Bu yıl Suriye’de bayramın ilk namazı, 5 yıl aradan sonra ilk defa bir sükûnet içinde kılındı. Arife gününde ilan edilen 7 günlük ateşkes 5 yıldır kan içinde boğulan Suriye için kısa soluklu da olsa bir sevinç vesilesiydi. Türk askerlerinin ulaştığı Cerablus’ta çocukların bayram sevincini belgeleyen fotoğraflar Türk basınına çabuk ulaştı. Bayram, bombaların altında, yıkık dökük evlerin arasında da olsa çocuklara mutluluk getirmişti.
Ateşkes, an azından bu bayram dönemi içinde can kaybının olmamasına ve bir umut güvenli bölgenin oluşturulmasına vesile olsa da, Suriye için kesin çözüm değil kuşkusuz. Suriye’de kanın durması için daha büyük atılımlara ve kararlı bir duruşa ihtiyaç var. Çünkü Suriye’nin sorunu sadece verilen canlar değil. Bir milletin varlık ve yokluk mücadelesi.
Daha önce bu satırlarda, Suriye’de kayıp bir neslin varlığını anlatmış ve ülkelerinden ayrılmak zorunda kalan mülteci çocukların başlarına gelen zorluklara değinmiştik. Kuşkusuz durum, Suriye’de kalan çocuklar için çok daha vahim. UNICEF raporuna göre, 5 yıl önce iç savaş başladığından beri 3.7 milyon Suriyeli çocuk doğdu. Nüfusa göre değerlendirildiğinde, şu anda Suriye’de 3 çocuktan birini savaş çocukları oluşturuyor. Bu sayı, mülteci olarak doğan 151.000 çocuğu da kapsıyor. UNICEF bölgesel direktörü Dr. Peter Salama, bölgedeki durumu şu şekilde özetliyor:
“Suriye’de şiddet sıradan bir olay; evlere, okullara, hastanelere, kliniklere, parklara, okul bahçelerine ve ibadet yerlerine kadar ulaştı. Yaklaşık 7 milyon çocuk yoksulluk içinde yaşıyor; çocuklukları kayıp ve mahrumiyet içinde geçiyor.”
Salama’nın analizlerine göre, savaş dönemi boyunca Suriye’deki çocukların büyük bir çoğunluğu, yetişkinlerin savaşında aktif olarak yer aldılar. Okullarını bıraktılar. Pek çoğu küçük yaşta çalışmaya mecbur bırakıldı. İç savaşın ilk yıllarında, eline silah verilip savaşa zorlanan çocukların yaş ortalaması 15 ila 17 arasında idi. Fakat 2014 yılından bu yana, çok daha küçük yaşlarda çocukların, -7 yaşındakilerin bile- savaşa zorlandığı görülebiliyor. 7 yaşında okul çağına gelmiş olan bir çocuğun, hayatında ilk tanıştığı nesnelerin silahlar olması ve cinayetlerin dehşetli yüzüyle karşılaşması, Suriye’deki felaketlerin boyutunu görmek bakımından oldukça manidar.
Göçe zorlanan Suriyeli çocukların durumu ise daha öncekinden çok da farklı değil. Tüm dünyayı içine alan göç istatistikleri, dünya genelinde 50 milyon çocuğun evlerinden edildiğini ve 17 milyon çocuğun göçe zorlandığını ortaya koymuş durumda. Bu istatistiğe göre, her iki mülteciden birini çocuklar oluşturuyor. En fazla çocuk mültecinin bulunduğu ülke ise Türkiye.
Son olarak, Federal Asayiş Dairesi verilerine göre, Almanya’ya gelen sığınmacı çocuklardan 8991’inin kayıp olduğuna dair çıkan haberler ise tüm dünyayı şaşkınlığa uğrattı. Bu rakam, Avrupa’ya akseden sığınmacı sorunun tahminimizden daha korkunç boyutlara ulaştığının önemli bir kanıtı. Akıbeti bilinmeyen bu çocukların nerede nasıl yaşadıkları, nasıl bir hayat sürdükleri, istismara maruz kalıp kalmadıkları ise bir muamma.
Çocuk, hayatın zalim yönünü tanımayan, günahsız, masum ve temiz bir varlıktır. O masum dünyasında, bir kısım insanların acımasızlığını, ürkütücülüğünü anlayabilecek durumda değildir. Bir insanın çocukluğuna dair yaşadıkları hep güzel bir masal gibi kalır akılda; zararsız ve alabildiğine saftır. O saf dünyada kötülük kavramı ve zalimler ise hiçbir zaman yoktur.
Fakat savaş çocukları, hayatı oyun zannettikleri bir dönemde anne-babalarının, kardeşlerinin ölümüyle, evlerinin bombalarla yıkılmasıyla karşılaşmışlar; ellerine silah alıp savaşa zorlanmışlar; ülkelerinden ayrılıp, hiç tanımadıkları karanlık ortamlara sürüklenmişlerdir. Onlar, çok parlak bir geleceği hak etmektedirler. Bütün bunların telafi edilebileceği güzel bir geleceği.
Suriye’de ateşkes, bütün bunları durdurmayacak kuşkusuz. İnsanlar o barış ortamının huzurlu atmosferini tatmışken, ateşkesin bitimiyle savaşın o korkunç yüzüne geri dönecekler. Bayramda yaşanan o kısa süreli sakinlik, yerini tekrar bombaların yerine bırakacak. Kısa süreli ateşkesler, insani yardım gibi konularda kısa süreli bir rahatlık getirse de, Suriye’nin asıl ihtiyacı olan şey değil kuşkusuz.
Suriye’nin asıl ihtiyacı, uzun zaman önce unutulmuş sevgi ve bütünlük ortamına geri dönülebilmesi. Pek çokları sevgi ve birlikteliğin hakim olduğu bir ortamı Suriye için uzak görüyor olabilirler. Fakat gelecek ne Suriye halkı ne de Suriyeli çocuklar için karanlık değil. Zalimlerin, savaşa azmettirenlerin, savaş ortamını Ortadoğu için reva görenlerin planları sonsuza dek sürmeyecektir. İlahi Adalet, mutlaka yerini bulacak ve hak olan batıl üzerinde galip gelecektir. Bu imtihan ortamı, zulmün ne kadar korkunç raddeye gelebileceğini görebilmemiz için yaratılmaktadır. Şu unutulmamalıdır ki, Allah mutlaka mazlumların koruyucusudur.
Umarız bu bayramda Suriye’de susan silahlar, bir daha hiç kullanılmazlar. Umarız bu barış ortamı sürekli devam eder ve her türlü güzelliği hak eden masum çocuklar hak ettikleri mutluluğa kavuşabilirler. Umarız İslam dünyasının nice bayramları, savaşlardan uzakta ve birlik içinde geçer. Tüm İslam aleminin bayramı mübarek olsun.
Adnan Oktar'ın Arab News'de yayınlanan makalesi: