktır. Eminim çıkacak. Biz son devrindeyiz, son zamanda, son asırdayız yani.”
Sayın Adnan Oktar Bediüzzaman Hazretlerinin kıyamet saati ile ilgili açıklamalarını yorumluyor
“Ramazan-ı şerifin 10. gününün 2. saatinde”, bakın bu detayı durduk yere vermez Bediüzzzaman. “Ramazan-ı şerifin 10. günün 2. Saati”, yani öğleden sonra iki, küfür bunu unutmasın bu tarihi. Akıllarında iyi tutsunlar. Ramazan-ı şerifin 10. günün 2. saati, 2120, saat 2, ramazanın 10. Günü. O 10 güne Kuran’da da işaret edilmiştir. On gün, ayet var.
“Ramazan-ı Şerifte onuncu günün ikinci saatinde birden bu hadis-i şerif hatırıma geldi. Belki, Risale-i Nur şakirtlerinin taifesi ne kadar devam edeceğini düşündüğüme binaen ihtar edildi.” Yani ne kadar devam eder acaba benim talebelerim, Nur talebeleri ne kadar devam eder düşündüm diyor.
“La tezalü taifetün min ümmeti. Ümmetimden bir taife zail olmayıp devam edecektir. Şedde sayılır, tenvin sayılmaz -fıkrasının” bak, tarihi önceden biliyor, ona göre kendisi açıklıyor. “şedde sayılır, tenvin sayılmaz-fıkrasının makam-ı cifrîsi 1542 (2117) ederek nihayet devamına ima eder.” İşte bu vakte kadar İslam zayıf da olsa çok çok zayıflamış olarak devam ediyor, Allah diyenler devam ediyor. Ne zamana kadar? 2117. 2118’de yok, ondan sonra bitiyor. “Gaybı yalnız Allah bilir. Zahirine elel hak, hak üzerine devam edecektir. Şedde sayılır. Fıkrası dahi, makam-ı cifrîsi 1506 (2082) edip” işte bizim faaliyet yapacağımız vakit bu kadar. 2082’ye kadar. 2012’deyiz, 2082, 70 yıl var.
70 yıl bir vakit var. Hepsi bu tarih içerisinde. “Bu tarihe kadar zahir ve aşikarane” demek ki tozunu çıkaracaklar. “Belki galibane” 1506’ya kadar da işin doğrusu zayıflama başlamış. “Belki galibane” diyor, normalde zahir, aşikarane, galibane demesi lazımdı. Zahir ve aşikarane bunu kabul ediyor. “Herkesin duyacağı gibi tebliğ yapacaklar” diyor.
“Aşikar tebliği yapılacak ama belki galibane” diyor. Demek ki ibre eğilmiş artık. Çünkü Mehdi (as), İsa Mesih (as) vefat etmiş. “Belki galibane sonra taa 42’ye kadar gizli ve mağlubiyet içinde” eğilme başlamış sonra zahir ve aşikarane terk ediyorlar. Ne yapıyorlar? Gizli ve mağlubiyet içerisinde zahirlik yok artık. Aşikarane yok. Gizli. Son derece gizli, evleri gizli, ibadetleri gizli her şeyleri gizli. Ve gizli olduğu için, nasılsa anlattığı adamlar da ikna olmuyorlar.
Mağlubiyet var. “Mağlubiyet içinde vazife-i tenviriyesine devam edeceğine remze yakın ima eder.” “Vel ilmü indAllah”. Gerçek ilim yalnızca Allah Katındadır. “Hatta yetiy-Allahü bi emrihi”. Allah’ın emri gelinceye kadar. Yani kıyametin kopmasına kadar “şedde sayılır fıkrası dahi, makam-ı cifrîsi 1545” 2120 “olup kâfirin başında kıyâmet kopmasına ima eder.” (Kastamonu Lahikası, s.33)
2120. Ramazan ayının 10’u, 2. saati bir yere yazsınlar. 2120, bir kayaya granitin üzerine yazsınlar. (13 Temmuz 2012 A9 TV röportajından)