Karınca Mucizesi

Resimde de görüldüğü gibi son derece küçük boyutlarda olan karıncalar, bu küçüklüklerine rağmen kusursuz bir sosyal düzen içinde yaşamlarını sürdürmektedirler. Karınca kolonilerinin en önemli özelliği, tam bir "toplum yaşantısı" na sahip olmaları ve her işlerini yardımlaşarak yapmalarıdır. Yandaki resimde bir meyveyi topluca yuvalarına taşımaya çalışan bir grup karınca görülmektedir. Aynı koloni içindeki farklı kastlara mensup karıncalar, fiziksel olarak çok farklı görünümlerde olurlar. Her biri yapacağı işe uygun bir fiziksel yapıya sahiptir. Karıncalar gruplar halinde yaşayabilen canlılardır. Tek başlarına hayatlarını sürdürmeleri mümkün değildir. Yandaki resimde karıncaların bir ağacın kökleri arasında kurdukları yeraltı şehri görülüyor. Zaman içinde ağacın kökleri zarar görmüş ve ağaç devrilmiştir. Dolayısıyla da bu gizli şehir ortaya çıkmıştır. Karıncalar arasındaki iletişim, kimyasal sinyallerin koku veya tat alma yoluyla aktarılması sayesinde kurulmaktadır. Resimde: Formica türü karıncanın anatomik şeması görülmektedir. Beyin ve sinir sistemi mavi, sindirim sistemi pembe, kalp kırmızı ve salgı bezleri ve bununla ilgili yapılar sarıyla gösterilmiştir: (1) Mandibular salgı bezi, (2) Pharynx, (3) Propharyngeal salgı bezi, (4) Postpharyngenal salgı bezi, (5) Beyin, (6) Labial salgı bezi, (7) Esophagus, (8) Sinir sistemi, (9) Metapleural salgı bezi, (10) Kalp, (11) Mide, (12) Proventriculus, (13) Malpighian kesecikleri, (14) Ortabağırsak, (15) Rektum, (16) Anüs, (17) Dufour salgı bezi, (18) Zehir torbası. Yaprak kesici karıncalarla mantarlar arasındaki ortak yaşam sayesinde, karıncalar beslenmede ihtiyaç duydukları proteini yaprakların üzerinde yetiştirdikleri mantar tomurcuklarından alırlar. Resimde karıncaların yetiştirmiş olduğu bir mantar bahçesi görülmektedir. Resimde görülen işçi karınca taşıdığı yaprağın üzerinde ayrıca ufak bir karınca daha taşımaktadır. Bunun sebebi, saldırabilecek muhtemel düşmanlara karşı korunabilmektir Atta Karıncaları, çene kemikleriyle yaprağı parçalarken bütün vücudunun titrediği görülür. Bilim adamları bu titremenin, yaprağı sabit tuttuğunu ve böylece kesilmesini kolaylaştırdığını fark etmişlerdir. Aynı zamanda bu titreşim sayesinde karınca, arkadaşlarına iyi bir iş üzerinde olduğu mesajını da verir. Resimde dokumacı karıncaların yuva yapımının aşamaları görülüyor. Karıncalar ilk aşamada yerleşmeyi planladıkları ağaç üzerinde uygun yaprakları seçip iki taraftan çekerek birleştirirler. Daha sonra da resimde görüldüğü gibi ipek üreten larvalarını getirerek, onları adeta birer "dikiş makinesi" gibi kullanır ve yaprakları birbirlerine dikerler. Bu resimde her türlü ihtiyaca cevap verebilecek şekilde hazırlanmış bir yaprak yuva görülmektedir. Resimde görülen odacıklarda, kuru mevsimde kullanılmak üzere hasatçı karıncalar tarafından tohumlar biriktirilir. Hasatçı karıncalar, nişasta özlü tohumları özel odalara taşıyarak bunları, işçi karıncaların beslenmesinde kullanılacak hale getirirler. Birçok karınca türü, yaprak bitlerinin “bal” denen sindirim atıklarıyla beslenir. Bu maddenin gerçek bal ile ilişkisi yoktur. Ancak, bitki özsularıyla beslenen bir yaprak bitinin sindirim atıkları yüksek oranda şekerli madde içerdiği için bu ismi alır. Resimde bir odun karıncası yuvası görülmektedir. Odun karıncalarının çam iğneleri ve ince dallarla inşa ettikleri bu yuvaların yüksekliği yaklaşık 2 metreye kadar varabilir. Odun karıncaları kimyasal savaş için çok iyi silahlanmışlardır. Tehlikeyle karşı karşıya kalan odun karıncası, karnının alt kısmını bacaklarının arasından öne doğru büker ve düşmanına formik asit fışkırtır. Veya dövüş sırasında sivri çenesiyle düşmanını ısırır ve yaranın içine asit enjekte eder. Bu özellikleriyle, canlı bir kimyasal silah gibi görev görür. Resimde birbirlerine ayaklarından tutunarak geçici bir yuva oluşturmuş olan “lejyoner karıncalar” görülüyor. Lejyoner karıncalar vücutlarıyla zincir yaparak yaşanacak bir yuva oluştururlar. Sürekli hareket eden lejyoner karınca kolonisi, toprağa veya ağaçlara yuva kurmaz. Ama her gece işçiler kendi vücutlarıyla bir sığınak oluştururlar. Önce birkaç karınca toprağın yanında bir obje seçer ve pençeleriyle onu kavrar. Diğer karıncalar gelirler, arkadaşlarının oluşturduğu ipten aşağı kayarak ipleri bir yığın haline getirene dek bağlayıp 1 metre uzunluğunda, 200.000 ile 750.000 bireyden oluşabilen, bir ordugah oluştururlar. Ortada kraliçe ve yumurtaları vardır. Sabahleyin karıncalar çözülür ve tekrar hareket etmeye ve savaşmaya başlarlar. Birbirinden farklı türdeki iki “kadife karınca”... Kadife karıncaların ortak özellikleri, resimlerde de görüldüğü gibi bulundukları ortamın sıcıklığından kendilerini izole edebilecek bir "palto" ya sahip olmalarıdır. Ölü taklidi yapan böcek: Karınca yuvasına girebilmek için her yolu deneyen bu canlı, şimdi de ölü taklidi yaparak karıncayı kendinden uzaklaştırmaya çalışmaktadır. Oduncu karınca cinsi, apidler (yaprak bitleri) vasıtasıyla yapraklardan süt elde eder. Karıncalar tarafından bitkilere yerleştirilen apidler, bitki kökündeki öz suyu alırlar. Apidin vücuduna giren bitki özsuları, “bal özü” denen maddeye dönüştürülür. Bu bal özünden hoşlanan karıncalar, apidlerin besini kendilerine vermesi için bir yol bulmuşlardır. Aç bir karınca yaprak bitine yaklaşır, duyarga ve antenleriyle onu okşamaya başlar. Apid bundan çok hoşlanır ve küçük bir damla “bal özü” salgılar ve karıncaya sunar. Karıncalar da buna karşılık olarak, apidlerine çok iyi bakarlar. Karıncalar, tüm ilginç yeteneklerinin yanısıra "hayvan yetiştiriciliği" de yaparlar. Karıncalar kendilerine yaprak bitlerinden adeta bir "sürü" oluşturur ve bu "sürü" yü besin elde etmek için kullanırlar. Ama bunun karşılığında da "sürü" lerine çok iyi bakar, onları yanlarından hiç ayırmaz, düşmanlarına karşı korurlar. Kuşkusuz karıncaların "hayvan yetiştiriciliği" böcekler dünyasındaki ilginç ortak yaşam örneklerindendir. Resimde kendisi için son derece elverişli bir barınma yeri olan bitki üzerinde bir karınca görülüyor. Bitkinin üzerindeki delikler karıncalar için "kapı" görevi yapıyor. Farklı koloniler arasındaki savaşlarda, karıncaların uyguladıkları bir takım taktikler vardır. Bunlardan en yaygın olarak uygulananı karıncaların kendilerini daha uzun ve büyük göstermeye çalışmalarıdır. Yukarıdaki resimlerde de görüldüğü gibi karıncalar bacaklarını mümkün olduğu kadar düzleştirerek ve kafalarını kaldırarak daha uzun boylu ve daha “caydırıcı” görünmeye çalışırlar. Köleci karıncaların en önemli özelliği, savaştıkları koloninin larvalarını çalmak ve bu larvaları kendi kolonileri için bir 'köle' durumuna getirmektir. Rakip koloninin larvasını kaçıran bir karınca görülmektedir. Köleci karıncaların rakip koloniden çaldıkları yalnızca larvalar değildir. Bal karıncaları rakip kolonilerinin "bal fıçıları"nı da alıp kendi yuvalarına götürürler. Resimde, karınca dünyasının 'kamuflaj ustaları' görülüyor. 'Basiceros' cinsi bu karıncaların vücutları, çatallaşmış uçlu özel tüylerle kaplıdır. Bu sayede bulundukları ortamda kesinlikle fark edilemezler. Bilinen yaklaşık 8000 karınca türünün ihtiyaç duydukları besin kaynaklarını keşfetmeleri ve bunları yuvalarına taşımaları çok değişik yollardan gerçekleşir. Bazı türlerde karıncalar tek başlarına avlanır ve tek başlarına besini yuvalarına taşırlar. Bazıları ise grup olarak avlanır, savunma yapar ve besinlerini topluca taşırlar. Besin kaynağı bulan bir karınca, vücudunun arka kısmında bulunan iğnesi ile zeminde kimyasal bir iz bırakır. Bu iz sayesinde yuva arkadaşları besin kaynağına ulaşabilirler. Dacetine karıncaları çenelerini adeta bir hayvan yakalama tuzağı olarak kullanırlar. Yiyecek arayan karınca, antenleriyle bir böceğin kokusunu aldığında çenesini 180 derece açarak bekler. Çenesindeki küçük dişlerini, ağzının üst damağına geçirerek kilitler. Devamlı olarak antenlerini ileriye doğru atarak onlarla etrafını kolaçan eder. Karınca yavaş yavaş böceğe doğru yaklaşır. Antenleri ona dokunduğunda, artık küçük böcek alt çene dişlerinin ulaşabileceği mesafededir. Karınca damağını indirdiğinde, çenesi birden kapanır ve böcek bir kazığa saplanır gibi dişlerin arasına sıkışır Karıncaların çiftleşmeleri adeta bir seramoni özelliği taşır. Çoğu karınca havada çiftleşir. Erkekler önceden gelerek, genç kraliçeyi beklerler. Bir dişi yere konar konmaz (çiftleşmeden önce dişi de kanatlıdır), 5-6 erkek karınca kraliçe etrafında yarışa başlar. Dişi yeteri kadar sperm aldığında, özel bir titreşimli sinyal gönderir. Bu sinyal sayesinde erkek, dişinin ayrılmaya hazır olduğunu anlar. Çiftleştikten bir süre sonra erkek karınca ölür. Kraliçe karınca çiftleşme uçuşunun ardından kendi kolonisini kurmak üzere uygun bir yer arar. istediği yeri bulduğunda ilk iş olarak kanatlarını koparır ve burada üreyerek kendi kolonisini oluşturmaya başlar. Karınca kolonilerinde bir grup işçi karıncanın tek görevi yumurtalarla ve larvalarla ilgilenmektir. Bu işçiler, hayatlarının her anını soyun devamı uğruna fedakarlık yapmakla geçirirler. Rahman olan Allah’ın küçücük karıncalarda meydana getirdiği son derece sistemli bir düzene sahip olan yaşam yeryüzündeki diğer canlı türleri için de aynı mükemmellikte yaratılmıştır. Tek hücreliler, böcekler, vahşi hayvanlar ve bitkiler de karıncalarda olduğu gibi kompleks vücut yapılarıyla ve mükemmel sosyal düzenleriyle birlikte bir anda yaratılmıştır. Tüm bu yaratılış harikaları, kimi insanların günlük hayatın akışı içerisinde, akıllarına dahi getirmedikleri ya da görüp geçtikleri mucizelerdir. Allah... O'ndan başka İlah yoktur. Diridir, Kaimdir. O'nu uyuklama ve uyku tutmaz. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. İzni olmaksızın O'nun Katında şefaatte bulunacak kimdir? O, önlerindekini ve arkalarındakini bilir. (Onlar ise) Dilediği kadarının dışında, O'nun ilminden hiçbir şeyi kavrayıp-kuşatamazlar. O'nun kürsüsü, bütün gökleri ve yeri kaplayıp-kuşatmıştır. Onların korunması O'na güç gelmez. O, pek Yücedir, pek büyüktür. (Bakara Suresi, 255)
1

1

Resimde de görüldüğü gibi son derece küçük boyutlarda olan karıncalar, bu küçüklüklerine rağmen kusursuz bir sosyal düzen içinde yaşamlarını sürdürmektedirler.
2

2

Karınca kolonilerinin en önemli özelliği, tam bir "toplum yaşantısı" na sahip olmaları ve her işlerini yardımlaşarak yapmalarıdır. Yandaki resimde bir meyveyi topluca yuvalarına taşımaya çalışan bir grup karınca görülmektedir.
3

3

Aynı koloni içindeki farklı kastlara mensup karıncalar, fiziksel olarak çok farklı görünümlerde olurlar. Her biri yapacağı işe uygun bir fiziksel yapıya sahiptir.
4

4

Karıncalar gruplar halinde yaşayabilen canlılardır. Tek başlarına hayatlarını sürdürmeleri mümkün değildir.
5

5

Yandaki resimde karıncaların bir ağacın kökleri arasında kurdukları yeraltı şehri görülüyor. Zaman içinde ağacın kökleri zarar görmüş ve ağaç devrilmiştir. Dolayısıyla da bu gizli şehir ortaya çıkmıştır.
6

6

Karıncalar arasındaki iletişim, kimyasal sinyallerin koku veya tat alma yoluyla aktarılması sayesinde kurulmaktadır.
7

7

Resimde: Formica türü karıncanın anatomik şeması görülmektedir. Beyin ve sinir sistemi mavi, sindirim sistemi pembe, kalp kırmızı ve salgı bezleri ve bununla ilgili yapılar sarıyla gösterilmiştir: (1) Mandibular salgı bezi, (2) Pharynx, (3) Propharyngeal salgı bezi, (4) Postpharyngenal salgı bezi, (5) Beyin, (6) Labial salgı bezi, (7) Esophagus, (8) Sinir sistemi, (9) Metapleural salgı bezi, (10) Kalp, (11) Mide, (12) Proventriculus, (13) Malpighian kesecikleri, (14) Ortabağırsak, (15) Rektum, (16) Anüs, (17) Dufour salgı bezi, (18) Zehir torbası.
8

8

Yaprak kesici karıncalarla mantarlar arasındaki ortak yaşam sayesinde, karıncalar beslenmede ihtiyaç duydukları proteini yaprakların üzerinde yetiştirdikleri mantar tomurcuklarından alırlar. Resimde karıncaların yetiştirmiş olduğu bir mantar bahçesi görülmektedir.
9

9

Resimde görülen işçi karınca taşıdığı yaprağın üzerinde ayrıca ufak bir karınca daha taşımaktadır. Bunun sebebi, saldırabilecek muhtemel düşmanlara karşı korunabilmektir
10

10

Atta Karıncaları, çene kemikleriyle yaprağı parçalarken bütün vücudunun titrediği görülür. Bilim adamları bu titremenin, yaprağı sabit tuttuğunu ve böylece kesilmesini kolaylaştırdığını fark etmişlerdir. Aynı zamanda bu titreşim sayesinde karınca, arkadaşlarına iyi bir iş üzerinde olduğu mesajını da verir.
11

11

Resimde dokumacı karıncaların yuva yapımının aşamaları görülüyor. Karıncalar ilk aşamada yerleşmeyi planladıkları ağaç üzerinde uygun yaprakları seçip iki taraftan çekerek birleştirirler. Daha sonra da resimde görüldüğü gibi ipek üreten larvalarını getirerek, onları adeta birer "dikiş makinesi" gibi kullanır ve yaprakları birbirlerine dikerler.
12

12

Bu resimde her türlü ihtiyaca cevap verebilecek şekilde hazırlanmış bir yaprak yuva görülmektedir.
13

13

Resimde görülen odacıklarda, kuru mevsimde kullanılmak üzere hasatçı karıncalar tarafından tohumlar biriktirilir.
14

14

Hasatçı karıncalar, nişasta özlü tohumları özel odalara taşıyarak bunları, işçi karıncaların beslenmesinde kullanılacak hale getirirler.
15

15

Birçok karınca türü, yaprak bitlerinin “bal” denen sindirim atıklarıyla beslenir. Bu maddenin gerçek bal ile ilişkisi yoktur. Ancak, bitki özsularıyla beslenen bir yaprak bitinin sindirim atıkları yüksek oranda şekerli madde içerdiği için bu ismi alır.
16

16

Resimde bir odun karıncası yuvası görülmektedir. Odun karıncalarının çam iğneleri ve ince dallarla inşa ettikleri bu yuvaların yüksekliği yaklaşık 2 metreye kadar varabilir.
17

17

Odun karıncaları kimyasal savaş için çok iyi silahlanmışlardır. Tehlikeyle karşı karşıya kalan odun karıncası, karnının alt kısmını bacaklarının arasından öne doğru büker ve düşmanına formik asit fışkırtır. Veya dövüş sırasında sivri çenesiyle düşmanını ısırır ve yaranın içine asit enjekte eder. Bu özellikleriyle, canlı bir kimyasal silah gibi görev görür.
18

18

Resimde birbirlerine ayaklarından tutunarak geçici bir yuva oluşturmuş olan “lejyoner karıncalar” görülüyor.
19

19

Lejyoner karıncalar vücutlarıyla zincir yaparak yaşanacak bir yuva oluştururlar. Sürekli hareket eden lejyoner karınca kolonisi, toprağa veya ağaçlara yuva kurmaz. Ama her gece işçiler kendi vücutlarıyla bir sığınak oluştururlar. Önce birkaç karınca toprağın yanında bir obje seçer ve pençeleriyle onu kavrar. Diğer karıncalar gelirler, arkadaşlarının oluşturduğu ipten aşağı kayarak ipleri bir yığın haline getirene dek bağlayıp 1 metre uzunluğunda, 200.000 ile 750.000 bireyden oluşabilen, bir ordugah oluştururlar. Ortada kraliçe ve yumurtaları vardır. Sabahleyin karıncalar çözülür ve tekrar hareket etmeye ve savaşmaya başlarlar.
20

20

Birbirinden farklı türdeki iki “kadife karınca”... Kadife karıncaların ortak özellikleri, resimlerde de görüldüğü gibi bulundukları ortamın sıcıklığından kendilerini izole edebilecek bir "palto" ya sahip olmalarıdır.
21

21

Ölü taklidi yapan böcek: Karınca yuvasına girebilmek için her yolu deneyen bu canlı, şimdi de ölü taklidi yaparak karıncayı kendinden uzaklaştırmaya çalışmaktadır.
22

22

Oduncu karınca cinsi, apidler (yaprak bitleri) vasıtasıyla yapraklardan süt elde eder. Karıncalar tarafından bitkilere yerleştirilen apidler, bitki kökündeki öz suyu alırlar. Apidin vücuduna giren bitki özsuları, “bal özü” denen maddeye dönüştürülür. Bu bal özünden hoşlanan karıncalar, apidlerin besini kendilerine vermesi için bir yol bulmuşlardır. Aç bir karınca yaprak bitine yaklaşır, duyarga ve antenleriyle onu okşamaya başlar. Apid bundan çok hoşlanır ve küçük bir damla “bal özü” salgılar ve karıncaya sunar. Karıncalar da buna karşılık olarak, apidlerine çok iyi bakarlar.
23

23

Karıncalar, tüm ilginç yeteneklerinin yanısıra "hayvan yetiştiriciliği" de yaparlar. Karıncalar kendilerine yaprak bitlerinden adeta bir "sürü" oluşturur ve bu "sürü" yü besin elde etmek için kullanırlar. Ama bunun karşılığında da "sürü" lerine çok iyi bakar, onları yanlarından hiç ayırmaz, düşmanlarına karşı korurlar. Kuşkusuz karıncaların "hayvan yetiştiriciliği" böcekler dünyasındaki ilginç ortak yaşam örneklerindendir.
24

24

Resimde kendisi için son derece elverişli bir barınma yeri olan bitki üzerinde bir karınca görülüyor. Bitkinin üzerindeki delikler karıncalar için "kapı" görevi yapıyor.
25

25

Farklı koloniler arasındaki savaşlarda, karıncaların uyguladıkları bir takım taktikler vardır. Bunlardan en yaygın olarak uygulananı karıncaların kendilerini daha uzun ve büyük göstermeye çalışmalarıdır. Yukarıdaki resimlerde de görüldüğü gibi karıncalar bacaklarını mümkün olduğu kadar düzleştirerek ve kafalarını kaldırarak daha uzun boylu ve daha “caydırıcı” görünmeye çalışırlar.
26

26

Köleci karıncaların en önemli özelliği, savaştıkları koloninin larvalarını çalmak ve bu larvaları kendi kolonileri için bir 'köle' durumuna getirmektir. Rakip koloninin larvasını kaçıran bir karınca görülmektedir.
27

27

Köleci karıncaların rakip koloniden çaldıkları yalnızca larvalar değildir. Bal karıncaları rakip kolonilerinin "bal fıçıları"nı da alıp kendi yuvalarına götürürler.
28

28

Resimde, karınca dünyasının 'kamuflaj ustaları' görülüyor. 'Basiceros' cinsi bu karıncaların vücutları, çatallaşmış uçlu özel tüylerle kaplıdır. Bu sayede bulundukları ortamda kesinlikle fark edilemezler.
29

29

Bilinen yaklaşık 8000 karınca türünün ihtiyaç duydukları besin kaynaklarını keşfetmeleri ve bunları yuvalarına taşımaları çok değişik yollardan gerçekleşir. Bazı türlerde karıncalar tek başlarına avlanır ve tek başlarına besini yuvalarına taşırlar. Bazıları ise grup olarak avlanır, savunma yapar ve besinlerini topluca taşırlar.
30

30

Besin kaynağı bulan bir karınca, vücudunun arka kısmında bulunan iğnesi ile zeminde kimyasal bir iz bırakır. Bu iz sayesinde yuva arkadaşları besin kaynağına ulaşabilirler.
31

31

Dacetine karıncaları çenelerini adeta bir hayvan yakalama tuzağı olarak kullanırlar. Yiyecek arayan karınca, antenleriyle bir böceğin kokusunu aldığında çenesini 180 derece açarak bekler. Çenesindeki küçük dişlerini, ağzının üst damağına geçirerek kilitler. Devamlı olarak antenlerini ileriye doğru atarak onlarla etrafını kolaçan eder. Karınca yavaş yavaş böceğe doğru yaklaşır. Antenleri ona dokunduğunda, artık küçük böcek alt çene dişlerinin ulaşabileceği mesafededir. Karınca damağını indirdiğinde, çenesi birden kapanır ve böcek bir kazığa saplanır gibi dişlerin arasına sıkışır
32

32

Karıncaların çiftleşmeleri adeta bir seramoni özelliği taşır. Çoğu karınca havada çiftleşir. Erkekler önceden gelerek, genç kraliçeyi beklerler. Bir dişi yere konar konmaz (çiftleşmeden önce dişi de kanatlıdır), 5-6 erkek karınca kraliçe etrafında yarışa başlar. Dişi yeteri kadar sperm aldığında, özel bir titreşimli sinyal gönderir. Bu sinyal sayesinde erkek, dişinin ayrılmaya hazır olduğunu anlar. Çiftleştikten bir süre sonra erkek karınca ölür.
33

33

Kraliçe karınca çiftleşme uçuşunun ardından kendi kolonisini kurmak üzere uygun bir yer arar. istediği yeri bulduğunda ilk iş olarak kanatlarını koparır ve burada üreyerek kendi kolonisini oluşturmaya başlar.
34

34

Karınca kolonilerinde bir grup işçi karıncanın tek görevi yumurtalarla ve larvalarla ilgilenmektir. Bu işçiler, hayatlarının her anını soyun devamı uğruna fedakarlık yapmakla geçirirler.
35

35

Rahman olan Allah’ın küçücük karıncalarda meydana getirdiği son derece sistemli bir düzene sahip olan yaşam yeryüzündeki diğer canlı türleri için de aynı mükemmellikte yaratılmıştır. Tek hücreliler, böcekler, vahşi hayvanlar ve bitkiler de karıncalarda olduğu gibi kompleks vücut yapılarıyla ve mükemmel sosyal düzenleriyle birlikte bir anda yaratılmıştır. Tüm bu yaratılış harikaları, kimi insanların günlük hayatın akışı içerisinde, akıllarına dahi getirmedikleri ya da görüp geçtikleri mucizelerdir.
36

36

Allah... O'ndan başka İlah yoktur. Diridir, Kaimdir. O'nu uyuklama ve uyku tutmaz. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. İzni olmaksızın O'nun Katında şefaatte bulunacak kimdir? O, önlerindekini ve arkalarındakini bilir. (Onlar ise) Dilediği kadarının dışında, O'nun ilminden hiçbir şeyi kavrayıp-kuşatamazlar. O'nun kürsüsü, bütün gökleri ve yeri kaplayıp-kuşatmıştır. Onların korunması O'na güç gelmez. O, pek Yücedir, pek büyüktür. (Bakara Suresi, 255)
1405
PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo