ADNAN OKTAR: Önce herkes hoş geldi, sefa geldiniz, lütfettiniz, şeref verdiniz. Misafirlerimiz de hoş geldiler, sefa geldiler. Misafirlerimiz hakkında Oktar herhalde bilgi vereceksin sen.
OKTAR BABUNA: Evet.
OKTAR BABUNA: Hoş geldiniz, ben en sağdan başlayarak konuklarımızı tanıtmak istiyorum.En sağda oturan Samaritlerin lideri Sayın Japhet Tsedaka, Samaritler Museviliğin bir kolu İsrail’de. Samaritlerin lideri kendisi. Onun hemen yanında oturan konuğumuz Ortodoks Hıristiyan lider, yine İsrail’den, Sayın Mussa Hadi-Hurrian Dimitri, Ortodoksların lideri. Onun hemen yanında oturan Haham Hollander, Ben-i Nuh Mahkemesi Başkanı, Sanhedrin hahamlarından kendisi, İsrail’de, Ben-i Nuh Mahkemesi Başkanı. Hemen yanında Eyüp Kara Bey’i görüyoruz. Eyüp Kara Bey, İmar Bakanı Yardımcısı İsrail’de. Necef ve Celile için kalkınma ve imar Bakanı yardımcısı. İsrail Hükümeti’ndeki tek Musevi olmayan kişi. Başbakan Benjamin Netenyahu’ya en yakın Musevi olmayan kişi. Museviler, Müslümanlar, Hıristiyanlar ve diğer tüm dinler arasında güçlü ve sıcak bir ilişki kurulması hedefine sahip ve bunun için de çabalıyor kendisi. Hemen yanımda oturan, Dürzi topluluğu lideri Şeyh Ameen Kablan-Abdel Ameen Kabalan Beyefendiyi görüyorsunuz. Diğer yanında yine Sanhedrin Hahamlarından Haham Benjamin Abrahamson, Sanhedrin’in İslam konusundaki danışmanı beyefendi. Hemen yanında Bedevi lider Ataf Krinawi Bey’i görüyorsunuz. En başta oturan da Efrahim Lahav Beyefendi. Efi Lahav başbakanlık ofisinde kıdemli strateji danışmanı. Aynı zamanda Kudüs Akademik Birliği Yönetim Kurulu Başkanı kendisi.
ADNAN OKTAR: Efendim, sizler soru sorarsanız daha hoş olur diye düşünüyorum. Önce sizlerin sorularını alalım, sonra gerekirse ben açıklama yapacağım, sohpete devam edebiliriz. Nasıl isterseniz, isterseniz ben genel olarak konuları da anlatabilirim. Ama soru herhalde daha iyi olur diye düşünüyorum. Buyurun.
MUHABİR: Ben bu kadar insan İsrail’den buraya gelmelerinin asıl amaç neydi? İki gündür burada görüşmeler devam ediyor. Ne üzerine konuştunuz, amaç neydi? Özellikle altını çizmek istediğim, Türkiye-İsrail arasının bugünlerde çok gergin olduğu düşünülürse, böyle bir davete icabet etme nasıl oldu da mümkün oldu?
ADNAN OKTAR: Üç beş kişi İsrail’in arasını gerebilir, ama Türkiye’de yetmiş milyon insan var. İsrail’de de milyonlarca insan var; bunlarda bir gerginlik yok. Toplam on, onbeş kişinin arasında bir gerginlik var; o bizi hiç ilgilendirmez. Bizim İsrail ile hiçbir gerginliğimiz yok. Yani bir televizyon dizisi, bir roman, bir tiyatro İsrail’i bizim gözümüzde düşürmez. İsrail’de de Türklük aleyhinde herhangi bir eylem, koltuğun yukarıda olması veyahut aşağıda olması Türklüğü herhangi bir şekilde rencide etmez. Yani o insanın hatası olmuş olur, şahsi lokal bir hata olmuş olur ve İsrail halkının da benimsediği bir olay olmaz bu. Yani bütün İsrail bunu benimsiyor diye bir konu yok. Dolayısıyla bizim İsrail ile herhangi bir gerginliğimiz yok, bu suni bir olaydır. Bu tip olaylar yine olacaktır. Hiçbir etkisi olmadan gelip geçer, onu söyleyeyim. Bunun dışında yeni bir şey varsa, başka bir soru varsa alabilirim. Ama sorunuzun devamını istiyorsunuz herhalde.
ADNAN OKTAR: Tabii ki , tabii, buyrun buyrun tabii.
MUHABİR: Siz gelmeden hemen önce İsrail ve Türkiye arasında meydana gelen gerilim hakkında ne düşündüğünüzü sorabilir miyim? Neden özellikle bu anda geldiniz? Önceden olanlar hakkında ne söyleyebilirsiniz?
ADNAN OKTAR: Çok özür dilerim, benim açıklamamı bir tercüme etmemiz gerekiyor mu? Arkadaşlar çünkü İngilizce biliyorlar, ben Türkçe konuştum. Ne konuştuğum bilinmiyor. Eğer mahzuru yoksa kısaca benim dediğimi bir açıklasın.
AYOOB KARA: Evet, öncelikle bizler buraya İsrail’den dindar kişilerin ve İslam dininin tüm temsilcilerini içeren bir heyet ile geldik. Çünkü Müslüman, kendisini Allah’a teslim eden kişi demektir. Bu da şu anlama gelir; bir olan Allah’a iman eden herkes Müslüman’dır. Hıristiyan, Dürzi, Musevi ve herkes için bu böyledir. Bu nedenle dünyada radikalizmi savunanları gördüğümüzde, biz Müslümanlar, Museviler ve Hıristiyanlar, hep birlikte bunu durdurmalıyız. Eğer bunu durdurmak istiyorsak, İslam ve diğer dinler arasındaki ve Türkiye ile İsrail arasındaki güzel havayı zedeleyecek olan her şeyi sona erdirmeye çalışan Sayın Oktar gibi seslenen kişilere ihtiyacımız var. İsrail ve Türkiye arasındaki konuya gelince, İsrail’de Musevi olan, olmayan vatandaşların büyük çoğunluğunun Türkiye’nin karşılıklı destek alışverişinde bulunmamız gereken, ortak hedeflerimizin çok fazla olduğu ve birlikte yola devam etmemiz gereken bir ülke olduğuna inandıklarını düşünüyorum. Resmi bir kişinin yaptığı herhangi bir hata nedeniyle, bu ilişki durdurulamaz ya da sona erdirilemez.
ADNAN OKTAR: Sorunuzun cevabını devam ettireyim. Biraraya gelme amacımız, dünyada iki görüş mücadele eder; bir Allah’a inananlar, bir de inanmayanlar. Allah’a inananlarla inanmayanların mücadelesinde inananlar biraraya gelecektir. Hıristiyanlar, Museviler, Müslümanlar, omuz omuza Darwinizm’e, materyalizme karşı bir mücadele verecektir. Ama bu tabii sert bir mücadele değil; sevgiye dayalı, şefkatle, merhametle, bilimle ve sanatla olacaktır. Ama bu savaşı, bu ilmi mücadeleyi bu sefer Allah’a inananlar kazandılar. Bu yüzyıl Allah’a inananların kazandığı yüzyıldır. Dolayısıyla savaşlar, kavgalar mücadeleler, yani şeytani oyunlar bu yüzyılda bitiyor. Dolayısıyla Filistin’le İsrail’in arasındaki mücadele de bitecektir. Türkiye ile İsrail’in arasını açma çabalarını da mutlaka ortadan kaldıracağız ve kaldırdık da. Mesela bu toplantı bu konuyu bitirmiştir. Böyle bir oyuna gelmeyiz, yani iki tarafta da bu işi bu konuyu körüklemek isteyen insanlar var. Bu oyuna gelen bir avuç insan olur; fakat büyük kitleler, büyük kalabalıklar bu oyuna hiçbir şekilde gelmemiştir ve gelmeyecektir.
Biz Allah’a inananları seviyoruz onlar da bizleri seviyorlar. Bu kıyamete kadar da bu şekilde olacaktır. Mesih (as) devrindeyiz, Mehdi (as) devrindeyiz. Tevrat’ta Mesih (as)’ın geleceği detaylı olarak anlatılmıştır. Mesih (as)’ın bütün alametleri çıkmıştır. Mehdi (as) ve Mesih (as) aynıdır. Yani Kuran’da da buna işaret edilmiştir; Tevrat’ta da açık açık ifade edilmiştir; hadislerde de Mehdi (as)’ın geleceği belirtilmiştir. Mehdi (as) ile Mesih (as) aynı şahıslar. İlmi araştırma yapanlar bunu görürler. Bir kısım insanlar diyebilir ki; ‘metafizik mi bu konular?’ Evet metafizik. Yani dünya da metafiziktir. Metafiziğin bu yüzyılda hakim olduğunu insanlar göreceklerdir. Ortadoğu’da din hakimdir; yani din yönlendirir insanları. İnsanları birarada tutan, insanlara moral güç veren, insanlara hayat kaynağı olan dindir. Dolayısıyla inananların bu yüzyılda hakimiyetini görüyoruz; yani göreceğiz değil gördük ve göreceğiz. Dolayısıyla da İsrail ile Türkiye’nin arasını açma çabalarının da boş bir oyun olduğunu insanlara göstermiş oluyoruz. Bir amacımız da bu.
İkinci bir amaç da er Gilad Shalit; onun konumu var. O da bizim evladımız, o da bizim kardeşimiz. Tabii onun konumundan biz vicdanen rahatsızız, ama Filistinli kardeşlerimizin İsrail’deki konumundan da rahatsızız. Yani hapishanelerdeki konumundan da rahatsızız. Yani hapishanelerdeki konumundan da rahatsızız. Ama biz demiyoruz ki; İsrail’deki teröristler, terör yapan kişiler bırakılsın, İsrail’de teröre devam etsinler demiyoruz. Bir af çıksın, fakat onlar adeta bir melek gibi çok güzel ahlakla sevgiyle İsraillilere sarılsınlar, kardeş olsunlar, bu kavga bitsin. Er Gilad da bırakılsın ve sevinç ve mutluluk içerisinde ailesinin yanına dönsün. Bir de o çocuğun konumu tabii, beni bir başka yönden de tedirgin ediyor. Her gün ölüm korkusu ile yaşamak bir insan için çok acıdır. Bunun tahammülü çok zordur. Yani hapiste olan bir insan bunu yaşamaz, ama o konumda olan bir insan bunu yaşayacaktır. Yani bunun da göz önünde bulundurulması gerekiyor. Yıllardan beri böyle bir gerilim, o çocuk için tahammülü zor bir durum. Bunu da değerlendirmek gerekiyor. Fakat İsrail hapishanelerindeki genç kızların, efendim diğer insanların da konumu bizi rahatsız ediyor. Fakat gönlümüz istiyor inşaAllah; oradan melek gibi güzel huylu olarak çıkarlar, İsraillilerle kucaklaşırlar, kardeş gibi bir ortam olur.
Er Gilad’ın babası Noam Schalit, zannediyorum önümüzdeki günlerde gelecek inşaAllah. Yani o konuda biz güvenlik nedeniyle bilgi vermek istemiyoruz, görüşüyoruz kendisiyle bağlantımız var. Elimizden gelen gayreti gösteriyoruz. Zaten kamuoyu oluşturmaya çalışıyoruz. Kamuoyu oluşturmak çok önemli bir konudur. Türkiye kamuoyu özellikle çok hayatidir. Ama geleceği günü, saati bildirmeyeceğiz, yani güvenlik açısından bu bizim için önemli. Biz herhangi bir tatsızlık olsun istemiyoruz. Rahat olmasını istiyoruz bu konuların. Ama tabii nasıl bir gayret içerisindeyiz, neler yapıyoruz tek tek bunu anlatmak durumunda değiliz. Ama iyi, güzel, barışçıl, kardeşçe dostane girişimlerimiz var, bu devam edecek. İsrailli kardeşlerimizi çok seviyoruz.
Zaman zaman bu sevdiklerimiz bizim ziyaretimize gelirler. Ben kardeşlerim gibi görüyorum. La ilahe İllaAllah kardeşlerim onlar benim. İstedikleri kadar aramızı ayırmaya çalışsınlar, biz bunu kabul etmeyiz. Bir Kuran ayetine dayandırmaya çalışıyorlar, Kuran’ı yanlış anlıyorlar. Kuran’da ‘gayrimüslimleri veliler edinmeyin’ diyor Allah. Yani idareci edinmeyin, yani vali yahut yönetici, başbakan edinmeyin. Zaten bu çok normal bir şey. Bu Kuran’ın bizlere bir nimet olarak sunduğu bir izahtır. İsrail’de bir Müslüman başbakan olamayacağına göre, Türkiye’de de bir Musevi başbakan olmuyor tabii ki. Halk doğal olarak bunu istemez; yani bir Müslüman olmasını ister. Dolayısıyla Kuran’ın işaret ettiği budur. Yoksa onlar tehlikeli insanlardır, zararlı insanlardır anlamında değil. Allah onlara şefkatle bakmamızı koruyup kollamamızı istiyor.
Biz İspanya’dan alıp getirdik Musevileri buraya. Ecdadımız bilmiyor muydu? En güzel şekilde ağırladık. Resullullah (sav) zamanında son derece rahattı Ehl-i Kitap. Museviler dostça kardeşçe yaşıyorlardı. Aynı ortamı, aynı kardeşlik ortamını yeniden tesis edeceğiz. İsrail ile Türkiye’nin arasını hiç kimse açamaz. Biz öyle filmlerle, tiyatrolarla, reklamlarla İsrail’den soğumayız. Bizim kaynağımız Kuran’dır ve Tevrat’tır. Tevrat’tan bakarız, ama asıl kaynağımız tabii bizim inancımıza göre Kuran’dır. Kuran’a göre hareket ederiz. Kuran’a göre biz Ben-i İsrail’i değerlendiririz. Peygamber soyudur, mübarek bir soydur, tüylerine zarar getirttirmeyiz.
İran’la araları biraz açılır gibi olmuştu. Ahmedinejad’ın bir ifadesi oldu, “biz” dedi “İsrail’i haritadan sileriz”. Ben de haber gönderdim, dedim: Müslüman böyle bir ifadede bulunmaz, çünkü bu haramdır. Orası kutsal bir beldedir. Orada Hıristiyanlar var, Müslümanlar var, Musevi kardeşlerimiz var, dindarlar var, çocuklar var; böyle bir ifade olmaz dedim. Dolayısıyla biz orada sadece ateist siyonistlere fikren karşıyız dedim. Mehdi (as) kan akıtmayacak, uyuyan kişiyi uyandırmayacak, insanların burnunu dahi kanatmayacak dedim, hadislerle bunu belirttim. Ahmedinejad aynısını demeç olarak, resmi demeç olarak verdi, kelimesi kelimesine aynısını. Bu çok çok güzel bir şey; yani 180 derece döndü. Ve olumlu bir insan olduğunu görüyoruz, telkine açık bir insan olduğunu görüyoruz. Atom bombasının haram olduğunu söyledim, bunu söylemesini de açıkladım, nitekim gördünüz. Hürriyet gazetesinde sürmanşet bu yayınlandı. İran resmi açıklama yaptı “atom bombası haramdır” diye. Dolayısıyla İsrail’e atom bombası kim atarsa, gök kubbeyi başına geçiririz. Böyle bir şeyi hiç kimse yapamaz, yani tahayyül dahi edemez. Değil, tahayyül dahi edemez. Bölgede hiç kimseye, dünyada hiç kimseye bunu bundan sonra yaptırmayız. Bu devirden sonra zaten böyle bir olay yok. Barış çağındayız, kardeşlik çağındayız, sevgi çağındayız; böyle bir olay asla olmayacaktır. Evet, çok özür dilerim, biraz uzun oldu ama önemli.
AYOOB KARA: Benim ailem İsrail’e 400 yıl once Türkiye’den geldiler. Onun için İsrail’de bir vekiliniz var.
ADNAN OKTAR: MaşaAllah.
ADNAN OKTAR: Evet basın mensubu kardeşlerimiz sorularına devam edebilirler. Buyurun.
MUHABİR: Bu İsrailli askerle ilgili olarak Hamas’la bir temasınız var mı? Varsa Hamas’a sizin getirdiğinizin mesaja tepkisi nasıl?
ADNAN OKTAR: Hamas’la bir temasımız yok, ama İslami yönden faydalı olabileceğini düşündüğümüz her gruba, her şahsa bu konuyu ileteceğiz. Gücümüzün yettiği kadar, anlatabildiğimiz kadar anlatacağız; ama bizim asıl hedefimiz tabii Türk kamuoyunun etki gücüdür. Asıl birinci hedefimiz bu. Buyurun.
MUHABİR: İsrailli yetkililer sizin görüşünüzden başka bir grupla da etkileşim halinde olacaklar mı?
ADNAN OKTAR: Hayır. Sadece benim misafirim olarak geldiler, ben ağırlıyorum. Onları da çok seviyorum, onlar da beni çok seviyorlar. Buyurun.
MUHABİR: Sakıncası yoksa ziyaretçilerinizden birer cümleyle buradaki ziyaretleriyle ilgili görüşlerini alabilir miyiz? Eğer kendileri de isterlerse.
ADNAN OKTAR: Tabii buyrun.
MUHABİR:Türkiye’yi ziyaretinizdeki asıl amacınız nedir? Yani, dünden beri toplantılarınız var. İlişkilerin çok da iyi olmadığı bir dönemde bu ziyaretin amacı nedir?
AYOOB KARA:Özellikle bu dönemde Sayın Oktar bizi, İsrail’deki tüm farklı topluluklardan İsrailli dindarları, Hıristiyanlardan, Dürzilerden ve diğer dinlerden, tabi Musevilerden kişileri davet etti. Biz buraya Türkiye ve İsrail’in birlikte olmaya devam etmesi gerektiğini, herhangi bir resmi görevlinin bir hatasının bu ilişkiyi bitirmemesi gerektiğini söylemeye geldik. Ve özellikle şimdi geldik; çünkü bu çok yeni bir hata, bir veya iki kişinin yaptığı bir hatanın tarih boyunca sürmüş bir ilişkiyi bitirmemesi gerekir. Dolayısıyla biz barış için geldik, ihtiyacımız olanın birlikte yaşamak, birlikte olmak ve birbirimizi desteklemek olduğunu söylemeye geldik ve dindar kişilerle iyi ilişkiler içerisinde olmayı umuyoruz. Burada aynı şekilde düşünen Sayın Oktar gibi Türklerin arasındayız. Kendisi, her zaman birlik olalım diyen, barış adımlarıyla birlikte ilerleyelim diyen insanlara ihtiyacımız olduğunu düşünüyor. Ortadoğu’da ve dünyada tüm insanların birlikte yaşayabileceği kadar yer var. Hepimizin tek bir İlahı var, dolayısıyla iki gün veya bir hafta önce yapılmış bir hatayı durdurmak için buraya gelmenin tam zamanı. Çünkü İsrail ve Türk halkları arasında hiçbir şey değişmedi.
ADNAN OKTAR: Hayır bunu gerilim diye ağıza almak bile yanlış. O zaman on kişi çıksın ‘Türkiye ile İsrail arasında gerilim var’ desin. 70 milyon burada ‘ha öyle mi’ diyecek? Orada da milyonlarca insan ‘ha öyle mi’ diyecek? Böyle bir konu yok. Biz İsrail’i seviyoruz, onlar da bizleri seviyorlar. Onlar da tek Allah’a inanıyorlar, biz de tek Allah’a inanıyoruz. Peygamberlere inanıyorlar, Cennete, Cehenneme inanıyorlar, tertemiz insanlar. Onlar Peygamber nesli, biz onlara şefkat duyuyoruz, muhabbetle bakıyoruz. Allah onları bizlere emanet verdi inşaAllah. Türk İslam Birliği oluştuğunda, ki iki yıl önce söylemiştim ben Türk İslam Birliği oluşacak diye, insanlara hikaye gibi geliyordu. Bakın gördünüz sözlerim doğru çıkmaya başladı, vizeler kaldırılmaya başlandı. Bu vizelerin kaldırıldığı ülkelerin hepsi Türk İslam Birliği’nin aday ülkeleridir. Vize kalkan her ülke aday ülkedir. Arkasından pasaportlar da kaldırılacak. İsrail ile de aynı şekilde vizeler kalkacak göreceksiniz. Pasaportlar da kalkacak, İsrail de rahatça gidip geldiğimiz bir komşumuz olacak. Devletler; bağımsız devletler olacak milli devletler olacak, fakat sınırlar inşaAllah bu yönüyle kalkacak. Ve dolayısıyla dostluk ve kardeşlik bu yüzyıla damgasını vuracak.
Kimse artık ne savaşa cüret edebilecek, ne teröre cüret edebilecek. Bu yüzyılda savaşlar bitmiştir. Terör de süratle bitecek, bunu da göreceksiniz. Mehdiyet ve Mesihiyet devri başlayacak. Mehdiyet ve Mesihiyet deyince insanlar, bunu bir rüya gibi alıyorlar. Evet bir anlamda rüya gibidir. Yani, sanatta, bilimde, estetikte, güzellikte olağanüstü gelişmeler olacak. Tevrat bunu çok detaylı anlatmıştır. Bu güzelliği hep birlikte göreceğiz. Demokrasinin daha mükemmel olduğunu, fikir hürriyetinin daha mükemmel olduğunu göreceğiz. Sevgi anlayışının en yüksek noktaya çıktığını göreceğiz İnşaAllah. Boş yere kan döküldüğünü, boş yere acı çekildiğini göreceğiz. Darwinizm ve materyalizm 350 milyon insanın ölümüne neden oldu şu ana kadar. 1. Dünya Harbi’nin ve 2. Dünya Harbi’nin çıkmasına neden oldu. İnsanların kalbinden sevginin silinmesine sebep oldu. Binlerce köyün, kasabanın, şehrin yerle bir olmasına sebep oldu. Ama bu yüzyılda bu şeytanın oyunu artık bitmiştir. Darwinizm’i biliyorsunuz anlattık; ara fosillerin olmadığını, 300 milyona yakın yaşayan fosil olduğunu, yani yüz milyon yıl önceki canlıyla şu anki canlı aynı, bunu ispat ettik. Proteinlerin hiçbir şekilde değişemeyeceğini, yani evrimle değişmeyeceğini, ancak bir proteinin oluşması için yine canlı bir hücreye ihtiyaç olduğunu ispat ettik. Böylece Darwinizm bitti. Gerçi çırpınıyorlar ama, bunun suni bir çırpınış olduğunu herkes görüyor. Dolayısıyla bu Darwinizm’in yenilmesiyle hem Museviler çok rahat ettiler, hem Hıristiyanlar çok rahat ettiler, hem de Müslümanlar çok rahat ettiler. Bundan sonra sevginin, dostluğun, kardeşliğin yolu tamamen açılmıştır. Suni savaş çığırtkanları boşa uğraşmasınlar, hiçbir şekilde bundan sonra savaş yok.
MUHABİR: Ahmedinejad ile konuştuğunuzu söylediniz. Onun fikirlerini değiştirdiğinizi söylediniz. Bu nükleer silahların yapımı ve İsrail’e karşı kullanılması engellenecek mi? Bu konuda ne söyleyeceksiniz? Bir de İsrail-Filistin arasındaki çatışma ile ilgili ne düşünüyorsunuz?
ADNAN OKTAR: İsrail’e -demin söyledim- atom bombası atmayı tahayyül eden kişinin başına gök kubbeyi çökertiriz. Böyle bir şeye kimse müsaade etmez. Yani Türkiye böyle bir şeye müsaade etmez. İsrail bu konuda müsterih olsun. Ayrıca İslam’da kesinlikle haramdır, yani öyle kitle imha silahı haramdır; çünkü İsrail’de çok fazla Müslüman var, çok fazla Hıristiyan var ve çok fazla Tevrat’ı yaşayan dindar Musevi var. Bunlara hangi gerekçeyle atom bombası atılacak? Yani inançlı bir insanın bunu yapması mümkün değil. Dolayısıyla böyle bir endişeye kesinlikle gerek yok. Ben İsrailli yetkililerle de bu konuda daha önce de görüştüm. Ama İranlı kişilerle, bu konunun içinde olan kişilerle de görüştüm. Bu konuda boş yere bir tedirginlik var. Böyle bir şeyin olması mümkün değil, imkansızdır. Gönlünüz bu konuda son derece müsterih olsun. Bir kere Peygamber soyusunuz Museviler, yani Peygamber soyudurlar. Peygamber soyunu atom bombası ile yok etmek diye bir konu yok. Böyle bir şey olamaz. Yani Kuran’a göre, Kuran ayetlerine göre siz kıyamete kadar yaşayacaksınız zaten. Kıyamete kadar Museviler var ve bizim Allah’ın izniyle bizim yed-i emanımızdansınız, bizim korumamız altındasınız. Allah’ın izniyle biz Musevilerin tüyüne zarar getirttirmeyiz, Hıristiyanların da, Musevilerin de. Ve hiçbir şekilde de savaşa da müsaade etmeyiz. 10 kişi çıkmış, “biz” diyorlar, “kriz çıkarttık”. Krizi onlara iade ettik biz de şu an. 10 kişilik kriz, yani bunlar suni olaylardır, suni gerilimlerdir. Bunlara inanmak da suni gerilimi desteklemek demektir.
MUHABİR: Eğer mümkünse ve sizin içinde bir sakıncası yoksa, diğer konuklarınızdan da Sayın Kara’nın dışında bu konu ile ilgili küçükte olsa birer cümlelik bilgi alabilir miyiz?
ADNAN OKTAR: Estağfirullah tabi, tercümanımız hemen bu konuyu açıklasın devam edelim.
MUHABİR: Eğer mümkünse konuklarınıza bir sorum olacak. Türkiye’de antisemitizm olduğuna ve bunun radikalizme doğru kayacağına dair korku ve endişe var. Buna katılıyor musunuz?
ADNAN OKTAR: Kara Bey’e mi soruyorsunuz herhalde. Yoksa Hollander Bey mi konuşsun.
AYOOB KARA: (Soruyu Haham Hollander için İbranice’ye çeviriyor.)
HAHAM YESHAYAHU HOLLANDER:Şunu söylemeliyim olanlar o kadar şaşırtıcı ki, tahminde bulunacak bir kişi risk almış oluyor. Rasyonel bir şekilde analiz edildiğinde, sadece tek bir yön varmış gibi ve bu yönün de çatışma yönü olduğunu görebilir. Materyalist bakış açısıyla bakacak olursanız, bundan İsrail’in, Türkiye’nin, Filistinlilerin ve Filistinli Arapların çıkarı nedir? Bir çatışma olduğu görülür. Gazeteleri okursanız çatışma yolunu seçtiğimizi görürsünüz. Akademisyenlerin Türkiye’nin çıkarları hakkında dediklerine bakarsanız, Türkiye’nin -Türklerin değil, Türk devletinin- çıkarlarının İsrail’den olmadığını görürsünüz. Burada politikadan, hükümetlerden ve hükümetlerin ilişkisinden bahsediyoruz. Ancak burada açıkça anlaşılıyor ki, sadece ekonomiye, Markizme dayalı rasyonel bakış açısı yeterli değil. Bildiğiniz gibi Marksizm düşüşte, Markist ülkeler ve imparatorluklar çöktü. Ancak Marksist düşünce yapısı değişmedi. İnsanlar ulusları motive eden ve dünyayı harekete geçiren şeyin ekonomiye ya da güce dayalı çıkarlar olduğunu sanıyor.
Bakın bugün Çarşamba. Tüm dünyada, Yahudilerin olduğu her yerde Cumartesi günü Firavun’un hakkında ve Allah’ın onu nasıl yerinden ettiğini okuyacaklar. Bunu rasyonel olarak İsrail’le çatışma güçleri olarak açıklayabilirsiniz. Çatışma gerçekten de oldu ve Yahudiler kurtarıldılar. Ancak burada onun düşünce yapısını görüyoruz. Birbiri ardınca belaları gördükten sonra, ki Mısırlılara karşı 10 musibet gerçekleşmiştir. Yahudilerle savaşmayı bırakması için iyi bir sebebi vardı, ama sebepler yeterli olmadı. ‘Tamam yeter’ demesi gerekirdi ama demedi. Kitapta kalbinin Allah tarafından katılaştırıldığı yazar; herkes tarih içerisinde Yüce Allah’ın müdahalesini görür. Şimdi de görüyoruz. İnanıyorum ki bugün burada Yüce Allah’ın tarihe müdahalesini görüyoruz.
… Gerçekte 1948’de olanlar -genellikle BM’nin bu konudaki istatistikleri güvenilir değildir, o yüzden tam sayıyı bilmiyorum- bir kaç yüzbin Filistinli Arap evlerini terk etti ve Lübnan, Gazze ve Ürdün’deki kamplara taşındı. Aynı zamanda 650.000 ya da 700.000 Yahudi Arap topraklarını terk ederek İsrail’e geldi. Mallarının çoğuna Arap hükümetleri tarafından el konuldu. Hiç bir kaynağı olmayan İsrail’e geldiler, sonradan refah edindiler. Arap mültecileri terk edildi, yıllarca Arap ülkeleri tarafından kamplara mahkum bırakıldılar, gitmelerine izin verilmedi. Lübnan’da bir kampta olan bir kişinin kamplardan çıkmasına izin verilmiyordu. Herhangi bir eğitim alamadılar, ekonomik olarak gelişemediler. Arap ülkeleri tarafından politika için koz olarak tutuldular. Bu çok üzücü ve bu Museviliğe aykırı ve İslam’ı tam bilmiyorum ama, eminim ki İslam’a da aykırı. Bu politikanın, dinin önüne geçmesine bir örnek idi. Bu özellikle Ortadoğu’da yapılan çok büyük bir hata.
Tarihte ara ara bazı şeylerin politik çıkarlara göre gitmediğini gördük. Ortadoğu’da nüfusun kaba bir tahminle % 99.8’inin samimi olarak dindardır. Tabii bu herkesin dinin gereklerini yerine getirdiği anlamına gelmiyor. İnsanlar günah olan şeyleri de yapabiliyorlar. Ancak insanların büyük çoğunluğu Allah’a inanıyor ve Allah’la bir yakınlığı var. Her gün olmasa bile. Bazı insanların daha çok, bazı insanların daha az. Ancak Ortadoğu’daki toplum kesinlikle dindar bir toplum. Türkiye’de bile, hatta şu andaki hükümetten önceki dönemde bile, insanların çoğu günde 5 kere namaz kılmıyor ve belki bir kere bile kılmıyor, ama dinleri vasıtasıyla Allah’la bir yakınlıkları olduğunu biliyorlar. Ve bu sadece sözde değil. Sayın Adnan Oktar 20-30 yıldır öncelikle Türk halkına dinlerine yönelmeleri için öğütte bulunuyor ve bu büyük oranda gerçekleşti. Oranını ölçemem ama sadece Türkiye’deki politikadan ben de siz de görebilirsiniz. İnsanlar dinleri hakkında çok daha bilinçli oldular ve eskisinden çok daha fazla Allah’a yöneldiler. Bu nedenle dünyada yaşananın bir devrim olduğuna inanıyorum. Seküler politikacılar dahi dinin dikkate alınması gereken bir kavram olduğunu ve bunun bir devrime sebep olduğunu anladılar.
Bugün çok ilginç bir şey oldu. Buraya gelmeye hazırlanırken, daha yeni İsrail’den bir telefon geldi ve bana Suriye’nin büyük müftüsü Hassoun’unun sözünü ilettiler. Tabii İngilizce dememiştir, büyük ihtimalle Arapça demiştir ama ben Arapça bilmiyorum. Diyor ki, Hazreti Muhammed (sav) Hıristiyan ve Musevileri sapkın olarak kabul etmemizi istememiştir. Hazreti Muhammed (sav) Hıristiyan ve Musevilerin kafir olduğunu söylememiştir. Çünkü aksi doğru değil. Şeyh Ahmed Hasun İslam’ın barış dini olduğunu söylüyor ve şöyle devam ediyor; Hazreti Muhammed (sav) insanları öldürmeyi emretmemiştir. Devam ediyor; dini savaşlar dinin değil politikanın sonucudur, bu sistemler dinin içine girer. Hazreti Musa (as) Ortadoğulu muydu yoksa Avrupalı mı, Hazreti İsa (as) Filistinli miydi yoksa Katolik mi, Hazreti Muhammed (sav) Şii miydi yoksa Sünni mi? Müftüye göre İsrail ve Arap komşuları arasındaki çatışmanın İslamın Museviliğe karşı bir savaşı değil. Ve devam ediyor: İnsanlara şöyle dedik ve ben de tekrarlıyorum; siz Amerikan vatandaşlığı almadan önce ve ben Suriye vatandaşlığı almadan önce, hepimizi Allah Katında kardeşiz. Ayrıca şunu da söylüyor, kendi büyükbabası olan büyük müftünün Musevi bir ortağı varmış. Museviler Suriye’de yıllarca yaşadılar ve güzel muamele edildiler, sayılarını tam bilmiyorum, ama halen Suriye’de Musevi toplumu vardır.
Şimdi ana konuma dönüyorum, Sayın Adnan Oktar’ı yaklaşık 8 aydır tanıyorum, onun da anlattığı gibi dünyanın yöneldiği yoldan bahsedeyim. İnsanlar, özellikle seküler politikacıların da anlamaya başlaması gibi, ya da başka bir deyişle bu gidişatı neden fark edemiyorlar? Fark edemezler, bu onların hatası değil. Belirli anlayışlarla yetiştirilmemiş insanların, anlayışlarının gelişme dönemi geçtikten sonra, bu özelliği kazanabilmeleri mümkün değildir. Bir çocuğa bir dil öğretmek istediğinizde, ne kadar erken yaşta öğretirseniz o kadar iyidir. Yaşlı insanlara yeni dil öğretmek zordur, ancak tabii hayatları boyunca dil öğrenen çok nadir insanlar da var. Kitabı Mukaddes’i okuyarak 136 dil öğrenen bir kişi vardı. Her öğrendiği dili Kitabı Mukaddes’i okuyarak öğrendi. Doğal olarak Kitabı Mukaddes’i çok iyi biliyordu. Bu nedenle seküler bir toplumda yetişmiş bir insanın, dinin, dindar insanların hayatındaki önemini ve değerini anlamaları mümkün değildir. Bu yüzden Türkiye’de ve diğer yerlerde olan şey şu; demografik bilgiler dindar insanların sayısının gittikçe arttığını gösteriyor. Ve böylece tek bir Allah inancıyla dünyayı değiştirek birleşecek. Hepimiz sadece Allah’ın bildiği şekillerde barış içinde yaşayacağız.
ADNAN OKTAR: MaşaAllah. Ortodoks Hıristiyan kardeşimiz de birşey söylemek istiyorsa, o da söylesin.
RAHİP HURRIAN DIMITRI: Öncelikle Sayın Oktar’a bizi buraya davet ettiği için, Sayın Ayoob Kara’ya da bizimle buraya geldiği için teşekkür etmek istiyorum. Sizlere de bu mesajı tüm dünyaya, dünyadaki Müslümanlara ve dünyadaki insanlara ulaştıracağınız için teşekkür ederim. Sizlerin ve herkesin bildiği gibi Hıristiyanlar, Ortodokslar, Allah’ın sevgi olduğuna inanırlar. Bizler tüm kilise ve insanlar arasında sevgiyi yayıyoruz. Buraya da sizlere bu sevgiyi ve dünyadaki tüm dinlerin birlikteliğini geliştirmeniz gibi önemli bir mesajı iletmeye geldik. Buraya İsrail’den sizlere bir kaç kelime söylemeye geldik. Sayın Oktar’la görüştüğümüzde onun ruhunu, sıcaklığını ve sevgisini gördük. O dünyanın özellikle de Türkiye’deki insanların fikirlerini değiştirdi. İnsanın insan olduğu gerçeğine inandırdı... Obama seçildiğinde söylediği şekilde değişebileceğimize inanıyoruz. Değişeceğiz ve şiddete inanmayacağız, radikal görüşlü kişilere veya teröristlere inanmayacağız. Dünyayı daha iyi bir dünyaya dönüştürmeye inanacağız. Onları durduracağız ve bizlerin sadece Allah’a inandığımızı, tek bir Allah’a inanan bir ülke olduğumuzu söyleyeceğiz. İncilden size bir bölümü aktarmak istiyorum; Hz. İsa (as) birine kardeşini sevip sevmediğini soruyor. “Kardeşini sevdiğini söylüyorsan, Allah’ı da seviyorsun, ama Allah’ı görmüyorsun” diyor. “Allah’ı görmeden seviyorken, kardeşini, komşunu gördüğün halde neden sevmedin” diye soruyor. Buradan şu kısa mesaj çıkıyor: İnsanlar birbirlerini sevmiyorlarsa, bu dünyada barış içerisinde yaşayamayız.
Şu durumda sevgi tüm kültürler, tüm ülke ve insanlar arasında bir köprü kuracaksa, size düşen de bu mesajı dünyaya iletmeniz olacak. Sayın Oktar, gerçekten siz, kendisine büyük bir din verilen İslam peygamberi Hz. Muhammed (sav) gibisiniz. Şiddet hakkında, dünyadaki Müslümanlar hakkında tüm fikirleri değiştiren büyük bir kişisiniz ve sanırım amacınıza ulaşmak için uzun bir yol kat edeceksiniz. Bizler buna inanıyoruz. Çok teşekkür ederim.
ADNAN OKTAR: Evet buyrun.
MUHABİR:Türkiye ile İsrail arasındaki siyasi sorunlar hakkında; İsrail’in Gazze işgali sırasında Filistin halkına karşı kullandığı orantısız güç hakkında ve Gazze’de devam eden abluka hakkında Türk politikacılar, kendilerinin halkın duygularını temsil ettiğini belirtiyorlar. Türk halkına bunu nasıl açıklarsınız ve bu sorum da İsrailli bakan yardımcısınaydı. Bu soru ise Sayın Adnan Oktar’a olacak. Basın toplantısına biraz gecikerek geldim ama Gilad Shalit’in babasının yakın bir zamanda sizinle bağlantı kurduğunu ve sizden arabulucu olmanızı istediğini teyit edebilir misiniz? Bunu nasıl pratiğe nasıl geçireceksiniz? Filistin üzerinde, Hamas üzerinde etkiniz var mı? Çok teşekkür ederim.
ADNAN OKTAR: Ben de teşekkür ederim.
ADNAN OKTAR: Sadece bu Hamas’la ilgili bir şey değil, Müslüman Türkiye’de birçok dini cemaat vardır ve milletimizin bütünü zaten bir Müslüman kitledir. Dolayısıyla Türkiye’nin kanaati, Türk insanının kanaati, Arap dünyasında, Hamas’da da diğer yerlerde de çok etkili olacaktır. Yani görüşümüzü bildirmemiz düşüncelerimizi bildirmemiz tek yönlü olmuyor zaten. En başta biz terörün, anarşinin ve savaşların durmasını istiyoruz. Kanın her halükarda durmasını istiyoruz. Yani devlet terörünü de, şahsi terörü de kabul etmiyoruz. Dolayısıyla hiçbir yerde kan akıtılmasını istemiyoruz. Biz silahların da yeryüzünden tamamen kaldırılmasını istiyoruz. Çünkü Tevrat’ta da belirtilen, hadislerde de belirtilen konu aynıdır. Mehdi (as) geldiğinde bütün silahlar yeryüzünden kalkacaktır. Mesih (as) geldiğinde de Tevrat’ta bu aynı şekide geçer. Mızraklar, oklar hepsi eritilecek ve çifçi sapanı haline getirilecek denir. Yani teknoloji de kullanılacak, dolayısıyla silahlar kalkacaktır şeklinde Tevrat’ta izahlar var. Bunun vaktine geldik, bu çağa geldik şu an. Dolayısıyla savaşmak ve terör akıllı bir insanın yapacağı bir şey değildir. Kan akıtılması akıllı bir insanın yapacağı bir şey değildir. Zulümdür, acımasızlıktır. Biz bunu yeryüzünden inşaAllah bu yüzyılda ortadan kaldıracağız. Dolayısıyla suni sorunları da ortadan kaldıracağız. İsrail ile Filistinlilerin kardeş olmaması için hiçbir sebep yoktur. Hz. İbrahim (as) soyundandır her ikisi de. Birisi İsmailoğullarındandır; Araplar İsmailoğullarındandır. Öbür taraf da Yakupoğullarındandır, İsrailoğullarındandır. Dolayısıyla yapılan savaş tamamen suni ve şeytanidir. Buna karşı bu şekilde bir kamuoyu oluşturulması çok etkili olacaktır.
MUHABİR:Gilad Shalit’in babasının sizinle kişisel olarak bağlantı kurduğu konusunu teyid ediyor musunuz?
ADNAN OKTAR: Gilad Shalit’in babası ile evet telefonla bağlantımız var, görüşüyoruz. Kibar, iyi bir insan, saygılı bir insan, uslubundan gördüğümüz kadarıyla. İnşaAllah önümüzdeki günlerde gelmek istiyor. Fakat biz gününü ve saatini güvenlik nedeniyle gizli tutacağız. Biz tabi ki o babanın da, annenin de öyle acı çekmesini istemeyiz. Biz Gilad Shalit’in de, o sevimlinin de ora da ölüm korkusu içersinde yaşamasını tabi ki istemiyoruz. Ben geçenler gördüm televizyonda. Çok acıdım, şevkat duydum. Ama aynı şekilde İsrail hapishanelerinde bulunan ve zor şartlarda yaşayan kız kardeşlerimizi, annelerimizi, kardeşlerimizi de inşaAllah, Allah’ın oradan kurtarmasını istiyoruz. Gilad Shalit’i de Allah’ın kurtarmasını istiyoruz inşaAllah. Ama tabii demin de söyledim hapisten çıkanların melek gibi güzel bir sevgi anlayışıyla, güzel bir ahlakla çıkmasını istiyoruz. Bu, bu yüzyılda olacak. Önümüzde ki 10 yıl içerisinde, 20 yıl içerisinde bunun olduğunu göreceksiniz. Ayrıca Hıristiyan kardeşlerimiz için de ve Müslümanlar için de bir müjde olarak, Hz. İsa Mesih (as)’in gelişi mevzu bahistir. Hz. İsa (as)’nın gelişi de 10 ve yahut 20 yıl içerisinde olacaktır. Bu da çok büyük bir müjdedir.
AYOOB KARA: Öncelikle Suriye müftüsü Şeyh Ahmed Bedrettin Hassaun davet etmek ve bugün dünya ve İsrail’deki Yahudi ve Hristiyanlar hakkında söylediklerini desteklemek istiyorum. Sayın Oktar’ın da her fırsatta söylediği gibi, önemli kişiler bizlerin Ortadoğu’da beraber yaşayıp birbirimize destekleyebileceğimizi anlamalıdırlar. Birlikte barışı sağlayabiliriz... Daha ne yapabiliriz? Şimdi yapmamız gereken bu adımlardan daha fazlasını gerçekleştirebilmek. Bu yüzden barışı savunan, tüm dinlerin birlikte yaşayabileceğini savunan Sayın Oktar ve Suriye’den Sayın Hasaun gibi dindar kişileri bulduğumuzda, bunun gerçekleşeceğine inanıyoruz. Bu konuda İsrail açısından hiçbir sorun yok.
MUHABİR:[Filistin’deki] seçimlerin [barış için] daha ilerleme kaydedilmesinde ortam hazırlayacağından ümitli misiniz? Önümüzdeki aylarda, Haziran’da belki, gerçekleşecek olan seçimlerden ümitli misiniz?
AYOOB KARA: Bu Filistinlilerin ilgilendiren bir konu, bu konuda biz taraf değiliz. Ancak bizler çözüm bulmak için bizimle gelip masaya oturacak bir liderlik, bir ortaklık olmasını umuyoruz. Barışa gitmek İsrai’in de bütün bölgenin de çıkarına. Son olarak ben, Suriye ile olan sınırı da açmaya çalıştım. Bilmiyorum bunu duymuş muydunuz, Konetra sınırını açtım. Bunu yaptım ve sınırdan 600 kişiyi Suriye’ye gönderdim. Çabalıyorum. Dostum Sayın Oktar’a bana Suriye konusunda, sürecin devamı konusunda yardımcı olmasını istedim. Sanırım bu bize çok büyük fayda getirecek. Umarım herkes şunu anlayabilir, bizim bölgede barışa herkesten daha çok ihtiyacımız var.
ADNAN OKTAR: Buyrun.
MUHABİR:... (Gazze ile ilgili sorular soruyor.)
ADNAN OKTAR: Fakat bu konunun tabii baktığımızda normal olmadığı açık. Yani kim ne derse desin normal değil. Bir kan akıyor; kan akıyorsa bu hiçbir şekilde açıklanamaz. Yani bunda bir makullük gösterilemez. Kim akıtırsa akıtsın ister Filistinliler roket atsınlar, İsrail isterse bomba atsın, bu hiçbir şekilde makul olmaz. Bunun bir açıklaması yok. Bunun çözümünü ancak bak açıkça altını çizerek söylüyorum, Mehdi (as) halledecektir, Mesih (as). Bunun dışında bu kavganın, bu savaşın durması diye bir konu yoktur. Yani tartışma ile bu konudan asla netice alamazsınız, yani herkes kendine göre haklı olur. Der, “bana bomba atıyorlar, roket atıyorlar, ben de kendimi savunuyorum”. O gözle baktığında o taraf kendini haklı görebilir. Öbür tarafta der ki “ben esir oldum, baskı altındayım, Allah adına kendimi koruyorum” der. Kendine göre bir mantık geliştirebilir, o da ona roket atar. Bunların tamamı yanlış. Burada bir anormallık var. Bu kan duracak. Bunu da bakın altını çizerek söylüyorum; hadislere göre, Kur’an’a göre, Tevrat’a göre başka hiçbir açıklaması yoktur. Mehdi (as) ve Mesih (as)’ın çözeceği bir konudur. Yani burada tartışsak konuşsak, inanın hiçbir netice alamazsınız. Sadece sesler yükselir, gelirim olur ve hiçbir netice alınamaz. Biz yatıştırmakla mükellefiz ortalığı, yani gerilimden kaçınacağız. Bu mücadeleyi sevgiye, şefkate, merhamete, dostluğa çevireceğiz. Bu konuşmalar gerilimi tırmandırır ve zarar verir. Yani faydalı olsa inanın ben de teşvik ederim. Böyle bir şey olmaz ve çözümünün de net olduğunu söylüyorum. Yani Mehdiyet’in dışında hiçbir çözümü yoktur. Zaten bu insanlar da bunu istiyorlar, yani barışı, kardeşliği ve sevgiyi istiyorlar. Tabii ki gönlünde bir acı vardır, yani Filistinli anneler, kız kardeşler orada vefat ederken, şehit olurken, İsrailliler intihar bombacısı olarak mesela arkadaşlar orada bomba patlatıyorlar farz edelim, daha önceki olan olayları diyorum, bu da çok acıdır. Ama bu olayların ben son bulacağına inanıyorum. Bu tip tartışmalarla hiçbir şekilde bir yere varamayız. İnanın, zarar veririz.
Bunları artık geçmişte kalmış olarak kabul edeceğiz, affedici, merhametli, şefkatli bir yaklaşımla bunun üzerini bir külle örteceğiz, yepyeni bir hayata geçeceğiz, yepyeni bir sevgi anlayışına geçeceğiz. Bunun dışında hiçbir yolu yoktur. Bakın bunun dışında Sünni ve Şii’leri birbirine düşürmeye çalışıyorlar, onu bırakın. Bakın, Sünni ve Şii’yi birbirine düşürmeye çalışıyorlar. Bununla yetinmiyorlar, İsrail’le Müslüman ülkeleri savaştırmak istiyorlar. Bunu isteyen çok fazla Hıristiyan arkadaşımız var ve bunu bir mutlu son olarak görüyorlar, yani inançlarına göre böyle görüyorlar. Ayrıca Hıristiyanlarla Müslümanları savaştırmak isteyenler de var. Dolayısıyla yangına körükle gitmeyelim. Bunun heveslisi çok. Bunu kapatacak, durduracak güç bizim elimizde var. Mehdiyete ve Mesihiyete tabi olmak, Peygamber (sav)’in sözünü dinlemek, Tevrat’ın barışçıl izahlarını dinlemek tek çözümdür. Bunun dışında inanın, sadece üzülürsünüz, başka bir şey olmaz.
ADNAN OKTAR: Evet, başka? Buyurun.
MUHABİR: Sorum Sayın Kara’ya. Asker Shalit’den bahsediyorsunuz fakat bundan ziyaretinizin sebepleri arasında bahsetmediniz. Eğer Shalit’in ailesinden Sayın Oktar’a bir mesaj varsa, bize bu mesajın içeriğinden bize bahseder misiniz?
AYOOB KARA: Evet, Sayın Oktar beni davet ettikten bir kaç gün sonra, radyoda bu davetle ilgili konuşuyordum ve Sayın Shalit beni aradı ve benimle bu toplantıya katılıp Sayın Oktar’ı ziyaret etmesi gerektiğini söyledi. Son dakikada ailesi ile ilgili bir konu oldu ve İsrail’de kalmak zorunda kaldı. Ama benimle, Sayın Oktar’a bir mesaj yolladı ve Sayın Oktar’dan oğlunun eve geri dönmesi için dini açıdan, insan hakları açısından, geçerli tüm yöntemleri kullanmasını rica etti. Sanırım birkaç gün içerisinde Türkiye’ye geliş için bir yol bulabilirse gelecek. Kendisi için Sayın Oktar’la görüşmek çok önemli, buna ihtiyacı var. Ben yalnızca iki günlüğüne buradayım, bu da kendisine uygun değildi. Eminim, önümüzdeki hafta veya sonrasında, İslam’ın dini lideri Sayın Oktar’ı ziyaret etmek için bir yol bulacak. Belki bu siyasi yollardan daha etkili olacak. Belki de Hamas’ı, radikal kesimleri etkilemenin yolu bu. Sayın Oktar’ın da Sayın Shalit’i geri getirmek için neyin gerekli olduğunu anladığını düşünüyorum. Çünkü dün gece bu konuda konuştuk ve oğlumuzun eve bir an önce dönmesi için elinden geleni yapacağını belirtti. Umarım bunlar gerçekleşir.
MUHABİR: Bir soru sorabilir miyim?
ADNAN OKTAR: Buyurun.
MUHABİR: Sayın Kara’ya. Aslında burada toplanma nedenimiz o kadar evrensel ve kutlanacak bir şey ki, bu açıdan baktığımızda katılmış olmamız ve birçok insanın katılmış olması güzel bir şey. Ama ülkemizdeki yabancı basından birçok arkadaşımız da İsrailli askerimizi soruyor. Ben başka bir soru sormak istiyorum. Filistinli birçok kardeşimiz, Sayın Oktar’ın da söylediği gibi, şu anda cezaevlerinde. Örneğin Türkiye’de demokratik açılımdan söz ediliyor ve birçok ülkemizde de yaşanan sorunlar konusunda birtakım atılımlar var. Hükümetin yaptığı birtakım atılımlar var. Siz de hükümetin bir üyesisiniz. Örneğin oradaki cezaevlerinde Filistinli kardeşlerimiz, kız kardeşlerimiz ya da kendi, sizin halkınızdan soydaşlarınız için bir atılım var mı? Bir gelişim var mı? Onlarla ilgili bir çalışma yapıyor musunuz? Yani İsrailli askerinizin tabii ki oradaki insanın çektiği acıların arkasındayız; ama bu taraf için de bir şey yapılıyor mu? Sadece bir yana mı bakılıyor acaba? Ne diyorsunuz?
ADNAN OKTAR: Şimdi bir dakika dur. Bu biraz tartışmaya açık bir konu. Ama yine de kısaca özetleyip soralım; fakat neyse sonunda gerekirse, ben ona göre bir açıklama yaparım. Buyurun, devam edin.
AYOOB KARA: Evet, hükümet sürekli olarak bu konuda görüşüyor. Almanya’dan gelen bazı dostlarımız var, sürekli olarak Hamas’la İsrail arasında gidip geliyorlar, bu kişiler hakkında görüşüyoruz. Bu konunun sonuçlandırılması, Başbakanımızın bu konuyu sonuçlandırması gerekiyor. Hamas tarafından gelecek cevabı bekliyoruz. Cevabımızı veriyoruz, onların cevabı göndermeleri gereken kişileri arasında bir sorun yaşanıyor. Bir iki hafta içinde ileride neler olacağına dair alınacak kararlara ilişkin cevap alacağımızı ümit ediyoruz.
ADNAN OKTAR: Evet buyrun.
MUHABİR: (İbranice konuşuyor.) Sayın Kara, burada, Sayın Oktar’ın dışında hükümetten biriyle görüşecek misiniz?
ADNAN OKTAR: Benim bildiğim, yok ama siz kendisine sorabilirsiniz.
AYOOB KARA: Buraya politikacılar geliyorlar, Shalit’le buradaki hükümet arasında gerekenleri yapmaya çalışıyorlar. Ben ise kendi açımdan başka bir yola yöneliyorum. İslam’da dini liderlerin siyasilerden daha fazla etkisi olduğunu düşünüyorum. O yüzden buraya Adnan Oktar’la görüşmeye gelirken, şu anda Ortadoğu’da daha da garip hal alan radikalliğe karşı bir çözüm bulabileceğimizi düşündüm. Belki de oradaki dindarlarla, buradaki dindarlar, Türkiye’deki ve diğer ülkelerdeki dindarlar, bu radikalizmi durdurmak için bir yoldurlar. Bu sebeple buraya geldim ve başaracağımıza eminim. Çünkü diğer tarafta bunu yapanlar var, hükümet bunu yapıyor, ama bu tarafta yapan yok. Bence bu çok önemli. Çünkü kendime İsrail ve Suriye arasındaki sınırı açacağıma dair söz vermiştim, hem insani hem de dini yönlerden. Ve birkaç ay içinde bunu başardım. Suriye’de dini yerlere insan gönderdim, pek çok kişi İsrail’den Suriye’ye gitti. Umarım Suriye’den de çok kişi bizi ziyarete gelir.
ADNAN OKTAR: Evet, buyurun.
MUHABİR: Eğer doğru anladıysam bir 10-20 yıl sonra İsa aleyhisselamın geleceğini müjdelediniz.
ADNAN OKTAR: Evet, doğru.
MUHABİR: Şu anda yaşıyor mu, aramızda mı?
ADNAN OKTAR: Benim kanaatim, gelmiş olabilir. Çünkü uzun süreçli bir çalışması olacak. Kendisini gizleyecek, açık değildir İsa Mesih (as), yani son anda belli olacaktır. Son anda kendisi çıkacaktır. Daha ziyade devlet yöneticilerine, üst siyasete etki edecektir. Bediüzzaman Said Nursi bu şekilde açıklıyor. Küçük bir talebe topluluğu olacaktır. Geldiği vakit kendisi dahi kendisini bilmez, diyor. Yakın talebeleri onu imanın nuruyla tanıyacaklar, diyor. Mesih (as)’ın normalde gelmiş olması gerekiyor, 2002-2003 gibi gelmiş olması gerekiyor. Mehdi (as)’ın da geldiği kanaatindeyiz, bunu söylemiştik. Ahmedinejad da biliyorsunuz bu konuda açıklama yaptı. Ben söyledim “Mehdi (as)’ın geldiğini açıklasın” dedim. Ahmedinejad da Hamaney de Mehdi (as)’ın geldiğini açıkladılar. Hürriyet sürmanşetten verdi biliyorsunuz “Mehdi (as) geliyor” diye. Bu, Sünni ve Şii inançta kesin hükümdür; yani kesin inançtır. Aynı şekilde Musevilikte de kesin inançtır. Daha önce de söyledim, Musevilerle Müslümanların beklediği Mehdi-Mesih (as) aynıdır; fakat Hıristiyan kardeşlerimizin beklediği ve bizim de beklediğimiz Mesih İsa (as)’ın gelişi ayrı bir konudur. Onun gelmesine de söylediğim gibi 10 veya 20 yıl var, yani ortaya çıkmasına.
ADNAN OKTAR: Buyurun.
MUHABİR: Bağımsız gibi olacak ama, Mehmet Ali Ağca yeni çıktı cezaevinden ve buna benzer açıklamalar yaptı. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Yani dünyanın sonu geliyor, Mehdi hakkında açıklamaları...
ADNAN OKTAR: Dünyanın sonu, Said Nursi Hazretleri bunu açıklıyor, 2120 gibi kıyametin kopacağını belirtiyor. Bu önümüzdeki yüzyılda İslam bütün dünyaya hakim olacak, bunu göreceksiniz. Önce Hıristiyanlar daha dindar olacaklar, Museviler daha dindar olacaklar, Müslümanlar daha dindar olacaklar. En sonunda da İsa Mesih (as) gelecektir. Bizim tabii kendi inancımıza göre bütün dünya İslam olacaktır, Müslüman olacaktır. Ama Mehdi (as) Musevilere Tevrat’ın gerçeğiyle, Hıristiyanlara da İncil’in gerçeğiyle hükmedecektir. İslam ahlakıyla da, Kuran ahlakıyla da Müslümanlara yönelecektir. Sevgi, barış ve kardeşliği savunacaktır. Mehdi (as)’ın zamanı gelmiştir. Said Nursi’nin hiçbir sözü şu ana kadar yanlış çıkmamıştır. Bu konudaki hadislerin yanlış çıkması mümkün değildir. Bütün Mehdi (as)’ın çıkış alametleri zuhur etmiştir. Ben bu konuyu çok akılcı tetkik ettim ve çok akılcı değerlendirdim. Ben safsataya inanmam, mantıksız sözlere de inanmam. Ama bunun dışında tabii birçok insan Mehdi (as) ve Mesih (as) iddiası olur. Bunlar önemli değildir, yani bunların üzerinde durmaya gerek yok. Yani bu konu edilecek bir konu da değildir; çünkü Mehdi (as) hiçbir zaman için “ben Mehdi’yim” demez. Mehdi (as) zorla, ricayla göreve getirilecektir.
MUHABİR: Ciddiye almıyorsunuz Ağca’nın açıklamalarını değil mi?
ADNAN OKTAR: Ağca’nın sözü tabii ki yani bir Mesih (as)’ın tarifine uygun değildir. Mesih (as)’ın açıklaması çok nettir. Kuran’da 3 tane ayet vardır; geldiği vakit hiç kimse itiraz edemez. Yani “o Mesih mi değil mi?” diye tartışma olmayacaktır. Yani Mesih (as)’ın gücü ezicidir. Hiçbir insan yani hiçbir beşer, onun sözlerine direnme istidadında olmayacaktır, öyle bir gücü olmayacaktır. Geldiğinde, Mehdi (as) ile birlikte namaz kılacaklardır. Kudüs’te ve tabii bizim inancımıza göre bu, Ayasofya’da da namaz kılacaklardır birlikte. Mehdi (as)’ı sırtından iterek namaza geçireceği, imamlığa geçireceği Kütüb-i Sitte denilen sahih hadis kitaplarında açıkça belirtilmektedir. Buhari, Müslim, Tirmizi, İbn-i Mace, Sünen-i Nesei, Sünen-i Davut’ta açık hükümdür. Şii inançta ve Sünni inançta itirazı mümkün olmayan bir konudur bu. Net Mesih (as) gelecektir, ama geldiğinde tartışma yoktur.
Uzun saçlıdır Mesih (as), kibar, güzel yüzlüdür, gri gözlüdür. Tarif edeyim, gördüğünüz vakit tanırsınız. Kibar yüzlüdür, atletiktir, geniş omuzludur, fakat ince bellidir. Orta boylu olacaktır, çok keskin bakışlıdır, yani çok nettir. Mucize de gösterecektir. Zaten siz gençsiniz, herkes görecek. hiçbir insanın direnme gücü olmayacaktır. Gerek kişiliğine, gerek karakterine, gerek güzelliğine, gerek nuruna, gerek gösterttiği mucizelere kimse direnemeyecektir. Fakat Mehdi (as) ana konuyu bitirecektir, yani Mehdi (as) zamanında İsrail son derece rahat edecektir. Ermenistan rahat edecektir; Ortodokslar, Protestanlar, Katolikler tam anlamıyla rahat edeceklerdir. Gerçek barış gelecektir. Filistin-İsrail çatışması sona erecektir. Müthiş bir medeniyet ve barış çağı başlayacaktır. Müthiş bir sevgi çağı başlayacaktır. Bunun gelişmeleri şu an Türkiye merkezli olarak devam ediyor. Bu internetten, eğer basından da takip ediyorsanız; Arap ülkeleriyle, Türki devletlerle yoğun bağlantılar devam ediyor. Bu, Türk-İslam Birliği’nin temellerini oluşturan çalışmalardır. Ben iki yıl önce söyledim, aynı dediğim gibi gelişmelerin devam ettiğini görüyorsunuz. İlk, vizeler kalktı; vizelerin kalkmasına devam ediliyor dikkat ederseniz. Vize kalkan her ülke, Türk-İslam Birliği’nin üyesidir. Ona göre bir plan vardır ve devam etmektedir. Arkasından da pasaportlar kalkacaktır. İsrail’le de aynı şekilde olacaktır; vize ve pasaportlar kalkacaktır.
Bu Peygamber neslinin de inşaAllah, Musevilerin de huzur içinde, güzellik içinde yaşadıklarını göreceksiniz. Hiç gönülleri tedirgin olmasın, rahatsız olmasın. Ne atom bombası kullanılacaktır, ne savaş olacaktır, ne de kargaşa, hiçbirşey yoktur. Bundan sonra barış ve kardeşlik çağı başlamıştır. Dediğimin aynı doğru olduğunu göreceksiniz, önümüzdeki 10-20 yıl içerisinde. Birşey söylüyorsam mutlaka delile dayalıdır, kaynağa dayalıdır. Ben akılcı olmayan birşeyi söylemem, makul ve doğru olmayan birşeyi söylemem. Buyurun başka sorusu olan. Buyurun.
MUHABİR: (İran) Seher TV adına konuşuyorum. Konuklarımıza hoş geldiniz diyorum, değişik dinlere mensuplar. 124.000 Peygamber biraraya gelse aralarında bir ihtilaf çıkmaz. Değişik dinlerden kardeşlerimiz gelmişler, bir amaç uğruna. Adnan Bey’e çok teşekkür ediyorum. Eğer politik olarak konuşmaya kalksak, aramızda bir sürü ihtilaf çıkacak.
ADNAN OKTAR: Doğru.
MUHABİR:Politika olmadığı zaman insanlar arasında itiraz yok, çünkü söylemiş olduğunuz gibi Hz. Mehdi (as) yeryüzünün Hücceti olarak biliniyor.
ADNAN OKTAR: MaşaAllah.
MUHABİR:Bütün dinler buna inanıyor, tüm kardeşlerimiz inanıyor ve herkes adaleti bekliyor, adalet Hz. Mehdi (as)’ı bekliyor, bizim inancımız budur. Ve bu anlamda ancak Hz. Mehdi (as)’ın önderliğinde insanlar kardeş olabilir, savaşlar bitebilir. İran nükleer enerjiyi ancak insanlık için kullanabilir ve bu nükleer enerjiyi biz ancak barış için yapmış olabiliriz. Savaş için hiçbir zaman İran nükleer silahları düşünmemiştir. Nükleer silahları tarihte kullanan insanlar bellidir. Japonya’da kullanmışlardır, mazlum insanlar ölmüştür. Ama hiçbir İslam ülkesi kitle imha silahları kullanmamıştır. Biz bunu kınıyoruz, hangi zihniyet ve hangi inanç olursa olsun. Biz bir bayrak altında, insanlık adı altında sınırların kalkmasını istiyoruz, pasaportların kalkmasını. Çünkü hepimizin bir babası var o da Adem (as), ona inanıyoruz, Havva (as)’a inanıyoruz. Ve diğer 124.000 Peygamberi saygıyla anıyoruz. Öbür kardeşlerimiz değişik din mensupları, her biri ayrı bir inancı temsilen gelmişler buraya. Biz kendilerine hoşgeldiniz diyoruz, barış için varız, İslamiyetten korkmasınlar. İslamiyet ancak barış için var. Teşekkür ediyorum.
ADNAN OKTAR: Ben de teşekkür ediyorum. MaşaAllah.
OKTAR BABUNA: Hangi televizyondunuz tekrar edebilir misiniz?
MUHABİR: İran, Seher TV.
AYOOB KARA: Çok teşekkür ederim.
MUHABİR: Teşekkür ederiz.
ADNAN OKTAR: Buyrun, başka?... Başka sorunuz yoksa bitirelim isterseniz. Tamam peki çok teşekkür ederim. Herkese teşekkür ediyorum, sağolun, varolun.