The Daily Telegraph gazetesinin internet sitesinde, beynin sözde evrimiyle ilgili Darwinist masala yer verildi. Sözkonusu masalı içeren yazı, “Study traces the evolution of the human brain- Çalışma, insan beyninin evrimini araştırıyor” başlığını taşıyordu ve Wellcome Trust Sanger Enstitüsü araştırmacılarının İngiliz bilim dergisi Nature’da yayımlanan yeni bir çalışmalarını konu ediyordu. Bu yazıda yer verilen Darwinist masal cevaplanarak beynin evrimi iddiasının açmazları ortaya konmaktadır.
Seth Grant ve ekibinin çalışması
“Birçok çalışma sinapsların sayısına baktığı halde hiçbiri sinapsların moleküler bileşimine bakmamıştı. Farklı türlerin sinapslarındaki protein sayısında büyük farklılıklar bulduk.Memeli sinapslarında bulunan 600 proteini inceledik ve (sinekler gibi) omurgasızların sinapslarında bunların sadece yüzde ellisinin ve kesinlikle beyni olmayan tek hücreli canlılarda yaklaşık yüzde yirmibeşinin bulunduğunu ortaya çıkardığımızda şaşırdık”
Görüldüğü gibi, Grant ve ekibinin çalışmasında memeli, omurgasız ve tek hücreli canlılarda sinapsların barındırdıkları proteinler açısından bu canlıların ne dereceye kadar benzer oldukları ortaya konmuştur. Bunun ise benzerliğin sadece bir tespiti olduğu, beynin sözde evrimine dair hiçbir bilimsel açıklama getirilmediği ortadadır. Buna rağmen Telegraph yazısında sadece önyargı ve spekülasyona dayalı olan bir beyin evrimi masalı aktarılmaktadır.
Richard Emes’in beynin sözde evrimiyle ilgili Darwinist masalı
Darwinci evrim sürecinin, bira mayasındaki bir grup duyusal proteinden memelilerde öğrenme ve bilmeyle ilgili olan kompleks sinapsları küçük oynamalar ve geliştirmelerle meydana getirmiş olması hayret verici.
Emes’in buradaki iddiasının, desteğini gerçekleştirdikleri çalışmadan değil, dogmatizmden aldığı görülmektedir. Günümüzde yaşamakta olan tek hücrelilerle omurgasızlar ve memelilerin beynindeki sinapsların protein yapısına bakarak bundan 1 milyar yıl öncesini kapsayan ve tümüyle hayali olan bir masal çıkarsamak akla, mantığa ve bilime tam olarak aykırıdır.. Bu açıkça “bilimsel materyalizm” adı verilen ve bilime materyalist düşüncenin kurallarını dışarıdan empoze eden taraflı bir bakış açısından kaynaklanmaktadır. Çalışmada incelenen canlılar, mükemmel komplekslikteki yapılarıyla yaratılışın açık delillerini oluşturdukları halde Emes bunları körükörüne bir inançla evrimsel bir sürecin ürünü olarak yorumlamaktadır. Emes’in bu bilimdışı bakış açısını kendisi de bir materyalist olan biyolog Richard Lewontin şu sözlerle itiraf etmektedir:
Bizim materyalizme bir inancımız var, "a priori" (önceden kabul edilmiş, doğru varsayılmış) bir inanç bu. Bizi dünyaya materyalist bir açıklama getirmeye zorlayan şey, bilimin yöntemleri ve kuralları değil. Aksine, materyalizme olan a priori bağlılığımız nedeniyle, dünyaya materyalist bir açıklama getiren araştırma yöntemlerini ve kavramları kurguluyoruz. Materyalizm mutlak doğru olduğuna göre de, İlahi bir açıklamanın sahneye girmesine izin veremeyiz.[i]Beyin, son derece ileri komplekslikte bir yaratılış harikasıdır, evrimi kesin olarak reddetmektedir.
İnsan beyni günümüz teknolojisinin çok ilerisinde kompleks bir tasarıma sahiptir. Dünyaca ünlü bilgisayar firmaları, mühendislerine beyindeki organizasyon hakkında seminerler vererek onları yeni tasarımlarında beyinden ilham almaya yöneltmeye çalışmaktadır. Ünlü biyokimyager ve bilim yazarı Isaac Asimov beyin hakkında şunları söyler:
Bir insanın bir buçuk kilo ağırlığındaki beyni bildiğimiz kadarıyla evrendeki en düzenli ve kompleks ayarlamadır.[ii]
Beyindeki bu tasarımın mükemmelliği gözönüne alındığında beynin kör rastlantıların bir ürünü olduğu iddiasının saçmalığı açıkça ortaya çıkar. Nitekim bunu bir dogma olarak savunmayı bırakıp kendilerine "nasıl" sorusunu soran hiçbir evrimci buna verecek mantıklı bir cevap bulamamış, bu senaryoyu kabul edilir bulmadıklarını itiraf etmişlerdir.
Bana göre insan beyni bütün evrendeki en harika ve gizemli obje. Ayrıca hiçbir jeolojik dönem bunun evrimle ortaya çıkmasına izin verecek kadar uzun görünmüyor.[iii]
Bir evrimci açısından elbette bu sözler bir itiraf niteliğindedir. Fakat asıl gerçek şudur: İsterse jeolojik dönemler milyonlarca yıl sürsün, beynin evrimi adı verilen hayali olayın hiçbir şartta tesadüfen, kör aşamalar ve bilinçsiz olaylarma meydana gelesi mümkün değildir.
"Hayır, kesinlikle, kendimi inandıramıyorum. Böyle kalıtımsal yanlışlıkların, doğal seleksiyonla işbirliği içinde olsa bile; çok uzun zamanların evrime yaşam üzerinde çalışmada sağlayacağı avantajlarla bile; yapısal cömertliği ve güzellikleriyle, şaşırtıcı uyumlarıyla bütün dünyayı inşa ettiğine inanmıyorum, ...kendimi göz, kulak ve insan beyninin bu şekilde ortaya çıktığına ikna edemiyorum. "[iv]
Aslında durum, tüm Darwinistler için aynıdır. Rostand, bunu itiraf edenlerden biridir o kadar.
Sonuç: