Cenab-ı Allah iman edenlere hem bu dünyada hem de ahirette çok büyük nimetler vereceğini vaat etmiştir. Kişi de Allah (cc)'a olan imanı, yakınlığı, teslimiyeti ve samimiyeti derecesinde bu nimetlere kavuşmayı ümit eder. Nimetleri de Yüce Allah (cc)'a yakınlaşmaya, şükretmeye, O'nun sonsuz sıfatlarının tecellilerine, güzelliklerine şahit olmaya bir vesile olarak görür. Bu nedenle Allah (cc)'tan çok fazla nimet içinde olmayı diler. Allah (cc) güzel davrananlara güzellik veren olduğu için, müminler nimetlerin sürekli artmasını dilerler ve bunlar Allah (cc)'a yakınlıklarının artmasına birer vesile olur.
Yüce Allah (cc) pek çok ayetinde iman edenleri desteğiyle ve cennetle müjdelemektedir. Rabbimiz Kendi yolunda hizmet eden tüm iman sahiplerini ödüllendireceğini haber vermiştir. Bu gerçeği bilen Müslümanlar da yaptıkları her salih amelin, her türlü iyiliğin ve Kuran ahlakına bağlılıkta kararlı olmanın karşılığını mutlaka Allah (cc) Katında alacaklarını bildiklerinden tevekkülün, teslimiyetin, sabrın ve imanın güzelliğini yaşarlar. İşte böyle bir bilince sahip olan mümin Rabbimiz'e karşı sürekli ümitvar bir tutum içinde olur. Dünyada da ahirette de herşeyin en güzelini ve en hayırlısını umut eder. Kuran'ın pek çok ayetinde Allah (cc)'ın müminlere güzel bir karşılık verdiğini, onlara fazl, ihsan ve rahmetini vaat ettiğini görürüz. Bir ayet-i kerimede Rabbimiz şöyle buyurmuştur:
İman edip salih amellerde bulunanlar ise; Biz şüphesiz onların kötülüklerini örteceğiz ve şüphesiz yaptıklarının en güzeliyle karşılık vereceğiz. (Ankebut Suresi, 7)
Kuran'da kıssaları haber verilen mübarek peygamberlerin ve yanlarındaki salih müminlerin sürekli Allah (cc)'tan umut eden bir ruh hali içinde olduklarını görürüz. Samimi olarak iman eden bir kimse Rabbimiz'i Kuran'da bildirildiği gibi tanıyıp takdir eder ve bunun sonucunda, Allah (cc)'ın kendi üzerindeki rahmetini ve nimetini fark eder. Allah (cc)'ın ayetlerine bağlı kalan kişi, Yüce Rabbimiz'in müminlerin dostu ve yardımcısı olduğunu, onlara karşı sonsuz şefkatli ve merhametli olduğunu, Allah (cc)'ın salih kullarını hem bu dünyada hem de ahirette büyük bir mükafatla müjdelediğini ve Allah (cc)'ın kesinlikle vaadinden dönmeyeceğini bilir. O'nun kendisi için hep hayırlı ve güzel olanı dilediğini, kendisine rahmet ve hidayet kapılarını açtığını, önüne sayısız ecir fırsatları verdiğini görür. Müminlerin kendilerine her zaman güzellik müjdeleyen Rabbimiz'e karşı olan şevkli ve ümitvar tutumları ise Fetih Suresi'ndeki ayette şöyle bildirilmiştir:
…Onları, rüku edenler, secde edenler olarak görürsün; onlar, Allah'tan bir fazl (lütuf ve ihsan) ve hoşnutluk arayıp-isterler... (Fetih Suresi, 29)
Kendilerine dünyada ve ahirette verilen müjdelere karşılık müminler, daima Allah (cc)'ın elçileri ve kitaplarıyla bildirdiği emirlere uyar, O'nun hoşnut olacağı güzel ahlakı en güzel şekliyle yaşamak için çaba harcarlar. Yüce Allah (cc)'ın merhametli, hoşgörülü, adaletli, sabırlı, ümitvar, tevazulu, yardımsever, fedakar kullarından hoşnut olduğunu bilir ve bu ahlakın en üstününe sahip olmak için birbirleriyle güzel ahlakta yarışırlar. Rabbimiz'in, salih ve samimi kullarına müjdelediği cenneti umarlar. Allah (cc), cenneti daha dünyada iken mümin için bir sevinç ve ümit vesilesi kılmıştır.
İşte bu en güzel vaatler dünyada bir müminin her an ümitvar bir ruh hali içinde yaşamasını, hüzne ve sıkıntıya kapılmamasını sağlayan en önemli etkenlerdir. Allah (cc)'ın vaadi ile cenneti ümit eden insanın din ahlakını tüm şevki, heyecanı ve titizliğiyle yaşayacağı ise açıktır.