Heyecanlandığınızda veya korktuğunuzda daha güçlü, daha çevik ve daha dikkatli olmanızı sağlayan adrenalin hormonu, bedeninize hangi emirleri verir?
Çok güçlü bir etkisi olan bu hormondan, tehlike anında bedeninizde ne kadar salgılanır?
Adrenalin molekülleri kalbe, beyne ve kaslara giden damarları açarken, deriye giden damarları neden daraltır?
Bir tehlike ile karşılaşıldığı, insanın kendisini savunması veya bir an önce bir yerden kaçması gerektiği durumlarda insan bedeninin daha güçlü ve daha dayanıklı olması, normal şartlardan daha yüksek performans göstermesi gerekir. Bunlar gibi olağandışı durumlarda vücutta gerekli düzenlemenin yapılabilmesi için öncelikli olarak kalbin daha hızlı atması ve daha çok kan pompalaması gereklidir. Nitekim insan vücudu bu tip durumlar için en kusursuz şekilde yaratılmış ve vücudumuzun içine tehlike anında harekete geçen muazzam bir hormon yerleştirilmiştir. Adrenalin isimli bu hormon, herhangi bir olağandışı durum karşısında, böbreküstü bezlerinin iç bölgesinde bulunan laboratuvarda üretilir ve vücudun çeşitli bölgelerine dağılarak vücudun tehlike durumuna uygun tepkiler vermesini sağlar.
İnsan bedeni daha güçlü ve dayanıklı olması gereken durumlara hazır olacak şekilde yaratılmıştır. Beyin zarı ve alt bölgesine ulaşan dış uyarılar, belirli bir düzeyi aşınca heyecan oluşur. Ön hipofiz, tiroid bezini ve böbrek üstü bezlerini harekete geçirir. Beyinden gelip gözlere, yüz kaslarına, kafatası içi ve dışı damarlara ve yutağa giden sinirler, ayrıca boğaza, kalbe ve bağırsağa giden sinirler, kalbin işlevini, damarları etkiler. Bütün bunlar ani olaylarda, heyecanlanma durumunda vücudun tamamının etkilenmesini ve tepki vermesini sağlar.
Kanımızdaki Adrenalin Miktarı Ne Kadardır?
Yapılan araştırmalar çok dikkat çekici bir gerçeği ortaya koymuştur. Bir insanın kanında bulunan adrenalin hormonu miktarı, şu örnekle ifade edilmektedir:
“Eğer vücudumuzda bulunan kan, 2 metre derinliğinde 100 metre çapında bir gölle karşılaştırılacak olursa, kanımızda bulunan adrenalin miktarı bu göle dökülecek bir çay kaşığı dolusu sıvı kadar olacaktır. “ (Helena Curtis, Sue Barnes, Invıtation To Biolog, s. 467)
Az miktardaki bu maddenin insan vücudu üzerinde çok güçlü bir etkisi vardır. Adrenalinin insanlara kazandırdığı bu özellikler, yaratılışındaki mükemmellikten kaynaklanmaktadır.
Tehlike Anında Gereken Ekstra Kan Nasıl Temin Edilir?
Tehlikenin ortaya çıkması ile birlikte vücutta alarm düğmesine basılır. Beyin, böbrek üstü bezlerine yıldırım gibi bir emir gönderir. Böbrek üstü bezinin iç bölgesinde bulunan hücreler, alarm durumuna geçer ve acil olarak adrenalin hormonu salgılar.
Adrenalin molekülleri kana karışır ve vücudun çeşitli bölgelerine dağılır.
Salgılanan adrenalin molekülleri damarlarda özel bir düzenleme yapar. Bu düzenleme, tehlike anında ihtiyaç duyulan hayati organlara daha çok kan gitmesini sağlar. Bunun için kalbe, beyne ve kaslara giden kan damarlarını genişletme emri verir.
Damarların etrafında bulunan hücreler, adrenalin hormonu tarafından verilen emre uyarak, gerekli damarların genişlemesini sağlar. Böylece beynin, kasların ve kalbin ihtiyacı olan ekstra kan temin edilmiş olur.
(Eldra Pearl Solomon, İnsan Anatomisine ve Fizyolojisine Giriş, Çeviri: Doç. Dr. L. Bilkem Süzen, İstanbul, Birol Basın Yayın Dağıtım, Ağustos 1997, s. 140)
Tehlike anlarında beyin ve böbrek üstü bezleri arasındaki zincir ile vücut alarma geçirilir
Kullandığı uçak arıza yapan bir pilotun vücudunda hemen adrenalin salgılanır. Bu sıvı beyne daha çok şeker ve kan gönderir, böylece pilotun daha dikkatli olmasını sağlar. Kan basıncını ve kalp atışlarını arttırarak daha atak olmasına yol açar. Bunlar adrenalinin pilotta meydana getirdiği onlarca değişiklikten sadece birkaçıdır.
Adrenalin hormonu kana karıştığında, neredeyse bütün vücudu alarma geçirir. Sindirim organlarının hareketlerini engeller ve sindirme sürecini durdurur. Böylece sindirime katılmayan önemli miktardaki kan, kasları beslemek üzere boşta kalmış olur. Aynı zamanda kalbin ritmi hızlanır, kan basıncı artar. Akciğerlerin bronşları genişleyip, oksijen girişini ve kanın oksijenle beslenmesini hızlandırır. Kandaki şeker miktarı artar. Bu da kaslara fazladan enerji sağlar. Nihayet göz bebekleri genişler ve gözlerin ışık uyarımlarına karşı duyarlılığı artar. Bütün bu etkiler bir araya geldiğinde ise, bir insan ister kaçma, isterse de savunma durumuna geçmek üzere olsun, her durumda büyük bir performans göstermeye hazır duruma gelir.
Adrenalin Molekülleri Neden Deriye Giden Damarları Daraltır?
Adrenalin moleküllerinin yaptığı düzenleme kalbe, beyne ve kaslara giden damarları açarken, deriye giden damarları daraltmaktadır. Böylece beden için ihtiyaç duyulan ekstra destek sağlanmış olur.
Deriye az kan pompalanmasının bir başka nedeni daha vardır: Bu sayede muhtemel bir yaralanmada kan kaybetme riski en aza indirilmiş olacaktır. Aşırı heyecan karşısında deride gözlemlenen soluklaşmanın nedeni de, o anda deriye daha az kan pompalanıyor olmasıdır.
Adrenalin çok üstün bir Yaratıcı’nın eseridir. Bu hormonun akıl, ve şuur gerektiren özellikleri ancak ve ancak kendisini yaratan üstün güç sayesinde gerçekleşir. Bu hormona yeteneklerini veren alemlerin Rabbi olan Allah’tır.
“Ey insan, ‘üstün kerem sahibi’ olan Rabbine karşı seni aldatıp-yanıltan nedir? Ki O, seni yarattı, ‘sana bir düzen içinde biçim verdi’ ve seni bir itidal üzere kıldı. Dilediği bir surette seni tertib etti.” (İnfitar Suresi, 6-8)
Adrenalin Hormonu Rabbimiz’in Kontrolündedir
Bedeninizde bulunan yüzlerce damarın çapı ve bu damarların nereye ne miktarda kan ilettikleri, gözle görülmeyen bir hormon tarafından ayarlanmaktadır. Adrenalin hormonunun vücut içindeki bu faaliyeti büyük bir akıl, bilgi ve yetenek gerektirmektedir. Bu çok küçük molekül, her şeyden önce, ne zaman ne yapması gerektiğini çok iyi bilmekte, insan ihtiyaç duymadığı sürece vücudu asla alarm durumuna geçirmemektedir. Bunun dışında hangi hücrelere gitmesi gerektiğini, hangilerine nasıl bir emir vermesi gerektiğini de çok iyi bilmekte ve bunu hiç unutmamaktadır. Ayrıca vücudun ne zaman alarm durumundan çıkartılması gerektiği konusunda da hiçbir zaman yanılmamaktadır.
Aksi takdirde yani böyle bir hata yaptığında vücutta onarılmaz hasarlar meydana gelebilir. Ancak, bu küçük moleküller büyük bir sorumluluk bilinciyle çalışmaktadırlar. Birkaç atomun, belirli bir düzen ile birleşmesinden meydana gelen, şuursuz, cansız, beyni, gözü, bilgisi olmayan bir sıvının bu kadar akılcı, organize ve seri bir şekilde hareket etmesinin mümkün olmadığı açıktır. Tüm bu anlatılanlar, vücudumuzdaki her molekülü Allah’ın yarattığının aynı zamanda hayatımız boyunca her anımızın Allah’ın kontrolü altında olduğunun açık ve kesin delillerinden yalnızca biridir. Allah’ın gücü, kudreti, yaratışındaki üstün ilim ve akıl her an her yerde tecelli etmektedir. Rabbimiz’in Kuran’da bildirdiği gibi:
“Göklerde ve yerde, ne varsa tümü Allah’ındır. Allah, her şeyi kuşatandır.” (Nisa Suresi, 126)