Sohbetler (25 Ağustos 2017; 10:00)

1030

OKTAR BABUNA: İyi günler sayın izleyicilerimiz. Adnan Oktar ile Hoş Sohbetler programımıza başlıyoruz.

ADNAN OKTAR: Evet, dinliyorum.

KARTAL GÖKTAN: İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevat Zarif Suudi Arabistan makamlarının ilişkileri iyileştirme yönünde adım atması halinde İran’ın da buna karşılık vereceğini söyledi. Ve ülkesiyle Suudi Arabistan arasında hac dönemi sonrasında diplomatlar düzeyinde ziyaretler yapacağını duyurdu.

ADNAN OKTAR: Hiç bekletmelerine gerek yok. İki taraf da nur gibi Müslüman, mükemmel Müslüman iki taraf da. Bekletmek şeytanı sevindirir. Hem can-ciğer olsunlar. Devlet başkanları düzeyinde görüşsünler, yavaş yavaşa da gerek yok, bir anda şeytanı allak bullak edelim. İngiliz derin devletinin oyununu yerle bir edelim. Nur gibi Müslüman, ikisi de güçlü ülke ikisi birleşti mi muazzam bir şey olur. Daha dün söyledim işte beş ülke. Pakistan atom bombasına sahip. Suudi Arabistan, Türkiye, Mısır muazzam bir ekip. Bir kere Suudi Arabistan’la İran ve Türkiye sırf şu üçü süper güç zaten. Pakistan ve Mısır’ı da ekledin mi bitti yani, İslam alemi kurtuldu gitti. Beşiyle konu biter. Rusya’yla da ittifak ettin mi dünyanın en büyük gücü, kimse sırtlarını yere getiremez. Hindistan’ı da kendi aralarına almaları, Hindu da olsa Hindular da iyi niyetli insanlar temiz insanlar onlardan bir zarar gelmez, sevgi insanı onlar da.

Evet, dinliyorum.

KARTAL GÖKTAN: Sizin uzun süredir tarıma önem verilmesi çağrılarınızın ardından, yeni Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatıyla tarımı güçlendirecek yeni sisteme geçileceğini ifade etti. Ve “Bundan sonra suyun ve toprağın kıymetini bileceğiz” dedi.

ADNAN OKTAR: Tarımda patlama yapalım. Türkiye tarım ülkesi olsun. Tarım, ziraat, hayvancılık. Hayvancılık da öyle milyonlarca hayvan üretelim. Derisi, kemiği her şeyi sanayi, eti her şeyi. O mübarek hayvanların gübresi bile çok kıymetli her şeyi kıymetli yani tabii, tertemiz varlıklar. Beklemeye hiç gerek yok.

Evet, dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: PKK’lı teröristlerin 15 yaşındaki Eren Bülbül ve Astsubay Ferhat Gedik’i şehit ettiği, Trabzon’un Maçka İlçesi Jandarma Komutanı Teğmen Zabit Zengin’in FETÖ-PYD soruşturması kapsamında gözaltına alınması bazı iddiaları da beraberinde getirdi. FETÖ’cü asker ve polislerin terör örgütünün bölgeye sızıp barınmasına ve silahlı saldırılarına kasten göz yumduğu iddia edildi Adnan Bey.

ADNAN OKTAR: Olabilir çok rahat olabilir. Daha önce yaptılar çünkü de oradaki olayı bilmiyorum ben. Eğer böyle bir olay… Yeni mi oldu bu? O zaman vardır bir şey. Ve rahatça olabilir çünkü adamların ne işi var orada? PKK’nın ne işi var orada? Orası kabadayı kaynıyor, kabadayıların içerisine PKK’lıların gelmesi olacak iş değil.

Evet, dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Diğer bir iddia da var Adnan Bey bu konuda. “15 yaşındaki Eren Bülbül ve Astsubay Ferhat Gedik’i şehit eden PKK’lıların yakalanmasına yönelik operasyonun bu teğmen tarafından geciktirildiği, teğmen izin vermediği İçin Jandarma Komando Özel Asayiş Komutanlığı ve Jandarma Özel Operasyon Komutanlığı bölgeye saldırıdan bir hafta sonra gelebildi” deniyor.

ADNAN OKTAR: O zaman çok net. Bu tip şüphelenmelerde derhal halk, asker üstlerine bindirsin isimsiz olarak. Böyle bir durum var. Çünkü FETÖ’cülerin hepsi tespit edilemedi. Bu alçakların nereden çıkacağı belli olmuyor. Bunlar Türk milletinden, Müslümanlardan nefret ediyor bunlar kahpe. Bunların dini imanı yok. Hepsi homoseksüel büyük bölümü yüzde 90’ı homoseksüel bunların. İngiliz derin devletine uşak olmuş alçaklar. Nerede yakalarlarsa hemen haber vermeleri lazım. Hükümet de gerekeni yapıyor hükümete destekçi olmak lazım. Bu olayı sakin değerlendirmek doğru olmaz, lakayt değerlendirmek de doğru olmaz. Daha hala, hükümete mesela CHP bütün gücüyle destek olması lazım bütün gücüyle. Bela büyük, belayı savuşturalım sonra ne yapıyorsa yapsınlar. Ama şu an olmaz. Yani klasik siyaset olmaz.

Evet, dinliyorum.

VTR: Selam Hocam, ben Zekeriya. Melekler Hz. Adem (as)’a neden secde etmişlerdir?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım, o secdenin amacı saygı göstermek. Yani secde çok eski tarihlerden beri saygı ifadesi olarak kullanılır. İbadet kastıyla secde etmiyorlar. Haşa insanı Allah olarak görerek anlamında değil bu. Gururlarını yok ettiklerini gösteriyorlar, tevazularını gösteriyorlar ve saygı sevgi gösteriyorlar. Çünkü Kuran’da, Hz. Yusuf (as)’a da kardeşleri geldikleri vakit onun huzuruna geliyorlar ve secdeye kapanıyorlar. Hz. Yusuf (as)’a yönelik olarak secdeye kapanıyorlar, bu ne? Saygı. Padişahlara da eskiden sultanlara hep secde ederlerdi gelen kişiler. Hatta “kulun” tabir edilir “kulun.” Yani Allah anlamında değil de yani ona ibadet eden, hizmet eden anlamında, ona tabi olan anlamında kullanılırdı ve secde ederlerdi. Yani bu binlerce yıllık bir gelenektir bir saygı şeklidir. O zaman kıyam da var namazda, sen ayakta kıyamda duruyorsun birisinin önünde mesela müdür oluyor yahut mahkeme oluyor ellerini önüne bağlıyor bekliyor veyahut direkt ayakta hazır olda bekliyor. Ne yapıyor kıyamda, ibadet mi ediyor? Yok, saygı gereği. Veyahut mesela büyüklerimiz oluyor bayramda eğilip rükuya varıp ellerini öpüyoruz rükuda, değil mi? Rükuya eğiliyoruz ellerini öpüyoruz, o zaman ne oluyor o? Saygı. Dolayısıyla orada meleklerin yaptığı da saygıdır, saygılarını sevgilerini gösteriyorlar. O secdenin amacı saygı ve sevgi. Bunu bu şekilde anlamak bilmek gerekiyor, Kuran’ın anlatmak istediği de bu. Allah’ın anlatmak istediği bu.

Evet, dinliyorum.

VTR: Hz. Hızır (as) gibi maddenin dışında olan başka insanlar var mı?

ADNAN OKTAR: Melekler var, Cebrail (as). Mesela kuş biçimine giriyor Cebrail (as) güvercin, beyaz güvercin şeklinde. Hatta Hz. Mehdi (as)’ın yanına beyaz güvercin şeklinde geleceği hadislerde var. “Beyaz güvercin şeklinde gelir omzuna konar” diyor “Cebrail (as).” Peygamberimiz (sav)’ın karşısına çıkmadan önce gerçek haliyle önce zuhur etti Peygamberimiz (sav) baygınlık geçirdi. Bütün ufku kaplamış kanatları o kadar büyük. Yani ne kadar diyelim yüz kilometre falan kanat açıklığı o kadar açık. Bütün ufka hakim. Önce Peygamberimiz (sav) gözlerine inanamıyor, ama sonra yavaş yavaş gelmeye başlıyor o heybetiyle tabii, geliyor geliyor geliyor, tam normal kendi hacmine geliyor ama yine kanatlı. Ayette diyor ya “iyice yaklaştı” diyor. Sonra da tam bağlantıya geçip Peygamberimiz (sav)’e sarılıyor. Ve “oku” diyor ilk ayet, “ben okuma bilmem” diyor o da o telaş içinde tabii. Bir kere daha sıkıyor, o sıkmanın amacı gerçek olduğunu hissettirmek. Çünkü öbür türlü hayal mi görüyorum acaba diyebilir. Sıktı mı sıkmanın bir açıklaması yok fiziki bir durum. Bayağı da kuvvetli sıkıyor öyle usulen bir sıkma değil o, çok kuvvetli bir sıkmayla sıkıyor. O zaman anlaşılıyor ki Cebrail (as). Hanımına da anlatıyor Peygamberimiz (sav). Biliyorsunuz çok tedirgin oldu Peygamberimiz (sav), yani korkuya benzer bir his çok güçlü oluştu. Ve koşarak eve gitti biliyorsunuz “beni örtün beni örtün” hanımına üstünü örttürdü. Çok şiddetli bir olay oldu o. Sonra Peygamberimiz (sav) Hz. Hatice (ra)’a durumu anlattı, annemiz de müjdeledi onu “Cibril-i Emin” dedi “müjdeler olsun sana sen peygambersin” dedi. Peygamberimiz (sav)’in tam kanaati gelmemişti ilk önce, hanımı da tasdik edince kanaati tam geldi. Bazen Hz. Dıhye (ra) kılığında geliyor aynı Hz. Hızır (as)’da olduğu gibi. Ama Hz. Hızır (as) çok ilgilidir insanlarla sürekli bağlantı halindedir. Tarih boyunca çok uzun yıllar daha hala, kıyamete kadar da görevli. En son işte kıyamete çok yakın vakitte o da vefat ediyor. Artık bitiyor işi çünkü yapacağı bir şey yok. Ama son vakte kadar görevlidir Hz. Mehdi (as) devrinde, Hz. İsa Mesih (as) zamanında. Devlet kurma, devlet yıkma bunlarda görev alır. Hiçbir devlet durduk yere yıkılmaz, illaki kararı alınır ondan sonra yıkılır.

Evet, dinliyorum.

KARTAL GÖKTAN: Yayınlanan yeni kararnameyle MİT Cumhurbaşkanlığı’na bağlandı. Ve sizin söylediğiniz gibi MİT’e TSK’da çalışma yapma imkanı tanındı.

ADNAN OKTAR: Şimdi doğru oldu bak, maşaAllah. Ne dediysek o, ne dediysek o. Konuştuğumuz her şey kanun oluyor, elhamdülillah. İşte bu kadar. MİT’in girmediği hiçbir yer olmaz kardeşim. Böyle şey olur mu? Orduda çalışma yapamaz, peki nerede yapacak? Tabii ki girecek oraya ne demek, onlar bizim evladımız değil mi, insanımız değil mi? Ne demek girmeyecek? Polisin içinde de görev yapacak MİT, askerin içinde de görev yapacak, adli tıpta da yapacak, devletin her kurumu TÜBİTAK’tan tut en bilinmeyen yerlere kadar her yerde MİT’in elemanı olacak. Ne demek buraya giremezsiniz? Ne kadar tehlikeli bir şey. Orgeneral seviyesinde bile MİT elemanı olabilir olmaz diye bir şey yok olur yani.

Evet, dinliyorum.

VTR: İnancı olmayan insanın ruh hali nasıldır?

ADNAN OKTAR: Allah vermesin çok korkunç tahayyül edemiyorum. Müslüman onu tahayyül edip çıkaramaz. Bir dinsizi, münafığı Müslümanın kavrama imkanı yoktur. Ruh halini sonsuza kadar bilemeyecek mümin. Bir kafirin, küfür içinde olan bir insanın, münafığın ruh halini bir Müslümanın bilmesi sonsuza kadar imkansızdır. Çünkü münafık olması lazım ki bilsin. Küfür içinde olması lazım ki küfrü bilsin bilemez. Yani onun hiç bilmediği bir boyuttur, hiç bilmediği bir hayat şeklidir. Ölüdür bunlar bir kere. Mümin diridir hayydır. Onlar meyyit hükmünde ölüdürler. Şimdi ölüyü nasıl Müslüman düşünsün tahayyül etsin? Bilemez. Münafığı biz sadece dış alametleriyle gördüklerimiz kadarını atıyoruz o kadar.

Moşiyah’ı, Hz. Mehdi (as)’ı Museviler cennet güvercini olarak açıklıyor, cennet güvercini. Beyaz bir güvercine benzetirler, uysal bir güvercin olarak görürler yani kitaplarda öyle geçer öyle konuşurlar. Onun için Musevi din kitaplarının süslemelerinde, saray süslemelerinde beyaz güvercin, kumru çok kullanılır. Yani Moşiyah’ı Hz. Mehdi (as)’ı ifade eder o. Süs olarak her yerde görebilirsiniz. Bütün sinagoglarda vardır güvercin motifi, beyaz güvercin Moşiyah’ı anlatır.

Evet, dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: 6 Haziran’da başlayan Rakka operasyonunda 1784 hava saldırısı gerçekleştirildi. Bugüne dek iki yüzü çocuk bine yakın sivil hayatını kaybetti. Birleşmiş Milletler’in verilerine göre toplam 200 bin kişi evinden olurken bunlar terör örgütü PKK-PYD işgalindeki alanlarda kurulan kötü şartlardan toplama kamplarına yerleştirildi Adnan Bey. Çöl bölgelerinde bulunan 12 bin kişilik bu kamplarda 70 bin sivil hijyenden ve gıdadan uzak yaşıyorlar.

ADNAN OKTAR: İşte İmam Mehdi (as)’ın zuhuru için Allah zemini hazırlıyor. Ama insanların yüreği katılaştığı için merhamet etmiyorlar, şefkat etmiyorlar. Allah gittikçe dozunu artırıyor, en sonunda dayanılmaz bir dereceye gelecek işte o zaman Hz. Mehdi (as) zahir olacak. Şu an bu insanların büyük bir bölümünde yüreğinde bir merhamet, şefkat, koruma hissi meydana getirmiyor. Adamlar kendi aleminde, birçok insan kendi işinde gücünde muhatap dahi olmuyor. O tip haberleri duymak da istemiyor, televizyonda olduğunda basıyor düğmeye kapatıyor ilgilenmek istemiyorlar. Ama oraya gidip sorsan da söylesen mesela Hz. Mehdi (as), “Mehdi neyin nesi” falan derler Irak’ta. Suriye’de de birçok kişi “ne Mehdi’si” falan der. Suriye kurtulsun ister, Irak kurtulsun ister yani İttihad-ı İslam’ı savunmak akıllarına gelmiyor birçok insanın. Ama tabii bu Allah’ın bir yöntemi, şimdi zorlaya zorlaya akıllarını açıyor. Bir süre sonra bak göreceksiniz “birleşelim, böyle olacak gibi değil” diyecekler. Ve başlarına İmam Mehdi (as)’ı geçirip konuyu bitirecekler. Sevgisiz, merhametsiz, zıtlaşarak bir yere gidilmeyeceğini anladılar. İran’la Suudi Arabistan şimdi bak dostluk için harekete geçtiler. Türkiye’yle İran dostluk için harekete geçtiler. Daha önce zıtlaşıyorlardı, ben ısrarla bu zıtlaşmanın yanlışlığını anlattım. Tayyip Hoca’ya da sürekli söyledim “İran’ı sev, İran’la dost olalım” dedim. “Seni İran’a zıt hale getirmeye çalışıyorlar, bu bir oyun sakın bu oyuna gelmeyelim” dedim. İran aleyhine de ifadeleri oldu Tayyip Hoca’nın. Ama muazzam, Sünni gelenekçi kesimden muazzam baskı oldu. Ama Tayyip Hoca bu oyunu anladı geri kendini aldı, şimdi meseleyi düzeltme yönünde. İran da oyunu anladı, onlar da meseleyi düzeltme yönünde hareket ediyorlar. Bak diyorlar ki onlar “İngiltere Şiiliği İslam alemini birbirine düşman etmek için uydurulmuş bir oyun. İngiltere Sünniliği İslam alemini birbirine katmak için uydurulmuş bir oyun.”

CAN DAĞTEKİN: “Hz. Mehdi (as) katılaşmış kalpleri yumuşatacak” diye geçiyordu hadiste.

ADNAN OKTAR: Tabii. Tayyip Hocam diyor ki “İran bölgeyi kendine domine etmenin gayreti içinde” diyordu. Mesela bu çok dostluğu ortadan kaldıracak bir ifade. “Buna tahammül mümkün değildi” diyor. Mesela yine Tayyip Hocam dedi ki “IŞİD’i bölgeden atacak ama yerine kendisi olma peşinde” dedi. Yine dedi ki “Mezhep temelli ayrıştırmaları çatışmaya dönüştüren tavrıyla İran tehlikeli bir sürecin fitilini ateşlemeye çalışıyor.” Şimdi bunu dedin mi dostluk şu bu falan kalmaz. Kardeşim, İran nur gibi Müslüman, Türkiye nur gibi Müslüman aramızda ne fark var? Ne fark eder yani? Ha İran, ha Türkiye, ha Suudi Arabistan kardeşiz bir şey yok, biz bir topluluğuz. O yüzden bu tip ifadeler son derece riskli. Tayyip Hoca da bunu anladı artık kullanmıyor bu tip bir üslubu. “Aman birleşelim kardeş olalım” diyorlar. Şimdi bu daha da güçlenecek. Büyük oyunu anladı, İngiltere’nin derin devletinin bu oyunu hazırladığını fark ettiği için Tayyip Hoca artık atağa geçti. Şimdi Suudi Arabistan’la da İran anladılar oyunu, şimdi onlar da birleşme yolundalar. Birleştik mi bitti olay, yani bütün felaket bitecek. Kardeşim, Vahabi diyorsun, Vahabi nedir? Beş vakit namazında nur gibi Müslüman. Bütün helallere haramlara titiz. Günahı ne eksiği ne, Şii, Şii’nin ne günahı var? O da La İlahe İllaAllah Muhammeden Resulullah diyor, beş vakit namazında niyazında nur gibi Müslüman. Sünni, o da La İlahe İllaAllah Muhammeden Resulullah diyor, beş vakit namazında nur gibi insanlar, ne oluyoruz yani? Paylaşılamayan ne?

OKTAR BABUNA: Siz daha önce örnek vermiştiniz, Fethullah Gülen’in Şii düşmanlığı, dine mukaddesata aykırı bir şekilde Şii düşmanlığı yapıyor Fethullah Gülen.

ADNAN OKTAR: Şiiliğe karşı Fethullah Gülen’in ifadeleri akıl almaz galiz. “Cennete giden yol İran’dan geçse ben oradan geçmem” diyor “kabul etmem yani cenneti de kabul etmem” diyor. Allah’a da meydan okuyor haşa. Bak nefretin şiddetine bak, lafa bak sen. Sen bir Şii’nin tırnağı etmezsin tırnağı. Nur gibi Müslüman onlar tertemiz insanlar, gayet de efendiler, cesurlar, delikanlılar, senin gibi kahpelik kalleşlik yapmıyorlar. Türk milletine nefret dolu bir savaş açmıyorlar. İngiliz derin devletiyle tanıştıktan sonra üstlerine bir züppelik çöktü, bir çakallık, bir kendinden eminlik, bilmişlik, millete üst perdeden bakma. Ben o zaman dedim ki ta 4-5 yıl önce “bak bu normal değil” dedim “bu enaniyet kibir normal değil, bir uğursuzluk var Allah belanızı verir aklınızı başınıza alın” dedim.

Mesela bak diyor ki İran’da Uluslararası ve Bölgesel Konular Uzmanı Seyit Hadi Efgani, “İngiliz Şiiliği konusu günümüzde en önemli ve en tehlikeli meselelerden biridir. Zira siyasi meseleler çok rahat analiz edilebilir ancak Londra Şiiliği konusu oldukça hassastır” diyor. Kin dolu çünkü, nefret dolu. İngiliz Sünniliği de öyle süper tehlikelidir. Türkiye’de İngiliz Sünni’si çok fazla adam var. Yazar çizer şu bu falan İngiliz Sünni’si. Bunlar Şii nefretiyle yetişmiş, bilmiş, ukala, züppe, homoseksüelliğe yatkın, Darwinist, karanlık adamlar. Bir kısmı için söylüyorum tabii bunu.

İran tertemiz Müslümanlar, muhteşem insanlar sakın ha. Dürüst, yiğit, delikanlı, kabadayı, çalışkan, tertemiz, akıllı, İran’ı da mamur hale getirmiş güçlü bir devlet, güçlü bir millet. İftihar ediyoruz İran’la seviyoruz onları. Şia demek Hz. Mehdi (as) aşığı demektir, Hz. Ali (kv) aşığı demektir. Başımızın üstünde yerleri var. Vahabi, kardeşim Vahabilik dinde ihtisas demektir, dinde ihtisas. Vahabi diyorsan dini çok titiz yaşayan adam demektir. Sünni; Sünni’nin ibadette fazlalığı olur eksiği olmaz. Ne oluyoruz o zaman ne oluyoruz, bu düşmanlık nedir? Hemen birleşelim, beklenecek hiç vakit yok. Çoluk çocuk mahvoldu bak herkes, Müslüman kalmayacak Allah esirgesin, her yerde mahvoluyorlar. Bir avuç kin dolu ahmağın yüzünden milyonlarca Müslüman şehit ediliyor. Bir avuç kin dolu ahmak yüzünden.

Mesela İran’ın Dini Lideri Ayetullah Ali Hamaney çok mübarek muhterem bir insandır. Diyor ki, “Ehlisünnetin mukaddesatına hakaret etmek İngiliz Şiiliğinin işi” diyor. Yani o ahmak İngiliz Şiiliği Müslümanları birbirine düşürmek için elinden geleni yapıyor. Bu oyuna gelmeyelim. Tayyip Hocam İran’a gitsin Hamaney’i bağrına bassın. Suudi Arabistan’a gitsin Kral’ı bağrına bassın kardeşiz. Ha onlar ha biz kardeşim ne fark eder? Etmeyin. Her yerde beraber olalım bir şey yok.

Evet, dinliyorum.

VTR: İnanmayan birine Allah’ın varlığını nasıl en etkili anlatabilirsin?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım, bu ne heybet böyle bu ne yakışıklılık, maşaAllah sana. İnanmayan biri özel yaratılır siz hiç rahat olun. Şu ekranı görüp de Allah’ı anlamaması normal akılda bir insanda mümkün değildir hemen anlar. Ama onlar da iman değil de mantık olarak esleme olur. İman etmez fakat mantığını kabul eder. Onun için bazen tam netice alamıyor çok sıkılıyorlar. İşte anlatıyor ama bazen de ağlayan bile gıcıklık oluyor. Mesela bir yıl uğraşıyor bir netice alamıyor. O kardeşlerimizin çoğunun ruhu olmaz. Yani insan olarak görünen ölü onlar. Ama çok anlatırsan teknik yönden kabul eder. Yani teknik mantık yönden kabul eder ama ruhuna o işlemez. Onun için sonra onlar garip şeyler yaptığında şaşırmayın. Mesela bakarsın namaz vakti geçer hiç umurunda olmaz. Gider mesela bazen şarap içer bayağı son derece rahattır. Bunlardan rahatsız olmaya gerek yok. Allah onları mizansen olarak yaratıyor. Daima dünyayı hep inananlar yönetmiştir, şu anda da inananlar yönetiyor. Hep Allah’a inananların yönetiminde oldu dünya her dönem, şu anda Allah’a inananlar yönetiyorlar. Dinsizlerle, Allah düşmanlarıyla dünya hiç yönetilmedi, hep inananlar yönetmiştir. Firavun devrinde bile inananlar yönetiyordu, Nemrut devrinde bile inananlar yönetir yani perde arkasında onlar yönetirler. Onların bir gücü olmaz. Firavun sarayındaki adam geliyor, adamlar mesela bayağı çekiniyorlar. Bayağı nasihat ediyor, dini anlatıyor gıkları çıkmıyor. Daima o Allah’a inananların mabedi hep olmuştur kainatın ilk yıllarından beri, o önlüklü insanlar hep olmuştur.

Evet.

VTR: Niye yaratıldık biz?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım, Allah dünyayı süslüyor işte bizlerle. Yani aşkı takdir eden, aşkı anlayan insan olmadığında zaten aşk kalmaz. Allah tek başına olmaz zaten, hiçbir zaman için tek başına olmamıştır. Sonsuz evvelde de tek başına değildi, sonsuz sonrada da tek başına değildi. Bazı gelenekçiler ufku dar olduğu için anlayamıyor. “Allah yalnızdı” diyor “hiçlik aynasına baktı kendini gördü” diyor. Yani “zaman geçti trilyonlarca sene Allah yalnız kaldı” diyor “bir gün Allah’ın aklına geldi” diyor haşa, “insanları yaratayım da ortalık şenlensin” diyor. Sonsuz öncede de insan vardı, sonsuz sonrada da insan var. “Yoktu” diyor. Kardeşim, sonsuz öncede Allah bizi bilmiyor muydu? Biliyordu. Biliyorsa varız işte. Sonsuz sonrada bizi biliyor mu? Biliyor, o zaman varız. O zaman da varız şu anda da varız. Bu kadarcığa bile akılları yetmiyor bazen, bunu anlamaya bile akılları yetmiyor. Şenlendirmiş Allah. Ama Allah en çok insanı sever, insanda da peygamberleri ve velileri sever. Onların sayısı az aslında. İşin doğrusu en çok sevdikleri için kainat var Allah’ın. Başından beri bu, bu şekilde yani en çok sevdikleriyle beraber kainatı yaratmış. Ama durup durup yaratma yok yani en başından da var. Sonsuz öncede de dünya var, sonsuz sonrada da dünya var. Kıyamet her an Allah’ın karşısında zaten zaman olmadığı için. İyi düşünen bilir bunları görür.

Evet, dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: 30 yıl önce nesli tükenen kauai adlı kuşun elde kalan son ses kaydı var Adnan Bey. Onu dinleyebiliriz.

ADNAN OKTAR: Peki niye soyunu devam ettirememişler acaba?

BÜLENT SEZGİN: 1987’de son kuş ölmüş bu türün.

ADNAN OKTAR: Ama özen göstermemişlerdir. Yoksa hepsini bir araya getirseler iyi baksalar falan, değil mi? Suni döllemeyle de onları devam ettirebilirlerdi, pek önem vermemişler. Genellikle pek önem vermiyorlar öyle şeye halbuki önemli.

Evet, dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Adnan Bey, İbrahim Tatlıses çok güzel örnek bir davranış sergiledi. Görebiliriz resmini. Suriyeli bir kız çocuğuna yemek ikramında bulunan İbrahim Tatlıses “Gelin birlik olalım, bu gariplerin zehir olmuş dünyalarını biz de zehir etmeyelim” dedi.

ADNAN OKTAR: Helal olsun İbrahim Baba’ya. Çok küstü o da çıksın ortaya. Çok gururlu bir insan. Hiçbir şey olmaz. Ama tabii çok çok çok çirkin bir hareket oldu yapılan. Bir sanatçıya yapılabilecek en çirkin tavır. Bunun vicdansızlık olduğu, zalimlik olduğu açık. Değerli bir sanatçıyı bak ne hale getirdiler? Küstürdüler. Hiçbir sanat eseri oluşmuyor şu an. Sanatçı şevkini kaybetti mi, küstü mü darıldı mı sanat da biter. Sanatçının sanatı için teşci, takdir, hürmet, saygı gerekir. O yok bu yok, o zaman sanatçı işte sanatını icra edemiyor. Bak hiçbir müzik parçası olmuyor son zamanlarda. Ne Türk sanat müziğinde ne diğer türlü, yok. Bir facia bu yani sanatın durması büyük bir faciadır. Sanatın adeta koması var şu an. Mehdiyet’le bu koma ortadan kalkacak.

Evet, dinliyorum.

VTR: Adım Simay. Havuza atılan dilekler gerçek oluyor mu?

ADNAN OKTAR: Canımın içi, o bir fantezi, laf olsun diye yapıyorlar. Eğleniyorlar daha Türkçesi. İşte köprüye anahtar bağlıyor bilmem ne eğleniyor. Mantığı olmadığını bilir, koskoca adamlar.

Evet, dinliyorum.

VTR: İmtihanın sırrı nedir?

ADNAN OKTAR: Canımın içi dünyalar güzelim, Allah sana uzun ömürler versin. İmtihanın sırrının hepsi söylenmez. Ama görünen kısmı söylenir. Ama çok sade olan kısmı, çok açık olan kısmı; biz ne olduğumuzu anlıyoruz burada. Kendimizi sevmek için biz buradayız, kendimizi sevmek için. Burada eğer kabadayıysak, yiğitsek, cömertsek, sabırlıysak, dürüstsek bunu görüyoruz o yüzden sonsuza kadar kendimizi seviyoruz. Cenneti hak ettiğimize inanıp cennette mutlu oluyoruz, mutlu olmamız için, başka bir şey değil.

Evet, dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Korgeneral Zekai Aksakallı atamasına ilişkin yaptığı açıklamada sizin söylediklerinize benzer konuştu Adnan Bey. “Görev yerinin değişmesiyle kırgınlık, küslük diye bir şey olmaz. Askerin görev yerini beğenmesi beğenmemesi diye de bir durum söz konusu olamaz. Nerede görev verilirse oraya gider onurunla şerefinle görevini yaparsın. Teğmen olarak göreve başladığımız günden beri bunun böyle olduğunu her asker bilir. Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda da onurla şerefle görevimi yaptığıma inanıyorum. Bundan sonraki görevimi de aynı şekilde yapmayı Allah nasip etsin. Bırakın istifayı en küçük bir kırgınlığım yok” dedi.

ADNAN OKTAR: Aksakallı Paşamız’ı evvelAllah orgeneral yapacağız Allah’ın izniyle orgeneral. Kabadayı, yiğit, aslan, çok dindar, geldiği yer de iyi hem biraz dinlenir hem toparlar. Tam yükselmesi için çok müsait bir mevkiye geldi iyi bir yere geldi. Bundan sonra önünde bir engel yok. O kabadayılığını biz unutmayız, yiğitliğini. Ama Ömer’in kabadayılığı kardeşim böyle bir olay yani tarihte kaç tanedir bilmiyorum. Destan yazdı destan, maşaAllah.

Evet, dinliyorum.

VTR: Hukuk eğitimi yeterli düzeyde veriliyor mu?

ADNAN OKTAR: Canımın içi, çok okuyor o çocuklar. Benim hukukçu arkadaşlarım var iflahları kesiliyor. Ta şöyle kitapları gece-gündüz deviriyorlar. Bayağı iyi eğitiyorlar yani çok iyi çalışıyorlar gayret ediyorlar. Bir de ayrıca ihtisas yapıyorlar sonra, bence yeterli iyi.

Evet.

VTR: İsmim Abdülkadir, Pakistan’danım. İstanbul’daki insanların dini inançları ne kadar güçlü? Ben Türkiye’deki en dindar insanların Konya’da yaşadığını duydum. İstanbul hakkında ne düşünüyorsunuz?

ADNAN OKTAR: Türkiye halkında iman güçlüdür, şöyle güçlü; zahiren görmek ister mesela sarık-cübbe olarak düşünüyorlar, öyle değil. Bizim milletimizde yüksek vicdan vardır. Din; yüksek vicdandır samimiyettir ve sevgidir. Bizim milletimizde de müthiş bir samimiyet, yüksek vicdan, müthiş bir Allah sevgisi, müthiş bir Allah korkusu, çok güzel bir merhamet anlayışı vardır. Dindarlık deyince insanlar sadece camiye gitme olarak anlıyorlar. Dindarlık, kalpteki yüksek ahlaka denir. Allah’ı yüksek duyguyla sevmeye denir, çok samimi olmaya denir ve bunun güzel yansımalarına denir. O yüzden bizim milletimiz dini çok güzel yaşıyor, bayağı güzel yaşıyor. Bir kere samimi bizim millet bu çok önemli. Allah “samimi olan kullarım kurtulur” diyor. Bak ufacık kedileri bile kurtarmanın peşindeler, köpeği kurtarmanın peşindeler, fakiri kurtarmanın peşinde, otobüsteki insanı düşünüyor, gemideki insanı düşünüyor. Merhamet ehlidir bizim millet. Ordumuz da öyledir bizim. Dünyanın en merhametli ordusudur Türk ordusu. Bu mesela hiç bilinmez, çok hayret verici bir şeydir dünyanın en merhametli ordusu. Kılı kırk yarar çok titizdir. Halbuki diğer ordularda öyle bir şey yok. Adam kırıp-geçiriyor birçoğu öyle umurunda bile olmaz direkt tarar falan. Ama bizde öyle değil. Yüz kere tartıyorlar “aman bir hata yapmayalım” diyorlar “aman bir yanlışlık yapmayalım, aman bir masuma bir şey dokunmasın.” Kendi canını veriyor o yüzden, bu titizliklerinden kendi canlarını veriyorlar. O kadar çok şehit verdik ki biz bu yüzden, bu titizlik yüzünden. Çok yüksek seciyelidir bizim millet.

Zekai Aksakallı Paşa’nın annesi dün vefat etmiş. Allah gani gani rahmet etsin. Paşamıza Allah uzun ömür versin, sağlık, sıhhat, hidayet versin. Sonuna kadar yanındayız evvelAllah. Paşamız deccalle de mücadele edecek inşaAllah. Ondan mareşallik de bekliyoruz. İnşaAllah.

Evet, dinliyorum.

VTR: Merhaba Adnan Hocam, iyi akşamlar. Benim size bir sorum olacaktı. İdeolojik üstünlük olur mu? Bu soruyu cevaplayabilirseniz çok sevinirim.

ADNAN OKTAR: Yakışıklım sen ne efendisin böyle ne saygılısın. Çok hürmetlisin, maşaAllah. Tabii olur. İdeolojik mesela Darwinizm bir ideolojidir. Adamın iflahını kesersin. 700 milyon fosille onun ideolojisini darmadağın edersin. Proteinlerin yapısını tarif edersin, onunla da bitirirsin. Böylece ideolojik üstünlüğü ele geçirmiş olursun. Bazı adamlar zannediyor ki böyle Celal Şengör gibi bilmişlik yapacaksın, Fransız adamların isimlerini sayacaksın, İngilizce kelimeler söyleyeceksin. Böyle janti hareketler yapacaksın. Bol bol Latince kelimeler kullanacaksın. Böyle bir şey yok. Darwinizm kaba bir safsata. Şimdi bir yere gitsek biz adam, tahtadan yapılmış bir put, “dünyayı bu yarattı” diyor. Şimdi biz bununla ideolojik mücadelenin neyini yapacağız? “Baba böyle iş olmaz puttan, münasebetsizliği bırak” dersin. “Allah yarattı kainatı. Tahta ne yapar?” dersin. Tak tak tahtaya şöyle bir vurursun. “Bundan bak ses gelmiyor, kendine hayrı yok bunun. Sana ne faydası olacak?” dersin. Bu kadar. Bilimsel mücadele dediğin budur. Bunda oturup ince ince bilimsel mücadeleye gerek olmadığı açık. Sen 700 milyon fosil koyuyorsun. Bitti. Yaratılışı ispat eden 700 milyon fosil. Adama diyorsun ki, “bana bir tane fosil getir.” Yok diyor. Bitti. “Bilimsel tartışma olmadı” diyor. Kardeşim karşındakinde bilim yok ki, hurafeyle gelmiş zaten. Ne bilimi yapacaksın yani neyini konuşacaksın? Tesadüfen olur diyor. Ben de diyorum ki, tesadüfen olmaz. Bu kadar açık yani. Bilimsel tartışmanın olması için bilimsel bir konu olması lazım. Ortada bilimsel bir şey yok. Adam delil getirmemiş ki sana hiçbir şey getirmiyor. Kafadan her şey tesadüfen oluyor diyor. Bu nasıl?  Bu da tesadüfen. Bu? Bu da tesadüfen. Sıkışınca da tesadüf demedim ben. Ne dedin? Rastlantı dedim diyor. Dolayısıyla Darwinizm’in bilimsellikle alakası yok. Çok kötü bir put inancı yani pagan inancıdır. Uydurma bir inanç. Her şeyi tesadüfle anlatan, Eski Sümer, Akatlarda olan bir inanç. Lhamo ve Lahaul vardı, tesadüf putları. Aynısı. Sadece ad vermemişler bunlar. Bunlar da Lhamo ve Lahaul derler yakında. Yani Lahaul yarattı diyorlar, tesadüf. Lahaul yaratmaz, Allah yaratır. Daha da sıkışsa, yok Lhamo yarattı diyor. Lhamo da yaratmaz, Allah yaratır. Tesadüf putları, bu kadar açık. Bunun için bilim adamı olmaya gerek yok. Ama mesela kromozomların sayısıyla ilgili bir çalışma yapılacak falan. Orada tabii teknik bir konu. Mesela hayvandaki kromozom sayısı, kedideki kromozom sayısı, tamam bunda bilime gerek var. Ama burada bilimlik bir konu yok. Adam karşına bilimle gelmemiş ki hurafeyle gelmiş zaten. En kötüsünden, olabilecek en berbatından. İlkokul çocuğu bile bunları darmadağın eder yani.

Evet, dinliyorum.

VTR: CHP lideri gerçekten tutuklanır mı?

ADNAN OKTAR: Bu gençlerin bu yakışıklılığı nedir kardeşim böyle? Bir daha bakayım.

VTR: CHP lideri gerçekten tutuklanır mı?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım, hiçbir şey olmaz. Tayyip Hoca herhalde biraz tedirgin oldu. Yani onu açıklığa kavuşturmasını istedi. Nedir bu böyle bir durum var mı? Meselenin vuzuhata kavuşması için. Dedikodu çıktı çünkü. Basında dedikodu yoğundu. Onu açıklığa kavuşturması için bir uygun zemin hazırladı. O da açıklama yaptı, konu bitti. Öbür türlü dedikodu ayyuka çıkardı.

Ayrıca Kılıçdaroğlu atlet falan olabilir iyi niyetle yapmış. Burnundan getirmenin bir alemi yok. Herhalde böyle fakir, Anadolu insanı imajı vermek istedi. Atletle yemek yiyen, mütevazi bir insan görüntüsü vermek istedi. Demediklerini bırakmadılar Sayın Kılıçdaroğlu’na. Ama bu olur yani klasik siyaset, normal. Kendince iyi niyetle o yapıyor ama karşı taraf da tabii zekasını kullanıyor. O da onlara ona göre atak yapıyor. O da onlara aslında istese şu an cevap verebilir. Yani ben tüyo vermeyeyim ama. Yani fena değil, hoş bir polemik oluyor. Ama ortada bir suç yok, hata da yok, bir garip bir şey de yok. Ama bu tip idişmeler, tartışmalar klasik siyasette olur. Yani bir polemik zenginliği meydana gelir. İyi değerlendirilirse lafı tam anlamıyla oturtmak da mümkün olur. Sayın Kılıçdaroğlu biraz şu an pasif kaldı tabii o kadar şey olmadı. Ama istese daha iyi ataklar da yapabilir bak söyleyeyim.

Evet, dinliyorum.

VTR: Merhaba ben Hazal. Vefasız kişilere karşı nasıl davranmak lazım?

ADNAN OKTAR: Hazal çok güzel kızsın sen, çok çok güzelsin. Gözlüğün de çok yakışmış. Çok zarifsin. Saçların da çok kaliteli. Yüzün çok güzel, bayağı düzgün. Hoş, güzel bir fiziğe sahipsin. Allah sana uzun ömür, sağlık, sıhhat versin, hidayet versin. Bir daha o güzel yüzünü göreyim.

VTR: Merhaba ben Hazal. Vefasız kişilere karşı nasıl davranmak lazım?

ADNAN OKTAR: Canımın içi ona karşı her zaman hazırlıklı olacaksın. İnsanlar vefasız çıkar yani sıklıkla da karşılaşabilirsin. Onu normal görmeyi kendine makul hale getireceksin. Vefasızsa o kaybeder. Allah seni bir zarardan kurtarmış. Sevinmen lazım. Vefasız zaten riskli adamdır, zararlı bir adamdır. Vefasızlığıyla tehlikeyi sana göstermiş oluyor Allah. “Bu vefasız, dikkat et buna” diyor Allah. Vefasızsa başka şeyler de yapabilir. Allah seni kapsamlı bir beladan kurtarmış. Sırf vefasızlık kalmış, iyi yine vefasızlığın tahribatı az, zararı azdır. Yani umursamazsın geçer. Ama başka şeyler de yapabilir. O yüzden sevinmen lazım. Vefasızsa unutursun. Vefalı, seni iyi takdir eden, seni seven, sana hürmet eden, seni ömrü boyunca asla unutmayacak olan, senin için gerekirse canını verecek olan dostların oluşacaktır. Onlar seni severler. İnşaAllah.

Evet.

KARTAL GÖKTAN: Adnan Bey sizle tanışmak isteyenler ‘tanismakistiyorum@a9.com.tr adresine ve 0530 255 92 39 numaralı WhatsApp numarasına mesaj gönderebilirler.

ADNAN OKTAR: Yani iyi bir imkan, güzel. MaşaAllah ne kadar çok tanışmak isteyen olmuş. Hayret ettim. Daha yeni hatırlattık binlerce insan, hayret ettim. Hayır, birkaç yüz kişi olsa makuldü ama binlerce olması şaşırtıcı, hayret verici. MaşaAllah.

Evet, dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Akıncı davasının 18’inci celsesinde yapılan çapraz sorgulamada 15 Temmuz’dan bir gün önce Amerikalı bir subayın Akıncı Üssü’ne gelerek akıllı mühimmat sayımı yaptığı ortaya çıktı.

ADNAN OKTAR: Amerikalı subay. İşte olay açık. Yani İngiliz derin devletinin olayın içinde olduğunu herkes görüyor.

Evet, dinliyorum.

VTR: Merhaba. İstanbul daha fazla insanı kaldırabilir mi?

ADNAN OKTAR: Yayılırsa kaldırır. Yani merkeze almamak şartıyla yayılarak olabilir. Merkez tamam. Yani merkez çok dolu zaten. Merkezin boşaltılması gerekiyor ayrıca. Yani merkezin yarı yarıya boşaltılması lazım. O binalar, o çirkin binaların hepsinin yıkılması lazım ve derhal.

Evet, dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: CHP Bursa Milletvekili Ceyhun İrgil, Sağlık Bakanlığı’na Menzil cemaatinin yerleştirildiğine dair soru önergesi verdi. Önerge, “2016’da ataması gerçekleşen ve görev başı yapması beklenen hekimlerin güvenlik soruşturması için bekletilme sebebi Menzil Tarikatı’nın izin vermemesi midir? Sağlık Bakanlığı'nı Menzil Tarikatı mı yönetmektedir?” diye sordu.

ADNAN OKTAR: Yok, hiç zannetmiyorum. Hastanelere falan gidiyoruz nerede Menzil Tarikatı’nın adı? Hiçbir yerde yok öyle bir şey. Tek tük belki orada burada çıkar. Onun da pek önemi yok. Abartıyorlar. Öyle de olsa ayrıca iyi yani Menzil Tarikatı’ndan keşke insanlar olsa. Yani tertemiz insanlar. Ama pratikte öyle bir şeyi hiçbir yerde görmüyoruz. Yani hastanede çalışan doktorlar var, herkes var. Kimse bize Menzil Tarikatı’ndan adam var burada demedi yani.

Evet, dinliyorum.

 VTR: Mutsuzluğu nasıl yenebiliriz?

ADNAN OKTAR: Canımın içi mutsuzluğu Allah ile sürekli bağlantıyla. Allah ile bağlantı koptu mu zaten mutsuzluk hemen her ne olursa olsun gelir. Zengin de olsa, imkanları da olsa, en güzel sofrada olsa, eğlence ortamında da olsa eğer Allah’ı unutursa mutsuzluk hemen insana yapışır. Yani Allah derhal insanı mutsuz hale getirir. Kendisi’yle birlikte mutlu olacak, yaşayacak şekilde bizi yarattı Allah. Yani Kendisi’yle bağlantımız koptuğunda Allah, mutluluk bağlantısını da koparır. Mutlu olmak için değil de Allah’ı sevdiğimiz için biz Allah ile beraber kalbimiz olur. Ama onun hediyesi, güzelliği de mutluluktur.

Evet, dinliyorum.

 VTR: Selam Hocam. Ben Zehra sizi çok seviyorum. Okulda bahçede arkadaşlarımla otururken, doğanın güzelliği, bitkilerin, hayvanların, gökyüzünün güzellikleri benim çok dikkatimi çekiyor ve bunları arkadaşlarıma anlatıyorum. Arkadaşlarım çok ilgisiz, çok sevgisiz hiç tepki vermeden öylece bakıyorlar. Bunun için nasıl bir çözüm önerebilirsiniz?

ADNAN OKTAR: Canımın içi bir kere çok güzelsin. Allah seni çok güzel yaratmış. Demek ki ruh sahibisin. Allah sana Kendi ruhundan üfürmüş. Bu çok önemli yani canlı ve hayy olduğun anlaşılıyor. Adam ilgisiz, alakasız diyorsun. Bütün tarih boyunca milyonlarca kitle o şekilde yaratılmıştır. Hiç şaşıracağın bir şey değil. Kıyamete yakın da insanların tamamı o şekilde olacak ve Allah bir anda tamamını darmadağın ediyor ve hepsini un-ufak edecek. Dolayısıyla biz sadece Allah’ı anmak, anlatmakla mükellefiz. O kalabalıklar senin yükselmen içindir. Derinliğinin artması, Allah’a sevginin artması, kıymetinin artması için.

Evet, dinliyorum.

 VTR: Siyasiler neden kavga etmekten çok çocuklara, gençlere daha çok önem vermiyor?

ADNAN OKTAR: Delikanlı o kavga klasik siyasetin bir gereği olduğu için yapıyorlar. Yani hani boks maçında boksörler birbirlerine sürekli atışıyorlar ya işte “kafanı, gözünü parçalayacağım, dağıtacağım falan” diyor. O boks maçının bir gereği olmuş oluyor. Siyasette de o bir gereksinimdir. Yani gerekliliktir. Klasik siyaset böyledir. Yani kapitalist siyaset, liberal siyaset bütün dünyada bu tarzdadır. Müthiş bir çekişmeyle geçer. Dolayısıyla şaşırılacak bir şey değil. Ama gençlere yönelmek yani böyle bir kavga olsa bile atışma olsa bile bu gençlere yönelmeyi, onlara yardımcı olmayı, çocuklarla ilgilenmeyi engelleyecek bir şey değil. Hükümetin gücü ancak şu an bu kadara yetiyor. Senin dediğin tarzda coşkulu böyle aşk dolu kapsamlı bir ilgi alaka Mehdiyet devrinin özelliğidir. Yani rüyalarınızdaki o güzelliğin oluşması için Mehdiyet devrinin oluşması gerekir. Biraz beklersen o devre gireceğiz zaten.

Evet, dinliyorum.

 VTR: Cenazelerde neden tavuk-pilav vesaire helva yenilir?

ADNAN OKTAR: Oraya gelenler genellikle yorgun, bitkin oluyorlar. Yani birçoğu, cenaze işleriyle ilgilendikleri için. Yemek yemeye vakit bulamıyorlar yahut kendileriyle ilgilenmeye vakit bulamıyorlar. O yorgunluğu gıdayla ortadan kaldırmak, daha dinç ve canlı olmak için ve o çöküntüyü önlemek için alınmış güzel bir gelenek ve aynı zamanda da ölüm Allah’a kavuşmaktır. Güzel bir netice, güzel bir nimet yani cennet umuluyor çünkü. O nedenle de bu yapılır. Yani o ölü evinin acısını dindirmek için rahatlatıcı güzel bir gelenek. Yani ölü evinde çünkü her şey donuk oluyor birçok yerde. Birçok şey de bozulmuş oluyor. Üzülenler oluyor, ağlayanlar oluyor. Onların o üzüntüsünü, o gerilimi nispeten azaltacak bir güzel atak o. Faydalı bir atak. İşte helva yiyor, lokma yiyor falan biraz sohbet ediyor, konuşuyorlar. Daha kendilerini toparlamış oluyorlar. O da olmazsa pek hoş olmayan bir durum olabilir. Aslında ölüye hiç üzülünmez, ağlanmaz, yas da tutulmaz. Haramdır. Ama bunlar olduğu için o güzel gelenek de onu karşı atakla bozan bir özellik gösteriyor.

Evet, dinliyorum.

 VTR: Neden zenginlik ön planda tutuluyor?

ADNAN OKTAR: Zenginlik dünyanın her yerinde ön planda tutulur. Fakirin yüzü soğuk olur derler. Yani fakiri de insanlar pek sevmezler. Bu tabii çok korkunç bir şey. Yani ürkütücü bir şey. Mesela zengin olduğunda otomatik saygı gösteriyor insanlar. Otomatik hayranlık duyarlar. Hürmet, saygı çok farklı olur. Ama fakire davranış da otomatik olarak daha geriden ve daha lakayt olur. Bu bir acıdır. Bir yanlışlıktır. Ancak ahir zamanda Mehdiyet devrinde insanlar arasındaki o sahah tabir edilen sosyal adaletin sağlanmasıyla, eşitliğin sağlanmasıyla ortadan kalkacak bir hoşlanılmayan durum yani yüzyıllardan beri insanlar bunun acısından rahatsızdır.

Evet.

VTR: Sabır nasıl elde edilir?

ADNAN OKTAR: Sabır; imanla, akılla, iradeyle, samimiyetle. Çünkü sabır sonucunda güzellik meydana geliyor. Sabır güzelliğin zeminini oluşturur, sevginin zeminidir sabır. Affetmek yine sevginin zeminidir. Allah hep sevgi zemini hazırlatır insanlara. Kuran'da anlatılanlar hep sevginin temelini oluşturan, sevgiyi sağlam zemine oturtan açıklamalardır. Mesela sabırlı olmak; sabırlı olursan sevgiyi kazanırsın, sabırsız olursan sevgiyi kaybedersin. Affedersen sevgiyi kazanırsın, affetmezsen sevgiyi kaybedersin. O yüzden insanlar sevgiye kavuşamıyorlar. Sevgiyi elde etmek bir sanattır, yüksek bir sanattır. Dünyadaki en gelişmiş, en büyük sanat sevgiyi kazanma sanatıdır. Yani hiçbir sanata benzemez, bütün sanatların üstündedir ve en güç, en dikkat gerektiren sanattır sevgiyi kazanmak.

VTR:  Tarıma önem verildiğinde Türkiye ilerler mi?

ADNAN OKTAR: Hem nasıl, hem nasıl, hem nasıl. Bir kere kazanç kapısı çok açılır, iş kapısı çok açılır, üretim bol olur, dışarıya bağımlılığımız olmaz, her şey mükemmel olur.

Hande, “Hocam” diyor,  “Kadınlara o kadar çok karşı olan bir insana destek olmanız yakışmadı” diyor. İbrahim Tatlıses’i övdüm ya. Ben onun sanatçı kişiliğini övüyorum yani hayatındaki bütün eylemlerini, yaşantısını övmüyorum. Sanatçı kişiliği, sanatı çok güzel yani hazırladığı çalışmalar, icrası, sanatla yaptığı icralar. Yoksa ben hayatını bilmem onun, ne konuştuğunu da bilmem. O yönünü övmem zaten mümkün değil yani çünkü bilmediğim bir şeyi nasıl öveyim ben, bilmiyorum. Olabilir, yanlışları da olabilir, hataları da olabilir. Kadınlara karşı üslubunu da bilmiyorum ayrıca varsa da yanlıştır, düzeltmesini isteriz ama tabii dışlamak doğru olmaz. Düzeltip onun daha iyi, daha aktif, kadınlara karşı şefkatli bir insan olması için gayret ederiz ki öyle inatçı bir insan da değil yani ters bir insan da değil. Mutlaka kabul edecektir yani kadınlar hakkında güzel konuşacaktır, sevgi dolu konuşacaktır, saygı dolu konuşacaktır. Hataları da varsa özür dilemiştir veyahut dileyecektir. Dolayısıyla yani dışlama siyasetinden kaçınmak lazım. Ve tekrar söylüyorum, sadece sanatını övdüm onu da belirteyim.  Yani genel bütün kişiliği değil.

Evet dinliyorum.

VTR: Eğer doktor olsaydınız unvanınızın hangisinin olmasını isterdiniz?

ADNAN OKTAR: Doktor olsam unvanım, herhalde profesör doktor. Yani ne tür, cerrah falan gibi mi ayrıca onu istiyor.? En iyisi dâhiliyedir tabii. Çünkü klasik doktor odur, dâhiliyedir. Dâhiliye mütehassısı Prof. Dr. Adnan Oktar. 

Evet dinliyorum.

VTR: Dövmelerimi beğendiniz mi?

ADNAN OKTAR: Bakayım. Olmuş ama tek kalmış, biraz yukarıdan da birkaç parça olması gerekir ki bir bütünlük olsun. Değil mi Bülent?

BÜLENT SEZGİN:  Estağfurullah Hocam siz daha iyi bilirsiniz inşaAllah.

ADNAN OKTAR: Yani o kadar belli olmuyor zaten görüntüde, belki çok detaylı, sanatlı bir şey de olmuş olabilir. Ama bence tek bırakma, yani biraz daha genişlet.

Evet.

VTR: Şu an İstiklal Meydanı’nda antika festivalindeyiz. Antikalar hakkında ne düşünüyorsunuz? Hepinizi buraya bekliyoruz. Çok güzel eşyalarımız vardır.

ADNAN OKTAR: Önemli. Var mı böyle bir festival, ne zaman başladı, nasıl haberim olmaz benim? Yani olay yerine derhal intikal etmem lazım.

Evet dinliyorum.

VTR: Hayatınızda değiştirmek istediğiniz bir şey olsa neyi değiştirirdiniz?

ADNAN OKTAR: Çok güzel ya, maşaAllah. Allah güzelliğini kat kat arttırsın, sana hayırlı, bereketli, hidayetli Allah uzun ömür versin. Değiştirmek istesem niye değiştirirdim? Yani bir kere bu evi değiştirirdim, bu salon yeterli değil.  Bunun en az üç misli falan olması lazım bize yetmesi için en başta o. Kubbeli olması lazım ayrıca yüksek o yönden iyi olur çünkü şarkılar falan daha iyi olur. Say say bitmez yani geniş bir yat gerekir daha geniş, daha büyük.

Evet dinliyorum.

VTR: Piercing kızlara yakışıyor mu?

ADNAN OKTAR: Senin gibi güzel hanımlara yakışır, sen çok çok güzelsin. Benim canımı yaklaştır bakayım, piercingi var. Çok çok güzelsin yakışmış da. Yüzünün oranları bayağı güzel maşaAllah, saçın da çok güzel, cildin çok güzel. Piercing de tabii çok yakışır özellikle senin gibi güzel hanımlara bayağı yakışıyor hatta birkaç misli daha etkileyici oluyor, daha güzel oluyorsunuz ama tabii steril olmaya zaten dikkat ediyorsundur, onu benim söylememe gerek yok. Yani genel hanımlar için söylüyorum steril olmasına çok dikkat, özen gösterilirse yakışıyor tabii ki.

Evet.

VTR: Şeker tüketimi zararlı mı?

ADNAN OKTAR: Canımın içi tabii bayağı zararlı. Mümkün mertebe kaçınmak lazım yani hiç yenmemesi gerekiyor bence şekerin, hiç. Ne yenecek onun yerine? İşte nohut, barbunya, bezelye. Eğer anlattıkları doğruysa alenen zehir yani başka açıklaması yok. Ama yarın bir gün “Evet hata yaptık biz, yanlış falan” derlerse ne yaparız bilmiyorum artık. Çok acı bir olay olur ama bilimin açıklamaları öyle.

Evet dinliyorum.

VTR: Kazım Yılmaz ismim. Benim sormak istediğim, Adnan Hoca kendisini Mesih diye tanıtıyor, Adnan Hoca Mesih mi?

ADNAN OKTAR: Yılmaz artık insaf ben ne zaman Mesih’im  dedim ya yapma etme. Mehdi diye tanıtıyor dediğine göre cevap veriyoruz. Ben defalarca yemin ettim yani yüze yaklaşmıştır. Hem lanetleştim hem yemin ettim. “Hiçbir zaman için ömrüm boyunca Mehdilik iddiam olmayacak” dedim. Olsa da zaten dini inkâr etmiş olur söyleyen yani dinden çıkar. Ben Mehdiyim diyorsa dinden çıkar, böyle bir şey olmaz. Çünkü ben günahsızım demiş oluyor, böyle bir iddia için vahiy gerek. Böyle bir vahiy olmadığına göre böyle bir iddiayı da bir Müslüman yapamaz. Yaparsa harama girer ve inancına zıt hareket etmiş olur ve dinden çıkmış olur. Yani yeni bir din gibi olur bu geçerli olmaz, yani Müslüman bunu söyleyemez. Mehdi kesinlikle çıkacak onu söyleyeyim var yani Mehdi var.  Nasıl anlarız? İslam dünyaya hakim olur, Müslümanların başında bir şahıs olur, biz deriz ki; “Bu insan Mehdi’ye benziyor” bunun dışında Mehdilik iddiası olmaz.  Yani Mehdilik iddia değil ispattır, ispat. Yani olay olur, tahakkuk eder, hiç itiraz edecek bir yön de kalmaz.  Müslümanların başında bir insan vardır, hakikaten o vesile olmuştur, herkes de bunu bilir. Ya deriz; “Bu mübarek sanki Mehdi.” O zaman hakkımız var öyle bir şey demeye. Bunun dışında gönlün rahat olsun, benim öyle bir iddiam olmaz. Zaten yemin de ettim, öyle bir şey mümkün değil ama eskiden beri ziyade hüsnü zan büyük âlimlere yapılmıştır. Bediüzzaman’ı da Mehdi bilmişlerdir, Süleyman Hilmi Tunahan Hazretleri Mehdi bilinir,  İmam Rabbani’yi Mehdi bilmişlerdir, Muhyiddin Arabî Hazretleri’ni Mehdi bilmişlerdir.  Hep eskiden beri olan bir hüsnü zandır bu. İnsanlar hüsnü zanda bulunabilir, bunda bir beis yok, bir şey yok ama iddia haramdır.

Evet.

VTR: Ağlamanıza neden olabilecek bir şey var mı?

ADNAN OKTAR: Allah korkusundan ağlanır. Sevinçten ağlanır. Bunun dışında olmaz. Allah korkusundan ağlanabilir. Mesela bir insan günaha girer çok pişman olur ağlayabilir. Allah'a karşı sevinçten ağlayabilir. Bunun dışında olmaz. Ama bazen Allah esirgesin sinirsel müthiş bir gerilim içindedir. Mesela şiddetli kalp ağrısıyla bu bazen tezahür eder. Şahıs ağlarsa hakikaten bir rahatlama olur. Bu bir tedavi amaçlıdır. Bu olabilir. Başka bir kurtarırı yoktur o anda vücut çok şiddetli gerilmiştir. Bu olabilir. Ama bu bir üzüntü ağlaması olmaması lazım.

Evet, dinliyorum.

VTR: Ailelerin yurt dışına çocuklarını kampa göndermeleri doğru mu?

ADNAN OKTAR: Bence benim çocuğum olsa göndermem. Bilmediğim etmediğim yer yani. Ben nasıl güveneyim? Bir de çocuk yaşta gönderiyorlar inanılır gibi değil. Ben sokağa, bakkala bile göndermem. İnsan çok tedirgin olur. Vicdanen ben rahatsız olurum. Her şey olabilir.

Evet, dinliyorum.

VTR: BMW mi, Mercedes mi?

ADNAN OKTAR: O kadar zor bir soru sordun ki. BMW de çok kibar. Mercedes de çok güzel. En iyisi ikisi birden diyelim. Çünkü birbirine yüzde yüz gibi. Ama BMW’nin de, Mercedes’in de büyük kasaları muhteşem. Ben küçük arabaları sevmem. Mercedes’in en gelişmişi çok güzel. BMW’nin de en gelişmişi çok güzel.

Evet.

VTR: Çekingenlik iyi bir şey mi sizce?

ADNAN OKTAR: Bazen çok nadir koruyucu olabilir ama çoğu zaman kaybettirir insana. Yüzde doksan kaybettirir. Yüzde on da kazandırır.

Evet.

VTR: Dibi taş olan denizi mi seversiniz yoksa dibi kum olan denizi mi?

ADNAN OKTAR: Sen ne kadar güzelsin böyle. Saçların ne kadar güzel. Yüzün de güzel. Saçların da çok kaliteli. Fizik olarak da çok çok güzel kızsın maşaAllah. Allah seni cennet kızı yapsın. Cennette de kardeş etsin. Sana hidayet, sağlık, sıhhat, uzun ömür nasip etsin. Ben bir daha göreyim.

VTR: Dibi taş olan denizi mi seversiniz yoksa dibi kum olan denizi mi?

ADNAN OKTAR: Tabii ki kum. Taş hiç iç açı olmaz. Bir de yosunlar mosunlar. Bazen de sivri oluyor taşlar falan felaket tehlike. Mutlaka kum olması lazım ve şeffaf olacak su böyle kristal gibi olacak. Çok da derin olmayacak. En fazla bir elli falan olması lazım. Fazla derin riskli.

Evet, dinliyorum.

VTR: Adnan Bey merhabalar. Bu enerjinizi nereden alıyorsunuz çok merak ediyoruz gerçekten. Bu dinamizm nereden geliyor çok merak ediyoruz, çok da severek izliyoruz sizi.

ADNAN OKTAR: Canımın içi bir kere gözlerin çok güzel, mimiklerin çok güzel kadını çok zenginleştirir mimik. Çok kibar ve kaliteli mimiklerin. Dudakların çok güzel, dişlerin çok güzel, alnın, yüzün her şeyin çok güzel. Arkadaşın da çok sevecen bir tip Allah sana da arkadaşına da uzun ömür versin. Hidayet, sağlık sıhhat versin. Tabii ki tek nedeni imandır. Allah'a olan sevgi. Yoksa insan iki büklüm olur iman zafiyetinde çöküntü kaçınılmazdır.

Evet.

VTR: Hiç dövmeniz var mı? Yaptıracak olsanız nasıl bir dövme tercih ederdiniz?

ADNAN OKTAR: Bir dövmem var. Dövme yaptıracak olsam neyi tercih ederdim? Vahşi bir şey yakışır delikanlıya. Öyle tabir edeyim.

Evet.

VTR: İllüminatinin başında kim var?

ADNAN OKTAR: Bir kere sen çok güzelsin onu bir halledelim önce. Canım benim çok güzelsin. Allah sana uzun ömür, sağlık sıhhat versin. Gözlerindeki neşe, sevinç, anlam çok çok güzel bir de cildin çok güzel maşaAllah. Bir daha.

VTR: İllüminatinin başında kim var?

ADNAN OKTAR: İllüminatinin başında bazen görünen bazen görünmeyen birisi var. Yeşil adam Hızır (as) var.

Evet, dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Atatürk büstlerine saldırılar devam ediyor Adnan Bey. Dün de Mersin’in Anamur ilçesinde devlet hastanesi bahçesindeki Atatürk büstüne sopayla saldıran kişi büstün baş kısmının kopmasına sebep oldu. Çevredekilerin linç etmeye kalkıştığı saldırgan gözaltına alındı.

ADNAN OKTAR: Bunlar bir çete. Kendi aralarında bir organizasyon oluşturmuşlar. Hükümeti yıkmaya da yönelik bir çalışma bu. İngiliz derin devletinin beslediği tipler bunlar. Türkiye’de kargaşa meydana getirmek… Atatürk’e eskiden beri bunlar gıcık olur İngiliz derin devleti ve nefret ederler. Kendilerince büstünü yıkarak, büstüne zarar vererek bir şey yapacaklarını zannediyor İngiliz derin devletinin ahmakları. Böyle bir şey olmaz. Atatürk bizim gönlümüzde, kalbimizde. Daha iyisini, daha alasını yaparız. Her saldırıya uğrayan büstün daha büyüğünü yapsınlar ve dökme tunçtan yapsınlar tunç. Bunlar greyder de gelse yine bir şey yapamaz o zaman. Dökme tunçtan çok daha büyüğünü yapalım her seferinde.

Evet, dinliyorum.

VTR: Adnan Hocam merhabalar. Kediciklerinizi seçerken kriterleriniz nelerdir, çok merak ediyorum ve sizi beğenerek izliyorum.

ADNAN OKTAR: Canım benim Allah neşeni, sevincini artırsın. Çok güzelsin, saçların muhteşem, çok kaliteli. Yüz hatların da çok düzgün, dişlerin, kaşın, gözün, ağzın, yüzün her yerin çok güzel. Hoş kızsın maşaAllah. Dekolte de yakışmış sana. Teşekkür ederim nezaketin için. Tutkuyu bilen, samimi olan, akıllı olan ve tabii ki güzel olan. Kriterlerim bu.

Evet.

VTR: Kendinizi hangi koşullarda güvende hissediyorsunuz?

ADNAN OKTAR: Bu nedir hepsi güzel. Şaşırdım kaldım. Şu güzelliğe bak.  İtalyan kızları gibi nasıl güzel. Artist gibi maşaAllah. Yüzün güzel, huyun güzel, ağız, burun, kaş, göz her yer alnı maşaAllah çok çok güzelsin. Allah sana da hidayet, uzun ömür, sağlık sıhhat versin. Güvenlik önlemi olarak mı kastediyor? Tabii ki Allah'a güvenerek. Ama fiili güvenlik anlamında düşünüyorsa tabii ki ben kendimce güvenlik önlemleri alıyorum ama asıl Allah'a güvenerek hareket ediyorum. Çünkü Allah bir şeyi takdir etti mi güvenlik önlemi falan hiçtir. Mesela adamlar çelik kaplı otobüslerle falan gidiyorlar. Hiç etkisi olmaz. Allah takdir etti mi takdir yerine gelir. Benim en baştaki güvencem, tek güvencem Allah’tır. En büyük güvenliği sağlayan Allah'tır. Onun dışında sebebe sarılırsın. Onlar da makul sebepler sarıldığımız sebepler.

VTR: Merhaba ben İrem. Kimleri seviyorsunuz, onları neden seviyorsunuz, onlarda ne buluyorsunuz?

ADNAN OKTAR: İrem çok Avrupai bayağı güzel kızsın. Gözlük yakışmış. Saçların güzel, makyajın da çok hoş olmuş. Bir daha seni dinleyeyim.

VTR: Merhaba ben İrem. Kimleri seviyorsunuz, onları neden seviyorsunuz, onlarda ne buluyorsunuz?

ADNAN OKTAR: Siz ne anladınız bu sorudan? Hangi hanım kardeşlerimi seviyorum değil mi o anlamda benim ilk aklıma gelen. Bak daha önce en çok sevdiğin kim diyorlardı şimdi “kimleri” şeklinde oldu. Benim zaten burada karşılaştığım hanımlar en beğendiğim hanımlardır açıkça söyleyeyim yani oradan çıkarabilirsin. En beğendiklerim kimse onlarla şu an görüşüyorum. Sen de çok çok güzelsin Allah sana uzun ömür versin. Hatta bir daha göreyim seni doyamadım güzelliğine.

VTR: Merhaba ben İrem. Kimleri seviyorsunuz, onları neden seviyorsunuz, onlarda ne buluyorsunuz?

ADNAN OKTAR: Onlarda tutku buluyorum, iman buluyorum, samimiyet buluyorum, temizlik buluyorum, aşk buluyorum, akıl buluyorum, görgü, kültür, kalite buluyorum, nezaket buluyorum, cazibe buluyorum müthiş bir cazibe buluyorum. Heyecan buluyorum. Bitip tükenmek bilmeyen bir derinlik buluyorum ve bitip tükenmek bilmeyen deli bir heyecan buluyorum. Daha da sayabilirim.

Evet.

BÜLENT SEZGİN: Terör örgütü PKK Talabani ailesinin Partisi Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin yönetimindeki Süleymaniye'de iki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşını kaçırdı. Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin Türk vatandaşlarını korumak bir yana PKK'nın kaçırma eylemine destek sayılabilecek işler yaptığının anlaşılması üzerine Kürdistan Yurtseverler Birliği Ankara Temsilcisi Behroz Gelali sınır dışı edildi.

ADNAN OKTAR: Kardeşim tabii korkuyorlardır da PKK’dan. PKK'nın demek istediği şu “Siz bunlara güveniyorsunuz ama bunlar bizim için hikaye.” Yani “on dakikada hepsini dağıtırız” anlatmak istedikleri bu. Dolayısıyla Türkiye tabii kendi bileğinin gücüne güvenecektir. En fazla altı saatte bunları darmadağın edecek gücünü her an hazırda tutması lazım.

Evet, dinliyorum.

VTR: Merhaba ben Halil. Kendi kurbanımızı kendimiz mi keselim yoksa bağış yapmalı mıyız?

ADNAN OKTAR: Halil kendin kes Hz. İbrahim (as) kurban kesmişti sen de kes. O Peygamber bak yüce bir Peygamber o kesiyor. Sen de onun sünnetini icra et kes güzelce de derisini de yüz. Emek ver şöyle ustalaş. Eti de parçala hemen orada kavurma yap. Fakire fukaraya, gurebaya dağıt. Ekmeyi de yığ oraya taze çıtır ekmeği güzel ala böl. Tuz biber dağıt yesinler.

Evet, dinliyorum.

VTR: Medya sektörüne neden alım yok? Neden illa bir yerde dayımızın olması gerekiyor?

ADNAN OKTAR: Canımın içi biraz çekiniyorlardır. Çünkü medya kendi çizgisinde yayın ister. Gelen elemanların da kendi çizgisinde olmasını ister. Eğer kendi çizgisinde değilse onun kendi amacı da yok olmuş olacağını düşünür. Ve dolayısıyla tabii dayısı, amcası falan devreye girecektir. Dayısız olması için senin gibi güzel hanımlarla senin seveceğin insanlarla ayrı bir grup oluşturman lazım. Bir medya grubu oluşturman lazım. Hani zor da olsa bu ileride başarılı olabilir. Çözüm o şekilde gibi görülüyor.

Benim kız arkadaşlarımın hepsi birbirinden güzeller. Bir de görmedikleri var. Yani Türkiye'de olay meydana getirecek güzel kız arkadaşlarım var. Türkiye şöyle bir ayağa kalkar geri oturur. Büyük bir bölümü dünya çapında. O kadar güzel kız arkadaşlarım var. Daha onları göstermedim. Ve güzellikte kriter imandır. İnsan ne kadar imanlıysa o kadar güzel olur. Hz. İbrahim (as) çok çok güzeldi. Bak onun soyundan olanlar da hep çok güzeller. Neden? İmanından dolayı. Hz. Nuh (as) çok güzeldi. Neden? İmandan dolayı. Peygamberimiz (sav) çok güzeldi ama nefis güzeldi Neden? İmanından. İman insanı güzelleştirir. Hanım arkadaşlarımın güzelliğinin nedeni de imanlarıdır.

Kardeşim Menzil cemaatine ileri geri söylüyorlar ama Sağlık Bakanlığı’nda Menzil’in bir avuç adamı var. En fazla üç-beş kişidir. Çok ayıp yapıyorlar. Hiçbir yerde Menzil’in adamları yok. Şamata yapıyorlar ve çok ayıp, çok çirkin. Müslümanları hizaya getireceklerini düşünüyorlar İngiliz derin devletinin bazı ahmakları boş yere atak yapıyorlar. Yapacakları hiçbir şey yok. Müslümanlara uzanan elleri kanunla hukukla hep kırılacaktır. Bunu bilsinler.

Evet, dinliyorum.

VTR: Minyon bayanları sever misiniz?

ADNAN OKTAR: Canımın içi o kadar güzelsin ki bak inan kalbim yerinden fırlayacak gibi oldu çok çok çok güzelsin. Nefis yüzün, kaşların, gözün, burnun, dudakların, elmacık kemiklerin ve saçın, boyun yapın da çok güzel. Bir de minyon kadınlar hakikaten çok etkileyicidir. Çok çok güzeldirler. O yanlış biliniyor bazı insanlar tarafından. Boylu poslu kadın da güzeldir ama minyonun kendine has özel bir çekiciliği ve etkileme gücü vardır. Çok hoş ve gösterişli hanımlar minyon hanımlar.

Dinliyoruz.

VTR: Terörist başı Apo neden idam edilmedi?

ADNAN OKTAR: Terörist başı Apo neden idam edilmedi? İdam edilirse ne olur? Terörde hiçbir farkı olmaz aynı şiddetiyle devam eder. Yani o çok sıradan bir çözüm olur. Bilakis yeni yeni liderler çıkar daha da azgınları çıkar, daha da gözü dönmüşleri çıkar onu da böyle bayraklaştırırlar. Ho Şi Min gibi veyahut Che gibi. Başka da bir şey olmazdı daha saldırgan hale getirirdi. Dolayısıyla çözüm o değil. Çözüm fikir. Darwinizm’in darmadağın edilmesi, Darwinizm darmadağın edilmeden PKK sorunu hiçbir şekilde çözülmez. Önce Darwinizm’in dağıtılması lazım.

Evet, dinliyorum.

KARTAL GÖKTAN: Danimarka'daki kardeşlerimiz fosil Sergisi düzenlediler.

ADNAN OKTAR: Bunlar ne şeker şeyler. Danimarkalı mı bu ufaklıklar? Hepsi sarı sarı acayip şekerler. Bu insanlar gibi biz de huzurlu yaşasak, biz de kaliteli sokaklara sahip olsak, biz de fikir hürriyeti içerisinde olsak. Bizim sokaklarımız da tertemiz bakımlı olsa, fosillere saldırılmasa, kitaba saldırılmasa, insanlar birbirlerine küfür etmese, hakaret etmese çok güzel olacak. Bu nasıl olacak? Fikirle olur, Mehdiyet’le olur, Kuran'la olur. Bunun dışında bir yol yok.

Evet, dinliyorum.

VTR: Türk gençleri nereye gidiyor?

ADNAN OKTAR: Şu an kötü gibi görünüyor. Ama bu bir safha yani Mehdiyet’in bir safhası. Bak gençlerimizi biz günlerden beri gösteriyoruz hepsi güzel, hepsi güzel huylu, hepsi Kuran ahlakı çizgisinde, hepsi Kuran Müslümanı ve son derece makuller yani münasebetsiz, absürt düşünen bir kişiye rastlamadık.

BÜLENT SEZGİN: Rusya'nın Sudan Büyükelçisi Mirgayas Şirinskiy önceki gün Sudan’ın başkenti Hartum’da konutunun yüzme havuzunda ölü bulundu Adnan Bey. Şirinskiy son dokuz ayda ölen yedinci Rus diplomat.

ADNAN OKTAR: İngiliz derin devleti dehşet saçıyor. Onların klasik cinayet modellerine benziyor. Polis de bunu çözemeyecek gibi oluyor. Bu da çok anormal bir şey. Halbuki diplomatlar kesin öldürülecek gözüyle korunmalı. Ve mutlaka kamerayla, şunla bunla, polisle takip edilmesi lazım. Bunu sıradan bir olay olarak görmemek lazım. Fevkalade önemli bir konu. İngiliz derin devleti bu kahpeliğini orada burada övünerek anlatıyor. Ve diğer kişilere gözdağı için kullanıyor. Buna müsaade edersek diğerlerine de devam ederler. Asla müsaade edilmemesi lazım. Zaten hiç kimse müsaade etmez. Biz asla müsaade etmeyiz. Gereken yapılsın.

Evet.

VTR: Türkiye’de bakanlıklar denetimleri yeteri kadar yapabiliyor mu?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm ne de olsa tabii insan. İnsan insanın ne derece denetlemesini yapabilir? Yüzeysel olur ve belirli bir dereceden olur. Yani öyle istenen tarzda olmaz. FETÖ’cüleri devlet sürekli denetliyordu. En çok denetlenen FETÖ’cülerdi. Ve en şeffaf cemaat onların cemaatiydi. Her şeyleri şeffaftı. Okulları, iş yerleri, her yerleri. Sürekli müfettişler gidiyordu. Ama bak Türkiye’nin başına nasıl büyük iş açtılar. Yani denetleme bir şeyi değiştirmez. Toplumun ahlakını Kuran ahlakıyla güzel hale getirmek. Herkesin başına jandarma dikemeyiz. Herkesin başına polis dikemeyiz. Herkesin kalbinde Allah korkusu, Allah sevgisi olacak ki toplum düzelsin. Müfettiş ne yapsın? Yani müfettişi kim denetleyecek o zaman?

Evet.

VTR: Vahşi yaşam adlı belgeselleri nasıl buluyorsunuz?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm sen çok güzelsin bir kere onu söyleyeyim. Çok çok güzel bir insansın. Allah ömrünü uzun etsin. Sana sağlık versin. Vahşi yaşamda kasıt; Darwinist düşünceyi desteklemek. Yani hayvanlar sürekli birbirini asar, keser, boğar, yırtar. Başka bir şey de yok. Hayvanların şefkatini göstermiyorlar, hayvanların akıllarını göstermiyorlar. Hayvanların sadece boğuştukları anları gösteriyorlar. Dolayısıyla insanlar da, hayvanlar hep böyle bir çatışma halindedir falan. Halbuki yavrularına hepsi yemek götürüyor, yiyecek götürüyor. Kendi aç olduğu halde yavrusuna yediriyor. Bitkin ve bitap olsa bile yavrusunu emziriyor. Yalıyor, koruyor, kolluyor. Yabancı bir hayvan geldiğinde kendi canını hiçe sayıp kendini önüne atıyor hayvanların, yavruların korunması için. Bunları anlatmıyorlar.

Evet, dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Güney Asya’da etkili Muson yağışlarının neden olduğu selde 950’den fazla kişinin hayatını kaybettiği, 40 milyona yakın kişinin yerlerinden olduğu öğrenildi.

ADNAN OKTAR: Her zaman olur, her yıl olur ünlü Muson yağmurları. Bereketlidir Muson yağmurları. Ama her sene olur. Tedbir alınmadığı için oluyor.

Evet, dinliyorum.

VTR: Masonluğun kuruluş amacı neydi?

ADNAN OKTAR: Ne kadar güzeller, maşaAllah. Böyle çakı gibiler. Hem yakışıklı hem çok güzeller. Allah ona sağlık, sıhhat, uzun ömür versin. Masonluk çok eski, benim bildiğim Hz. Adem (as) devrine kadar dayanıyor. İnsanlığın dengede kalması için, abartılı şeyler olmaması için, insanlığın tamamen yok olmaması için oluşturulmuş bir insani topluluk. Daima Allah’a inanan bir topluluk olmuş. Şu anda daha çok Musevilerin ağırlıklı olduğu bir tarikat yapılanması diyebilirim. Asıl amacı, Hz. Süleyman (as) devrinde Mehdi (as)’ın zeminini hazırlamaktı, masonluğun. Bütün sembolleri Mehdiyet’e göredir. Sırları da yavaş yavaş ortaya çıkıyor ve çıkacak. Şu an Türkiye’de 7 bin mason var. Ve hepsi işte genel müdür, müdür, eski bakanlardan diyelim de artık anlayan anlasın. Eski milletvekillerinden 7 bin kişi masondur Türkiye’de. Yani Türkiye’nin kilit noktalarındaki insanların hemen tamamına yakını masondur. Amerika’da da 30 milyona yakın mason vardır. Amerika’daki bütün kilit noktaların tamamı masondur. İstisnasız, kilit noktada olup da mason olmayan hiçbir kimse yoktur. Kanada’da da öyledir, Hindistan’da da öyledir, Pakistan’da da öyledir, Mısır’da da öyledir. Ve hayret edeceksiniz, İran’da da öyledir. İran’da en eski, en tarihi tapınaklar oradadır. Mason tapınakları oradadır, İran’dadır. Ve silsile olarak o devam eder.

Evet, dinliyorum.

VTR: Hocam merhaba ben Bilal. Cumhurbaşkanımıza olan hayranlığınız nereden geliyor? Ne huyunu seviyorsunuz da Cumhurbaşkanımızı bu kadar tebrik ediyorsunuz? Tavırlarını, hal ve davranışlarını. Bunları bilmek istiyorum, eğer cevaplarsanız sevinirim.

ADNAN OKTAR: Yakışıklım benim, samimi aslanım benim. Tayyip Hocam’ın en sevdiğim yönü samimiyeti ve kabadayılığı. Tayyip Hoca gerçek kabadayı. Samimi bir de Allah’a kendini satmış. Allah için yaşıyor, açık görülüyor. Yılmıyor ve züppeliğe, çakallığa, millete tepeden bakmaya, alçaklığa, satılmışlığa karşı mücadele veriyor. Bu çok hayati. Taviz vermiyor, asla taviz vermiyor. Gururlu bir delikanlı. Allah için gurur yani enaniyet anlamında değil. Din gururu var, iman gururu var. Şefkati güzel, merhameti güzel. AK Partisi beni hiç ilgilendirmiyor, açıkça söyleyeyim, hiç. Ben bütün partileri destekliyorum. Ama şahsını desteklemenin farz olduğuna inanıyorum. Din açısından da farzdır. Emri-l müminindir yani müminlerin lideridir. Farzdır. Yani baştaki insana itaat İslam’da farzdır. Herkesin bu farzı yerine getirmesi lazım. Aksi fitne olur. Allah onu durduk yere getirmez. Yani İslam aleminin biz kalesiyiz. İslam aleminin kalesi olan bir yere ahir zamanda bir insanı Allah cumhurbaşkanı yapıyor. Kim yaptı? Allah yaptı. Rastlantı mı? Değil. Allah getirdi. O zaman bir hikmet, hayır var. Beğenmeyenler olabilir onu. Mesela kendilerini böyle züppe görenler, entel görenler falan onun kişiliğini beğenmeyebilir. Biz Anadolu halkı olarak değer veriyoruz, önemli görüyoruz. Mütevaziliği yeter, sadeliği yeter, iyi niyeti, samimiyeti yeter. Onun dışında başka bir şey istemiyoruz.

Evet, dinliyorum.

VTR: Birçok insan trafikte neden sinirli?

ADNAN OKTAR: Geriliyorlar, stres yapıyorlar herhalde kaza yapmamak için çok yere dikkat veriyorlar. Ama asıl nedeni, Kuran’dan uzak oldukları için hayatlarını boş görüyorlar. Her şey öfkelendiriyor. Para kazanamamak öfkelendiriyor, bir yere yetişememek, az yemek, az içmek, birisinin söylediği herhangi bir söz, birisinin yakışıklılığı, birinin güzelliği, bir insanın başarısı, kendi başarısızlığı… Hepsi sinirlendiriyor. Ve sonunda saldırganlaşıyorlar.

Evet, dinliyorum.

VTR: Pateni tehlikeli buluyor musunuz?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm sen çok güzelsin. Allah senin güzelliğini arttırsın. Çok hoş kızsın. Paten tabii çok tehlikeli. Yani paten için kaç yaş olabilir? 10-12-14 falan olabilir. Yani daha ileri yaşlar için çok tehlikeli. Ama çok güzel görüşünü tabii. Kadınlara çok yakışıyor. Güzel olur.

Evet, dinliyorum.

VTR: Sevgiye emek vermezsek sevgi canlılığını korur mu?

ADNAN OKTAR: Canımın içi sen ne kadar güzelsin. Hayret ettim ben sana, maşaAllah. Allah seni korusun. Allah sana sağlık, sıhhat versin. Harikulade güzelsin ama hayret edecek şekilde güzelsin. Alın, kaş, göz, burun, çene, her yerin çok güzel. MaşaAllah. Ve tesettürün çok yakışmış. Kıyafetinle de uyumlu olmuş. Tebrik ediyorum bu güzel ibadetini yerine getirdiğin için. Benim güzelimi bana bir daha göster.

VTR: Sevgiye emek vermezsek sevgi canlılığını korur mu?

ADNAN OKTAR: Canımın içi çiçeğe nasıl bakıyorsun, çok hassas bir çiçek. Toprağına, suyuna, güneşine nasıl özen gösteriyorsun. Çok özen gösterilmesi lazım. Sevgi ayakta durmaz öbür türlü. Hemen solar. İnsan zayıftır. Yani çok akıllı, zeki insanlar sevgiyi ayakta tutabilirler. Hem irade, hem sabır, hem dikkat ve hepsinin üstünde iman, tutku ve aşk gerekir. Aşk ruhu ve ruhunda tükenmek bilmeyen bir deli heyecan. O zaman sevgi devam eder.

Evet, dinliyorum.

VTR: Futbolda şiddete karşı kesin çözüm nedir?

ADNAN OKTAR: Kesin çözüm, eğer ahlaki yöndense Kuran’dır tabii. Kuran ahlakıyla yetişmiş bir insan sevgi dolu, merhametli olur. Asla böyle bir şeye yanaşmaz. Ama diğer yönden herkesin yanına bir polis dikersen hiçbir şey yapamazlar. Yani öyle olabilir, onun dışında olmaz. Ama Kuran her şeyin şifasıdır. “Göğüslerde olana şifa” diyor Allah ayette. Şeytandan Allah’a sığınırım. Kuran sosyal hayat için de şifadır, beden için de şifadır, akıl sağlığı için de şifadır.

Evet, dinliyorum.

VTR: Hocam merhaba ben Mushaf, sizi çok seviyorum. Fırına annem tek gitmeme izin vermiyor. Benim özgürlüğüm neden kısıtlanıyor?

ADNAN OKTAR: Canım, yakışıklım, aslanım, nur yüzlüm, benim güzel kuzum benim canımın içi. Annen çok iyi yapıyor. Çok güzelsin sen Allah vermesin yolda trafik kazası olabilir yahut birisi bir densizlik yapar, kaçırmaya kalkarlar. Veyahut bir kavga olur, sana bir şey olur. Yahut ne bileyim her şey olabilir. Sokak çok tehlikeli. Annen, annelik duygusunun yüksek bir güzelliğini, yüksek mükemmelliğini uygulayarak, senin de üzülmeni göze alarak seni kaybetmemek için tedbir alıyor. Doğru yapıyor. Senin varlığın bizim için çok önemli. Her yere annenle çık.

Evet.

VTR: Ben son zamanlarda yollarda peçete satan çocuklar, küçük bebeklerle beraber dilenen insanlar, bu bebeklerin bu tip şeylerde kullanılması, toplum olarak, devlet olarak bunlara nasıl sahip çıkılabilir, neler yapılabilir, bu konuda ne gibi çalışmalar yapılıyor? Bunları merak ediyorum ve üzülüyorum bu konuda.

ADNAN OKTAR: Şimdi bebeğini evde bırakmak istemiyordur, o normal. Çünkü kadın zaten fakir. Bebeğini evde bıraksa kim bakacak? Tehlikeli olur. Yanında, kucağında gezdiriyor. Biz de işte gördüğümüz kadarıyla para veriyoruz. Onunla geçimlerini sağlıyorlar. Kim yapabilir? Belediye yapabilir, dernekler yapabilir, vakıflar yapabilir. Yardım edip onları rahatça halledebilirler. Yani ne olacak nihayet belirli sayıda insan. Neden olmuyor? Merhamet, şefkatin yükseltilmesi, organizasyonun mükemmel hale gelmesi gerekiyor. Merhamet duygusu, sorumluluk duygusu yüksektir bizim milletimizin ama iyi organize edilemiyorlar. Yani bunu sırf hükümetten beklememek lazım. Belediyeler iyi halledebilir bu işi.

Evet.

BÜLENT SEZGİN: İngiliz Financial Times Gazetesi Irak ve Suriye’de toprak kaybeden IŞİD’in elindeki parayı diğer ülkelere ihraç ettiğini yazdı. Haberde Türkiye hedef alınıyor. Örgütün İdlib’de cihatçılar tarafından kontrol edilen bölgelere onlarca milyon dolar gönderdiği, bu paraların kolaylıkla Türkiye’ye kaçırılabildiği iddiasında bulunuyor.

ADNAN OKTAR: Asıl İngiltere’ye kaçırıyorlar. Çünkü İngilizlere ait bir yapı o. İngiliz derin devletine akıyor paralar. FETÖ de İngiliz derin devletinin emrinde. IŞİD de İngiliz derin devletinin emrinde. Dolayısıyla iki tarafın da kazandığı paralar İngiliz derin devletine akıyor. Onlar da terör faaliyetlerine kullanıyorlar onu. Türkiye ne alaka? Çok münasebetsiz bir izah olmuş.

Evet.

VTR: Adnan Hoca’yı seyrediyoruz, muazzam hoşumuza gidiyor. Eğlenceli, başka kanalı açmaya gerek yok. Muazzam şekilde seyrediyoruz. İyidir yani.

ADNAN OKTAR: Ne şeker amca maşaAllah çok güzel huylu. Tam Anadolu insanı, bayağı hoş maşaAllah.

VTR: Alışverişe gittiğinizde dışarıda yemek yer misiniz?

ADNAN OKTAR:  Yani oluyor. Döner getirttiriyorum, sadece döner yiyorum, ekmek falan değil. Hakikaten şahane oluyor, taze taze şu anda da geldi aklıma dehşet. Yani çok iyi bir dönerci var şimdi onun tanıtımını yapmak istemiyorum, yaparsam herkes gider oradan alır ve o dönerci sonunda kapanır yani. Çünkü çok fazla alış olunca kalite düşecektir, kalite düşünce o dönerci kalmayacaktır. Olmaz, onun için söylemeyeceğim adını ama şahane bir dönerci var ve Ankara döneri tarzında.  Ben diyorum; “Ya diyorum, bak dışarı çıktım geziniyorum, enerji harcıyorum, hakkımdır.” diyorum kendimi ikna ediyorum ve döner de geliyor.

Evet dinliyorum.

VTR: Künefe mi baklava mı?

ADNAN OKTAR:  Daima baklava. Klasiktir, baklavaya saygı lütfen. Tatlının sultanıdır o, ormanların kralı aslan, tatlıların kralı da baklavadır yani net hiç lamı cimi yok.

VTR: Bayram tatili 10 gün oldu. 10 gün olması ile ilgili ne düşünüyorsunuz?

ADNAN OKTAR:  İyi, bizim milletimiz sever tatili ama hakikaten açılıyorlar iyi oluyor daha bir toparlanıyorlar, daha dinçleşiyorlar. Mutlu olmaları önemli, mutlu olunca daha iyi çalışabiliyorlar daha dikkatlerini veriyorlar, güzel olur.

VTR: Heykele merakınız var mı acaba?

ADNAN OKTAR:  Heykel şahane bir sanat türü.  Heykeli ben çok severim, evlerde de kullanıyorum. Aslında büyük heykeller çok çok güzel olur meydanlarda. Heykel sanatı, sanatın en güzel türlerinden birisi, resim ve heykel.

Evet.

VTR: Selamün aleyküm ben Bursa’dan katılıyorum, Semih Yılmaz. Hocam benim bir sorum olacaktı. Herhangi bir dişinin yüzüne bakınca zina oluyorsa ben nasıl evleneceğim?

ADNAN OKTAR:  Aslansın sen, aslan yakışıklım Süpermen’e benziyor yakışıklılığı, bayağı güzel yüzlü çok yakışıklı maşaAllah. Bakacaksın, beğeneceksin, evleneceksin yani o fıtratı bozmak işte kadın diye bir şey bırakmadılar. Kadına arzu diye bir şey bırakmadılar, kadın sevgisi bırakmadılar. “Erkeklere bakın” diyor adam, erkek erkeğe, oğlana bakıyor sonunda da homoseksüellik gelişiyor. Kadına tabii ki bakacak, tabii ki beğenecek, beğendiği için de evlenmek isteyecek, bundan doğal ne olabilir yani? Kadın da erkeğe bakacak o da onu beğenecek ve evlenmek isteyecek. “Hayır” diyor, “İkisi birbirini görmeyecek.” Ya kardeşim otla otu mu evlendiriyorsun? Ne yapıyorsun sen birbirini görmeyen neyi?  “Gelini getirdik” diyorlar üstünde siyah bir bez.  “Bunun içinde gelin var” diyor. Ne malum altından ne çıkacağı onun? Keçi falan çıkar ya, ne biliyorsun ne çıkacağını? Damada da bakmıyor sonra goril gibi bir herif çıkıyor. Olur mu öyle şey görecek kadın da erkeği, erkek de kadını görecek beğenecek, beğenip alacak olmaz öyle şey.

BÜLENT SEZGİN: Amerikan Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, Pakistan'ın ülkesinde barınan çeşitli terör örgütlerine tavırlarını değiştirmediği takdirde askeri yardımların kesilebileceğini açıkladı ve Tillerson, Pakistan'ın Amerika'nın NATO dışı müttefiki statüsünü kaybedebileceğini de söyledi.

ADNAN OKTAR: Kardeşim akşama kadar tehdit başka bir şey bilmiyorsun dede ya. Sen de ne kadar tecrübesiz insansın ve ne kadar sevgisiz yaklaşıyorsun.  Git Pakistan’ı sen idare et o zaman kolaysa. Taliban’ı var, El Kaide’si var, iti var, kopuğu var adamlar nasıl baş etsinler?  Sen bir avuç terörist ile baş edemiyorsun, oturmuş hemen kafa tutuyor hemen tehdit. Bu klasik Amerikan modeli, çok eski kovboy kafası, yaparsan yaparsın yapmazsan kafana sıkarım. Böyle münasebetsizlik olmaz, ağzını toplasın, hiç yakışmamış.  Yaşlı başlı adamsın, bir ayağın mezara sallanmış aklını başına al, böyle konuşma mı olur? Sevgiyle, saygıyla akılcı konuş, onlara çözüm yolları göster. Adam ne yapsın, ne istesin IŞİD’i yahut Taliban’ı, El Kaide’yi? Adamlar gelmiş her yerde de dolu, elinden geldiği kadar mücadele ediyor. Buna rağmen adama kafa tutman densizlik, başka bir şey değil.

Evet.

VTR: Merhaba ben Büşra. Annelerimiz bize hakkını helal etmezse biz cennete girebilir miyiz yoksa giremez miyiz, bize ne olur? Dünyadaki  ilk hayvanlar ve canlılar nasıl oluştu?

ADNAN OKTAR: Yalnız sen biraz fazla şekersin, problem orada. Tatlılık hat safhada, yüz üzerinden yüz tatlılık. Bir daha göreyim ben seni. Annesi hakkını helal etmezse cennete girer mi? Girer tabii. Niye girmesin? Çocuğa annesi hakkını helal etmiyorsa çocuk zaten masum, zaten cennetlik yani helal edip etmemesi hiçbir şeyi değiştirmez, direkt cennete girer. Ama akıl baliğ olur kul hakkı yerse haram olur. O zaman tabii eğer helallik dilemezse, Allah affetmezse cehenneme gitmesi ihtimali olur ama birisi birisine hakkımı helal etmiyorum der de ama adam çok yüksek ahlaklı olabilir. Hakkını helal etmeyen de haksız olarak bunu söylemiş olabilir yani her hakkını helal etmeme doğru olacak diye bir şey yok. Yanlış bir amaçla, yanlış bir mantıkla helal etmeyebilir ve bu geçerli olmaz.

Evet, şimdi Amerika Birleşik Devletleri eski Dışişleri Bakanı Colin Powell onu bir göster.

BÜLENT SEZGİN: Gösterebiliriz.

ADNAN OKTAR: Colin Powell üstat bir masondur, o el işareti de klasik mason işaretidir. George Bush el sıkışması, yaklaştır. Bu klasik bir mason selamlaşmasıdır. Öbürünü göster, evet bu bütün masonlarca bilinen klasik mason selamlaşmasıdır. 32. dereceden masondur George Bush. Kraliçe Elizabeth’in korumasını göster, yaklaştır, kuşağını göster. Ne demek istiyorlar biliyor musun; “Bu koruma masonların eğitimindedir ve masonların kontrolündedir.” Dolayısıyla Kraliçe Elizabeth masonların kontrolü altında hareket ediyor, anlatım budur. Deminki anlatmıştım ya evet konu bu yani bütün dünyada hâkim güç masonluktur. Hangisine bakarsan mason çıkar.

Evet dinliyorum.

VTR: Merhaba Adnan Bey, ben Batuhan, sizi severek seyrediyorum, takipçinizim, programınıza katılmak isterim, cevabınızı bekliyorum.

ADNAN OKTAR:  Yakışıklı Batuhan ben de seni bekliyorum aslanım benim, ağabeyinin aslanı. Gelirsen çok hoşuma gider.

Evet dinliyorum.

VTR: Merhaba ben Süleyman. Sevgiyi dünyayı nasıl yayabiliriz?

ADNAN OKTAR: Süleyman Mehdiyet’in dışında, Kuran ahlakının dışında yaşamamız mümkün değil. Bütün insanlık mahvolur onun dışında. Süratli bir mahvolmaya doğru gidiyor ancak Mehdiyet ile Kuran ahlakı ile bu durdurulabilir bu felaket başka  hiçbir yolu yok. Zaten önümüzde çok büyük olaylar olacak göreceksiniz. Yani benim söylememe gerek kalmayacak insanlar kendileri söyleyecekler; “Aman” diyecekler, “Bir an önce Kuran ahlakı uygulansın, bir an önce Mehdi çıksın konu bitsin.” diyecekler. Çok çok büyük sarsıcı, hayret verici olaylar olacak.

Evet.

VTR: Merhaba ben Selim. Müslümanlar kıyameti görecek mi ya da yaşayacak mı? Dışarıdaki karıncaları ezince cehennemde onlar da bizi ezer mi?

ADNAN OKTAR: Ah yerim ben senin o minik burnunu. Sen bayağı sevimli şeker bir şeysin sen. Müslümanlar kıyameti görecek, yaşamayacak görecekler. Yani “Sıcak bir odada” diyor Bediüzzaman, “Pencereden kar kış fırtınayı seyreden bir insanın sürur ve saadeti içerisinde kıyameti seyredecekler.” diyor yani bir ekrandan seyredecek Müslümanlar. Evet.

VTR: Dışarıdaki karıncaları ezince cehennemde onlar da bizi ezer mi?

ADNAN OKTAR: Kasten yapıyorsa psikopattır tabii ama farkına varmadan oluyorsa o onu bağlamaz, etkilemez. Çünkü her yerde oluyor karınca ama karıncalar çok şeker varlıklar kimseye bir zarı zoru yok. Adam gelip özellikle eziyorsa manyak demektir, ruh hastası demektir. Allah ona göre karşılığını verir tabii ki.

Evet dinliyorum.

VTR: Selam ben Volkan. Berzah alemi hakkında bilgi verir misiniz?

ADNAN OKTAR: Berzah. Berzah işte ölümden sonraki hayatımız. Bütün mesele ilk canımızın alındığındaki an  yani canımız nasıl alınacak? “Aa” diyeceğiz. “Birden uyandık rüya görüyormuşuz.” diyeceğiz ama şaşıracağız, “Ya ne kadar da uzun rüyaydı” diyeceğiz. Fakat gerçek hayata da geçince bu keskin rüyaya da şaşıracağız. O hayata göre tabii bu yine de şaşılacak derecede keskin görülüyor ama asıl uyandığımızda yani öldüğümüzde gerçek hayatın o olduğuna inanacağız. Çünkü o netlikten dolayı çok keskin olduğu için “Artık bunun üstüne uyanma olmaz.” diyeceğiz. “Bu artık rüya değil, bu net.” diyeceğiz. Keskinlikten dolayı, hâlbuki o da rüya. İnsanlar rüyadayken biliyorsunuz yine rüya görüyor haberi olmuyor. Rüyada iken rüyadan uyanıyor.  “Ya” diyor,  “Ne kadar iyiymiş” diyor “rüyadan kalkmak” hâlbuki yine rüyada.  Bir daha uyanıyor o zaman anlıyor. İlk canımız alındığında biz güler yüzle, sevgiyle davet edildiysek ve o gelen heyetle, sevgiyle gidiyorsak bitti ondan gerisine hiç kafanıza takmayın. Her şey güzel demektir. Yani her aşaması birbirinden güzel demektir.

Evet.

VTR: Ben Alanya’dan Sena Şenol. Beden eğitimi öğretmenliği istiyorum. Son sınıf okuyorum lise. BESYO bölümü istiyorum fakat burada yeterli olanaklarımız yok. Spora ilgi çok az. Daha fazla şeyler bekliyoruz ve BESYO kurs hazırlıklarına daha fazla yerler istiyoruz.

ADNAN OKTAR: Canımın içi bir kere çok güzelsin, Allah seni çok güzel yaratmış. Allah sana sağlık, sıhhat, uzun ömür versin, onların hepsi olur. İyi, bölümün de iyi senin için iyi olur yani spor yaparak hem bir meslek edinmiş olursun hem de sağlıklı kalmana vesile olur. Allah hidayetle, uzun yaşatsın seni.

Evet dinliyorum.

VTR: İyi yayınlar. Ben sizi çok seviyorum. Benim sorum şu: Cennete gitmek için insanlar sıra mı bekler? Görüşürüz.

ADNAN OKTAR: Ah severim ben senin tatlılığını, ballığını, şekerliğini. Arkadaşı da çok güzel kendi de çok güzel. Hayret ya bayağı güzel ikisi de çok güzeller kardeşler herhalde ama çok çok güzel ikisi de maşaAllah. Allah ikisine de uzun ömür, hidayet nasip etsin. Cennete gitmek için yarım saniye bile geçmez, sıra bekleme diye bir şey yok. Yani herkes hemen geçer, dünyadaki gibi sırayla yavaş yavaş yavaş yavaş girme yoktur. Yani zaman algısı değişik cennette. Beklemek rahatsızlık olduğu için Kuran’da öyle bir şey yok. Yani cennetin vasfı  olarak çok yüksek sürat vardır. Hatta hayal sürati vardır, bekleme dünyaya mahsus bir şeydir. Cennette bekleme yoktur, bir şey istediği an derhal olur. Yani istemeyle olması bir olur, aynı anda olur.  Mesela meyveyi istersin hemen gelir önüne, et gelmesini istersin hemen gelir. Bir yere gitmek istersin hemen gidersin, bekleme olmaz.

Evet dinliyorum.

VTR: Size bir sorum var. Neden erkekler başını kapatmaz ve neden her ülkede yemekler aynı değil? Sizi çok seviyorum. 

ADNAN OKTAR: Aman Allah’ım bu ekip şahaneymiş, bir de süper uyanıklar. İşte o gelenekçi erkekleri biz kapatacağız bundan sonra.  Başörtüleriyle böyle tülbentle sarınıp gezecekler. Çünkü; “Hanımların başının kapatılması lazım çünkü tahrik ediyor.” diyor. Hanımlar da onlara diyorlar; “Tahrik ediyor bu adamlar, kapatılsın.” diyorlar. O zaman onların da kafasını kapatacağız. Tülbent ile böyle nazlı nazlı giderler artık kimse  o yapanlar.

Evet dinliyorum.

VTR: Alanya’da ormanlar Türkiye genelinde niçin ormanlar yanıyor ve depremler oluyor?

ADNAN OKTAR: Orman niye yanıyor? Ormanlarda güvenlik hattı yapmıyorlar da onun için. Blok ormanlar var mesela elli kilometre orman. Kardeşim elli kilometre orman olur mu? Her iki kilometrede bir ormana yüz metre açıklıkta bir şerit yap, oradaki bütün ağaçları kaldır boydan boya, yüz metre. Yine iki kilometre sonra yine yüz metrelik bir şerit yap. Orada ne ot bırak, ne ağaç bırak, dümdüz. Yangın olduğunda sadece o şeritte kalır ve hiçbir yere de sıçramaz. Öbür türlü yangın oldu muydu hektarlarca alan yanıyor. Otuz kere söyledim bunu yapmıyorlar. Şimdi bunu yaparlar ama yıllar sonra veyahut aylar sonra. Dünyanın her tarafında bu hata yapılıyor. Ya kardeşim şimdi blok orman şeritlere böldüğünde sadece orada kalacağı belli yangının, bunu niye yapmazsın? Yapmıyor. Yüz metrelik şeritler, o şeritlere de ev falan yaparsın, tarla yaparsın kullanırsın. Oraya da insanlar istihdam edersin ormanı da korumuş olurlar. Çok büyük hatalar yapıyorlar.

Evet dinliyorum.

VTR: Ben Alanya’dan Yusuf. Turizmin kötü gidişatının nedenini öğrenmek istiyorum.

ADNAN OKTAR: Turizmin kötü gidişatının sebebi gelenekçi Ortodoks İslam anlayışında dekolte kadınlardan nefret edilir, öfkelenilir, bağırılır çağırılır. Adamlar ağzını bozuyor, nefretle bakıyorlar, kinle bakıyorlar. Heykele tahammülleri yok, resme tahammülleri yok. Kötü kötü heykeller yapıyorlar. Resim zaten olmuyor, müzik yok müziğe adamlar karşı. Gelen insan ne istiyor? Güzel heykel istiyor, resim istiyor, sanat istiyor, müzik istiyor. Müzik yasak, kadınların dekolte giyinmesi de yasak. Küfrediyorlar, bıçaklamaya kalkıyor, tekme atıyor. Böyle bir yere insanlar gelmek istemezler. Beş-altı bin kişilik bir çete var kendi aralarında örgütlenmişler benim gördüğüm kadınlara nefes aldırmıyorlar. Kadının rahat olmadığı bir yere turist gelmez. Zaten insanların yarısı kadın, gelen turistlerin yarısı kadın değil mi? Kadın. Kız arkadaşıyla geliyor, annesiyle kız gelemiyor. Annesi, kız kardeşi, eşi gelemeyince adam da gelemiyor bu kadar basit. Bu kafanın değişmesi lazım. Bu kafa değişmedikten sonra bu yavaş yavaş yavaş yavaş çekilirler. Bilim de gelişmez, sanat da gelişmez, estetik de gelişmez, güzellik de gelişmez. Adamlar dekolte bir kadın gördü mü kafayı çiziyor, ne yapacağını şaşırıyor birçoğu. Mesela bak yayında da dekolte hanımlar var adam hayretler içinde kalıyor. Sanki Afrika’da adam böyle ormanlarda yetişmiş gibi vahşi. “Allah Allah kadının bacağı görünüyor ya” diyor yani o kadar vahşileşmiş. Öyle bir ortama insan gelmez. Turizm de olmaz, bir şey de olmaz Allah esirgesin. O kafayı değiştiriyoruz ve şiddetle, süratle değiştiriyoruz. Kanunla hukukla değiştiriyoruz. Hükümet de bu konuda kararlı benim gördüğüm. Tayyip Hoca da “Bana da bildirin” dedi yani öyle yamukluk yapan olursa gereği yapılacak. Zaten öyle bir şey olursa da İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na mutlaka -şikayet değil- bilgilendirme olarak göndersinler. Her hanım kardeşimiz mutlaka bilgilendirme olarak göndersin. Rahatsız eden olursa dekolteden dolayı, makyajından dolayı, bakımından dolayı, güzelliğinden dolayı rahatsız eden olursa mutlaka İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na bildirsinler. İnternetten rahatsız edenleri de, sokakta rahatsız edenleri de mutlaka bildirsinler.

Dinliyorum.

VTR: Merhaba ben Ayşe. Sizin için başarının tanımı nedir?

ADNAN OKTAR: Başarı; Allah’ın rızasını kazanmaktır. Başka hiç başarı yoktur. Başka ne başaracaksın dünyada? Allah’ın rızasını kazanırsan başarı olur. Çünkü başarı zanneder, öbürü başarı olarak onu görmeyebilir. İzafi olan bir şey bu. Bir de başarı mutluluk veriyorsa bir anlamı var insanlara yani sevdiklerine fayda veriyorsa. Kendi çıkarına ise bir anlamı yok. Sevdiklerinin hayrına ise bir faydan olur.

Evet dinliyorum.

VTR: Deniz insanın ufkunu gerçekten açar mı?

ADNAN OKTAR: Canımın içi tabii deniz çok güzel bir şey, büyük bir nimet. Yanına gittin mi şahane. Denizi genellikle uzaktan seyrediyorlar halbuki denizin en önemli yönü yakınında olmaktır. Yani çok yakın olmak lazım denize, en fazla bir metre. Ben deniz diye ona derim yani denizin yanında olmak. İki metre bile fazla. Bir metre en fazla. İç içe olacaksın hatta ayaklarını sallandıracaksın içine. Öyle olur denizi hissedeceksin.

Evet dinliyorum.

VTR: Hocam merhabalar, ben Bursa’dan katılıyorum, adım Abdullah Emir, bir sorum olacaktı benim. İleride evleneceğim kadın hakkındaki özellikler neler olmalıdır?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım onlar senin gibi imanlı, Allah’tan korkan, Allah’ı seven, samimi, haysiyetine şerefine namusuna titiz, egoist, bencil olmayan,  Allah için yaşayan temiz bir insan olması lazım.

Evet dinliyorum.

VTR: Hocam Bursa’dan selamlar, sizi Bursa’ya davet ediyoruz. Uludağ’ı gördünüz mü hiç birlikte Uludağ’ı gezelim, olur mu?

ADNAN OKTAR: Severim ben senin güzelliğini, kibarlığını, saygını nezaketini dünyalar güzeli. Allah sana uzun ömür, hidayet versin. Bursa yakın değil mi buraya? Ne kadar sürer arabayla?

BÜLENT SEZGİN: İki saat sürer.

ADNAN OKTAR: İki saat hiçbir şey değil. Sabah çıksak değil mi iki saat sonra oradayız Allah’ın izni ile. Orda bir kebap yiyip döneriz. Bir bağ evi ayarlasınlar geleyim. Bursa’da bağ evi. Böyle şeftali zamanı, üzüm zamanı tamamdır gelirim. Ama bu dediğim şart önemli.

Evet dinliyorum.

VTR: Merhaba Adnan Bey, İsmim Yağmur. Din ve dünya hayatı birbirinden ayrı mı yaşanmalı?

ADNAN OKTAR: Yağmur canımın içi sen nasıl güzelsin böyle bir tanem. Nasıl güzelsin hayret çok güzel değil mi? MaşaAllah kaş, göz, ağız, burun her yeri çok güzel. Canım benim hayat bütündür onun için şaşırıyorlar. Diyorlar “Hem dans, hem ibadet,  hem şarkı türkü hem Allah’ı anmak nasıl olur?” Öyle bir inanmışlar ki yani Müslüman olan ölür. Öyle inanıyorlar artık hayatın bütün yönlerinden çekilir. Müzik, resim, heykel, sanat, sevme, sevilme, yaşamak, hayat hiçbir şey olmaz. Mahvolursun böyle artık toprağın altına girersin, gece gündüz namaz kılar, zikir çeker kimse ile de konuşmaz ölür gider öyle düşünüyorlar. Hiçbir yere bakmaz, hiçbir şeyden memnun olmaz, mutlu olmaz. Öyle bir şey yok. Hayatın kendidir İslam.  Hayatın bütünü. Hayatın her yerindedir İslam.

Evet dinliyorum.

KARTAL GÖKTAN: Adnan bey sizinle tanışmak isteyenler tanismaksitiyorum@a9.com.tr adresine ve 0530 255 92 39 nolu WhatsApp numarasına mesaj gönderebilirler.

ADNAN OKTAR: Binlerce kişi olmuş, ne yapacağız? Salon toplantıları olur herhalde artık. Yahut parça, parça ev toplantıları yapabiliriz. Öyle olabilir.

Evet dinliyorum.

VTR: Merhabalar, gamzeli bayanlardan hoşlanır mısınız?

ADNAN OKTAR: Ah severim ben senin güzelliğini, tatlılığını. Sen çok güzelsin canımın içi. Gamze çok yakışıyor kadınlara tabii. Çok çok güzel ama sen nefis güzelsin, nefis. Şahane, zaten çok güzelsin kaş yüksekliğin, gözlerin, burnun, ağzın, dişlerin alnın her yerin çok güzel, çenen. Ama gamze olayı bitirmiş. Şahane Allah sana uzun ömür hidayet versin. Çok sevdim seni maşaAllah.

Evet dinliyorum.

VTR: Ben Ahmed Nasar Mülhim, Suriyeliyim Halep’ten. Müzisyenim. Ben İstanbul’a Taksim’e geldim insanlar çok iyi, güzel maşaAllah.

ADNAN OKTAR: Helal olsun sana aslan. Bir de diyorlar “Suriyeliler gelmesin.” Bak Türkiye’yi güzelleştiriyor bu aslanlar. Onlar bizim eski evlatlarımız. Bir de diyorlar ki “Suriyeliler gelmesin.” Kardeşim zaten bizim insanımız onlar. Onu da karıştırıyorlar. Suriye bizim vilayetimizdi. Bizim kendi evlatlarımızı cetvelle ayırdılar anlamıyor adam. “Suriye’den geliyor” Suriye’den gelmiyor. Osmanlı toprakları oralar. Bizim kendi vilayetimizden geliyorlar. Eski vilayetimiz. Eski diyorum mecburen yani adam cetvelle çizmiş. “Böyle beyefendi” diyor “o zaman bunlar bizden ayrıymış” diyor. Bizden ayrı değiller. Zaten bizimdi onlar. Bizim kardeşlerimiz, kendi kardeşlerimiz. Senin ananı, babanı yan odaya alsalar. Cetvelle de adam çizse dese ki “bunların seninle alakası yok” buna inanıyorsun.  Cetvel çizgisine niye inanıyorsun? Onlar bizim insanımız. Kendi parçamız. Bize ait insanlar.

Evet, dinliyorum.

VTR: Sanata neden bu kadar değer verilmiyor eskisi kadar? Şu anda yapılan müzik eskisi kadar iyi mi kaliteli mi?

ADNAN OKTAR: İşte yakışıklım adam ne diyor? “Müzik haram” diyor. “Her türlü müzik haram, çalgı haramdır” diyor çalgı aletleri. “Her türlü saz haramdır” diyor.  “Resim haramdır, heykel haramdır” diyor ve mahvediyorlar memleketi. Bu gelenekçi Ortodoks sitem kalkmadıktan sonra ne bilim ne sanat gelişemez. Mutlaka bilimin, sanatın gelişmesi için Kuran’a dayalı İslam anlayışı olması lazım.

Dinliyorum.

VTR: Selamlar Hocam, ben Bursa’dan Jülide. Kadınların çalışma düzeni nasıl olmalıdır? Neler düşünüyorsunuz bu konu hakkında? Teşekkür ederim.

ADNAN OKTAR: Nurlu Jülide Allah senin ömrünü uzun etsin. Sağlık ve hidayetle. Şimdi kadın erkek ayrımı yapamayız. Yani mesela bana kalsa ben “kadınlar on birde gelsin işyerine üçte gitsinler” derim. Ama pratikte olmaz bu. Şöyle olabilir. Her yerde saygı olabilir. Her yerde sevgi olabilir. Yani kadın olmak kadınlar için bir onur ve şeref olduğunu hissettirmek lazım.

Evet, dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Ergün Diler bugünkü yazısında yine İngiliz derin devletine dikkat çekti Adnan Bey.

ADNAN OKTAR: Helal olsun.

BÜLENT SEZGİN: Şunları yazdı; “Küresel derin devlet, son yüz yıla damga vurdu. Bu gücü yöneten ise Londra oldu. Pentagon destekli Latin Amerika operasyonları, Orta Asya işgalleri, Afganistan, Irak operasyonları, Türkiye'de gerçekleşen ve gerçekleşmeyen darbelerin tek bir amacı vardı. İngiltere'nin merkezde yer aldığı küresel derin devletin yönetimini Pentagon’a bağlamak. Asıl kavga bu. Diğer yazılanlar, çizilenler detay bile değil. Londra, Küresel derin devletin etkinliğini Winston Churchill'in 1940 yılındaki Başbakanlığı ile dünyanın her noktasına yaydı” dedi.

ADNAN OKTAR: Güzel. Hocam daha da yüreklenmiş. Bir ara hafif çekinik davranıyordu ama kabadayılık, serdengeçtilik galip gelmiş. Hep böyle cesur olsun, hep böyle yiğit olsun. Onu çok değerli buluyoruz, destekliyoruz, hürmet ediyoruz. Ama biz buraya kabadayılık yapmaya geldik dünyaya. Kabadayılığı asla bırakmasın. Hep böyle yiğit, hep cesur olsun. Allah yolunu açık etsin, hidayet versin. Yolu doğru kılına dokunamazlar gönlü rahat olsun. Kanunla hukukla kolunu bacağını kırarız ona zarar verecek adamların. Gönlü rahat olsun.

Evet, dinliyorum.

VTR: Adnan Hocam, Mehdi (as)’ın İstanbul'da çıkacağı doğru mudur?

ADNAN OKTAR: Bediüzzaman öyle söylüyor. On hadis var ayrı ayrı on hadis Peygamberimiz (sav)’in hadisi “İstanbul'da çıkacak” diyor. “Kutsal emanetler neredeyse Mehdi (as) oradadır” diyor Peygamberimiz (sav). “Kutsal emanetler kuşanacak” diyor kuşanması için yanında olacak diyor işte inşaAllah. “Konstantiniyye, Konstantiniyye” hep hadislerde İstanbul, hep İstanbul.

VTR: Ali Ekber. Allah'ın rızası ne zaman birinci hedefimiz olacak?

ADNAN OKTAR: Canımın içi Allah hadi ismiyle tecelli ediyor. Daha önce Cenab-ı Allah'ın hikmeti Hüda Cenab-ı Allah çok az mümin yaratmış çok fazla küfür yaratmış. Müminin yetişmesi için bir tarla bu. İllaki bu toprak olacak. Küfür bir topraksa müminler onun üstünde biten ekin. O toprağa ihtiyaç var. O tarla olmadan o ekin bitmiyor. İllaki öyle olacak. Habire diyor ki “ne kadar çok” kardeşim çok olmasa sen yetişemezsin zaten. Her yer mümin Müslüman olsa. Tamam mesela İslam hakim olacak. Ne olacak biliyor musun? Günde milyon sevap alan adam günde iki üç sevap almaya başlayacak. Milyon sevabın yerine konu bu. O son hüsnü hatimedir. Allah sözünü yerine getirmek için yapıyor. Yoksa İslam başından sonuna kadar, kainatın ilk yaratılışından sonuna kadar İslam’ı hakim eder Allah. Ama bir anlamı olmaz. Yani imtihanın amacı yerine gelmiş olmaz. İyi eğitilemeyiz. Boş kafalar olacak, cins adamlar olacak. Benim gördüğüm insanlar dört sınıf, dört çeşit insan var. Bir ahmaklar var. Bir konuyu gördüğünde tam tersini anlar, tam tersini. Mesela mümini şeytan görür. Şeytanı mümin görür ahmaktır yani o. Bir de geri zekalılar vardır. Onların teknik olarak kafası almaz. Hakikaten araştırır araştırır çıkaramaz. Kim neyin nesidir bir türlü çıkaramaz. Geri zekalı olmak onun bir şeyi yok hakikaten araştırır a-b-c-d hangisi karar veremez. Düşünür de düşünür çıkarması mümkün olmaz. Bir akıllılar vardır onlar aşağı yukarı her şeyin doğrusunu çıkarır. Bir de çok akıllılar vardır. Veliler böyle olağanüstü akıllı insanlar. İşte bu dört sınıf insanla insanlar imtihan oluyor. Ahmak çok fazladır. Ahmak yerin toprağıdır. Onların arasında geri zekalılar olur. Onlar rüzgarda sallanıyor gibi bir türlü gerçeği bulamaz. A-b-c-d karar veremez kafası basmadığı için. Ama hakikaten aklı yatmaz. Ama ahmak oturmuş akılsız o yani artık. Akıllı akıllıdır işte namazını kılar, helale, harama dikkat eder, dengelidir. Ama çok akıllı Allah'ın derin sırlarına vakıf olur. Anlatmaz Allah'ı kıskanır. O kadar sever ki Allah'ı kıskanır. Allah'ın sanatını gizler. Bazı sanatlarını gizler söylemez. Allah'ı korur yani. Allah onu korur o da Allah'ı korur. Allah onu vesile eder yani. Mesela Allah'ın sırları vardır. Mesela toplumları ıslah eder. Ama sırrını açıklasan adam Allah'a bir garip bakar. Söyleyemiyorlar, hep kapalı söylenebilir bu. Çok gizli söylenebilir. Mesela Hızır (as) “ben anlatmayayım” diyor. “Anlamazsın anlatmayayım” diyor. Vahiy aldığı halde “anlatmayayım” diyor. “Çünkü yanlış anlayacaksın belli” diyor. Onun için Allah'ın sırları söylenmez. Mesela bak kıskanıyor orada Hızır (as), Allah'ın sırlarını söylemek istemiyor. “Sabredeceksen söyleyeyim” diyor. Allah'ın sırlarını söylerse yine bir şey olmaz. Ama söylememek daha güzeldir. Allah'ın harikaları söylenmez. Allah'ın sırları söylenmez. Ahmağın çokluğunu bir türlü anlayamaz insanlar mesela. Halbuki ahmak olmadan imtihan olmuyor. Örs gibidir. Onun üstünde müminler dövülür, düzelirler yani. Ahmak çok önemlidir.

Evet, dinliyorum.

VTR: Ben Şeref. Sabretmek katlanmak mıdır?

ADNAN OKTAR: Yok güzel yüzlüm, yok yakışıklım. O tahammül etmek, katlanmak. Öyle değil. “Güzel bir sabırla sabretmek” diyor. Bak Peygamber ne diyor ayette Yusuf (as) konusunda? “Artık benim yapacağım bundan sonra güzel bir sabırla sabretmek” diyor. Sabır; tam tevekkül ederek, gönlü rahat olarak kendini sıkmayarak, üzmeyerek sabretmektir.

Evet, dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: İtalya'nın Başkenti Roma'da evlerinden zorla çıkartılan çoğu Afrikalı mülteciler ve polis arasında çatışma yaşandı Adnan Bey. Göstericilerin üzerine panzerlerden su sıkan polisler, biber gazı ve jopa da başvurdu. Göçmenler "Biz terörist değil, sığınmacıyız" sloganları attı.

ADNAN OKTAR: İtalyan hükümeti ne istiyorsa yapmaları lazım. Bir disiplin düzgünlük istiyorlarsa yapsınlar. Oraları böyle keşmekeş hale getirmek, kirli barınaklar, kirli ortamlar, yerler pejmürde. Adamlar zevk sahibi, temizliğe düşkün, temizlikten zevk alan, intizamdan zevk alan adamlar. Sen orayı böyle panayır yerine çeviriyorsun. Rezil bir ortama dökersen bu olmaz. Orada müsaade et seni barınaklara alsınlar. Temizliğine özen göstersinler. Hepsi için demiyorum da bazıları için diyorum. Rezalet çıkartmak peşinde. Sokaklara yatıyor. Sokağa karton seriyor onun üzerine yatıyor. Size bir barınak bir yer bir şey gösteriyorlar. Yani bir düzen sistemi ve temizlik istemeleri gerekiyor.

Evet, dinliyorum.

VTR: İyi akşamlar adım Abdullah Çiftçi. Müslümanlar neden birlik olamıyor?

ADNAN OKTAR: Müslümanların birlik olamamasının nedeni Allah’tan izin olmamasıdır. Yani asıl kökeni budur. Ama bir üstüne çıkarsan insanların Allah'a tevekkül etmemesi, Allah'a yeteri kadar sevgi duymamaları, Allah’tan uzak olmalarıdır. Biraz daha üste çıkarsan gafil, cahil ve bahil olmalarıdır büyük bir kitlenin. Niye gerekiyor? İllaki o süre dolacak da onun için. Yoksa Mehdiyet süresinden önce hakim olur. Allah bunu istemiyor. Kendisi’nin verdiği bir süre var “bunda olacak” diyor. O Kendi dediği sürenin doluşuna kadar bu böyle olur. Mesela dün gelen o muhteremle konuşuyoruz. Hiç çaresi yok yani o acılar yaşanacak hiç çaresi yok. Biz istediğimizi yapalım olur bu. Hızır (as)’la savaşacak hali yok insanların. Allah'ın kanunuyla kimse savaşamaz. Haşa diyorum.

Evet.

VTR: Sizce Tayyip Erdoğan modern bir lider mi?

ADNAN OKTAR: Tayyip Hocam modern delikanlı da modern olduğunu görürlerse gelenekçi Ortodokslar onu ezmeye kalkarlar ve oy desteğini geri çekerler. O da çok akılcı, ilhamla hareket ediyor. Her iki tarafı da dengede tutarak çok itinalı ilerlemeye çalışıyor. Onun işi çok zor. Kıldan ince kılıçtan keskin bir yolda ilerliyor. İlhamla hareket ediyor. Modern olsa rezalet çıkartırlar. Zaten Reisçi adı altında Tayyip Hoca’ya düşman çok adam var. Kinli, haset eden, gıkını çıkaramayan ama kinli ama Tayyip Hoca sayesinde geçim sağlayan tipler. Onun sayesinde yiyecek buluyor, makam mevki buluyor ama aynı zamanda da kinli. Şimdi asker içinde de öyle tipler var. Poliste de var. Adli çevrelerde de var. Her yerde var. Kendi diyor bak “yalnız kaldım” diyor.  Bu bir Allah'ın harikasıdır, bir mucizedir bu. Hayret edilecek bir şeydir bu. Abdülaziz de o zamanlar rahmetli yalnız kalmıştı. Ama onu ezdiler o kadar koruyan olmadı. Şimdi Tayyip Hoca’yı da ezmek istiyorlar ama bu sefer karşılarında Mehdi (as) var. Bu sefer İsa Mesih var. Bu sefer Hz. Hızır (as) var. Metafizik olaylar oluyor bir türlü anlayamadı adamlar. Deccal o kör gözüyle -kör olmak suç değil de adamın artık fırıldak gibi dönüyor- ne yapacağını şaşırdı. Şimdi çözüm arıyorlar ne yapsak ne etsek gibi. Yapmadık kepazelik, yapmadık oyun bırakmadılar. Almanya’yı devreye soktular bilmem kimi devreye soktular. Oyundan oyuna geçiyorlar. Ben söyledim Tayyip Hoca’ya “senin kılına dokunamazlar” dedim. Görevli çünkü illaki yapacak. Öyle bir şey yok. Türk İslam aleminin Türkiye lideri olacak. Bak PKK’yla, FETÖ’yle nasıl… Hiçbir devlet dayanamaz böyle bir saldırıya. Hem PKK saldıracak, hem IŞİD, hem FETÖ. Ve bu milletin içinde organize olacak, şehirlerde organize olacak, bütün Avrupa destekleyecek, İngiliz derin devleti destekleyecek, Amerika destekleyecek, Çin destekleyecek hiçbir babayiğit ayakta kalamaz böyle bir şeyde. Böyle bir darbeye kimse dayanamaz. Ama Mehdiyet olunca bak kedinin kertenkeleyle oynaması gibi Türk devleti bu ahmaklarla oynuyor. Her pençede havaya hopluyorlar. Köpek gibi sıkıştılar. Hiçbir şey de yapamazlar isterse gelsin denesinler. Açıkça söyledim bak görevini yapmadan hiçbir şey yapamazlar. Korkuyorlar, metafizik bir şey olduğu anlaşıldı. Dehşet içindeler plan bozuldu. Suriye’yi de bölemediler. Kafayı yiyecekler yani bayağı sıkıldılar. Rusya’dan füze falan da alınıyor. Ne oluyor ki falan diye böyle. Normalde bitmişti hükümet, Türkiye çoktan parçalanmıştı iş bitmişti. 15 Temmuz’da tamamdı konu. En az iki-üç milyon Müslüman Türk evladı şehit edilecekti. Asacaklardı sokaklarda falan FETÖ’cüler. Ayrıca PKK’yı da devreye sokacaklardı. PKK ile birlikte FETÖ katliam yapacaktı. PKK’yla birlikte FETÖ Türkiye çapında katliam yapacaktı. Güneydoğu'yu hemen ayıracaklardı. İzmir'i ayıracaklardı. Antalya'yı ayıracaklardı. İstanbul’u da ayrı bir devlet haline getireceklerdi. Konu tamamen bitmişti. İngiliz derin devletinin dediği her türlü ahlaksızlığı FETÖ hareketi yerine getirecekti ama bak tabanları yağlayıp kaçtılar köpek gibi yani. Şimdi dosyaları ellerinde geziyorlar.

Kitab-ül Burhan fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman’da “Mehdi (as)” diyor “Resulullah'ın vefatından beri açılmamış olan sancağı İstanbul'da açacak” diyor. “Büyükşehir fethedilecek” diyor Peygamberimiz (sav). Diyorlar ki; “Hangi Büyükşehir?” “Konstantiniyye İstanbul” diyor “Mehdi (as) tarafından manen fethedilecek” diyor “Kılıç kullanacaklar mı?” diyor Peygamberimiz (sav)’e sahabeler. “Yok” diyor “tekbirlerle Allah'ı anarak fethedecekler” diyor kılıçsız.

Evet, dinliyoruz.

VTR: Merhaba ben Serkan. Geçenlerde plajda bikinili bir kadın namaz kıldı. Acaba bu Kuran'a uygun mudur?

ADNAN OKTAR: Yiğidim, aslanım tabii ki uygun. Allah'ın emrini yerine getirmiş. “Göğsünüzü kapatın” diyor kapatmış. “Cinsel organlarınızı kapatın” diyor kapatmış. Denize girmiş, başını mesh etmiş güzel, ayaklarını yıkamış. Ya Allah Bismillah Allahu Ekber demiş namaza durmuş. Tertemiz kumun üstünde Allah “her yeri mescit kıldım size” diyor zaten. Namazı sahih, doğru ve güzel. Ama adamlar ne yaptılar? “Böyle namaz olmaz” dediler. Nasıl olacak? “Dur bakalım. Önce parmaklarını hilalleyecek aralarını tek tek. Ayak parmaklarının aralarını hilalleyecek. Kalb-i mesh yapacak. Ayrı ayrı her uzvunu yıkarken Arapça dualarını ezberden söyleyecek. Sağ kolu için ayrı, sol kolu için ayrı, başı için ayrı, üç yüz altmış sayfa adam kitap yapmış. “Bunu yapacaksın.” Diyor. Onu okuyan namazdan vazgeçiyor. Üç yüz altmış sayfa yapamayacağı belli. Namazın kolay olduğunu görünce panik oldular. Herkesin namaz kılacağını da anlayınca namazdan vazgeçirmek için bütün güçleriyle bastırdılar. Kim dinliyor bunları? Kimsenin dinlediği de yok. Bir tek şeytan dinler. Onun dışında kimse bunları dinlemez. Bütün genç kızlar evlerinde namaz kılıyor şu an. Mayoyla da kılar, pijamasıyla da kılar, her şeyiyle kılar.

Evet, dinliyorum.

VTR: Ben Çanakkale’den İstanbul’a geliyorum. İstanbul’un bir kültür şehri olduğunu biliyorum. İstanbul’daki kültürel faaliyetler daha nasıl arttırılabilir?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım bu nedir? Avrupa’ya gitsen seni direkt artist diye alırlar yani maşaAllah aslan gibisin. Allah nurunu artırsın. Nasıl artırılır? İşte sizlerin sayesinde olacak. Hep beraber yapacağız. Hep beraber.

Evet, dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Amerika’nın Pakistan yönetimine sert açıklamalarının ardından Pakistan Başbakanı Şerif de Amerika’dan herhangi bir yardım beklemediklerini, “Pakistan için Amerikan yardımlarını kibarca ve nazikçe sona erdirme zamanı. Böylece ikili ilişkiler gizli formlardaki başlıklardan ve ABD Başkanı’nın değerli ofisinin alaycı kınamalarının gölgesinden kurtulabilir. Benim şahsi inancım kendimize olan saygımızı zedeleyen yardımlardan kurtulmak ve yorulmak bilmeksizin fakirlikten ve gurur kırıcı davranışlardan kurtulmak için çaba göstermek zorundayız. Kendimize olan güveni öğrenmek zorundayız” ifadelerini kulandı.

ADNAN OKTAR: İşte onlar da cimri adamlar, bir kafalamayla da o cevap vermiş. Normalde Amerikan yardımı olması lazım, çünkü adamlar herkesle mücadele ediyor. Taliban’la, El Kaide’yle, tabii ki destek olacaklar. Orada da üsleri var, bilmem nesi var. Pakistan’ı tepe tepe kullanıyorlar. Verdikleri üç kuruş yardım, bin türlü zarar veriyorlar. Desteklemeleri sanki bir lütufmuş gibi. Zaten mecburlar. O zaman çeksin alsın götürsün üslerini. Olur mu öyle şey? Çok samimiyetsiz itici bir üslup olmuş. Alttan almasına gerek yok Pakistan’ın.  

Evet, bir soru alalım.

VTR: Anketörlere niye saygılı davranmıyorlar?

ADNAN OKTAR: O da sevgisizliğin bir bölümü. Satıcılara saygılı değiller, kadınlara saygılı değiller, şoföre saygılı değiller, mağaza sahiplerine saygılı değiller, birbirlerine saygılı değiller. Anasına saygılı değil, babasına saygılı değil, kendine saygısı yok. Niye? Çünkü Darwinist eğitim var. Niye? Çünkü gelenekçi Ortodoks İslam anlayışıyla Türkiye’yi yakıp kavuruyorlar. Buna müsaade edecek miyiz? Etmiyoruz. Eze eze ilerliyoruz. Mehdiyet’in nuru, Kuran’ın ışığı her yeri aydınlatıyor. Asla müsaade etmeyeceğiz.

Kısa bir ara verelim.

BÜLENT SEZGİN: Yayınımız kısa videolarla devam ediyor.

PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo
İNDİRMELER