Andrew Berry’den Evrim Hikayeleri
ucgen

Andrew Berry’den Evrim Hikayeleri

1131
Vatan gazetesinin geçtiğimiz Pazar günkü ilavesinde Andrew Berry ile yapılan bir ropörtaj yayınlandı. (Vatan, “Bizler 5 bin yıl önceki atalarımızdan daha zeki değiliz!..”, 13 Ağustos 2006). Harvard Üniversitesi genetikçisi olan Berry, Pınar Ersor’a verdiği ropörtajında insanların fiziki sınırı, güzellik faktörleri, kadın ve erkek arasındaki farklılıklar hakkında evrimci yorumlar yapıyor, dogmatik olarak benimsediği evrimci iddiaları ard arda sıralıyordu. Berry’nin sözkonusu ropörtajda yer verdiği evrimci yanılgılar aşağıda cevaplanmaktadır.

Vatan gazetesinin geçtiğimiz Pazar günkü ilavesinde Andrew Berry ile yapılan bir ropörtaj yayınlandı. (Vatan, “Bizler 5 bin yıl önceki atalarımızdan daha zeki değiliz!..”, 13 Ağustos 2006). Harvard Üniversitesi genetikçisi olan Berry, Pınar Ersor’a verdiği ropörtajında insanların fiziki sınırı, güzellik faktörleri, kadın ve erkek arasındaki farklılıklar hakkında evrimci yorumlar yapıyor, dogmatik olarak benimsediği evrimci iddiaları ard arda sıralıyordu. Berry’nin sözkonusu ropörtajda yer verdiği evrimci yanılgılar aşağıda cevaplanmaktadır.

Evrimin Hücresel Seviyede Devam Ettiği İddiası Gerçekdışıdır

Berry, insanın zeka veya boy uzunluğu açısından herhangi bir evrimsel gelişim içinde olmadığını, evrimin hücresel seviyede devam ettiğini iddia etmektedir. Oysa bu iddia, hücrenin sergilediği komplekslik karşısında gülünç kalan bir yanılgıdan ibarettir. Örneğin bir ökaryot hücre, içerdiği zar, mitokondri, çekirdek, ribozom gibi organeller ve bu organellerin işbirliği içinde bir fabrika gibi çalıştığı olağanüstü kompleks bir yapıdır. Protein komplekslerinden meydana gelen moleküler makineler, hücre içinde çok çeşitli faaliyetleri yerine getirirler. Bu moleküler makineler, indirgenemez komplekslik sergilemeleri dolayısıyla evrimin kademeli gelişim iddiasını yalanlamaktadırlar. Bu, evrimci yayınlarda da itiraf edilen bir gerçektir. Örneğin "Bilim ve Teknik" dergisinin Ağustos 2000 tarihli sayısında yayınlanmış, Selçuk Alsan"ın çevirisini yaptığı "Biyomoleküller ve Nanoteknoloji" isimli makalede bu konuda şunlar yazılmıştır:

"Bir hücre yaşayabilecek bir kuşak oluşturamazsa, o zamana kadar elde etmiş olduğu tüm kalıtsal kazanımları kaybolup gider..." "... Canlı hücrelerinde böyle bir yap-boz özgürlüğü bulunmuyor. Hücre kumar oynar ve içindeki hayati makinelerden birisini değiştirirse, bu değişme derhal olumlu bir sonuç vermelidir; aksi halde sonuç bir felaket olabilir." (sf.61)

Bu ifadelerden de anlaşılacağı gibi hücrede her şeyin daha ilk anda yerli yerinde, eksiksiz ve en mükemmel şekliyle bulunması zorunludur. En küçük bir eksiklik ya da değişiklik hücrenin felaketi anlamına gelecektir. Evrimin mekanizması olan rastlantıların, bilinçsiz doğa olaylarının böyle bir yapıya ancak yıkım getireceği açıktır. Nitekim evrimciler, bir hücrede meydana gelen rastlantısal değişimler sonucu tek bir yeni proteinin dahi ortaya çıktığına şahit olmuş değillerdir. Dolayısıyla Berry’nin iddiası da bilimsel bulgular gözardı edilerek tamamen körükörüne benimsenmiş bir yanılgıdan ibarettir.

Orak Hücre Anemisi ve AIDS Direnci Yanılgıları

Berry, evrimin hücre seviyesinde devam ettiği iddiası kapsamında orak hücre özelliğini de anmakta ve bu konuda şunları söylemektedir:

Mesela Afrikalılar"in birçoğunda "orak hücre özelliği" diye bir şey çıkti. Normalda yuvarlak olan ve oksijen taşımakla görevli alyuvarlar, orak şeklini aldığı için sıtma virüsü yerleşemiyor, dolayısıyla Afrikalılar sıtmadan etkilenmiyor.

Berry bu konuda her ne kadar “orak hücre özelliği” nitelemesine başvurmakla bunu faydalı bir özellik gibi göstermeye çalışsa da, aslında burada bir “hastalık” sözkonusudur. Bu hastalığa, kanda oksijen taşımakla görevli hemoglobin molekülünün yapısını tahribata uğratan bir mutasyon yol açar. Bu mutasyon sonucunda hemoglobin molekülünün oksijen taşıma kapasitesi ciddi şekilde zarar görür.  Orak hücre anemisine yakalanan insanlar, bu nedenle giderek artan bir solunum zorluğu çekerler, eklemlerde gitgide artan ağrılı durumlar meydana gelir. Üstelik orak hücre anemisine yol açan genler, hem anneden hem babadan aktarıldığı taktirde ölümcül olabilmektedir.

Görüldüğü gibi orak hücre anemisi, insan sağlığını ciddi şekilde tahrip eden bir hastalıktır. Bu durumda orak hücre anemisine yakalananların sıtmaya karşı bağışıklık kazanması, durumlarını iyileştirmemektedir. Örneğin, mutasyon sonucu kolsuz doğan bir bebek, ellerinin yaralanma riskine karşı bağışıklık kazanmış denebilir. Ancak kollardan mahrum kalmasını gözardı ederek bunu bebek adına faydalı bir durum gibi göstermek elbette saçma olacaktır. İşte Berry’nin orak hücre anemisini faydalı bir durum gibi göstermesi de aynı derecede saçmadır.

Berry’nin AIDS direnciyle ilgili iddiası da aynı şekilde yanlıştır. Berry, Afrika’lıların AIDS hastalığına karşı daha dirençli hale geldiklerini, bu ırkın AIDS’e daha zor yakalandığını ve çocuklarının daha sağlıklı doğduğunu söylemektedir. Oysa bu gibi dirençlerin ortaya çıkmasının sebebinin evrimsel olmadığı bilinmektedir. Sözkonusu direnç mekanizmaları, sonradan ortaya çıkan evrimsel yeniliklere değil, önceden varolan genetik varyasyonlara dayanmaktadır. Bu, hem bakterilerin antibiyotiklere karşı olan direncinden, hem de böceklerin DDT isimli böcek ilacına karşı gösterdikleri dirençten bilinen bir gerçektir. (Bu konuda geniş bilgiyi buradan ve buradan edinebilirsiniz)

Yaratılış Hakkındaki Çarpıtmaya Cevap

Berry, ropörtajının bir bölümünde yaratılış gerçeği aleyhinde birtakım çarpıtmalara başvurmakta ve evrimin bilim, yaratılışın ise din derslerinde okutulması gerektiğini iddia etmektedir. Oysa yaratılış gerçeğini bilim alanının dışına itmek, başlıbaşına tutarsız bir girişimdir çünkü modern bilimin temelleri zaten yaratılış gerçeği üzerine kuruludur. Evrenin bir plan dahilinde yaratılmış olduğu ve bir Yaratıcı’nın belirlediği sistematik ilkelere göre hareket ettiği düşüncesi insanları evreni araştırmaya yöneltmiş, bilimsel araştırmayı mümkün kılmıştır.

Evrimci düşünür Loren Eiseley, modern bilimin temellerinin evrenin yaratılmış olduğu inancına dayandığını şöyle açıklar:

"Deneysel bilimin felsefesi, keşiflerine... bir yaratıcı tarafından kontrol edilen, akıl ürünü bir evreni araştırdığı inancına dayanarak başlamış ve metodlarını bu inanç sayesinde faydalı hale getirmiştir...

Profesyonel anlamda inançla pek ilgili olmayan bilimin tarihindeki en ilginç paradokslardan birisi şudur ki, kökenlerini evrenin akılcı olarak yorumlanabileceğine dair inanca borçludur ve günümüzde bu varsayım sayesinde ayakta durmaktadır." (Loren Eiseley, Darwin"s Century: Evolution and the Men who Discovered It, Doubleday, Anchor, New York (1961))

Bilimin keşifleri için temel oluşturan yaratılış gerçeğini, bilim derslerinin haricinde tutmaya çalışmak ise anlaşılması mümkün olmayan bir çabadır.

Sonuç:

Berry ropörtajını yayınlayan Vatan gazetesi yetkililerine, bu iddiaların bilimdışı hikayelerden ibaret olduğunu görmelerini, körükörüne evrim propagandasına son vermelerini tavsiye ediyoruz

PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo
İNDİRMELER