Adnan Oktar’ın 10 Aralık 2010 Kaçkar Tv’deki Sohbetinden
Şeytandan Allah’a sığınıyorum. 42. ayet: “İman edenler ve salih amellerde bulunanlar -ki Biz hiç kimseye güç yetireceğinden fazlasını yüklemeyiz-“ Her imtihan olan mutlaka, onu rahatça kaldırabilecek durumda oluyor. Bu bir mucizedir. Yani normalde insan çok aciz. Gücünün yetemeyeceği bir şeyle karşılaşması da beklenebilir değil mi? Allah böyle bir şey yok diyor. Her insan mutlaka kaldırabileceği şekilde imtihan oluyor. “Onlar da Cennetin ashabı (halkı)dırlar. Onda sonsuz olarak kalacaklardır.” Sonsuzluk içgüdüsünün tatmini bu. “Biz onların göğüslerinde kinden ne varsa çekip almışız.” İnsanlar, Müslümanlar birbirine kin duyuyor, öfke duyabiliyorlar. Diyor ki; “Cennet’te ben bu kinle nasıl arkadaş olacağım, kardeş olacağım?” Cennet’e bir gidiyor, kin duymuyor, haberi bile yok. Allah almış, kin duygusu alınıyor ahirette. Rahatsız eden bir duygudur, iki tarafın arasını bozan bir duygudur, Allah onu alıyor.“Altlarından ırmaklar akar. Derler ki: "Bizi buna ulaştıran Allah'a hamd olsun.” Bak Cennet’te de Allah’a hamd ediyorlar.”Eğer Allah bize hidayet vermeseydi” Allah bize Mehdi’sini göndermeseydi değil mi Peygamberimiz (s.a.v.)’i veyahut Hz. İbrahim (a.s.)’ı veyahut ahir zaman Mehdi (a.s.)’ı, Kuran’ı ve Allah’ın vereceği hususi ibadeti, kalpleri açmasını, Allah’ın verdiği imanı vermeseydi, “biz doğruya eremeyecektik. Andolsun,” yemin ediyor, “Rabbimiz'in elçileri hak ile geldiler." Mehdi (a.s.) da hak ile geliyor. Yani neyle? Kuran’la. İsa (a.s.) neyle gelecek? Kuran’la. “Onlara: "İşte bu, yaptıklarınıza karşılık olarak mirasçı kılındığınız Cennettir" diye seslenilecek.” Cennet’in kapısından içeri girdiğinde, oh diyecek Elhamdülillah ne şahane. Bir daha ölüm de yok, hayret edilecek bir dünya, hayret edilecek bir yapı. Ama burada çok uzun bir imtihanla imtihan oluyoruz. Bu imtihan da olmazsa, Cennet’e girdiğinde adam, “bu koltuklar neye yarıyor“ der, anlayamaz. “Niye oturmamız gerekiyor” der, anlayamaz. Cennet kadehlerini de anlayamaz. Yani “niye içmemiz gerekiyor ki” der, yani “öyle bir his duymuyorum” der. “Meyve niye yememiz gerekiyor” der. Hepsini burada öğreniriz. Dünya, Cennet kursudur, Cennet kursu. Cennet’i nasıl kullanacağımızın, Cennet’te nasıl zevkler alacağımızın kursudur. Cennet’te her şey mesela arabadan zevk almayı biz burada öğreniyoruz. Cennet arabalarından da o yüzden zevk alacağız. Mesela uçmanın zevkini biz burada alıyoruz. Yoksa bilmeyiz, ihtiyaç da duymayız. Onun için bu kadar uzun ve detaylı eğitimden geçiyoruz. Bu kursu bitiren Cennet’te, bütün zevklerden çok detaylı zevk alacak hale geliyor. İnsan sevgisini burada öğreniyoruz, şefkati burada öğreniyoruz, muhabbeti burada öğreniyoruz, aşkı tutkuyu burada öğreniriz, hepsini burada öğreniriz. Birçok şeyi burada öğreniriz. Az şeyi Cennet’te öğreneceğiz. Birçok şeyi burada öğreniriz. Mesela süslü bir sofra, biz burada öğreniyoruz. Cennet sofralarından o yüzden zevk alacağız. Yoksa sofra, bakar, iyi, güzel. Ama kadeh mesela “Cennet kadehlerinden” bahsediliyor. Kadehi biz bu dünyada seviyoruz. Ben dışarı çıktığımda kadeh meraklısıyım ben, çok güzel bardaklar alıyorum kadehler, her çeşit kadeh böyle koleksiyon tarzında. Her seferinde değişik, çay içerken, meyve suyu içerken ayrı bir kadehle, ayrı bir bardakla içmeyi severim. Acayip güzel yapıyorlar, çok süslü. Ruhumda var kadeh sevgisi, bardaklara karşı olan sevgi. Çünkü Cennet kadehlerine olan eğilimden gelir bu. Mesela güzel sofrayı severim ben. Cennet’e olan eğilimdendir, Cennet ruhudur.