9 Ağustos, Rus ve Türk liderlerin çoktan gerçekleşmesi gereken önemli buluşmalarının tarihi. Sadece Türkiye ve Rusya halkı değil, tüm dünya nefesini tutmuş iki ülke arasındaki gelişmeleri pürdikkat izliyor. Bu toplantının hayırla sonuçlanacağına inanıyorum. Umuyoruz ki iki ülke arasında gerilen ilişkilerin tamir edilmesinde bu görüşme son derece faydalı olacak. İletişimle, iyi niyetle ve her iki tarafın faydasına olacak şekilde hareket edildiği sürece çözülmeyecek hiçbir şey yoktur.
Umarım önümüzdeki dönem, iki ülkenin arasındaki ilişkilerin geçmişe göre çok daha güçlü olduğu bir sürece sahne olacaktır.
Türkiye ve Rusya’nın arasındaki diplomatik ilişkiler 500 yıl öncesine dayanır
Türkiye ve Rusya arasındaki diplomatik ilişkiler beş yüz yıl öncesine dayanır. İnsani ve ticari bağlar ise bundan bile eskidir. Bu iki imparatorluk zaman zaman çeşitli anlaşmazlıklar yaşamış ya da çeşitli anlaşmazlıklara müdahil olmuş olsa da, bölgenin şekillenmesinde önemli rol oynamışlar ve hala da oynamaya devam etmektedirler. Politik ilişkilere ek olarak iki ülke arasında geçmişten bugüne çok ciddi kültür alışverişi de yaşanmıştır ve bu önemli gelişmenin önümüzdeki günlerde de yaşanması çok muhtemeldir. Bu noktada Orhon yazıtlarını (Göktürk yazıtları olarak da bilinen en eski Türk yazısını) keşfeden ve bu sayede büyük bir ün kazanan 19.yüzyıl Türkologu Nikolai Yadrintsev’in Rus olduğunu hatırlamak faydalı olacaktır.
19.yüzyıl felsefecisi ve İstanbul’da o dönemde görev yapan Rus sefiri Konstantin Leontinev, Osmanlı ve Rus İmparatorlukları arasındaki benzerlikleri sürekli dile getirmiş, iki ulusun da çeşitli kimlik ve etnik gruplara ev sahipliği yapan geleneklerine bağlı, dindar devletler olduğunu defatle vurgulamıştır. Bu yapıyı ‘son derece kompleks’ olarak adlandıran Leontinev, sürekli olarak iki imparatorluğun her zaman mütteffik olması gerektiğini anlatmıştır. Bu değerli felsefecinin sözlerine bugün de kulak vermemiz çok önemlidir. Çünkü sözleri sadece o güne değil bugünün insanlarına da hitap etmektedir. Türkler ve Rusların uzun zamandır paylaşmakta olduğu zenginliği görmek ve gerekli dersleri çıkarmak çok önemlidir.
Türkiye’deki darbe girişimine liderler nasıl tepki gösterdi
Türkiye’de birkaç hafta önce gerçekleşen kanlı darbe girişiminin ardından Türkiye zor bir dönemden geçiyor. Türk halkı cesurca darbeyi püskürttü ve zorlu bir demokrasi sınavını başarıyla verdi. Ancak darbe girişimine rağmen müttefikimiz olduğunu iddia eden birçok lider sessiz kaldı ya da darbe girişimini ancak yarım ağızla kınadı. Hatta genelde Türkiye’yi eleştirmeyi tercih ettiler. O liderlerin tam aksine, Rus lider Putin, 17 Haziran sabahı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı arayarak Türk milletine olan desteğini vurgulayan ilk liderler arasındaydı. İsveç’in eski Başbakanı Carl Bildt de, Politico için kaleme aldığı yazıda AB’nin demokrasiye yöneltilen bu saldırı karşısında gösterdiği tepkiyi sert sözlerle eleştirdi. IMF ve Dünya Bankası Türkiye’nin kredi notunu düşürürken, Rusya Başbakanı Medvedev, 23 Temmuz’da ticari ve ekonomik işbirliğini yeniden başlatacak kararı onayladı.
Ülkeler bu tarz zorlukları nadir olarak yaşarlar. Ancak bu zor zamanlarda kendilerine kararlı ve cesur bir şekilde destek olanları hiç unutmazlar. ‘Zor zaman dostu’ şeklindeki eski Türk deyişi bu durumu son derece hikmetli bir şekilde açıklar.
9 Ağustos’taki görüşmeden ne bekliyoruz?
Rusya ve Türkiye Cumhurbaşkanları Sn. Putin ve Sn. Erdoğan, sonsuza kadar baki kalacak dostluğumuzu daha da pekiştirmek için ciddi adımlar atmalıdır. Liderlerin atması gereken ilk adım son derece dostane mesajlar vermek ve dünyaya güçlü müttefikler olduğunun en açık şekilde gösterilmesi olmalıdır. Halklarına teşekkür etmeli ve onlara iki ülke arasındaki kültürel, ekonomik ve insani bağların eskisinden çok daha güçlü olacağı mesajını vermelidirler. Sıcak komşuluk ilişkilerini ve sevgiyi devam ettirmeleri konusunda halklarına telkinde bulunmaları da hayatidir. Yerel ve uluslararası medya kuruluşlarının bu iki ülke arasında yaşananlar hakkında birçok olumsuz haber yaptığı herkesin malumudur. Bu nedenle üst düzey liderlerden rahatlatıcı, sevgi dolu ve dostane ifadeler duyulması çok önemlidir. Bunun ardından diğer diplomatlar, politikacılar ve sivil toplum kuruluşları da aynı tavrı devam ettirerek, dostluğu pekiştirmeye katkı sağlayacaklardır.
Suriye konusunda ne yapılmalı?
Cumhurbaşkanı Erdoğan bu toplantıyı, Suriye’nin toprak bütünlüğü açısından kesin bir açıklama yapmak için bir fırsat olarak görmelidir. Bu konuda bir ittifak oluşturmalı ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü korumak için gerekli tedbirler alınmalıdır. Ayrıca iki lider ortak bir savunma paktı da imzalayabilir; buna göre Türkiye’ye yapılan her saldırı Rusya’ya ve Rusya’ya yapılan her saldırı da Türkiye’ye yapılmış sayılabilir. Eğer Suriye’den gelen biri şüpheliyse, Türkiye bu kişiyi ülkeye sokmamalıdır. Ancak bilim adamları, sanatçılar ve politikacıların Türkiye’ye gelmesini engellemek makul değildir. Bu anlamda Türkiye vize işlemlerini kolaylaştırabilir ve gerektiğinde bu kişilerin ülkeye girmesine izin verebilir. Bu rahatlık sağlandığında eski güzel günlerimize dönebiliriz. Türkiye, Doğu Anadolu’da terörist PKK ve PYD’nin ciddi tehdidiyle karşı karşıya olduğu için Rusya, İran ve Türkiye arasındaki bir ortaklık, sınırlarımızı ve toprak bütünlüğümüzü korumak açısından da son derece önemli olacaktır. Her iki ülkenin bölgedeki anlaşmazlığı ve dökülen kanı sonlandırmak için önemli görevleri vardır. İran’la birlikte bu amaç doğrultusunda gecikmeden gerekli somut adımlar atılmalıdır. Bu ülkelerin savaştan ezilen insanlara yardım ulaştırma ve aynı Rusya’nın geçen hafta Halep’te yaptığı gibi insani koridorlar açma ya da benzer pratik yöntemlerle yardım ulaştırma imkanı vardır. Ateşkes için barış görüşmeleri hızlandırılmalı ve silahtan ziyade diplomasiyle hızlı bir çözüme varılmalıdır.
Türkiye ve Rusya birçok konuda işbirliği yapmalıdır
Bu toplantıdan ne beklediğimizi ya da bu iki ülkenin karşılıklı işbirliği için neler yapabileceği ve bunun faydalı sonuçlarını tek bir makalede açıklamak elbette ki mümkün değildir. İnşaattan turizme, bilimden sanata, enerjiden ekonomik anlaşmalara kadar bu işbirliğinden faydalanacak sayısız alan vardır. Eğer mümkün olan her alanda ittifak yapılırsa, bu iki ülkenin bölgedeki ateşin söndürülmesine, ister Ermenistan, Ukrayna ya da Suriye konusunda olsun, vesile olabileceğine şüphe yoktur. Bir sonraki yazımda bu konuda daha fazla detay vermeye ve atılabilecek somut adımlar hakkında örnekler sunmaya devam edeceğim. Bir kez daha iki ülkenin aralarındaki ilişkinin düzelmesinin çok güzel hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Adnan Oktar'ın Pravda'da yayınlanan makalesi:
http://www.pravdareport.com/world/asia/turkey/08-08-2016/135248-turkey_russia-0/