Bugün dünyanın en çok kan dökülen bölgesi denildiğinde akla ilk gelen yer Suriye’dir. 5 yıldır devam eden iç savaşta, dünyanın gözü önünde 500 binden fazla masum insan şehit oldu. 22 milyonluk bir ülke göz açıp kapayana kadar geçen bir sürede paramparça oldu. Ülkede halen savaşmakta olan irili ufaklı 200’ün üzerinde örgüt var.
Sağ kalan Suriyeliler için de hayat oldukça zorludur. Suriye vatandaşlarının 5 milyonu ülke içinde yer değiştirmiş bir o kadarı da canını kurtarmak için farklı ülkelere sığınmak zorunda kalmıştır. Ülkede kalanlar bir yandan kurşun, bomba ve füzelere hedef olmamaya çalışırken bir yandan da yıkık şehirlerde aç-susuz hayat mücadelesi vermektedirler.
Bugün Suriyeli mültecilere en çok yardımın Türkiye'den geldiği dünya kamuoyunun bildiği bir gerçektir. 3 milyon Suriyeli Türkiye’de yaşamaktadır ve bu mültecilerin sadece 10’da biri kamplarda kalmaktadır. Ülkemizdeki Suriyeli mültecilerin büyük bir çoğunluğu şehirlere yerleşmiştir. Öyle ki büyük şehirlerde Suriye mahalleleri kurulmuştur. Suriyeli çocukların ve gençlerin büyük bir çoğunluğu için Türkçe ana dil haline gelmiştir. 5 sene boyunca olumsuz anlamda hiçbir sosyal olay yaşanmamıştır ki bu tüm dünyaya örnek olacak bir uyum hızıdır. Hâlihazırda yıllardır iç içe yaşadıkları Müslümanlara karşı kimi ülkelerde görülen öfke ve şiddet Batı toplumunun ayıbıdır. Birçok analist bu sosyal sorunlarla birlikte yaşanan kırılmanın Avrupa toplumlarının parçalanmasına sebep olacağını düşünmektedir.
Türkiye, kendi topraklarındaki Suriyeliler kadar sınırın diğer tarafında kalan mazlumlara da yardım etmektedir. İnsani Yardım Koridoru olarak adlandırılan Halep yolu sayesinde kuşatma altındaki Halep ve çevresine 2 yılı aşkın süredir yiyecek ve giyecek ve sağlık malzemeleri desteği verilmektedir. Türk sivil toplum örgütleri, Türk Kızılay’ı ve AFAD (Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı) bölgede büyük yemekhanelerde sürekli olarak sıcak yemek çıkarmakta ve sağlık hizmeti vermektedirler. Çadırlar vasıtasıyla sokakta kalan insanlara da kalacak yer sağlanmaktadır.
Türkiye’nin Suriye’de istikrarın sağlanması için çabaları bunlarla da sınırlı değildir. Türk ordusu Özgür Suriye ordusunun Suriye’nin kuzeyinde geçen hafta başlattığı operasyona destek vermektedir. Operasyonun amacı Cerablus şehrinden başlayarak Fırat nehri boyunca güneye doğru bir barış koridoru oluşturmaktır. Bölgenin çatışmalardan temizlenmesinin ardından da tampon bir bölge oluşturularak, Suriyeli yeni mültecilerin barınabileceği merkezler kurulması amaçlanmaktadır. Şunu da belirtmemiz gerekir: İnsanların hayatlarının tehlike altında kaldığı askeri operasyonlara her zaman ve her şartta karşıyız.
Fırat Kalkanı adı verilen operasyonla birlikte özgürlüğüne kavuşan her noktaya Türk Kızılay’ı yardım götürmektedir. Başta Cerablus olmak üzere onlarca yerleşim yeri acil yardım almaya başlamıştır. Cerablus merkezde 5 bin kişiye her gün üç öğün yemek hazırlanmaktadır. Halen devam eden askeri operasyon, insani yardım operasyonu ile koordineli olarak devam etmektedir. Birçok Türk siyasetçi de bayramı Cerablus’ta getireceklerini beyan etmişlerdir. Türk Kızılay’ı Başkanı Dr. Kerem Kınık sınır noktasından seslenerek , “yardım koridoru açıldıkça çok daha fazla kişiye yardım ulaştıracak alt yapıyı kurduklarını” açıklamıştır. AFAD başkanı Mehmet Halis Bilden acil bir göç dalgasına karşı sınırda 5 bin kişiyi barındıracak kamp malzemesinin hazır olduğunu, sınır gerisindeki kamplarda da 40 bin kişilik kontenjanı hazır tuttuklarını söylemiştir. Bugün itibariyle her gün 20 tır insani yardım malzemesi Suriye içlerinde dağıtılmaktadır.
Suriye’ye giden insani yardımların kaynağı sadece devlet kurumları ya da yardım örgütleri değildir. Türkiye’nin dört bir yanından tırlar dolusu malzeme bölgeye akmaktadır. Belediyelerin, yerel gazetelerin hatta bir araya gelen birkaç yardımseverin kampanyaları ile tonlarca gıda ve giyecek ihtiyaç sahiplerine ulaşmaktadır. Suriye sınırındaki AFAD (Türk devletinin yardımların yerine ulaşması için görevlendirdiği kurum) koordinasyonu ile bu yardımlar birleştirilip ihtiyaç noktalarına ulaştırılmıştır. Türk halkı yardımseverliği bir seferberlik ruhu ile gerçekleştirmektedir. AFAD, sahra hastaneleri kurarak sağlık hizmeti de vermeye başlamıştır. Acil durumlar için mobil sağlık ekipleri gerekli araç ve gereç donanımıyla hazır beklemektedir.
Türkiye uzun yıllardır dostluk ve kardeşlik elini Suriyelilere uzatmış, zor anlarında Suriyeli kardeşlerinin yanlarında olmuş, hiçbir karşılık beklemeden masum insanları koruyup kollamıştır. Bu nedenle bölge halkı askeri bir operasyonla gelmesine rağmen Türk askerini sevinçle karşılamış, bağrına basmıştır.
Batı’daki bazı ülkeler ise Suriye’de, 5 senedir modern zamanların en gelişmiş silahlarını kullanarak askeri operasyonlar düzenlemektedirler. ABD’nin F22’leri, A10 Thunderbolt’ları ülkeyi havadan yapılan bombardımanlarla harabeye çevirmiştir. Suriye açıklarında halen Fransız, İngiliz, Rus, ABD uçak gemileri ve savaş gemileri demirlidir. Tanksavar füzeleri, ağır makineliler Suriye iç savaşına dahil olmuştur. Sevgiden, dostluktan, kardeşlikten, insani amaçlardan yoksun olan bu operasyonlarla şu ana kadar hiçbir sonuç alınmamış, barışa dair hiçbir gelişme yaşanmamıştır. Açıktır ki çıkar amaçlı, bencil, sevgiden uzak politikalar dünyayı daha tehlikeli bir yer haline getirmekten başka bir işe yaramamaktadır.
5 bin yıldır dünyanın merkezi olan Ortadoğu’da çözüm askeri yöntemlerle sağlanamamıştır ve sağlanamayacaktır da. Ortadoğu halkları din ve kültür birliğinin yanısıra binlerce yıllık ortak bir maziye sahiptir. İşte bu güzellikler kullanılarak bölgedeki sorunlara ivedi çözümler bulmak mümkün olabilir.
Bunun için yapılması gerekenler açıktır: Suriyeli kardeşlerimize verilecek vatandaşlık hakları, onların içinde bulundukları toplumla kaynaşmasını hızlandıracaktır. Ayrıca kardeşlerimizin temel ihtiyaçlarını karşılamalarını, çalışma hayatlarındaki zorlukları aşmalarını, sağlık hizmetlerine ve eğitim imkânlarına erişimlerini kolaylaştıracaktır. Bunun yanı sıra Ortadoğu’nun manevi önderlerine, politikacılarına ve din adamlarına da büyük görevler düşmektedir. Kin, nefret ve düşmanlığı kışkırtacak konuşmalardan itinayla kaçınmak; sevgi, birlik, kardeşlik, anlayış ve barış kültürünü aşılayan bir üsluba yönelmek bölge için kurtuluşun da yollarından biridir.
Çocuklarımıza ve torunlarımıza bulduğumuzdan daha iyi bir dünya bırakmak hepimizin sorumluluğudur. Aksi halde Allah Katında ve tarih karşısında dökülen kanların vebali planlayanların, uygulayanların olduğu kadar en önemlisi zulme sessiz kalanların da boynuna olacaktır.
Adnan Oktar'ın New Straits Times & Daily Mail'de yayınlanan makalesi:
http://dailymailnews.com/2016/10/09/turkey-has-done-a-lot-for-its-syrian-brothers/