Evrimcilerin Sahte Delillerine Artık Kimse İtibar Etmez!

26094
  • Darwinizm artık tükenmiştir. Darwinistler ve materyalistler, kamuoyu önünde küçük düşmüşlerdir. Artık anlamsız gurur ve inattan vazgeçmeli, 150 yıllık büyünün etkisinden kurtulmalıdırlar. Canlılık tesadüfen var olmamış, canlılar birbirlerinden türememişlerdir. Evreni ve içindeki canlı cansız her varlığı Yüce Allah yaratmıştır.

  •  
  • Evrim teorisini ayakta tutmak için yalan üstüne yalan uyduran, sürekli sahte deliller gündeme getiren evrimciler sürekli olarak kamuoyu önünde rezil olmaktadırlar. Evrimcilerin son sahte delili ``kuşların atası`` olarak tanıtılan Tyrannosaurus isimli bir dinozor fosilidir. 2003`te ABD`nin Montana eyaletinde bulunan bu fosilden elde edilen proteinler üzerinde yapılan bir çalışmanın sonuçları kamuoyuna yine sansasyonel şekilde duyurulmuştur. Evrimciler, bu fosilden aldıkları proteinleri 21 modern kuş türününkilerle kıyaslamışlar ve bu canlının, tavuk ve devekuşu ile doğrudan akrabalığı olduğu sonucuna vardıkları yalanını ortaya atmışlardır.

  •  
  • Oysa kuşların dinozorlardan evrimleştiği iddiası önde gelen kuşbilimclerin (ornitolog) net kanıtlar ortaya koyarak cephe aldıkları bir uydurmadan ibarettir. Kaldı ki canlılar arasındaki benzerlikler evrim teorisinin ispatı yolunda hiçbir anlam ifade etmemektedir. Canlılar arasında moleküler benzerliklerin olması elbette son derece doğaldır; çünkü aynı moleküllerden oluşmakta, aynı suyu ve atmosferi kullanmakta, aynı moleküllerden oluşan besinleri tüketmektedirler. Metabolizmaları ve dolayısıyla genetik yapılarının birbirine benzemesi de çok normaldir.
  • ^
  • Eğer moleküler karşılaştırmalardan yola çıkılarak evrim ispatlanmaya kalkışılırsa ortaya çıkan tablo evrimi büsbütün çaresiz bırakmaktadır. Evrimcilerin hayali soyağaçları moleküler karşılaştırmalara göre yapılmaya kalkıldığında bugüne kadar yapılmış bütün soyağaçlarını çöpe atmak ve insanla patates arasında bile evrimsel bağ olduğunu iddia etmek gerekmektedir.


  •  
  •  
  • Ünlü biyokimyacı Prof. Michael Denton da moleküler biyoloji alanında elde edilen bulgulara dayanarak şu yorumu yapar: "Moleküler düzeyde, her canlı sınıfı, özgün, farklı ve diğerleriyle bağlantısızdır. Dolayısıyla moleküller, aynı fosiller gibi, evrimci biyoloji tarafından uzun zamandır aranan teorik ara geçişlerin olmadığını göstermiştir... Moleküler düzeyde hiçbir organizma bir diğerinin "atası" değildir, diğerinden daha "ilkel" ya da "gelişmiş" de değildir..." (Evolution: A Theory in Crisis, London: Burnett Books, ss. 290-91)


  •  
  • Bilinen en eski kuş fosili, 150 milyon yıl yaşındaki Archaeopteryx'tir. Bu canlı, kusursuz uçuş kasları ve uçuşa uygun tüyleriyle, uçucu bir kuştur. Son çalışmada kuşlarla ilişkilendirilmeye çalışılan dinozor fosili sadece 68 milyon yıllıktır. Anlaşılacağı gibi, bu dinozordan yaklaşık 80 milyon yıl önce bile kuşlar yeryüzünde yaşamakta idiler. Dolayısıyla bu dinozorla bir soy bağlarının olduğu, ``dinozordan evrimleştikleri`` hikayesinin uydurmadan ibaret olduğu anlaşılmaktadır.
  •  
  • Bu çabalar boşunadır. Modern bilim, yaşamın kökeninde olağanüstü bir kompleksliğin yanısıra maddeci bir bakış açısıyla açıklanması mümkün olmayan, yüklü miktarda genetik bilginin yattığını ortaya koymuştur. Basına yansıyan bu tip haberler, materyalist dünya görüşüne bağlı çevrelerin gözboyayıcı taktiklerle sürdürdükleri aciz çabalardan ibarettir. Canlılar tesadüfi bir süreçte evrimleşmemiş, Yüce Allah`ın ``OL`` emriyle yoktan yaratılmışlardır.


Yeni açıklanan ve kuşlarla soy bağı olduğu iddia edilen Tyrannosaurus isimli dinozor fosili 68 milyon yıllıktır. Oysa yukarıda fosili görülen ve nesli tükenmiş bir kuşa ait olan Conficusiornis isimli fosil 120 milyon yıllıktır.

  1. Tek bir protein bile tesadüfen meydana gelmez...
    Proteinler hem canlı hücrelerinin yapıtaşlarını oluşturan hem de hücre içinde çok çeşitli görevler üstlenen kompleks moleküllerdir

    -       Tek bir proteinin oluşması için DNA gerekir
    -       Protein olmadan DNA oluşamaz
    -       DNA olmadan protein oluşamaz
    -       Protein olmadan protein oluşamaz
    -       Tek bir proteinin oluşması için 60 ayrı protein gerekir
    -       Bu proteinlerin bir tanesi bile eksik olsa protein var olamaz
    -       Ribozom olmadan protein oluşmaz
    -       RNA olmadan da protein oluşmaz
    -       ATP olmadan protein oluşmaz
    -       ATP’yi üretecek mitokondri olmadan da protein oluşmaz.
    -       Hücre çekirdeği olmadan protein oluşmaz
    -       Sitoplazma olmadan da protein oluşmaz
    -       Hücredeki organellerden bir tanesi eksik olsa protein oluşamaz
    -       Hücredeki bütün organellerin var olması ve çalışması için de proteinler gereklidir
    -       Bu organeller olmadan da hiçbir şekilde protein olmaz. 

    Bu sistem, bir arada çalışmak zorunda olan iç içe bir sistemdir. Biri olmadan diğeri olamaz. Tek bir parçası var olsa bile, sistemin diğer parçaları olmadan bu parça hiçbir işe yaramaz.
    Kısacası,  
    BİR PROTEİNİN VAR OLMASI İÇİN HÜCRENİN TAMAMI GEREKİR.Hücre, bugün incelediğimiz ve çok az bir kısmını anlayabildiğimiz mükemmel kompleks yapısı ile var olmadığı sürece, TEK BİR TANE BİLE PROTEİN MEYDANA GELEMEZ.

  2. İndirgenemez kompleksliğe sahip organlar evrimi yalanlar
    İndirgenemez komplekslik, evrim teorisinin temelindeki kademeli gelişim iddiasını geçersiz kılan bir özelliktir. Örneğin göz ve kanatlarda indirgenemez komplekslik özelliği mevcuttur. Biraraya gelerek gözü oluşturan gözyaşı bezi, retina, iris gibi organellerin aşamalarla teker teker oluşmaları mümkün değildir. Çünkü gözü oluşturan tüm parçalar ancak eksiksiz olduğunda görme gerçekleşecektir. Aynı şey kanatlar için de geçerlidir.
     
  3. DNA`daki akılalmaz bilgi tesadüfleri reddetmektedir
    Bir insanın dış görünümünden iç organlarının yapılarına kadar bütün özelliklerinin bilgisi DNA'nın içinde özel bir şifre sistemiyle kayıtlıdır. Eğer DNA'daki bu genetik bilgiyi kağıda dökmeye kalksak, yaklaşık 500'er sayfalık 900 ciltten oluşan dev bir kütüphane oluşturmamız gerekir. Ama bu akılalmaz hacimdeki bilgi, DNA'nın "gen" adı verilen parçalarında şifrelenmiştir. DNA`nın tesadüflerle ortaya çıkamayacağı kesin bir gerçektir.
     
  4. Fosil kayıtları Yaratılış`ı göstermektedir
    Bugüne kadar 250 bin ayrı türe ait yaklaşık 100 milyon fosil çıkarılmasına rağmen bunlardan biri bile Darwinizm`i desteklememektedir. Bulunan fosillerin her biri tam ve eksiksiz canlılara aittir. Oysa evrimcilerin iddiaları gerçek olsaydı bu denli fazla fosilin çok büyük bir bölümü ``ara canlılara`` ait olmalıydı, oysa bir tane bile yoktur.
     
  5. Canlılar Kambriyen döneminde aniden ortaya çıkmışlardır
    Canlılardaki ana beden yapılarının (yumuşakçalar, kordalılar vb. kategoriler) neredeyse tamamı, günümüzden yaklaşık 530 milyon yıl önce Kambriyen Dönemi`nde ortaya çıkmıştır. Kambriyen öncesinde sadece bir-iki ana kategori varken, Kambriyen`de 50`den fazla ana kategori, dünyanın çeşitli bölgelerinde aniden ortaya çıkmıştır. Kambriyen öncesi canlılar sade bir beden yapısındayken, Kambriyen`dekiler bunlarla kıyas edilemeyecek derecede komplekstir. Örneğin bu devirde ortaya çıkmış olan trilobitlerin sahip oldukları gözler ile bugünkü canlıların göz yapıları arasında hiçbir fark yoktur.
     
  6. ``Yaşayan fosiller`` evrim masallarına cevaptır...
    Yaşayan fosiller, evrim teorisinin 'kademeli gelişim iddiası'nı son derece çarpıcı şekilde yalanlayan kanıtlardır. Bu fosillere ``yaşayan fosil`` ismi verilmesinin sebebi, yüz milyonlarca yıllık yaşlarına karşın, günümüzde yaşayan örnekleriyle tamamen aynı olmalarıdır. Karıncalardan ağaçlara, yarasalardan köpek balıklarına kadar çok çeşitli türlere ait yaşayan fosiller mevcuttur. Bu durum, doğa tarihi boyunca hiçbir evrimleşme yaşanmadığının kesin bir belgesidir.
     
  7. Sürüngenler kuşların atası değildir...
    Evrimciler artık Archaeopteryx`i sürüngenlerle kuşlar arasında ara form olarak gösterememektedirler. Bu fosil üzerinde yapılan incelemeler, bu canlının bir ara geçiş formu olmadığını, sadece günümüz kuşlarından biraz daha farklı özelliklere sahip, soyu tükenmiş bir kuş türü olduğunu göstermektedir. Güçlü uçuş kaslarının olduğunu kanıtlayan göğüs kemiğinin varlığı ve günümüz kuşlarınınkinden farksız olan asimetrik tüy yapısı, bu canlının mükemmel olarak uçabildiğini göstermektedir.
     
  8. Balıklar karaya çıkmamışlardır...
    Evrimciler bir zamanlar sudan karaya geçiş hikayesine delil olarak C

 

 

 


PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo
İNDİRMELER