Ülkelerin varlıklarının devam ettirmelerinin şartı bir aile ya da şirketinkinden farklı değildir. Gelirlerin, giderleri karşılayabilecek miktarda olması gerekmektedir. Ancak çoğu zaman giderler, çeşitli sebepler nedeniyle gelirlerden fazla olmaktadır. Bu durumda başvurulan başlıca yöntem, dış kaynaklar aracılığı ile açığı kapatmaktır. Bunlar, IMF Dünya Bankası ya da başka uluslararası örgütlerden alınan borçlar olabildiği gibi, ülkeden ülkeye yapılan yardımlar şeklinde de olabilmektedir.
Bu yardımlar içeriğine ya da bedeline göre değişiklik göstermektedir. Yardım, bazen askeri, bazen de parasal olabilmektedir. Yardımlar, kimi zaman karşılıksız yani hibe yollu olabilmektedir. Çoğunlukla bu tip yardımlar, fakirlik, savaş ve doğal afetlerin verdiği zararları azaltmak amacıyla ya da az gelişmiş ülkelerin uzun dönemli kalkınması için vatandaşların hayat standardını desteklemek amacıyla yapılan yardımlardır. Borç olarak verilmiş, belli bir süre sonra fazlası ile geri ödemeyi içeren yardım tipleri de mevcuttur.
Uluslararası ilişkilerde insani yardımların ülkeler arası ilişkilerde olumlu etkilerinin olduğu açıktır. Örneğin, Türkiye ve Yunanistan’da peş peşe gelen depremlerin ardından iki ülke hızla birbirinin yardımına koşmuştur. Dönemin hükümetlerinin gösterdiği bu örnek insancıl tavır, iki ülke arasında devam etmekte olan gerilimi düşürmüş ve “deprem diplomasisi” denen daha barışçıl bir dönemi başlatmıştır. (1)
Bir başka örnek yardım, geçtiğimiz günlerde yaşandı. Irak’ın kuzeyinde gerçekleşen depremde ilk yardıma gelen ülkelerden birisi Türkiye oldu. Türk Kızılay'ı ve arama-kurtarma ekipleri malzemeleriyle hemen deprem bölgesine intikal etti. Oysa depremin olduğu güne kadar Türkiye, İran ile beraber Kuzey Irak'taki Kürt bölgesine uçuşları durdurmuş çeşitli yaptırımlar uygulamaktaydı. Ancak deprem sonrası Türkiye yaptırımlardan vazgeçebileceğini beyan ederek yardımda bulundu.
Uluslararası yardımların çoğunluğu ise bölgesel nitelikli değil. Dünya genelinde büyük yardımlar askeri, ekonomik ya da teknik niteliklidir ve ikiden çok daha fazla ülkeyi etkilemektedir.
Örneğin, Soğuk Savaş dönemi yapılan yardımlar dünya tarihini derinden etkilemiştir. 2. Dünya Savaşı sonrası ABD’nin yürürlüğe koyduğu Marshall yardımı bunlardan birisidir. ABD, savaş sonrası 16 Avrupa ülkesine 15 milyar ekonomik yardımda bulunmuştur. Savaşa katılmamış olmasına karşın Türkiye bile SSCB tarafından tehdit edildiği gerekçesiyle bu yardımdan faydalanmıştır. Yine Mısır, ABD’nin İsrail’den sonra en çok yardım verdiği ülkelerden birisi olmuştur.
1975 ve 1984 yılları arasında Mısır’a verilen borç ve hibe 10.7 milyar dolardan fazla olmuştur. Aynı dönemde Mısır 4.5 milyar dolar da askeri yardım almıştır. Ne var ki, tüm bu yardımlar Mısır’ın 1984 yılında ABD’ye 8 milyar dolardan fazla borçlanmasına yol açmıştır. Sonuçta Mısır, ABD’den daha fazla borç ister hale gelmiştir.(2) Mısır’ın aldığı yardımların ülkenin kalkınmasını ya da refahını arttırdığını söylemek ise maalesef imkansızdır. Bu yardımlar karşısında Mısır, ABD'ye daha bağımlı hale gelmiştir.
Bu örnekler, dünyada bu tarz yardımların sorgulanmasına yol açmıştır. Devletler ve toplumlar nezdinde, "Uluslararası yardımlar gerçekten ülkelere yardımcı oluyor mu?" sorusu sorulmaya başlanmıştır.
Yardımların nihai bir biçimde olumlu sonuçlar doğurmamasında iki önemli faktör görünüyor. Bunların ilki, çoğu zaman yardım yapan tarafın ana hedefinin yardım etmekten öte, bir tür bağımlılık yaratmayı hedefliyor oluşu. Kuruluşların ya da ülkelerin, yardımları, yeni siyasi veya ekonomik çıkarlar elde edecek şekilde düzenlediği sıkça ifade edilen bir iddiadır.
Ancak göz ardı edilmemesi gereken oldukça önemli ikinci bir başarısızlık nedeni daha vardır. Bu da, yardımları alanların bunları gereği gibi değerlendirmemesidir. Nedeni ne olursa olsun yardımların amaç ve hedeflerinin iyi değerlendirilmesi ve bunların gerçekten bir "yardım" mı yoksa "sömürü sistemi" mi olduğunun iyi tespit edilmesi gerekmektedir. Ayrıca yardımları kullanma yetkisine sahip olanların denetlenebilir olması da diğer bir önemli nokta. Bu iki düzenleme, gerek ülkelerin kendi içlerinde gerekse uluslararası örgütlerde yaşama geçirilirse yardımlar üzerindeki şüpheler kalkacak ve ülkeler daha başarılı kalkınma programları yürütebilecektir. Yardım yapan devlet ve kurumların "birlikte kalkınmayı" hedefleyerek güzel destek programları geliştirmeleri dileğimizdir.
Referanslar:
Adnan Oktar'ın Kashmir Reader'da (Hindistan) yayınlanan makalesi:
https://kashmirreader.com/2017/12/06/international-aid-good-or-bad/