16 Nisan’da Türkiye’de yeni anayasanın kabulü için bir halk oylamasında evet diyenlerin oranı %51,4 oldu. Birkaç ufak adli vaka dışında referandum propagandası ve oylama süreci olaysız tamamlandı.
Şu an yürürlükte olan da dahil olmak üzere Türkiye bugüne kadar 4 farklı anayasa ile yönetildi. 1921, 1924, 1961 ve 1982 yıllarında yapılan bu anayasaların tamamı ordunun etkisi ile yapıldı. Son iki anayasa doğrudan askeri darbelerin ürünüydü ve referandum süreçlerinde ağır propaganda kısıtlamaları vardı.
Her ne kadar yeni anayasa az bir farkla kabul edilmişse de, bu anayasanın ilk defa halkın seçtiği milletvekillerince yapılmış olması Türk demokrasi tarihi açısından oldukça önemli bir gelişmedir.
Referandum süresince araştırma şirketlerinin çalışmaları Türk basınında oldukça geniş yer tuttu. Bu şirketler arasında %60 oy ile evet kazanacak diyen de vardı, %60 oy ile hayır kazanacak diyen de. Neredeyse yarı yarıya bir referandum sonucunu öngören kamuoyu yoklamaları ise oldukça azdı. Bu nedenle araştırma şirketlerinin bu referandumun kaybedenleri arasında olduğunu söylemek mümkün.
2015 Kasım’ındaki son genel seçim sonuçları baz alındığında, evet oyları beklenenin oldukça altında oldu. Oysaki yeni anayasa taslağını son genel seçimde toplam oyları %65 olan MHP ve AKP birlikte hazırlamıştı. Ancak referandum sonucunda bu oylarda %15’lik bir kayıp olduğu görüldü. Buradan yola çıkılarak, hem AKP hem de MHP seçmenleri içinde yeni Anayasa'ya onay vermeyenler olduğu görülüyor.
Bu oy kabının altında yatan neden ise, bazı AKP mensupları ve Cumhurbaşkanı danışmanlarınca dile getirilen ülkede federal sistemin kurulması gerektiği söylemidir. MHP, Türkiye’deki ayrılıkçı PKK terörüne karşı ülkenin birlik bütünlüğünü ve üniter yapısını geçmişten beri ısrarla ve kararlılıkla savunan bir partidir. Her ne kadar federasyona dair bu açıklamalar hem Cumhurbaşkanı hem de Başbakan tarafından yalanlanmışsa da, hem AKP hem de MHP seçmenini ürkütmüş görünüyor.
MHP ile ilgili konuşulan bir diğer husus da henüz anayasa tasarısı görüşülürken muhalif bir grubun belirmesi ve bu grubun parti yönetimini değiştirmeye çalışması oldu. Sonrasında MHP ile ilişkileri kesilmiş olsa da bu grup oldukça sert bir ‘Hayır’ kampanyası yürüttü.
Referandumun dikkat çeken sonuçlarından bir diğeri de Trakya, Ege ve Akdeniz Bölgeleri’nde hayır oylarının galip gelmesi idi. Oysaki son genel seçimlerde AKP’nin bu bölgelerde yer yer üstünlüğü söz konuydu. Bu bölgelerin ortak özelliği ise laik yaşam tarzının yaygın olarak benimsenmiş olması. Elde edilen sonuçlardan yola çıkan siyaset yorumcuları, Türkiye’nin önemli turizm merkezlerinin yer aldığı bu bölgelerde yaşayan insanların yaşam tarzlarına müdahale edileceğine ve özgürlüklerinin kısıtlanacağına dair endişelerinin arttığı görüşündeler. Hatta o kadar ki AKP’nin bu bölgelerde gerçekleştirdiği yatırımlar ve kalkınma planları bile bu endişeleri giderememiş görünüyor. Görülen o ki AKP’nin bu bölgelerde başarılı olabilmesi için özgürlükleri ve buradaki hayat tarzını da kucaklayan yeni bir üsluba yönelmesi gerekiyor.
Sonuçları ile dikkat çeken diğer bölgeler de Kürt asıllı vatandaşlarımızın yoğun olarak yaşadığı Doğu ve Güneydoğu Anadolu. Bu bölgelerde PKK'nın destek verdiği HDP'nin etkisinin azaldığı görülüyor. Bu sonucun başlıca nedeni ise devletimizin bu bölgelerde PKK ile etkin bir mücadele yürütüyor olmasıdır. PKK’nın bölge insanını silah ile tehdit etmesi engellenince vatandaşlarımız hür iradelerini sandığa daha fazla yansıtabildiler.
Referandumda ‘evet’ diyenlerin de ‘hayır’ diyenlerin de kendilerine göre anlaşılabilir endişeleri var. Bu nedenle her iki tarafın da kararına saygı duyulması gerekiyor. Hangi anayasa ile olursa olsun Türkiye’nin yapması gereken; Müslüman bir ülkenin demokrasiye sahip çıkabildiğini göstermesidir. Afganistan’dan Libya’ya kadar uzanan coğrafyada yaşanan olayları düşündüğümüzde bunun önemi çok daha iyi ortaya çıkıyor.
Adnan Oktar'ın American Herald Tribune'de yayınlanan makalesi:
http://ahtribune.com/world/europe/1643-referendum-in-turkey.html