Halen pek çok merkezde devam eden fosil sergilerinde, evrim teorisinin geçersizliğini ortaya koyan yüzlerce yaşayan fosil halkımıza sunulmaktadır. Bunlar, canlıların milyonlarca seneden beri hiç değişmediklerini, şimdiki hallerini aynen muhafaza ettiklerini gösteren, taşlaşmış canlı fosilleridir ve ``evrim iddiası"nın, materyalistlerin zihnindeki hayal ürünü senaryolardan başka bir şey olmadığını ortaya koymaktadır.
Evrimciler ise kendi delillerini açıklama cesaretini bir türlü gösterememektedir. Evrimcilerden beklenen, eğer kendi iddialarına destek olacak 3-5 tane ara fosil varsa bunları Türkiye`nin en bilinen merkezlerinde, örneğin İstanbul Taksim`de veya Ankara Ulus`ta sergilemeleridir.
Ancak evrimciler, son 140 yıldır yapılan kazı çalışmalarında elde edilen yüz milyon fosilden kendilerini destekleyecek tek bir ara fosil bulamamışlardır. Darwinizmin delil olarak kullanabileceği tek bir ara fosil yoktur. Buna karşı "Yaratılış Gerçeği"ni gösteren milyonlarca "yaşayan fosil" bulunmaktadır.^
Bilim Araştırma Vakfı ve Milli Değerleri Koruma Vakfı tarafından alt yapısı hazırlanan imza kampanyası sonucu 1400 bilim adamımız, ders kitaplarında evrim teorisinin iddialarını çürüten bulguların yer alması gerektiği görüşüne yer verilen bir dilekçeye imza atmış, 11 maddeden oluşan bu dilekçe 28 Haziran 2006'da Milli Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı'na sunulmuştur.
Bu Önemli Gerçekleri Görmezden Gelmeyin!
Fosiller Evrimi Reddetmektedir
Evrim teorisi, canlıların çevre şartlarının etkisiyle başka başka canlılara dönüştüğünü iddia eder. Oysa bunun büyük bir aldatmaca olduğunu modern bilim tüm açıklığıyla ortaya koymuştur.
Herşeyden önce eğer canlılar başka canlılara dönüştüyse, dönüşme evresinde çok sayıda ara canlı var olmalı, yeryüzünün dört bir yanı evrimleşme aşamasındaki canlıların fosilleriyle (ara fosillerle) dolu olmalıdır. Oysa bugüne kadar çıkarılmış olan 100 milyona yakın fosillin tamamı bugün de bildiğimiz tam ve eksiksiz canlılara aittir. Evrim olsaydı, yeryüzü milyarlarca ara canlıya ait fosil ile dolu olmalıydı ama bir tane bile yoktur. Bu gerçek, evrim teorisinin çöküşünün açık bir ifadesidir. 140 senedir bulunan her fosilin evrimi yalanlamasına rağmen hala "bir gün bulunur" umuduyla bu teoriyi savunmak akıl sahibi bir insanın yapacağı şey değildir. Aradan 140 sene geçti, dünyada kazılmadık fosil yatağı kalmadı, milyarlarca dolar harcandı ama Darwin'in öngördüğü ara canlılara ait fosiller bulunmadı.
Bugün yeryüzünün hemen her tarafından derlenmiş ve çeşitli ülkelerin müzelerinde kataloglanmış yüz binlerce fosil örneği vardır. Tüm bu fosil örnekleri çok önemli bir gerçeği gözler önüne sermektedir: Yüz milyonlarca yıl önce yaşamış canlılarla bugünkü yaşayan örnekleri arasında hiçbir fark yoktur. En eski jeolojik dönemlerde yaşayan canlılar dahi en küçük bir değişiklik geçirmeden günümüze kadar gelmişlerdir.
Örneğin; bugün yaşayan çekirge neyse, bundan 120 milyon yıl önce yaşayan çekirge de odur. Bugün yaşayan kertenkele nasılsa, bundan 30 milyon yıl önce yaşayan kertenkele de aynıdır. Bugün yaşayan köpekbalığı hangi özelliklere sahipse, bundan 400 milyon yıl önce yaşamış olan köpekbalığı da aynı özelliklere sahiptir.
Kısaca, canlılar bugün nasıllarsa, milyonlarca yıl önceki halleri de aynıdır. Fosil kayıtlarındaki canlılar ayrıntılı olarak incelendiğinde, bunların vücut yapılarının, organlarının, iskeletlerinin, en küçük detayına kadar günümüzdeki örnekleriyle birebir aynı oldukları görülür. Aynı kompleks yapı ve sistemlere sahiptirler. Canlıların hiçbir değişim ya da evrimsel süreç yaşamadıklarını belgeleyen bu yaşayan fosiller pek çok bilim adamını hayrete düşürmüştür. Bir yandan da onları yaşamın kökeni hakkındaki görüşlerini yeniden gözden geçirmeye yöneltmektedir. Sonuç olarak fosiller göstermektedir ki, canlılar, tarihin hiçbir döneminde ilkelden gelişmişe doğru bir süreç yaşamamışlardır. Tam aksine bugünkü aynı kompleks yapı ve özellikleriyle yeryüzünde bir anda ortaya çıkmışlardır.
Tek Bir Protein Molekülü Bile Tesadüflerle Oluşamaz!
Günümüzde, cansız maddelerden tesadüflerle canlılığın meydana gelemeyeceği ortaya konmuş, laboratuvar ortamında bile bunun başarılmasının olanaksız olduğu anlaşılmıştır. Yapılan olasılık hesapları, değil bir canlının, canlıyı meydana getiren tek bir protein molekülünün bile kendi kendine ve tesadüflerle ortaya çıkamayacağını göstermiştir.
- Tek bir proteinin oluşması için DNA gerekir
- Protein olmadan DNA oluşamaz
- DNA olmadan protein oluşamaz
- Protein olmadan protein oluşamaz
- Tek bir proteinin oluşması için 60 ayrı protein gerekir
- Bu proteinlerin bir tanesi bile eksik olsa protein var olamaz
- Ribozom olmadan protein oluşmaz
- RNA olmadan da protein oluşmaz
- ATP olmadan protein oluşmaz
- ATP’yi üretecek mitokondri olmadan da protein oluşmaz.
- Hücre çekirdeği olmadan protein oluşmaz
- Sitoplazma olmadan da protein oluşmaz
- Hücredeki organellerden bir tanesi eksik olsa protein oluşamaz
- Hücredeki bütün organellerin var olması ve çalışması için de proteinler gereklidir
- Bu organeller olmadan da hiçbir şekilde protein olmaz.
Bu sistem, bir arada çalışmak zorunda olan iç içe bir sistemdir. Biri olmadan diğeri olamaz. Tek bir parçası var olsa bile, sistemin diğer parçaları olmadan bu parça hiçbir işe yaramaz.
Kısacası,
BİR PROTEİNİN VAR OLMASI İÇİN HÜCRENİN TAMAMI GEREKİR.Hücre, bugün incelediğimiz ve çok az bir kısmını anlayabildiğimiz mükemmel kompleks yapısı ile var olmadığı sürece, TEK BİR TANE BİLE PROTEİN MEYDANA GELEMEZ.
Darwinizm Tarihi Sahtekarlıklarla Doludur
Evrim teorisinin tarihi, daha teori ilk ortaya atıldığı günden itibaren sayısız sahtekarlık, hile ve göz boyama faaliyetleriyle doludur. Örneğin:
Bilimin kendisine vermediği kanıtları, sahtekarlıkla üretmekten başka çaresi olmayan bir teori zaten kendi geçersizliğini ilan etmiştir.
Yerli Evrimciler Yenilgiyi İtiraf Etti!
Adnan Oktar (Harun Yahya)'ın evrim teorisinin çöküşünü ortaya koyan eserleri ve Bilim Araştırma Vakfı'nın düzenlediği 2000'den fazla konferans neticesinde yerli evrimciler tam manasıyla sinmişlerdir. Bilimsel anlamda ortaya koyabilecekleri hiçbir delilleri bulunmayan evrimciler, teorilerini savunamaz olmuş ve yaratılış gerçeğini savunanlardan köşe bucak kaçmaya başlamışlardır. Yerli evrimciler bu konuyu kendileri de itiraf etmektedirler. Örneğin Amerika`dan yayın yapan www.pitch.com adlı internet sitesindeki bir haberde görüşüne yer verilen ünlü evrimci Prof.Dr. Ümit Sayın ``Artık yaratılışçılara karşı bir savaş yok. Savaşı onlar kazandılar. 1998`de Türkiye Bilimler Akademisi`nden 6 profesörü yaratılışçılara karşı konuşmaları için motive etmiştim. Artık, bugün bir kişiyi bile motive etmek imkansız`` diyerek evrimciler adına yenilgiyi itiraf etmiştir.
Evrimcilerin Taktiklerine Dikkat!
Evrimciler kamuoyunu ikna etmek için pek çok taktik kullanır. Saygın bilim adamlarının isimlerini kullanmak bunlardan biridir. Evrimci bir makalede Newton, Einstein, Max Planck, Pasteur gibi Allah'a inanan bilim adamlarının isimleri ve fikirlerine yer verilir. Evrimciler, bunların doğrulanmış bilimsel fikirlerini, kendi işlerine geldiği gibi cümle aralarına serpiştirir, Allah'a inandıklarından ise hiç bahsetmezler. Doğru bilgilerle, evrimci mantıkları harmanlayan evrimciler bu suretle teorilerini bilimsellik kılıfına büründürür, kabul görmesini sağlamaya çalışırlar.
Evrimcilerin, teorilerine doğruları yamama gayreti ise oldukça meşhurdur. Doğal seleksiyon kavramı buna güzel bir örnektir. Doğada güçlü olan canlıların hayatta kaldıkları, güçsüzlerin ise çoğu zaman öldükleri bilinen bir gerçektir. Evrimciler bu olayı evrim delili gibi sunmaya çalışmaktadır. Oysa güçsüz bir canlının güçlüye yem olmasının evrimle hiçbir ilgisi yoktur. Soğuğa dayanıklı olan kalır, olmayan ölür, hızlı olan kaçar kurtulur, çelimsiz ve yavaş olan geride kalarak av olur. Bu orijinal ve şaşılacak birşey değildir. Evrimciler bu doğru bilgiyi verirken yanında kendi senaryolarını da sunarlar. Doğal seleksiyon bir canlıya yeni bir özellik kazandırmaz veya onu başka bir canlıya dönüştürmez. Dolayısıyla evrim ile bir alakasının kurulması son derece mantıksızdır.
Ayrıca bilimsel bir yayın öncelikle dürüst olmalı gerçeklerden ödün vermemelidir. Planck`a yer veriyorsa, onun Allah inancıyla ilgili çarpıcı sözlerinden de söz etmelidir. Kamuoyuna yanıltıcı bilgi vermek bilim adamına yakışmaz.
Darwinizm ile İlmi Mücadele Teröre Çaredir
Güneydoğu'da, bölücü komünist-marksist mihrakların oluşturduğu Cumhuriyet tarihimizin en büyük ayaklanması devam etmektedir. Şu ana kadar binlerce şehit verilmiş, milyarlarca dolar maddi kayıp meydana gelmiştir. Bu büyük fitnenin, ideolojik felsefi temelinde insanı, tesadüflerin ürünü olan bir hayvan olarak tanıtan Darwinizm vardır. Darwinizm yok edildiğinde, evrimciliğe dayalı marksist anlayış da çökecektir. Dolayısıyla süregelen marksist, komünist, bölücü hareketin önlenmesinin yolu sadece ``iyi takip``, ``iyi yakalama``, ``iyi yargılama``, ``iyi infaz`` değildir. Kesin çözüm, söz konusu ideoloji ile ``iyi ilmi mücadele``dir. Sivrisineklerle uğraşmak yerine, bataklığın bir an önce kurutulması gerekir. Darwinizmin sahtekarlıklarının doğru bir şekilde gençliğe aktarılması, bilimdeki gelişmelerin detayları ile açıklanması, gerçek bilimsel düşüncenin gereğidir. Bu mücadelenin bel kemiğini oluşturan Darwinizm konusu halledildiğinde, bu komünist-marksist bölücü fitnenin gücü de yok olup çökecektir.
Hiçbir Teknolojinin Erişemediği Görüntü ve Ses Kalitesi
Dünyaca ünlü Philips, Sony, Panasonic, Samsung, JVC, NEC gibi firmalar günümüzün en ileri görüntü teknolojilerine sahip LCD ve plazma televizyonlarını üretirler.
Ancak insan beyninde oluşan 3 boyutlu panoramik görüntünün kalitesi bu televizyonlarda oluşturulan görüntü kalitesinden her zaman için çok daha mükemmeldir.
Televizyonlarda üretilen görüntüler, insan beyninde oluşan görüntülerin renk, netlik, parlaklık ve canlılık kalitesini yakalamaktan son derece uzaktır.
Dünyanın en kaliteli ses ve müzik sistemlerini üreten Marantz, Sony, Bang & Olufsen, Nakamichi, Kenwood, Technics, Pioneer gibi firmalar, yine dünyanın en kaliteli hoparlörlerinden olan JBL, Bose, Yamaha gibi markalar, insan kulağının duyduğu 3 boyutlu, derinlikli, kusursuz ses kalitesine asla erişememektedir.
Binlerce mühendisin, binlerce alet kullanarak elde edemediği üstünlükteki ses ve görüntü bir avuç insan beyninin birkaç santimetrekarelik ses ve görüntü merkezlerinde durmaksızın üretilmektedir. Bu kusursuz sistemlerin tesadüfen ortaya çıktığını iddia etmek kelimenin tam manasıyla saçmalamaktır.
Beynimizde Oluşan Dünyanın Aslına Asla Ulaşamayız
Maddeyi beş duyumuz aracılığıyla beynimizde algıladığımız için hayatımız boyunca yaşadığımız, gördüğümüz, hissettiğimiz herşey gerçekte beynimizde meydana gelmektedir. Bu nedenle maddenin ancak beynimizdeki bir kopyasıyla muhatap olur, aslına hiçbir zaman ulaşamayız.
Örneğin, evinin salonunda oturduğunu ve camdan dışarıyı seyrettiğini zanneden bir insan, gerçekte beyninin içindeki ekrandan salonunu, camdan görünen manzarayı izler. Camdan gördüğü deniz manzarası, kuşlar, ağaçlar hep beyninde oluşan görüntülerdir. Oturduğu koltuğun sertliğini, döşemesinin kayganlığını da beyninde hisseder. Mutfaktan gelen kahve kokusu gerçekte mutfakta yani uzağında değil, beyninin içindedir.
İşte insan, beynindeki ekranda izlediği, anlamlı ve eş-zamanlı olarak biraraya getirilen algılarının tamamına "yaşamım" der ve hiçbir zaman beyninin dışına çıkamaz.
Sonuç olarak, biz hayatımız boyunca bize gösterilen kopya algılarla yaşarız. Ancak bu kopyalar o kadar gerçekçidir ki, hiçbir zaman kopyalarını yaşadığımızı fark etmeyiz. Bizim tek görebildiğimiz, koklayabildiğimiz, tadabildiğimiz, dokunabildiğimiz ve duyabildiğimiz beynimizdeki kopyalardır. Beynimizde izlediğimiz ekranın dışında maddenin gerçeği nasıldır, bunu da hiçbir zaman bilemeyiz. İşte materyalistlerin bel bağladıkları maddenin gerçekliği bundan ibarettir. Bu bir felsefe değil, net bir bilimsel gerçektir.
Beyindeki şuur merkezinde görüntüyü gören, sesi duyan, kokuyu hisseden, düşünen, dokunma hissi alan kimdir? Bunlar Darwinizm'in hiçbir şekilde açıklayamadığı metafizik gerçeklerdir.
``Şüphesiz 'izzet ve gücün' tümü Allah'ındır. O, işitendir, bilendir.`` (Yunus Suresi, 65)
``Dediler ki: Sen Yücesin, bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yok. Gerçekten Sen, herşeyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi olansın.`` (Bakara Suresi, 32)
Harun Yahya (Adnan Oktar)
Harun Yahya (Adnan Oktar)'ın bugüne kadar 57 ayrı dile çevrilen, yaklaşık 250 kitabı bulunmaktadır. 30 bin resmin yer aldığı toplam 45 bin sayfadan oluşan bu kitaplar, bugüne kadar 8 milyon kişi tarafından satın alınmış, bir o kadar kitap da çeşitli gazete ve dergiler tarafından okuyucularına hediye edilmiştir. Yazarın eserlerinden faydalanılarak bugüne kadar 180 belgesel film hazırlanmıştır. Bu belgesel filmler de kitaplar gibi yabancı dillere çevrilmiş ve halen 20 ülkedeki 100 ayrı TV kanalında gösterilmektedir. Bugüne kadar 13 milyon VCD belgesel dünyanın pek çok ülkesinde milyonlarca izleyiciyle buluşmuştur. Hazırlanan sohbet programları, sesli anlatımlar 20 ayrı ülkede pek çok radyo kanalında yayınlanmaktadır. 40 ayrı dilde 200`den fazla internet sitesi bulunmakta olup bu siteleri her ay 140 ayrı ülkeden 4.5 milyona yakın kişi ziyaret etmektedir. Sitelerden ayda yaklaşık 540 bin belgesel film, 200 bin kitap, 100 bin sesli anlatım ve 7 bin interaktif anlatım ziyaretçiler tarafından bilgisayarlarına indirilmektedir. Harun Yahya`nın eserleri kaynak alınarak hazırlanan dergiler bugüne kadar 6 milyonluk tiraja ulaşmıştır. Harun Yahya`nın 5.000`den fazla makalesi pek çok ülkede, dergilerde, gazetelerde ve internet sitelerinde yayınlanmıştır.
Yazarın evrim teorisinin çöküşünü ortaya koyan ve toplamı 6 bin sayfayı aşan kitaplarından yararlanılarak "Evrim Teorisinin Çöküşü ve Yaratılış Gerçeği" başlığıyla ülkemizde ve yurt dışında konferanslar düzenlenmektedir. Türkiye'de 2000'den fazla konferans düzenlenmiştir. Yurt dışında ise, -dünyanın en tanınmış üniversiteleri de dahil olmak üzere- Avusturalya`dan Kanada`ya, İngiltere`den Malezya`ya kadar pek çok konferans düzenlenmiş ve bu konferanslara 1 milyonun üzerinde katılım olmuştur.
Adnan Oktar'ın, Harun Yahya müstear ismi ile hazırladığı tüm kitapları www.harunyahya.org, www.harunyahya.net ve www.harunyahya.com adreslerinden ücretsiz olarak okuyabilir veya Global Yayıncılık'ın 0212 4444441 no`lu telefonundan temin edebilirsiniz.
----------
Bu tam sayfa ilan
9 Mayıs 2007 tarihinde Türkiye
12 Mayıs 2007 tarihinde Vakit
14 Mayıs 2007 tarihinde Önce Vatan
6 Temmuz 2007 tarihinde Önce Vatan
7 Temmuz 2007 tarihinde Türkiye
11 Temmuz 2007 tarihinde Vakit
11 Temmuz 2007 tarihinde Milli Gazete
12 Temmuz 2007 tarihinde Bugün
29 Aralık 2007 tarihinde Yeni Çağ
gazetelerinde yayınlanmıştır.