Türkiye’de son aylarda 3 büyük intihar saldırısı oldu. Bu saldırılar komünist PKK terör örgütü yöneticilerinin emirlerini uygulayan teröristler tarafından gerçekleştirildi. Bu patlamalarda görev alan teröristlerin ortak bir noktası vardı: üniversitelerde terör örgütünün kadrolarında yetişmeleri. Yüksek eğitim yıllarına kadar hiçbir radikal eğilim göstermeyen bu kişiler, üniversiteden devşirilmiş, dağda eğitilmiş ve şehirde eyleme gönderilmişti. Bu uzun zamandır dünya gündeminde yeteri kadar yer alamayan bir gerçeği ortaya koyuyor. Bazı üniversiteler bilim üreten ve toplumları ileri götüren eğitim kurumları olmaktan çıkmış komünist teröre insan kaynağı sağlayan mekânlar haline gelmiştir. Üniversitelerin bu yapısı toplum düzenini tehlikeye atan bir hal almıştır.
Komünizm sadece bir ideoloji değildir. Aynı zamanda bir terör ve anarşi pratiğidir. 20. yüzyıl, komünizmin bu terör ve anarşi uygulamalarının dünyayı kana buladığı bir dönemdir. Komünizm ve terörizm iç içedir. Komünist ideologlar terörizmi, hedeflerindeki devrimlere ulaşmak için kabul edilebilir hatta gerekli, stratejik ve etkili bir yöntem olarak kabul ederler. Yani komünizm olan bir yerde terör, sivil ölümü ve masum kanı dökülmesi eksik olmayacaktır. Rusya Komünist Partisi’nin ilk lideri Lenin devrimin her aşamasında yakma, yıkma, hırsızlık, adam öldürme, gasp gibi şiddetin, terörün her türlüsünün kullanılmasını teşvik etmiştir.
Komünizm, Avrupa’da sözde aydınlar aracılığıyla zemin bulurken insan kaynağını da üniversitelerden sağlamıştır. Dünyanın dört bir yanındaki terörist gerilla hareketlerinin büyük çoğunluğu üniversitelerden çıkmıştır. Büyük üniversitelerin bir kısmı sözde insan hakları veya düşünce özgürlüğü adına ortaya çıkan teröristleri yetiştirme merkezleri haline gelmiş, birçok öğrenci, komünist görüşleri bu okullarda kazanmıştır. Buna karşın uzun yıllar üniversitelerde komünist ideolojiye karşı bir eğitim politikası izlenmemiştir. Komünizm bu sayede amfilere, kantinlere, öğrenci kulüplerine kadar nüfuz edebilmiştir.
Anarşizmin kurucu ideologları Proudhon ve Bakunin üniversite merkezli ideologlardır. İtalyan Komünist Partisi’nin kurucusu ve birçok terörist organizasyonun fikir babası Antonio Gramsci, Torino Üniversitesi’nde devşirilmiştir. Palmiro Togliatti ile komünist partiyi kurarken ideologları Labriola ve Mondolfo gibi komünist hocalar olmuştur. İtalyan Başbakanı Alda Moro’nun kaçırılması ve infazından sorumlu Kızıl Tugaylar’ın iki kurucusu Renato Curcio and Margherita (Mara) Cagol, örgütü Trento Üniversitesi’nde kurmuşlardır.
20. yüzyıl tarihi üniversite merkezli komünist hareketlerle doludur. Vietnam komünist devriminin öncüsü Ho Chi Minh komünizm ile üniversite yıllarında Paris’te tanışmıştır. Kamboçya devrimini hazırlayan Khmer asıllı öğrenciler 1950’de Paris’te kendi üniversite organizasyonlarını kurarak yola çıkmışlardır. Bu organizasyon 1968-75 yılları arasında ülkelerinde Kamboçya devrimini hazırlayacak kadroların eğitim yeri olmuştur. Kamboçya’da 2.000.000 kişinin katliamından sorumlu Pol Pot, 1949 yılında Paris’e elektronik eğitimi almak üzere giden bir çiftçi çocuğudur.
Peru’daki Aydınlık Yol komünist örgütü de 1960’ların sonunda üniversitede felsefe hocası olan Abimael Guzmán tarafından kurulmuştur. Guzmán ilk kadrolarını eğitim verdiği öğrencilerden sağlamıştır. Guzmán’ın Aydınlık Yol örgütü 1980’lerde binlerce köylüyü katliamdan geçiren bir gerilla savaşını yönetmiştir. Bu terör dalgası köylüleri, farklı Marksist grupları ve iktidardaki yöneticileri etki altına almıştır.
1980 yılından bu yana Türkiye’de 40.000 kişinin katili PKK terör örgütü de benzer bir geçmişe sahiptir. Muhafazakâr, hatta kimi zaman dindar çevrelerden gelmiş öğrenciler, üniversite yıllarında komünist radikallere dönüşmüşler ve PKK’yı kurmuşlardır. İlk kurucular listesindeki 120 militanın tamamı üniversite döneminde komünizmle tanışmış kişilerdir. Ankara merkezli üniversite yapılanmaları PKK terör örgütünün kuruluş omurgasını oluşturmaktadır. Türkiye’de uzun yıllardır terör estiren Dev-Sol, Dev-Yol, DHKP-C ya da TKP/ML gibi komünist örgütler de üniversiteleri merkez almışlardır.
Avrupa’nın üniversite terörü ile tanıştığı dönem ise 20. yüzyıl’ın ikinci yarısıdır. 2. dönem komünizmi olarak da anılan New Left (Yeni Sol) akımı Goethe Üniversitesi’nde başlayan bir ideolojik yapılanmadır. Frankfurt Okulu olarak da isimlendirilen bu Marksist kadrolar, eğitim sisteminin en ücra noktalarına kadar nüfuz etmiştir. Bu akım içinde yetişen militan öğrenciler 1967 Alman öğrenci hareketi ile Avrupa terörizminin temelini atmıştır. Ardından ünlü 1968 Olayları’nın en önde gelen öğrenci lideri “Kızıl Dani” lakaplı Daniel Cohn-Bendit ve diğer öğrenci liderleri ile terör Paris’e sıçramıştır. Komünist öğrenciler, Paris ve Bonn şehirlerini ele geçirmişler ve bu şehirlerin dışarıyla bağlantılarını kesmişlerdir. On binlerce öğrenci Avrupa’da komünist bir devrim için sokaklara dökülmüş şehirleri yakıp yıkmışlardır. 1968 Meksika ve 1973 Atina protestoları da benzer komünist öğrenci ayaklanmalarıdır.
1967 Alman öğrenci protestoları birçok terörist organizasyonun başlangıcı olmuştur. Alman “Kızıl Ordu Fraksiyonu” bu listenin en başındadır. Alman terörizminin diğer iki örgütü “2 Haziran” ve “Devrimci Hücreler” isimli hareketler, yine bu protestolar sırasında kurulmuştur. Tüm bu örgütlerin fikir babası Frankfurt Okulu olarak adlandırılan “Yeni Sol” ya da “Yeni Marksizm” hareketidir. “Marxist Group”, yine bu Alman öğrenci hareketinden ortaya çıkan bir organizasyondur. Yeni Sol hareketi; öğrenci kulüpleri, kampüs gazeteleri, konferanslar ve düşünce toplantıları yoluyla ideolojisini üniversiteler içinde yaygınlaştırmıştır.
Üniversitelerin her fikrin tartışıldığı mekanlar olması doğal olandır. Her düşünce tabi ki üniversitede yeşerebilir, güçlenebilir ve kitlelere ulaştırılabilir. Ancak şunu hatırlatmakta fayda var: Tarihte, üniversiteleri ele geçirmiş ve öğrencileri komünist devrim idealleri uğruna yönlendirmiş komünizm gibi ikinci bir akım yoktur. En yakın örnek Türkiye’de. 40 yıldır komünist terör estiren PKK terör örgütü halen üniversitelerde ciddi bir örgütlenmeyle kendine militan devşiriyor. Türkiye’de ve dünyada komünist vahşeti durdurmanın yolu üniversitelerdeki bu yapılanmaların önüne geçmektir ki bu da ancak fikri mücadele ile olur.
Fikirlerin en rahat ve en etkili şekilde yaygınlaştığı yerlerin üniversiteler olduğunu unutulmamalıdır. Eğer komünizm gibi çürük temellere dayanan bir fikir sistemi bu kadar rahatlıkla üniversitelerde yaşam alanı buluyorsa, bunun tek sebebi bu ideolojinin propagandasının güçlü yapılıyor olmasıdır. Eğer komünizmin geçersizliğini ve getirdiği belaları bilimsel yöntemlerle anlatan bir fikir sistemi daha güçlü şekilde yaygınlaştırılırsa, gençlerin doğruya yönlendirmesi oldukça kolay olacaktır. Şu bir gerçektir ki, insanlar daima doğru ve haklı bilimsel delillere yönelme eğilimindedirler. Doğruların yerine terörü esas kabul etmiş bir ideolojiye meyletmeleri, fikri mücadelenin yeteri derecede yapılamaması nedeniyledir. Yapılması gereken, terörist eylemleri kınamak, teröristleri lanetlemekten çok, terörizmi, fikren yeşerdiği yerde, yani üniversitelerde ilmi çalışma ile durdurabilmektir.
Adnan Oktar'ın Arab News & Jefferson Corner'da yayınlanan makalesi:
http://www.arabnews.com/node/941226/columns
http://www.jeffersoncorner.com/brainwashing-our-youth/